|
| Öldüren Fantazi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Öldüren Fantazi Paz Eyl. 23 2012, 14:08 | |
| Günü olması gerekenden farklı gidiyordu. Uzun zamandır bu kadar çok eğlenmemişti, Jezebel. İnsanarın arasına karışmayı bazen gerçekten seviyordu. Onların ruhlarını ele geçirmeyi hatta onlardan beslenmeyi. Bir vampir gibi onalrın kanını emmiyordu elbet. Ama düştürkleri karamsar haller, üzüntüleri, nefretleri, onu besleyen garip bir karışımdı. Sanki onu bir şekilde güçlediriyorlardı. Bu eğlenceli mekandan ayrılırken birinin neredeyse ayaklarına kapanacak bir şekilde 'Gitme' dediğini duydu. Bu elbette ki umurunda değildi. Başını çevirip ona gitme diyen kişiye bakmamaıştı bile. Ne kadar da zavallı ve savunmasız yaratıklardı, insanalr. Tek bir el hareketi ile onun kölesi olabilyorlardı. Tabi tamamı değersiz değildi bu yaratıkların. Aralarında yaşayan farklı insanalr vardı ki aslında onalrla ilgilenmeyi daha çok seviyordu. Onlar yapmak istediklerine kavuşmak için birer piyon olmaya değer kişilerdi, sihirbazlar. Şimdiye kadar kaçını eline geçirmeyi başarmıştı. Saymayı ne ara bıraktığını bile bilmiyordu. O Morgananın en iyi öğrencisiydi. Onu onurlandırmalıydı, her şekilde, her zaman. Bu işte de kesinlikle başarılıydı. Avladığı onca sihirbaz ve peri bunu kanıtıydı, üstelik Caitlyn'e rağmen. Elinden kaçırdığı bir kaç kişi vardı ama bunların hepsi o cadı yüzündendi. Nasıl bir cadı bu al aşağı edilmesi bu kadar kolay olna zavallı ırkın yanınd yer alırdı ki. O Cadı kendi ailesine bile ihanet ediyordu. Onun ait olduğu aile kara büyüyü yer yüzüne taşımış ilk kişilerdi ve Morgana bunu temsil eden en yüce kişiydi. Karşısında hiç bir düşmanın yaşama şansı yoktu, yaşayamıyordu da. Tek bir kişi dışında ikizi Caitlyn.
Caitlyn, o cadıdan gerçekten nefret ediyordu. Onunla şahsen tanıştığı gün hala gözlerinin önündeydi. Onuda safhına çekmeye çalışmıştı. İyi kalbi ile her şeyi yapabileceğ düşünmüş olmalıydı. Ama yanılıyordu. Jezebelin kalbinde iyiliğe yer yoktu. Hiç bir zaman da bu olmayacatı. O kara büyü için yaratılmış bir tanrıçaydı. Evet kendini böyle tanıtmaktan hoşlanıyordu. Kadim cadıalrdan biri olmayabilirdi. Ama kendi yaşıtları arasında onunla yarışabilecek hiç kimse olmadığını çok iyi biliyordu. O da seçilmiş biriydi. Morgana ile tanıştığı gün bunu ona söyleyen kişi, kadim cadının kendisiydi. Bu hatıra yüzünde sinsi bir gülümse oluşmasına neden oldu ve tam o anda tekrar aynı sesi duydu. 'Gitme'. Başını ona çevirdiği anda gözlerinden alevler varmış gibi kızıl gözlerle değersiz insana baktı. İnsan kalbine yapılmış büyü yüzüden kö kütük aşık olmuştu ona. Sırf bu yüzden gitmesini istemiyordu. Aklındna geçenleri okuyabiliyordu insanın. İnsan ona dokunmak, onu tatmak, onu çıldırtmak istiyordu. Onu altına alıp içine girmek ve daha fazlası... Ellerini göğsünde birleştirerek alt dudağını ısırdı ve şehvetli bir bakış attı, insana. Adam vakit kaybetmeden ona doğru adımalr atmaya başladı. Ne kadar da zavallıcaydı. Adam tam önünde durarak ona sarıldı. Henüz hiç bir şey yapmamıştı, Jezebel. İnsan ona dokunmaya çalışıyordu, saçlarıı okşadı, yanağını, boynunu, en sonunda dudakalrını dudakalrına değdirdi. İşte o an göğsünde birleştirdiği kollarını serbset bırarak bir elini adamın kalbinin üzerine koydu. Bir şeyler mırıldandı içinden ve sonra yüksek sesle tek bir kelime söyledi.
"Öl!"
Adam bir anda dizlerinin üzerine çöktü. Bedeni morarmaya, damarları derisinin altından çıkmak istiyormuş gibi belirginleşmeye başlamıştı. Sadece saniyler sonrasında adamın cansız bedeni ayaklarının altında uzanırken o kahkahalar atarak kulüpten ayrıldı.
Şimdi insanların bulunduğu yerden uzaklaşabilirdi. Aslında bu gecelik başka bir planı vardı bir peri ya da bir sihirbaz gibi. Ama bazen sıradan insanlarda onu eğlendirmeyi başarabiliyordu işte. Tabi sadece bazen. Şimdi ise yapması gereken göreve odaklanmalıydı. Hızla uzaklaştığı insanların arasından kendi bölgesine çekildi. Burası bir koza gibiydi. Tüm düşüncelerinden uzaklaşıp konsantre olduğu zihnini başka şeylere yorduğu yerdi. Morgananın peşinde olduğu sihirbazı bulmalıydı. Ona özel öğrettiği bir büyü ile sihirbazı ile Morganın arasındaki bağı hissedebiliyordu. Tabi perisiyle de ama şimdilik peri ile ilgilenmiyordu. Morgana bir an önce sihirbazını görmek istiyordu.
| |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Salı Eyl. 25 2012, 03:02 | |
| Phin gözüne güneş ışınlarının vurmasıyla yatağında huzursuzca kıpırdandı. Gece eve geç gelmişti ve oldukça yorgundu. Uyumak istiyordu ama lanet olasıca güneş ışınları buna izin vermiyordu. Yatakta diğer tarafa dönerek derin bir iç çekti neden sabah olurdu ki? Gündüzlere belirgin bir kini falan yoktu aslında onun tek sorunu uyuyamamaktı. Yatakta biraz daha dönüp durduktan sonra uyuyamayacağını anlayarak gözlerini istemeye istemeye araladı. Saate bakıp okkalı bir küfür savurarak yataktan kalktı. Henüz saat 11 bile olmamıştı. Akşama daha çok vardı. Rose bu gün sihirbazıyla vakit geçirecekti bunu hatırlayınca somurttu. Sihirbazıyla daha çok zaman geçirdiğini düşünüyordu bazen sanki sevgilisi phin değilmiş gibi. Derin bir nefes aldı az öncekinin ne kadar saçma bir düşünce olduğunu biliyordu. Onu resmen sihirbazından kıskanıyordu üstelik dediğine göre sihirbazı da scarlett’la aynı yaşta bir kızdı. Bu yine de şuan phin’nin yanında olmak yerine başka biriyle olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Onu özlemişti. Kalkıp duşa girdi. Ilık su vücudundan yavaşça akıp onu rahatlatırken unutmak istediği her şey bir bir zihnine dolmaya başlamıştı. Morgana, sihirbazının hayatı, Caitlyn’de olan ani değişiklikler kafasını kurcalamaya başlamıştı yine. Gözlerini kapayıp alnını duvara yasladı. Tanrıçaları kıskandıracak güzellikte bir sevgilisi ve biraz sorunlu da olsa bir sihirbazı vardı. Her perinin aslında phin hariç her perinin hayali sihirbazını bulup ona bağlanma olurdu. Normal bir perinin isteyebileceği her şeye sahipti aslında daha fazlasına mesela caitlyn ve morgana adında iki cadıya sahipti ki bu hiçbir perinin asla istemeyeceği bir şeydi. Ona bir cadının perisi olma fikri bile çok uzak gelirken onun iki tane cadısı vardı biri iyi taraftaydı diğeri kötü. İkisi de oldukça güçlü ve tehlikeli cadılardı ve onların perisiyse bu konudaki şanssızlığıyla herkesi sollayan phindi. Düşüncelerini beyninden uzaklaştırıp kendine gelebilmek için suyu soğuğa çevirdi ve bir müddet soğuk suyun altında durup düşüncelerini daha sonra içinde boğulmak üzere kaldırıp rafa attı ve duştan çıktı. Dolabının büyük bir çoğunluğunu kaplayan siyah gömleklerinden birini üstüne geçirip altına siyah bir kot giyip salona geçti ve kendine bir kahve yaparak sabahtan beri onu huzursuz eden hissi görmezden gelmeye özen göstererek sihirbazını aradı.
