Bir animagusun gözünden anlatılmış bir olaydır. Başka bir sitede puanı veren kişi bunu anlamaya muktedir değildi, ama eminim ki siz anlayacaksınız. Tuhaf ithamlarda bulunmayacağınıza eminim.
Adamı görür görmez tabureden atladı ve kapıya çıktı. Yanında siyah pelerinli, büyücü gibi görünmeye çalışan bir muggle vardı. Ne işi vardı ki bu adamın bir mugglela? Ne ara vazgeçmiş aşkla savunduğu düşüncelerinden de mugglelarlaa takılır olmuştu? Ve yanındakinin nasıl öyle büyücü gibi çıkmasına izin vermişti muggleların dünyasına?
Adamlar karşıdaki dükkana girdiler. Bunu fırsat bilen Victoria, hemen barın arkasına geçip dönüşümünü başlattı. Bugün hiç müşteri gelmemesine hayıflanmıştı başta, ama şimdi seviniyordu. Yardımcı kız boşken daha iyi idare ediyordu mekanı. Bazen neden o kızı işe aldığını sorguluyor ancak bir sonuca ulaşmadan soru aklından uçup gidiyordu…
Patilerinin üstünde dikilirken yardımcı kız girdi içeri ve çığlığı bastı. Victoria onun sesiyle irkilip geriye sıçradı kedi bedeniyle. Kız çığlık atmayı bırakıp da onu kovalamayı akıl ettiğindeyse hızla koşmaya başladı. Bir yandan da içinden kıza sövüyordu. Patronunu kovalamak ha? İnsan görünümüne kavuşunca, kimin kimi kovalayacağını gösterecekti ona!
Mekanın kapısından çıkarken az kalsın bir cadının yüksek topuğunun altında eziliyordu. Kadın ona aldırmadan içeri girdi ve yardımcı kız da onu kapının biraz daha uzağına kovaladı, ardından müşteriyle ilgilenmek üzere içeri girdi.
Kaçış bittiği için rahatlayan Vicki adamların az önce girdikleri dükkana baktı. Bir yandan da oradan çıkmamış olmaları için dua ediyordu. Ancak görünürde büyücü, cadı ve muggleların bacaklarından başka bir şey yoktu. Ya bu insan selini geçmeye çalışacak (kuyruğunun ezilmesine, karnına tekme yemeye razı olacak) ya da yüksek bir yere tırmanıp uzaktan gözetlemekle yetinecekti.
Merak tatlı şeydi, ama can daha tatlıydı. Çevresine bakınıp tırmanabileceği yüksek bir yer aradı. Hemen arkasında güzel bir ağaç vardı. Tam ağaca yönelmişken burnuna çok güzel bir koku geldi. Canlı, kıpır kıpır bir farenin kokusu. Bıyıklarını oynattı ve hemen etrafına bakınmaya başladı. Kulaklarını da dikmişti, ses çıkarırsa diye.
Ve sonra fareyi gördü. Ağacın hemen yanında elinde küçücük bir parça fıstıkla orada öylece etrafına bakınıyordu. Sevinçle mırladı. Ama farenin duyamayacağı şekilde olmasına özen gösterdi. Sonra yavaşça ona doğru ilerlemeye başladı. Yavaşça,bir pati ileri, sonra bir diğeri. Arkasından dolanmaya karar verdi çok yaklaştığı zaman. Yine sessizce ağacın arkasından dolandı ve fare hemen önündeydi şimdi.Tam patisini kaldırmış, fareye sersemletici darbeyi vuracaktı ki, küçük bir çan sesiyle irkildi.
Onu fark eden fare kaçarken peşinden koşmak dürtüsü vardı içinde ama ya o sesini duyduğu kapıdan çıkanlar takip ettiği adamlarsa? Zaten kedi çoktan kaçmıştı, aramanın bir manası yoktu. Hemen ağaca atılıp altında duran insan seline baktı. Gerçekten de takip ettiği büyücü ve muggle sokakta yürüyorlardı şimdi. Hemen ağacın en üst dalına tırmanıp bir muggle evinin çatısına çıktı ve adamları oradan takip etmeye başladı. Bir süre böyle devam ettikten sonra bir sorunla karşılaştı.
“Ah hayır,yine mi!” diye söylense de kendini çatıya yuva yapmış kuşları kovalamaktan alıkoyamadı…