Telefonu caitlyn’nin açmasıyla şaşırıp sihirbazını istedi aldığı cevap karşısındaysa resmen nutku tutulmuştu. Onu nasıl bırakabilmişti olabileceğini sormadan edemedi aldığı cevap karşısındaysa sinirle bir şeyler söyledikten sonra telefonu kapatıp onu aramaya koyuldu. Dışarıda morgana sürekli onu ararken ne tür büyüler yapmış olursa olsun scarlett'ı korumak için yeterli olabileceğini düşünmüyordu. Phin bölgeleri tek tek aradı ama bir sonuç elde edemedi. En son morgana'nın şehrine gitmeye karar verdi madem burada yoktu o zaman belki de... bu ihtimali hiç düşünmek istemese de eğer düşündüğü gibiyse onu hemen bulmalıydı. Karanlıkla içli dışlı olduğu için onların arasında kolaylıkla dolaşabilirdi kesinlikle göze batmazdı. Gözlerindeki karanlığı herkes görebilirdi dikkatli bakarlarsa aydınlığı da görebilirlerdi tabi phin buna izin verirse. Üstelik karanlık taraftan tanıdığı birkaç peri vardı onları ziyaret ederek gayet rahat bilgi alabilirdi tabi bu iyi bir ziyaret olur muydu bu konu tartışılırdı. Caitlyn’in şehrinden çıkıp morgana’nın şehrine doğru ilerlemeye başladığında kendini garip hissetti. Karanlık onu korkutmuyordu hayır sadece içine çekiliyormuş gibi hissediyordu ve tuhaf bir şekilde evindeymiş gibi. Yabancı gelmiyordu hiçbir yer en azından o yabancılık çekmiyordu. Rahatsızlık duymuyordu ya da üzerinde en ufak bir tedirginlik yoktu. Şehre inip biraz keşif yaptı birkaç kişiyle konuşup eski tanıdıklarını nerede bulabileceğini sordu. Tahmin ettiği gibi kimse ona tereddütle yaklaşmadı ya da onu sorgulayan gözlerle bakmadı. Herkes onun karanlık tarafta yer alan biri olduğunu düşünüp istediği bilgileri kolayca verdi tabi bunda eski arkadaşlarının ve şuan morgana’nın şehrindeki gündemi bilmesinin de epey bir yardımı dokunmuştu.
Şehirde saatlerini harcamıştı ama değmişti aradığı kişileri ve şuan onların olduğu yere gidiyordu. Adı bile normal bir insanın tüylerini ürpertip kanının donmasını sağlayabilirdi phin içinse hiçbir anlam ifade etmiyordu. Arabasını uygun gördüğü yere bırakıp aradığı kişileri bulmak için etrafta dolanmaya başlamıştı şans bu ya çok geçmeden bulmuştu da yüzüne sinsi bir gülümseme aynı zamanda soğuk ve bir o kadar tehditkar bir ses tonuyla ''James, Harvard sizi görmek ne güzel. Doğrusu beni hayal kırıklığına uğrattınız insan arkadaşını hiç arayıp sormaz mı? Cık cık cık size hiç yakıştıramadım.'' Dedi. Şaşkınlığa uğrayan perilere bakarak ''Siz beni görmeye gelmeyince ben sizi ziyarete geleyim dedim hem biraz konuşmuş oluruz.'' Dedi aynı ses tonuyla gözlerindeki öfke ve tehlike kıvılcımlarını görmemek imkansızdı birazdan burada olacaklar kesinlikle iyi şeyler değildi. Çok geçmeden ortalık karışmıştı uzun süren büyülü ve fiziksel savaşın ardından phin biraz dağılsa da yerde yatan iki eski dostundan daha iyi olduğu aşikardı. James’ın yakasından tutarak ''Cevap ver bana lanet olasıca buralarda tarif ettiğim gibi bir kız gördünüz mü? Bu şehirde olağan dışı bir hareketlilik oldu mu? Konuş yoksa daha kötü olur'' dedi oldukça sakin bir sesle bir süre sonra istediği bilgileri almıştı lakin bunlarla işi henüz bitmemişti.Tüm dikkatini james'a vermişken harvard’ın ''Bizden daha ne istiyorsun phin? İstediğini aldın artık öldür bizi'' dedi yarı açık bilinciyle Phin ikisine de bir süre baktıktan sonra ''Öldürmek? Sizi mi? Ah lütfen yapmayın çocuklar ölmek kurtuluşunuz olur bu bir nevi size merhamet etmek demek. Sizi öldürmek sizi cadılarınızın size yapacaklarından kurtarmak demek ki size asla merhamet göstermeyeceğim.'' Dedi. O sırada onların arkadaşı olduğunu tahmin ettği bir peri kahramanlığa özenmiş olacak ki ''Onları hemen bırak eğer onlara dokunacak olursan seni öldürürüm'' dedi. Phin periye bir müddet bakıp gülümseyerek ''Ne dedin sen?'' diye sordu. Peri lafını bir daha yenileyince buz gibi bir ses tonuyla gülümseyerek ''Söylediklerini sakın unutma'' dedi. Ardından gözlerini james’e dikerek ''Aslında James size merhamet göstermeyecektim ama şimdi düşündüm de sanırım bunu yapabilirim.''dedi. Bunu der demez kolunun içinden eline düşen bıçağı saniyeler içinde harvard’a fırlattı aynı anda da dönüp James’ın boynunu kırdı ve gelen periye döndü. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki peri olanları yeni idrak ediyordu. Phin periye bakarak gayet sakin, soğuk aynı zamanda tehditkar bir ses tonuyla ''Evet ne demiştin? Onlara dokunursam ki onlara dokunmakla kalmadım şuan ikisi de ölü beni öldürecektin değil mi? Göster becerilerini'' dedi gülümseyerek ve çok geçmeden periyle büyülü ve fiziksel bir kavga başladı yine. Onun tek amacı sinirini atmaktı ve şu an karşısındaki kahraman bozuntusu da ona bu olanağı gümüş tepsi de sunuyordu. Hissettiği cadıyla birkaç saniye durakladı. Karşıdaki perinin cadısı olabilir mi diye düşündüyse de kendini birkaç büyüyle koruma altına alıp şimdilik cadı phin'e saldırmadığı yada saldırma girişiminde bulunmadığı için sorun teşkil etmediğini düşünüp önündeki periyle ilgilendi. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Perş. Eyl. 27 2012, 19:59 | |
| Ölüm kayalıklarında bulunan her zamanki yerine doğru ilerliyordu. Buranın kendine has havası onu bir şekilde derinden etkiliyordu. Burası hiç bir zaman güneş ışınlarından tamamen yararlanan bir yer olmamıştı. Adı gibi sanki ölümü simgeliyormuşçasına etrafı saran sis ışığın ulaşmasına izin vermiyordu. Bu da kayalıkların gündüz bile karanlık olmasını sağlıyordu. Buraya sık sık gelen biriydi. Bu her halinden taşların üzerinde sekerek ilerlemesinden belli oluyordu. Kayalıkların arasında özel bir mekan vardı. Orada olduğundan haberi olmayan birinin asla fark edemeyeceği bir mağara. Karanlıkla bedeninin beslediği gizli yeri. Karanlığı bir besin maddesiymiş gibi tüm bedeni ruhu absorbe ediyordu. Tabi ki ne bedeni ne de ruhu etrafta ki karanlığa muhtaç değildi. Daha sadece bir kaç saniye önce tek bir kelime ile bir insanı öldürmüştü. Hiç bir pişmanlıkta duymuyordu. Adamın bakışlarını o kadar net hatırlıyordu ki. Ağzından çıkan kelimeler bir zehir gibi adamın bedenine yavaşça sızarken, adamın tek yaptığı bunu kabullenmek olmuştu. Ama hemen ardından dayanılmaz acısını gözlerinde görmüştü. O bakışı tekrar tekrar izlemek için neler vermezdi. Adamın tüm acısını, korkusunu iliklerine kadar hissetmişti. Ağzında yarattığı tat ise inanılmazdı. Her şey bittiğinde geriye sadece kanlı bir ceset kalmıştı. Kendini mutlu hissediyordu, zaten hep öyle değil miydi? O istediğini alan karanlıklar prensesiydi. Kraliçe demek isterdi ama tahtın sahibi belliydi, Morgana. Kendisi ise o tahta en yakın olan varisti bundan emindi.
Adımlarını hızlandırarak hareket etmeye başlamıştı ki bir anda durdu. Beynini içindeki her bir düşünceyi bir sonraki sefere bıraktı ve odaklandı. Etrafta bir kaç kişi vardı. İnsan olmaları imkânsız gibiydi. İnsan olmadıklarına göre sihirbazda olmalarına imkan kalmıyordu. Hissettiği yetenekler büyücü ve cadılar için çok zayıf olduğundan geriye tek bir seçenek kalmıştı, periler. Etrafındaki birçok cadının çok fazla köle perisi vardı. Sihirbazlar için yaratılan ama cadılar için köle olarak seçilmiş zavallı pericikler. Adımlarını tekrar atmaya başladığın da yönünü değiştirerek perilere doğru ilerledi. Hissettiği perilerin kendi perileri olmadığını biliyordu. Ona bağlı çok fazla peri vardı, tabi biraz da sihirbaz. Mirai taşını bulana dek yaşamaları gereken ama sonrasında güçleri yüzünden kurban edilecek zavallılar topluluğu. Bu cümle fazlamı duygu yüklü olmuştu. Sinsi bir gülüşle başını iki yana salladı. Onlara acıdığı falan yoktu. Sadece eğlenmek istiyordu. Bugünkü eğlence menüsünde yeterince insan olmuştu, biraz da perilerle ilgilenmek hoş olacaktı. Kayalıklardan birine oturarak peri kavgasını seyretmeye başladı. Her birinin geldiğini fark ettiklerini biliyordu. Ama karışmak istememişti, bazen uygulama yerine seyretmekte zevkli olabilirdi. Perilerin arasından sadece bir kişi dikkatini çekmeyi başarmıştı. Onu ilk hisseden peri o olmalıydı ki bir anlığına duraksamıştı. Ama sonra kaldığı işe devam etmişti. Perilerden biri ölmüş kalan son peri ise yaşama fırsatı elinden alınıyormuş gibi çırpınıyordu. Gösteri sona erdiğinde ayakta kalan son periye bakarak onu baştan aşağı inceledi. Çok seksi ve çekici görünmüştü ona. Bakışlarındaki karanlık yaptığı her şey Jezebel’in ona hayran kalmasını sağladı. Zor beğenen biri için bu durum biraz tuhaftı ama peri gerçekten ilgi çekiciydi. Az önce dövüşürken akline garip fanteziler gelmedi değildi. Peri bedenini arzuladığı bir şey olmasa da bu peri tadına bakılmalık görünüyordu. Gözlerini kapadı ve üzerine konsantre oldu. Gözlerini açtığında üzerinde, göğüs dekoltesi oldukça iddialı siyah mini bir elbise ile ayağa kalktı. Cazibeli bakışları ile onu incelerken bir yandan da alkışladı.
"Tekniğiniz mükemmeldi, tebrik ederim günün kazananı olarak adınızı söyler misiniz?” | |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Cuma Eyl. 28 2012, 04:24 | |
| Gözlerindeki aydınlık artık tamamen yok olmuştu farkındaydı. Karşısındaki perilerin acı çektiğini görmekten zevk aldığı an içindeki aydınlık yanın uzun bir süreliğine yok olduğunu biliyordu. Artık yaşamak ve istediği bilgileri edinmek için değil sırf eğlendiği ve bundan zevk aldığı için savaşıyordu. Tabi birde şu kahraman bozuntusunun ağzının payını vermekte vardı işin içinde. Biri ona yapamayacağı şeyleri söylememesi gerektiğini öğretmeliydi tabi phin’le karşılaşmadan önce yapmalıydı bunu en azından bu aptal perinin yaşamasını sağlardı. Şu dakikadan sonra bunun hiçbir önemi olmadığını biliyordu ne yazık ki öğrenemediklerini öğrenmek için çokta uzun bir süre yaşayamayacaktı en fazla birkaç dakikası vardı sonra onun için her şey bitecekti. Şuan aklındaki tek şey karşısındaki periyi en çok acı verecek şekilde öldürmekti. Diğer düşüncelerinin hepsi uçup gitmişti. Yine kendini kaybettiği ve acımasız bir ölümden başka bir şey düşünmediği o nadir zamanlardan biriydi. Acıma, merhamet, vicdan içinde iyi olan hiçbir şey yoktu. İyi şeylerin yerini saf kötülük ve büyük bir karanlık almıştı. Onları hemen öldürüp acılarına son verebilirdi ama yapmıyordu onların acı çektiğini görmek oldukça zevkliydi bu yüzden en azından uğraşacağı yada canına okuyabileceği yeni bir peri bulana kadar hayatta tuttu ikisini de kendini kahraman sanan peri onların hayatlarını kurtaramamıştı belki ama en azından acılarının dinmesinde yardımcı olmuştu bu da bir nevi kahramanlık sayılır mıydı bilmiyordu ama karanlık tarafa hizmet eden iki güçlü periyi öldürebilen bir periye kafa tutmanın aptallık olduğuna emindi.
Yani karşısındaki bu kahraman bozuntusu hayatındaki en büyük aptallığı yapmıştı. Onunla uzun bir süre eğlendikten sonra oynadığı küçük oyundan sıkılınca eski,güçlü ve karanlık bir büyü döküldü dudaklarından bir şiir gibi söylemişti kelimeleri oysa birini her anında her saniyesinde dayanılmaz acılar çekerek yavaş yavaş öldürecek oldukça bir kara büyünün sözleriydi söyledikleri. Karşısındaki perinin yavaş yavaş ölmesini soğuk bir gülümsemeyle izledi. Öldürdüğü perilere kısa süre göz attı ve yaptığı işten gayet memnun bir gülümsemeyle bıçağını geri aldı. Gitmek için bir adım atmıştı ki duyduğu alkış sessiyle cadıya döndü. Phin’in mavi gözleri hala az önceki küçük savaşın kalıntılarıyla daha koyu bir maviye dönüşmüş parlarken cadıyla göz göze geldi. Anlaşılan az önceki küçük savaşın izleyicisi olarak bundan zevk almıştı ve hayatta kalmayı başaran son periyi alkışlamadan edememişti. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme belirdi sanki az önce bir gösteri izlemişti de oyuncuları tebrik ediyor gibi davranıyordu. Oysa az önce olan şey insanların dilinde vahşetti. Karşısında duran son derece genç ve güzel olan cadıya birkaç dakika dikkatlice baktı siyah elbisesiyle oldukça göz kamaştırıyordu ama onun bakmaktaki asıl amacı cadının kendisi için sorun oluşturmaya çalışıp çalışmayacağını öğrenmekti.
Malum morgana’nın şehrindeydi ve buradaki cadılar perileri köle yapmayı severlerdi. Bir müddet ne yapması gerektiğini düşündükten sonra zaten kendini koruma altına alan büyüleri yaptığını hatırlayıp gitmek için harekete geçti fakat cadının konuşmaya başlamasıyla durup cadının gözlerine baktı bir kez daha. Gösteri bitmişti hala neyin peşindeydi anlamıyordu. Phin’i kölesi yapmayı falan mı düşünüyordu öyleyse kesinlikle yanlış perinin peşindeydi phin özgürlüğüne düşkündü ölürdü ama yine de köle olmazdı. Birden bire tanımadığı bir periye bu ilgi ve alakanın neden olduğunu oldukça merak etmişti doğrusu amacı neydi? Phin ismini söyleyip söylememe konusunu birkaç dakika sessiz kalıp düşündükten sonra belli belirsiz gülümsedi. Ve eski zamanlara yakışır bir reverans yaptıktan sonra her zamanki ukala tavrını takınarak soğuk ses tonuyla ''Gösteriyi beğenmeniz beni memnun etti hanım efendi iltifat için teşekkürler adım phin'' dedi cadının gözlerine bakarak ''Şimdi izninizle yapacak işlerim var size iyi günler dilerim.'' Dedi soğuk, kararlı bir o kadar da ciddi bir ses tonuyla yürümeye başladı. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi C.tesi Eyl. 29 2012, 21:20 | |
| Perini gözlerindeki karanlığın içinde resmen boğulmak istiyordu. Ayaklarının altındaki aptal perilere bir göz attı. İki periyi de tanıyordu. Onun için çalışan periler değildi. Ama yine de bir cadının emrindeki kölelerdi. Yine de hiç birinin aurası şu an karşısında ayakta duran peri kadar kışkırtıcı ve baştan çıkarıcı değildi. Jezebel içten içe onu istediğini haykırıyordu. Gizli yerinde onunla geçireceği dakikaları düşünmeden edememişti, bir anda. Yine de kendini toparlamalıydı. Bu hali sanki erkek bulamayan biri gibi görünmesini sağlıyordu. O böyle biri değildi ki. İstediği erkek ne olduğunun hiç bir önemi olmaksızın Jezebel tek bir kelime dahi etmeden ayaklarına kapanıyorlardı. Biriyle sevişmek her zaman önemli değildi elbet. Onu seven kalpleri nedeniyle sonu derin acılar bırakan ilişkileri de olmuştu. Sadece kullanmak onun için tek öenmli olan şey buydu. Aşk, sevmek bu duygular ona uzaktı. Uzak olmasından da şikâyetçi değildi, üstelik. Onlardan ne kadar uzak durursa o diğer kötü olan her şey bir o kadar yakın olacağını biliyordu. Öfke, nefret, merhametsizlik... Merhamet en son kime merhamet göstermişti. Böyle bir şeyin gerçekleştiğini bile sanmıyordu. Karşısındaki peri ise tüm bu karmaşanın içinde onda başka bir şey yaratmıştı. Sadece zevk alma ve tatmin duygusu. Onunla bir kaç saat geçirip bedenini, ruhunun tadına bakmak nedense mükemmel bir şey olacakmış gibi gelmişti.
Oldukça seksi elbisesi ile ona yaklaşırken aklından geçenler bundan ibaretti. Ona günün kazanını gibi davranıyor ve gülümsüyordu. Davranışını kelimelerle dile getirdiğinde peri ile göz göze geldi. Bu çok kısa bir andı. Ama yine de gözlerindeki derinliği fark etmişti. Orada gerçekten olmak istediği bir şey görmüştü. Saf karanlık. Bu ilk kez değildi, etrafında birçok kişinin derinliklerindeki karanlığı keşfetmişti. Hatta birçoğu kendi sayesinde ortaya çıkmıştı. Yine de anlam veremediği bir şey vardı. Onun karanlığı henüz adlandıramadığı bir şekilde diğerlerinden farklı hissettirmişti. Belki de içindeki arzuyu uyandıran da bu tarafıydı ve şu an kendinin o kısmına pekte odaklanmak istemiyordu. Çünkü içindeki şehvet fazla sabırsızdı. Her an bir şeyler yapmaya hazır. Hareket etmeyi bıraktığında peri ile aralarındaki mesafe kapanmıştı. Ona başka ne söyleyebilirdi, bilmiyordu. İlk etapta adını öğrenmesi gerekiyordu. Sonunda peri eski usul bir referans yaparak konuşmaya başlamıştı. Çok ukala bir tavrı vardı. Perilere yakışmayan bir tarzda sanki meydan okuyordu. Sonuçta karşısında bir cadı vardı. Üstelik yeni yetme bir cadı da değildi. Gelecek ile ilgili çok fazla planı vardı. Peri adını söylediğinde hatırlamaya çalıştı. İsmini daha önce duymamıştı. Çok fazla köle peri tanıyordu, o bunların hiç biri değildi. Konuşmasını bittiği anda ise cazibeli bir şekilde ona bakarak gülümsedi.
"Phin, isminizi daha önce duymamıştım. Gösteri gerçekten memnun ediciydi, tebrikler"
Konuşmasının ardından gözlerinin içine bakmıştı. O ise tekrar konuşup gitmek için acele ediyordu. Henüz adını bile sormamıştı. Şu an yeterince seksi ve baştan çıkarıcı görünüyordu. Peki, bu ilgisizlikte neyin nesiydi. Cazibesi sadece aşkla başkasına bağlı kişilerde işe yaramazdı. Tabi kısa bir süre elde etmek istediği her şey sonuç olarak avucunun içinde olurdu. Perinin arkasından seslendi.
"Phin. Bence hemen gitmemelisin. Sen ve ben biraz konuşmalıyız."
Gözlerini ona dikti. Peri o istemeden buradan ayrılamayacaktı. Etrafa bir bariyer büyüsü yaptı bu sayede peri yanında kalacaktı. | |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Paz Eyl. 30 2012, 16:51 | |
| Phin oldukça güzel ve baştan çıkarıcı cadıya bir süre baktı. Sanırım onun yerine başka bir peri olsaydı kadının ayaklarına kapanır onu yatağa atmak yada en azından ömrünün geri kalanını onun yanında geçirmek için elinden geleni yapardı ama phin’in nedense hiç ilgisini çekmemişti. Tabiî ki eskiden olsa çekerdi ama yine de gidip bir cadının ayaklarına kapanmaz ve asla ömrünün geri kalanını onunla geçirme planları yapmazdı çünkü cadılara karşı oldukça güçlü antipatik duygular besliyordu. Cadı kelimesi bile sinirlerini germeye yetiyordu. Bunda özgürlüğüne oldukça düşkün olmasının ve cadıların onları önce köle sonrada ölü yapmak için besledikleri o inanılmaz isteğinde büyük bir payı vardı. Yaptıkları haksızlıklar da onu çok nadirde olsa rahatsız etmiyor değildi ama bunu gayet rahat görmezden gelmeyi başarıyordu. Onların güç konusundaki tutarsız davranışları yüzünden yüzyıllardır süre gelen savaşta yer alması ise tamamen zorunluluktu düşmanımın düşmanı dostumdur sözünü yüzde yüz destekliyordu bu. Özgürlüğüne düşkün olduğu için caitlyn’in tarafındaydı ve onu köle yapmayı düşünecek cadılara bile tahammülü yoktu. Düşüncelerinden sıyrılıp cadıya baktı bir süre sonra gün içinde olanları düşündü rose’u özlemişti. Onunla bu gün hiç görüşememişlerdi ve şuan onun yanında olmayı ölesiye istiyordu. Onu kendinden uzak tutma kararı almıştı evet ama yapamıyordu ona karşı zar zor ördüğü tüm duvarlar rose’un tek bir bakışına, gülüşüne ve öpücüğüne paramparça oluyordu saniyesinde. Ne yaparsa yapsın ona karşı koyamıyordu rose’u kendinden uzaklaştırmak için kurduğu planların hepsi onu görünce aklından uçup gidiyordu adeta o lanet kalbi delicesine çarparken mantığını devre dışı bırakıyordu uzun süre.
Phin rose’u düşünürken karşısındaki cadı bir şeyler söylemişti lakin aklı rose’la o kadar meşguldü ki dediklerini duymadı. Rose’u ne kadar özlediğini fark edip burada yapacağı bir şey kalmadığı için onun yanına gitmeye karar verdi sessiz geçen birkaç dakikanın ardından karşısındaki cadıya nezaket icabı iyi günler dileyip yanından ayrılmak için hamlede bulundu. Nezaket icabı da olsa sahte hareketlerden hoşlanmıyordu ama el mahkum yapıyordu. Hızlı adımlarla arabasına doğru ilerlerken cadının arkasından bağırdığını duydu durup birkaç saniye olduğu yerde kaldı cidden bu cadının sorunu neydi? Neden gidip diğer cadılar gibi oyuncaklarıyla oynamıyor onun yerine phin’in sinirlerini geriyordu ki? Birkaç saniyelik duraksamanın ardından arkasına dahi dönüp bakmadan yürümeye devam etti. Başka perilerin gözünde bir cadıya böyle davranmak aptallık olabilirdi ama bu phin’in umurunda değildi sıkılmıştı bu durumdan cadının amacını anlayamamak onu deli etmişti köle yapmak istemediği açıktı öyle olsa saldırırdı ama cadı inatla phin’in sinirlerinin ne kadar daha bu gerginliğe dayanabileceğini ölçüyordu. İçinden sakin ol phin çok geçmeden rose’un yanında olacaksın ve her şey bitecek tüm her şeyi unutacaksın sadece biraz sabret diye kendi kendini telkin ediyordu. Düşüncelerinde yanıldığını anlaması sadece birkaç saniyesini aldı etrafını saran bariyerle düşüncelerinde ne kadar yanıldığını çok net bir şekilde anlamış ve öfkeden deliye dönmüştü. Bu bariyerle ilk karşılaşışı değildi ama bunu en son diana kullandığında bunun son olmasını dilemişti. Diana’nın ölüm anı gözlerinin önüne gelinde keyifle gülümsedi fakat sonradan içinde bulunduğu durumu hatırlayarak gülümsemesi anında yok oldu ve içinden kendine saydırmaya başladı. Az önceki gülümsemesinin eski bir anı yüzünden olduğunu görmemek imkansızdı ve onun şuan gözlerindeki karanlığı göz önüne alınca bu anının hiçte iyiliklerle dolu olmadığı açıktı.
Sinirle ''Nasıl oluyor da her seferinde bu bariyerlere takılıyorum lanet olsun'' diye söylendi ve büyük bir öfkeyle bariyerlere sıkı bir yumruk geçirdi. Az önce söylediklerinden sadece lanet olsun kelimesi çok net anlaşılmıştı ama yine de tepkisinden bu bariyerlere yabancı olmadığı açıktı.Öfkeden gittikçe koyulaşan gözlerini cadıya dikti içindeki saf karanlık her geçen saniye daha da büyüyordu. Gözlerinden ne kadar öfkeli olduğu anlaşılsa da bunun tam tersi sakin bir ses tonuyla ''Sizinle konuşacağımız bir şeyin olduğunu sanmıyorum. Ben sizin oyuncak yerine oynadığınız perilerden değilim.'' diye sitem etti. ''Bu büyüden nefret nefret nefret ediyorum'' diye söylendi bağırarak ses tonuna hakim olamamıştı bir an ve nefret kelimesini birçok kez vurgulaya vurgulaya söylemişti bu bile bir gram eksiltmemişti öfkesinden. Sinirle bariyere bir tane daha geçirdi bu yaptığının kendi zararına olduğunu biliyordu ama öfkeden delirmek üzereydi tepkisiz kalamıyordu. Bu cadı onu resmen sinirden çıldırtıyordu. Geçmiş hayatında böylesine sinir bozucu bir cadıyla karşılaşmak için ne gibi büyük bir günah işlediğini merak etti bir an. Öfke dolu gözlerini cadıya dikerek ''Tanrı aşkına neden sizde diğer cadılar gibi gidip oyuncaklarınızla oynamıyorsunuz? Cadılar köleleştirdiği perileriyle oynamaya bayılır diye biliyorum neden elinizdeki oyuncaklarla uğraşmaya başlayıp beni rahat bırakmıyorsunuz? Tamam anladık gösteriyi beğendiniz iyi güzel. İltifatta ettiniz teşekkür de ettim daha ne?'' diye sordu gözlerindeki öfkenin yanında artık nefreti de görmek mümkündü sakin kalmaya çalışıp sinirden sıktığı dişlerinin arasından ''Amacınız ne? Benden ne istiyorsunuz?'' diye sordu. Hala cadının adını yada onunla ilgili herhangi bir şey sormaması onunla ilgilenmediğinin ilgilendiği tek şeyin bu durumdan kurtulup buradan bir an önce çekip gitmek olduğunun en büyük kanıtıydı. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Paz Eyl. 30 2012, 18:27 | |
| Perinin bariyeri fark etmesi fazla uzun sürmemişti. Buna nedense şaşırmamıştı. Aslında şaşırması gerekirdi. Yaptığı büyülü bariyer öyle hemen bozulacak türden kolay bir büyü değildi ve birinin o fark etmesi de öyle. Kafasını bariyere çarpana kadar adımlarını atmasını beklerdi. Yinede Phin bir şekilde bunu hemen anlamıştı. Ya gerçekten tehlikeli bir periydi ve bu sayede bariyer büyüsünü bildiğinden hemen anlamıştı ya da bunu altında başka bir şey vardı. Altında yatan nedeni merak ettikçe periye olan ilgisi daha da artıyordu. Onunla geçireceği dakikaları hayal etmeden duramıyordu. Bariyerle birlikte perinin yaydığı enerji kısmen değişmişti. Duyguları daha da yoğundu. Jezebel ona doğru adım atarken öfkesini iliklerine kadar hissetmişti. O kadar güzeldi ki tadına bakmaktan başka bir çaresi yokmuş gibi hissetti bir anda. Ne olacağı umurunda değildi. Aslında onu kölesi yapabilir miydi? Bunu ilk kez düşünmüştü. Böyle bir periyi köle yapmak. Onun hep yanında olacağını bilmek, içindeki karanlıktan beslenmek... Düşüncesi bile zevk almasına neden oluyordu. Ama köle unsuru içine girdiğinde durumun bir süre sonra ne kadar sıkıcı olduğunu hatırladı bir anda. Her dediğini yapan oyuncaklar bile bir süre sonra sıkıcı olabiliyordu. Onun istediği şey tutkuydu. Perinin öfkesinin ve karanlığının ardında ki tutkuyu sezmişti. İşte bu tutku onunla olmanın ne kadar zevkli olacağını gösteren en büyük kanıttı.
Perinin ağzından çıkan lanet sözlükleri kafasının içinde yankı yapıyordu. Sesi de oldukça etkileyiciydi. Bir anlığına onun üzerinde inlediğini hayal etti. İçindeki şehvet giderek daha fazla artıyordu. Onu besleyecekti. Ağırdan alan işinden artık sıkılmıştı. O zaten cici bir kız değildi ki neyin peşindeydi. Periden bir sevgili yapmayacağı gerçekti, üstelik. Duyguları bu işin içine katmadan zevk almak istiyordu ve bunun hemen olmasını istiyordu. Peri gözlerini, gözlerine diktiğinde ona şehvet dolu bir bakış attı. Perisi tekrar konuşmaya başlamıştı. Perisi, onu gerçekten sahiplenmişti ve aklından geçen her şeyin gerçekleşmesine çok az bir süre kalmıştı. Ona doğru hızla ilerleyerek aralarındaki tüm mesafeyi kapattı. Gözlerinin içine bakarak ruhunu görebiliyordu.
"Konuşmak zorunda değiliz pericik, zaten aklımda olan bundan fazlası... Ayrıca oyuncak olmaktan bahsetmiyorum. Yeterince oyuncağa sahibim daha farklı bir şey istiyorum... Seni"
Onu kolundan yakaladı. Mırıldandığı büyü sayesinde perinin ayakları o istemese de hareket ediyordu. Çok geçmeden onunla gizli mağarasına gelmişlerdi. Mağaranın iyice derinliklerinde bir büyü daha mırıldanarak etraftaki mumları yaktı. Mağaranın içi bir odadan farksızdı. Yatak, koltuk hatta bir dolap ihtiyacı neyse içerideydi. Phin'i yakasından tutarak yatağın ucunda oturttu ve kucağına oturdu. Perinin hareketi tamamen durdurulmuştu. Bir elini kalbinin üzerine bastırdı ve onun gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Şimdi pericik bana karşılık vermeni engelleyen etkiyi görelim"
Perinin gözlerinin içinde sarışın bir peri kızı görmüştü. Anlaşılan o ki peri içindeki tüm karanlığa rağmen bir kıza aşık olmayı başarabilmişti. Aşık olması umurunda bile değildi. Aşkı aslında işine yarayacaktı. Onun alacağı zevki artıracaktı. Tıpkı sevdiği kıza zevk veren bir erkek gibi onu tatmin edecekti.
"Sarışın bir peri kızı demek Phin. Ah onu görebiliyorum, tatlı bir kıza benziyor. Onu korumak için her şeyi yaparsın değil mi? Sarışının ellerim arasında can vermemesi için bana hayır dememelisin. Şu an tatlı konuşabilirim ama daha bir kaç saat önce birinin canını ellerimle aldım neden bir sonraki kurban senin sevgilin sarışın olmasın. Üstelik senden istediğim şey basit sadece zevk almak istiyorum. Sonra belki de bir daha karşılaşmayacağız"
Peri hareket edemese de konuşmasına hiç bir engel yoktu. Son büyüyü yapmadan önce perinin ağzından dökülenleri duymak istiyordu. Yine karanlığını hissedeceği bildiği için sessizce bekliyordu. Onun gözlerinin içine bakarak. Ama bedeni rahat durmuyordu. Dudakları onun yanağında, boynunda gezinmeye başlamıştı. Tenine tatlı öpücükler bırakırken, kalçasını hareket ettirerek ona sürtünüyordu.
| |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Ptsi Ekim 01 2012, 01:25 | |
| Phin’in sinirleri her geçen saniye daha da geriliyordu. Ona karşı gelmemesi için bir neden göremiyordu o diğer periler gibi değildi ve kesinlikle cadılara karşı kolay lokma değildi. Karşısındaki cadıya büyük bir öfke ve nefretle bakıyordu. Beyni yine tam kapasite ölüm için çalışmaya başlamıştı. Cadıyı beyninde defalarca öldürüyor ve bu birazda olsa sakinleşmesini sağlıyordu en azından hıncını bariyerlerden çıkarmıyordu böylelikle. Kafasının içinde karşısındaki cadıyı her seferinde başka bir şekilde öldürmek birazda olsa rahatlatmıştı onu şuan için istediği tek şey bu cadı ne istiyorsa öğrenip yapmayacağını söyleyerek rose’un yanına gitmekti. Ona zorla bir şey yaptıramazdı sonuçta öyle bir seçeneği olsaydı şuan phin’le konuşmaya çalışıyor olmazdı direk yaptırırdı değil mi? Derin derin nefesler alıp içinden 10 a kadar sayıyordu öfkesinin mantığının önüne geçmemesi için. Morgananın şehrindeydi ve şuan karşısındaki cadı her kimse aurasından anladığı kadarıyla güçlü bir cadıydı ve göze batmak istemiyordu. Güçlü olması umurunda olmasa da eğer bir cadıya savaş açarsa sevgili cadısının onu bulması oldukça kolaylaşırdı ve phin’i ele geçirirse scarlett’ı bulmak hiçte zor olmazdı bu da bulunduğu tarafın işine hiç gelmezdi. Hem eğer ele geçirilirse rose’a ne olurdu? Onu kesinlikle yalnız bırakamazdı. Rose evet onu düşünmeliydi böylelikle kendine engel olabilirdi. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatıp rose’la geçirdiği zamanları düşündü. Rose’la geçirdiği güzel anıları hatırladıkça öfkesinden bir şey eksilmese de oldukça yıpranan sinir sistemine iyi geliyordu anılar. Hatta yüzünde birkaç saliseliğine bile olsa ufak bir gülümseme bile belirmişti. Gözlerini aralayıp cadıya baktı artık daha sakindi. Öfkeli ama sakin en azından artık bariyerle kavga etmiyor ve onu öldürmeyi düşünmüyordu.
Bu da birazda olsa sakinleştiğinin en büyük kanıtıydı. Karşısındaki cadının konuşmaya başlamasıyla içindeki öfke bir kat daha artarken sinirle dişlerini sıktı ve zar zor ses tonuna hakim olarak sert bir şekilde ''Asla…'' dedi. Ardından büyük bir kararlılıkla ''Asla istediğini alamayacaksın'' diye ekledi aynı şekilde artık içinden 10 a kadar saymalarda bir şey ifade etmiyordu onun için. Öfkeden kararan gözleriyle cadıya nefretle baktı. Kolunu tutan cadıya ters ters bakmakla yetinip başını sağa doğru hafifçe eğdi. Eğer onu sürükleyerek bir yerlere götürebileceğini düşünüyorsa fena halde yanılıyordu. Kabul ediyordu büyüyle götürebilirdi ama beden gücüyle asla. Ayaklarının ondan izinsiz hareket etmeye başlamasıyla yanında olan kişinin bayan olmasına aldırmayarak okkalı bir küfür savurdu. Sonra sinirle''Lanet olsun durduramıyorum kendimi'' diye söylendi. Yaptığı büyüyü bozmaya çalışıyordu ama denediği hiçbir büyü işe yaramıyordu bu onun daha da öfkelenmesine sebep oluyordu. Yol boyunca kendini durdurmaya çalışmış ama yapamamıştı bildiği tüm büyüleri deneyip bir sonuç alamayınca öfkeden delirme raddesine gelmişti. Kendini bir sürü koruma altına almasına rağmen bu cadı yine de ona bir büyü yapabilmişti. Bu da onu kesinlikle hafife almaması gerektiğinin bir başka kanıtıydı. Birkaç saniye sonra sadece ayaklarına değil vücuduna da söz geçiremediğini fark ederek nefret ve büyük bir öldürme arzusuyla cadıya baktı. Şuan onu öldürmek için nelerini vermezdi ama yapamazdı yapmamalıydı bunu denememeliydi. Rose’u yalnız bırakamazdı ben buradayım diye bas bas bağırarak morgana’ya kendini gösteremezdi. Bunları düşününce derin bir nefes daha aldı. Kucağında oturan kadını şuan itip üstünden atmak ve bu mağradan çekip gitmek şuan en çok istediği şeydi ama lanet vücuduna söz geçiremiyor büyüyü bozmak için yaptığı hiçbir şey işe yaramıyordu. Cadının sözlerinden sonra sinirle kahkaha attı ve alaycı ses tonuyla ''Sen kendini karşı konulamaz falan mı sanıyorsun üzgünüm ama her erkeğin ilgisini çekebilecek derecede bir güzelliğin yok güzelsin kabul ediyorum ama dediğim gibi bu her erkeği etkileyebilecek derece de güzelsin anlamına gelmiyor'' dedi. Bunu özellikle cadıyı sinir etmek için söylemişti. Madem cadı onun sinirlerini bozuyordu o zaman oda onunkileri bozardı. Cadının söyledikleriyle büyük bir şaşkınlık geçirdi. O denli takıntılı bir cadıydı ki şuan sırf istediğini alabilmek için onu tehdit ediyordu. Eğer onu eğlendirmezse sevgilisini hayatındaki en önemli varlığı sadece ama sadece onunla olmadığı için öldüreceğini söylüyordu.
Birkaç saniye sonra şaşkınlığının yerini büyük bir öfke,nefret,öldürme arzusu ve her geçen saniye kat kat artan bir karanlık almıştı. Gözlerinin içine bakan herkes şuan öldürme arzusunu ve büyük karanlığı görebilirdi. Tabi cadılar görmenin yanında hissederdi de. Tıpkı phin’in şuan cadının şehvetini,arzusunu ve hırsını hissettiği gibi. Cadının hareketleri onu baştan çıkarmaya başlamıştı. Sırf bunun için bile kendinden, cadıdan ve öpücüklerinden nefret ediyor her geçen saniye ondan uzak durma isteği biraz daha artıyordu. Onun öpücükleri şuan kendini aşırı derece de suçlu hissettiriyordu. Rose’u aldatıyormuş gibi bir hisse kapılmıştı. Sanki burada kaldığı düzeltiyordu zorunlu olarak kaldığı her saniye onu aldatıyormuş gibi hissediyor ve büyük suçluluk duyuyordu. Saçmaydı biliyordu ama elinden başka türlüsü gelmiyordu. Gözlerini kapattı ve düşüncelerinden uzaklaşmaya çalıştı. Nefreti hızla artarken öfkesi gözünü kör etmek için büyük uğraşlar verirken o inatla mantıklı düşünmeye çalışıyordu. Yapabilir mi gerçekten diye düşünüyordu. Eğer phin onun büyülerine karşı çıkamıyorsa rose’un hiç şansı yoktu biliyordu. Onu koruma duygusu çok baskındı ama bunu ona yapmamalıydı bu düpedüz ihanetti. Mantığı bile kendiyle savaşa girmişken kalbinin durumu içler acısıydı. Bir tarafı onun istediğini yapmaktan başka bir seçeneği olmadığını yoksa aşık olduğu kızın bir hiç uğruna öleceğini savunurken diğer tarafı bunun bir ihanet olduğunun kesinlikle böyle bir şeyi yapmaması gerektiğini söylüyordu. Birkaç dakika oluşan derin sessizliğin sonunda düşünceli bir ses tonuyla ''Saçmalık…'' diyebildi. Bu olanların hepsi saçmalıktı başka bir şey değildi. Öfkeden koyulaşmış gözlerini cadının gözlerine dikerek ''Tüm bu olanların başka bir açıklaması yok. Hepsi saçmalık ya da sen kafayı yemişsin. Sırf istediğini alabilmek için beni tehdit ediyorsun ne kadar da acınası bir durum seni istemeyen biriyle birlikte olmaya çalışmanı tanımlayacak başka bir şey bulamıyorum. Hiçbir kadın onu istemeyen bir erkekle beraber olacak kadar gurursuz değildir en azından olmamalı.'' Dedi öfkeli bir ses tonuyla. Söylediği şeye herhangi bir itiraz cümlesi henüz kullanmamıştı çünkü hala düşünüyordu. Sinirli bir şekilde ''Tanrı aşkına neden ben? Etrafında senin için ölebilecek sana deli olan bir sürü kişinin olduğundan eminim neden onlardan biri değil de ben? Senin ilgini çekecek ne gibi aptal bir harekette bulundum merak ediyorum doğrusu'' dedi. Sonra düşünceli bir ses tonuyla ''İstediğini yapmayacağım hem sana neden inanıyım söyler misin? İstediğini aldıktan sonra canın sıkıldığında sırf eğlence olsun diye benim sevgilimi öldürmeyeceğini nerden biliyim? Tanrı aşkına hala anlayamıyorum cidden neden ben? Ne gibi bir aptallık yaptım da bu sende beni yatağa atma isteği uyandırdı?'' diye sordu bir yandan da içinde oluşan arzuyu bastırmaya çalışıyordu yapmamalıydı rose’u aldatamazdı. Aşık olduğu kadını aldatmamalıydı her ne kadar cadı onu zorlasa da. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Ptsi Ekim 01 2012, 19:42 | |
| Periye her dokunuşunda aynı zamanda duygularına da dokunuyordu. İçindeki öfke, nefret, karanlık... Hissettiği tüm duygular soyut bir kavram olmaktan çıkmıştı. Onları iliklerine kadar hissederken yüzündeki gülüşe engel olamıyordu. İçinde garip bir mutluluk vardı. Yapmaya çalıştığı her şeyi gerçekleştirdiğin de zevkten deliye döneceğine giderek daha fazla inanmaya başlamıştı. Perisi tekrar o tatlı sesiyle konuşmaya başlamıştı. Onu sadece dinlemek istiyordu söylediği hiç bir şey umurunda değildi ki. Kurduğu cümlelere sadece gülüp geçmişti. Onu kızdırmaya çalışıyordu, ne kadar yazık. Büyük bir yanılgı içinde olduğunun henüz farkına varmamıştı anlaşılan. Şu an kendini sadece şehvet duygusu ile yönlendirirken öfkeden çok uzaktı. Öfke sorunları olan biri değildi. Hayatını zevk duygusu içinde yaşıyordu. .Ani öfke ve sinirlenmeler asla ona göre değildi. Birini öldürürken sadece alacağı haza konsantre olurdu. Elbette hiç bir zaman sinir ve öfkesine teslim olmadığını da söyleyemezdi. Ama bu nadir anlarda içinde öyle bir nefret ve öfke oluşurdu ki. Sadece tek bir bakışı etrafındaki onun öfkeli olmasını sağlayan herkesi küle çevirmeye yeterdi.
"Phin beni anlamadığın çok açık. Beni beğenip beğenmiyor olman umurumda değil. Sadece zevk almak istiyorum. Beni istemesen de bana zevk vereceğin kaçınılmaz bir gerçek , yakında bunu senden göreceksin."
Perinin bedeninde gezinen ellerini biraz daha hızlandırdı. Dudakları teninin tadını almaya başlamıştı. Tadı beklediği gibiydi, baştan çıkarıcı. İçindeki arzuyu uyandıran, tüm kadınlık duyularını ortaya çıkaran bir tatlılıkta. Onu öperken gördüğü sarışını zihninde canladırmaya çalışıyordu. Peri, yaptığı tehdit karşısında afallamış gibiydi. İstediğini elde etme konusundaki kararlılığı belki de onu şaşırtmıştı kim bilir. Ama o şaşkınlığının dışında yavaşça uyanmaya başlamış arzusunu hissediyordu, daha çok. Bu öpücüklerinin arasında yavaşça inlemesine yol açmıştı. Perinin zihni onu istemiyor olsa da erkekliğinin uyandığını hissedebiliyordu. Tüm içindeki savaş, her şey gözlerinin önünde oluyordu. Bu durum giderek daha fazla hoşuna gidiyor ve onu muhteşem bir haza sürüklüyordu. Peri içindeki iç savaşın içinde tek bir kelime etmişti, kısa süre sonra ise cümleler birbirini izlemişti. Hala mantıklı cümleler kurabiliyor olması ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. İç savaşında kimin kazandığını söylemek zordu. Arzusu uyanmış olsa da hala itiraz ediyordu ve sanki kelimeleri bir işe yarayacakmış gibi onunla mantıklı konuşmaya çalışıyordu. İçinden sadece 'Çok hoş' diyebilmişti. Çünkü gerçekten hoşuna gitmişti. Artık dayanamıyordu. Bir an önce onunla bir olması gerekiyordu. Yine de periye ufak bir açıklama yapma gereği duymuştu. Sadık bir sevgili kolay bulunacak bir şey değildi, sonuçta. Kucağında yarı çıplak bir kadınla, üstelik erkekliği ve arzusu uyanmış bir haldeyken kaç erkek kadına hayır diyebilirdi. Peri kızı şanslıydı, ama sevgilisi o kadar şanslı değildi demek ki Jezebelin karşısına çıkmıştı. İkisi arasındaki bu aşk onun oyuncağı olacaktı. İstediği tüm zevki tadana kadar.
"Phin merak etme her ne kadar bulunduğum konum itibari ile sen bana güvenmiyor olsan da istediğimi elde etmenin yanında dediğimi yapmak gibi bir özelliğe de sahibim. O sarışına ve sana zarar vermeyeceğim. Sadece bana zevk vermeni istiyorum hepsi bu. Benimle bir kaç saat geçireceksin aramızda kalacak ve sonra birbirimize veda edeceğiz. Bu arada konuşma bitmiştir bu saniyeden itibaren sadece zevk iniltileri duymak ve bedenini kullanmanı istiyorum. Her şey bittiğin de seni neden seçtiğimi anlatırım"
Periye şehvet dolu bir bakış attıktan sonra gözlerinin içine bakarak içindeki tüm aşkı peri kızından kendine yönlendirdi. Artık peri Jezebele aşıktı ve onu arzuluyordu. Bedeni çoktan harekete geçmişti ve aynı anda hareket etmeme büyüsünü ortadan kaldırdı. Periyi yatağa uzattıktan sonra gömleğinin önünü açarak göbeğinden çenesine kadar onu öpücükleri boğdu. Dudakları birbirlerine değdiğinde onu büyük bir açlıkta öpmeye başladı. Onu öperken bedenini ona daha fazla bastırıyordu. Elleri Phin'i pantolonundan kurtarmak için çalışmaya başladığında sadece bir kaç saniye de tamamen çıplak kalmıştı. Erkek ona dokunmaya başladığında bedeni alev alev yanmaya başladı, onu içinde istiyordu. Peri de bunu yapmak için can atıyordu. Peri ile yer değiştirdiklerinde bedenini yay gibi gererek yatağa uzandı. Periyi üzerinde, içinde hissetmeye ihtiyacı vardı. Erkeğin harekete geçerek içindeki arzu ve şehvetle ona yapacaklarını tutkulu bakışlar eşliğinde bekliyordu. | |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Cuma Ekim 05 2012, 03:06 | |
| Cadının öpücükleri her geçen saniye aklını başından alıyordu. İçindeki arzu uyanmış bedeni karşısındaki bu kadını isterken kendine söz geçirmek oldukça zorlaşmıştı. Duyguları ve mantığı o cadıyı istemiyordu evet ama bedeni onlarla aynı fikirde değildi. Şu durumda kayıtsız kalmak o kadar zordu ki… Güzel ve son derece seksi aynı zamanda baştan çıkarıcı bir kadın şuan onun kucağında onu baştan çıkarmak için elinden geleni yaparken ve bedeni ona tepki verirken içindeki arzu ve şehvet uyanmışken onun isteğine hayır sözcüğünü söylemek oldukça zordu. Kendini inatla mantıklı düşünmeye zorluyordu lakin şuan mantığından çok erkeklik hormonları iş başındaydı. Her an ona teslim olabilirdi içinde sürüp giden savaş yerini arzunun , şehvetin aşka karşı olan savaşına bırakmıştı. Dişleri sıkmaktan acımaya başlamıştı. Nefesinin düzensizleşmeye başladığını fark etmesi biraz zamanını almıştı. Kucağındaki cadıya her an daha çok çekilirken ve o bununla başa çıkmaya uğraşırken hızlı hızlı nefesler almaya başladığını fark etmesinin zaman almasına şaşırmadı. Sonuçta başka birine aşık olsa da o bir erkekti ve erkeklerin kadınlara olan zaafını da bilmeyen yoktu. Nefesini düzene sokmaya çalışırken rose’u düşünmeye çalıştı. Ona karşılık vermemesini sağlayacak bir şeyler arıyordu çünkü biliyordu bu cadıya istediğini vermesi artık an meselesiydi. Belki aklını meşgul edebilecek bir şey bulursa ki şu durumda aklını kucağındaki cadıyla geçireceği ateşli dakikalar dışında meşgul edecek bir şey bulmak zordu yine de eğer aklını meşgul edecek bir şey bulabilirse bedeninin istediklerini bir süre daha göz ardı edebilirdi. En azından öyle olmasını umuyordu tüm düşüncelerini rose’a yönlendirmeye çalıştı. Gözlerini kapattı ve rose’la geçirdiği zamanları hatırlamaya çalıştı lakin görüntüler her geçen saniye bulanıklaştığından bunun işe yaramadığı açıktı. Cadının az önceki söyledikleri aklına geldi onu istemese de ona zevk vereceğiyle ilgili şeyler şuan bu sözlerin doğru olmasının sadece an meselesi olduğunu bildiği için sinirle gülümsedi.
Cadıdan hala neden onu yatağa atmayı bu kadar çok istediğini öğrenmek için sorduğu soru cadıyı ondan birazda olsa uzaklaştırmıştı hala kucağındaydı ama en azından o baştan çıkarıcı öpücükleri yoktu. Bu biraz da olsa onu rahatlatmışken uyanan erkekliğine, bu kadını isteyen bedenine, erkeklik hormonlarına ve birkaç dakika daha devam etse istediğini verecek olan kendine birkaç lanet okudu içinden. Rose’a olan aşkı bile onu aldatmanın kıyısına gelmekten alıkoyamamıştı üstelik hala onu aldatabilme ihtimali yüksekti. Nefesini zar zor düzene soktuktan sonra içindeki arzuyu ve şehveti bastırmaya çalıştı bir süre sonra cadının konuşmaya başlamasıyla onun dediklerine odaklandı. Cadının dedikleri üzerine öfkeyle parlayan gözlerini ona dikti o gözlerde tutkuyu, şehveti ve arzuyu da görmek mümkündü fakat öfke daha baskındı. Benden sadece zevk vermemi istiyormuş hah sen düpedüz rose’a ihanet etmemi istiyorsun diye haykırırcasına baktı gözlerine sonra gözlerini yere sabitledi ve böyle giderse istediğini sana büyük bir zevkle vereceğim bu gidişle lanet olsun diye içinden kendine söylendi. Tam konuşmaya başlayacağı sırada kalbinde hissettiği acıyla sözleri başlamadan bitti. Duyduğu dayanılmaz acıya rağmen dudaklarından yalnızca ‘Ah’ sesi çıktı bir fısıltı halinde gözlerini kapatıp dişlerini biraz daha sıkarak acıyı görmezden gelmek için her zaman yaptığı şeyi yaptı kendi kabuğuna çekildi ve acı haricinde başka bir şeye odaklanmayı denedi. Rose’a odaklanmayı ama tuhaf bir şey vardı rose’un görüntüsü zihninde çok netken yavaş yavaş silinmeye ve yok olmaya başlamıştı. Rose’un görüntüsü zihninden tamamen yok olduğunda gözlerini açtı ters giden bir şeyler vardı ama ne olduğunu anlamamıştı. Gözlerindeki tüm duygular birkaç dakikalığına yok oldu. Sadece büyük bir boşluk vardı artık o gözlerde ve birde duyduğu acı. Uzun bir süre boş bakan gözleri acı hafifledikçe yerini yeni duygulara bıraktı. Sonunda acı tamamen yok olduğunda o gözlerde sadece kucağındaki kadına duyduğu aşk ve sevgi vardı. Uzun ve yorucu bir günün ardından aşık olduğun kadını görünce tüm yorgunluğu uçup gitmişti sanki. Tek bir gülüşüne gitmişti aklındaki her şey artık sadece onu düşünüyordu. Cadılardan genel olarak nefret ettiği halde bir cadıya aşık olmuştu hatta sevgilisiydi cadının bu mantıken imkansız olsa da kalbe söz geçirmek de bir o kadar imkansızdı. Kalbinin onun yanındayken bu kadar hızlı atmasının başka bir açıklaması olamazdı. Cadının gözlerinin içinde kaybolmuştu bir anda asla olmaz dediği şeyin olduğuna hala inanamıyordu ama olan buydu. Ölesiye seviyordu bu cadıyı. Kucağındaki cadıya çapkınca gülümsedi. Ona doyamıyordu bir türlü.
Sevgilisinin onu yatağa uzatmasına hiç itiraz etmedi. Onun o baştan çıkarıcı öpücüklerinin dudaklarında bitmesiyle birkaç saniye afalladı. Tuhaftı ama dudaklarının tadı sanki farklıydı. Oysa bu dudakların tadını çok iyi biliyordu ya da bilmesi gerekliydi değil mi sonuçta onlar sevgiliydi peki neden tadı farklı gelmişti dudaklarının? Değişen neydi? Bu konuda kafasının karışıklığı yüzüne ve hareketlerine de yansımıştı. Sevgilisinin gözlerine bir müddet baktıktan sonra bu tuhaflığın anlamını çözemediği için huzursuz olmasına rağmen onun öpücüğüne aynı açlık ve tutkuyla karşılık vermişti. Sevgilisi yardımıyla üzerindekilerden kurtulduktan sonra phin tek bir haraketle birkaç saniyede sevgilisiyle yer değiştirdi. Üzerindeki kıyafete sadece ama sadece bir saniye baktıktan sonra hızlı bir hareketle sevgilisinin üzerindeki kıyafetten kurtuldu. Sevgilisiyle arasına giren elbiseden sorununda kurtulunca sevgilisinin vücuduna baştan çıkarıcı öpücükler bırakmaya başladı. Uzun ve güzel bir keşifle kızın tüm bedenini öpücüklere boğduktan sonra bir süre dudaklarına ulaşmadan önce boynunda oyalandı ve sonra dudaklarına yapıştı tekrar onu ateşli bir şekilde uzun süre öptükten sonra ikisinin de soluklanması için geri çekildi.İçindeki sıcaklık tüm bedenine kısa sürede yayıldı. Her bir hücresi karşısındaki cadıya duyduğu arzuyla alev alev yanıyordu. Cadıyı tutluyla ve büyük bir açlıkla öperken onu belinden tutup daha da kendine çekerek bedenini bedenine yasladı. Phin’nin bir eli yavaşça cadının belinden aşağıya kalçasına doğru kayarken diğer eli de sırtında geziniyordu. Etraftaki tek ses arzu ve şehvetten dolayı duyulan iniltilerdi. Öpücükleri dudaklarından boynuna kayarken cadının bacarklarının arasına yerleşti ve içine girdi. Cadının bacakları arasında gidip gelirken onu büyük bir tutkuyla öpmeye devam ediyordu. Zevk ve şehvet iniltileri artarken phin ritmini hızlandırdı. Tıpkı kendi gibi zevkin doruklarına çıktığını hissedebiliyordu. Birkaç dakika sonra ikisi de büyük bir zevk patlaması yaşadı. Vücutları aynı anda titreyip rahatlarken phin kendini cadının yanına attı. Gün boyu yaşadığı stres ve girdiği küçük savaş yüzünden yorgun olan bedeni geçirdikleri ateşli süre zarfında daha çok yorulmuştu. Nefesi yeni yeni düzene girerken göz kapaklarının ağırlaştığını hissetti. Bir süre göz kapaklarına karşı savaş açsa da sonunda galip gelen taraf göz kapakları oldu. Aşık olduğu kadına sarılarak gözlerini kapattı ve kendini derin bir uykunun kollarına teslim etmeden önce dudaklarından ''Sevgilim...''kelimeleri döküldü bir fısıltı halinde cümlenin devamını getiremeden uykuya daldı. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi C.tesi Ekim 06 2012, 18:07 | |
| Aşk, onun tanımına göre anlamsızdı. Belki de bu duyguyu hiç bir zaman tatmayı beceremediği için durum böyleydi im bilir. Uzun yaşam içinde onun kalbini gerçekten çalan bir erkeğe rastlamamıştı. Ama bu bir erkeğin onun ayaklarını yerden kesmediği anlamına gelmiyordu. Şehvet, ilişkileri bu tutkudan ibaretti. Elbette arzu vazgeçilmez olan şey ve tüm bunların sonunda tatmin olmak. Zevki tatmak istediği an kolayca elde edebiliyordu. Yine de artık bu bile onu yeterince tatmin etmeyi beceremiyordu. Etrafından ona hayran çok fazla erkek, yatağına almaya hazır çok fazla insan vardı. Ama o bunların dışında bir deneyim geçirmek istemişti, bugün. Aşık bir erkeğin sevdiği kadını nasıl tatmin edeceğini öğrenmek belki de. Elbette bu gerçek bir aşk olmalıydı. Daha azı ona yaramazdı. Cadıların bile bazı şeyleri yapma yeteneğinin olmaması çok kötüydü. Gerçek bir aşkla bir erkeği kendine asla bağlayamazdı. Gerçi bu engel, bugün onu rahatsız etmemişti. Çünkü eline geçen fırsat aşkla oynamanın nasıl sonuçlanacağını ona gösterecekti. Üstelik karşısında aptal bir aşıktan çok daha fazlası vardı. Karanlık dünyasında kendini duygularına vermiş ve kalbini tek bir kıza açmış aşık bir erkek. Düşüncesi bile yeterince zevk verirken olacakların gerçekleşeceği an için sabırsızlanıyordu.
Phin'i düşündüğünden de daha çabuk çıplak bırakmıştı. Tüm bedeni gözlerinin önündeydi ve adeta mükemmele yakın bir fiziği vardı. Gerçi yaraları da yok değildi. Az önceki çarpışmadan kalma. Ama yaralar sadece ona biraz daha hayran olmasını sağlıyordu. Bedeninde ellerini gezdirirken yaralarına özenle dokunuyordu. İçindeki aşkın gözlerinden okurken Phin'de hızlı bir şekilde harekete geçmişti. Üzerine çıktığında ağırlığını üzerinde hissetmek bile içinin alev almasını sağlamıştı. Hala giyinik olduğunu düşündüğü anda ise Phin üzerindekileri çıkarmıştı. İki çıplak beden birbirine sürtünmeleri inlemesine neden olmuştu. Geçen her saniye daha fazla tahrik oluyordu. Perinin de zevk sesleri çıkarması ve bedeninden yayılan sıcaklık onu da akıyordu. Elleri daha hızlı bir şekilde perinin bedenini keşfetmeye başlamıştı. Dudaklarını öperken nasıl da alev aldığını göstermek istercesine tutkuyla karşılık veriliyordu. Artık biliyordu, onu içinde istiyordu ve peri de sanki bunu duymuş gibi pozisyonunu almıştı. Sadece saniyeler içinde peri bacaklarının arasına yerleşmişti. Onun altında kıvranırken kendini kaybetmişti, adeta. İnliyor, çığlıklar atıyor ve perinin adını haykırıyordu. Aldığı haz giderek artarken içinde patlamaya hazır bir bomba gibi bekleyen zevk ateşine kendini teslim etti. Bedeni bir anda titreyerek gevşemişti. Nefes nefese bir halde üzerindeki erkekle göz göze geldi. Peri kendini yana doğru atarak onu kollarının arasına çekmiş ve sarılmıştı. Söyleyecek bir şeyleri var gibi konuşmaya başlamıştı. Ama anın etkisi nedeniyle hemen uykuya dalmıştı. Tüm bedeni ağrıyordu o kadar yorgundu ki uykuya dalmıştı.
Gözlerini açtığında peri hala ona sarılmış bir şekilde uyuyordu. Bedeni ateşli dakikaların ardından hala kendine gelmeye çalışıyordu. Yataktan kalmak için hiç acelesi yoktu. Periye daha da sokulduğunda peri uykusunda ona daha da sıkı sarılmıştı. Başını onun göğsüne yaslayarak sıcaklığını biraz daha hissetti. Sözünü tutması gerektiği için perinin saçlarını okşayarak aşkını ait olduğu kişiye duyması için serbest bıraktı. Artık aralarında hiç bir bağa yoktu. ama o hala Phin'in kollarının arasındaydı. Phin yavaşça uyanmaya başladığında kulağına fısıldadı.
"Günaydın yakışıklı" | |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Paz Ekim 07 2012, 01:56 | |
| Karanlığın içinde sakin adımlarla ilerliyordu. Nereye gittiğini ya da nerede olduğunu bilmiyordu tuhaf bir şekilde umursamıyordu da. Sadece yürüyordu. Etrafta koşuşturan çocuk sesleri geliyordu kulaklarına her ne kadar onları göremese de sevinç çığlıklarını ve konuşmalarını duyabiliyordu. Onları görmese de oyun oynadıklarını biliyordu hatta konuşmalarından hangi oyunu oynadıklarını bile anlamıştı yine de onları görememesi garipti. Karanlıkta uzun bir yürüyüşün ardından bir malikaneye gelmişti. Etrafta ondan başka hiç ev yoktu aslında o ev dışında hiçbir şey yoktu her yer karanlıktı. Malikanenin bahçesine adım attı. Bir süre malikaneyi izledi sonra kulaklarına yine az önceki sesler doldu. Karşıdan ona doğru koşarak gelen iki küçük çocuk gördü. Onları tanımadığına göre gerçekten onlara doğru koşuyor olamazlardı. Etrafına bakındı belki onun henüz fark etmediği birileri vardır ve çocuklar ona doğru koşuyorlardır diye ama etrafta onun haricinde kimse yoktu. Çocuklar aynı anda bir ağızdan ''Baba seni çok özledik'' diyince gözleri yaşadığı şokun etkisiyle kocaman oldu. Ne demişti onlar ona? Babamı demişti yok canım olamaz diye düşündü. O baba olamazdı. Şüpheli gözlerle çocukları süzerek ''Merhaba çocuklar anneniz nerde?'' diye sordu. Madem bu çocukların babasıydı en azından onlar öyle olduğunu iddia ediyordu o zaman anneleri de olmalıydı. Sorduğu sorunun ardından henüz birkaç saniye geçmişti ki rose’u gördü. Gülümseyerek ona doğru geliyordu. Onu görünce elinde olmadan kafa karışıklığına rağmen gülümsedi. Rose her zamanki gülümsemesiyle ''Hoş geldin hayatım çocuklar babanızı rahat bırakın bakıyım anneyle babanın konuşacak konuları var hadi siz gidin beraber oynayın'' diyerek çocukları phin’in üzerinden aldı. Phin bir süre şaşkın bir şekilde rose’a baksa da sonradan şaşkınlığının yerini büyük bir gülümseme aldı. Rose onu uzunca bir süre öptükten sonra ''Tekrar evine hoş geldin kocacım seni çok merak ettim'' dedi. Kocacım… Demek rose’la evlenmişlerdi ve iki tanede dünya tatlısı ama aynı zamanda baş belası çocukları olmuştu. Bahçede koşuşturan çocuklara bir süre baktıktan sonra rose’a gülümseyerek ''Hoş buldum hayatım seni çok özledim'' dedi. Çocuklarının sevinç dolu çığlıkları kesildiğinde bundan rahatsız olmuştu nedense gene ne işler çeviriyor bu yaramazlar diye içinden geçirerek kafasını çocukların az önce olduğu yere çevirdiğinde ikisinin de kanlar içinde yerde hareketsizce yattığını gördü.
İçinde onları kaybetme korkusuyla onların yanına koşup nabızlarını kontrol etti ve büyük bir üzüntü,öfke,şaşkınlık ve acıyla onlara baktı. Ölmüştü ikisi de daha birkaç dakika önce sevinç çığlıklarıyla etrafta koşuşturuyorlardı şimdiyse etrafı dayanılmaz bir sessizlik kaplamış ikisinin de cansız bedeni karşısındaydı. O sırada kahkaha sesleri duydu tanıyordu bu sesi daha önce hiç duymamıştı ama biliyordu sahibinin kim olduğunu hissediyordu aurasından morgana’nın kahkahalarıydı bu. Onun sesi yankılanıyordu her tarafta. Dizlerinin üzerine çökmüş ağlayan rose çarptı o sırada gözüne onun yanında olduğunu bilmesini istiyordu bu yüzden onu kollarının arasına almak için ona doğru birkaç adım atmıştı ki rose’un öfkesine maruz kaldı. Her şey için onu suçluyordu haklıydı ne diyebilirdi ki rose’un tüm hakaretlerini büyük bir özveriyle dinledikten sonra onu kollarının arasına aldı. Çıkmak için çırpınsa da phin buna izin vermedi. Bir müddet sonra oda çırpınmayı bırakıp phin’e sarılmıştı. Sonra morgana göründü karanlıkların arasından bu durum karşısında baya eğleniyor gibiydi birkaç büyü döküldü dudaklarından phin dikkatini tam olarak toparlayamadan duyduğu büyü sözcükleriyle şok oldu. Ne yazık ki geç kalmıştı önlem almak için rose büyüye çoktan maruz kalmıştı. Düşmanca bakıyordu artık phin’e o güzel gözlerinde sadece onu öldürme arzusu vardı artık ve birde nefret. Aralarındaki savaş kısa sürmüştü aslında savaş bile denemezdi saldıran tek bir taraf vardı oda rose’du. Phin sadece savunma büyüleri yapıyordu her defasında sadece kalkan büyülerini kullanıyor ona zarar verecek tek bir büyü çıkmıyordu dudaklarından sonunda rose fiziksel olarak da saldırıya geçmiş ama yardıma ihtiyacı olduğunu görünce sözleriyle yaralamaya da karar vermişti. En nihayetinde söylediği sözler büyü altında da olsa gerçekleri anlattığını bildiği için oldukça acıtmıştı canını ve boş bulunduğu yada pes ettiği demek daha doğru olurdu duyduğu o kadar sözden sonra savunma yapmayı bırakmıştı.
Çocuklarının dolaylı yoldan da olsa katilinden intikam almaya hakkı vardı dediklerinin her kelimesinde haklıydı sonuçta. O an hiçbir şey umurunda değildi ne caitlyn ne morgana nede scarlett. İşkence dolu birkaç dakikanın artından sonunda hissettiği büyük acının ardından bilincini kaybetti. Gözlerini açmasa da uyanmıştı gördüğü kabustan. Bilinci açıktı hala uyku sersemi olsa da. Kollarının arasındaki bedene biraz daha sıkı sarıldı. Şu an rose’u hissetmeye ve tüm gördüklerinin bir kâbustan ibaret olduğunu kendine kanıtlamaya ihtiyacı vardı. Gözlerini açmadan dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı ve ''Günaydın sevgilim'' dedi gülümseyerek. Gözlerini zar zor açıp birkaç saniye sevgilisine bakıp tekrar kapattı ve uyku sersemliğinden geç düşen köşeli jetonu o an büyük bir gürültü çıkararak düştü. Az önce öptüğü ve şuan kollarının arasında olan kişi… o… rose değildi. Gözlerini büyük bir hızla tekrar açıp şaşkınlıkla karşısındaki kadına baktı. Tanrı aşkına neler olmuştu böyle? Phin neden başka bir kadınla yataktaydı. Hızla yattığı yerden doğruldu ve ''Bu bir kabus olmalı'' dedi. Gözlerini sımsıkı kapatıp bir daha açtı ama hayır kadın hala kaybolmamıştı bu bir kabus falan değildi. Öfkeyle ''Lanet olsun'' dedi. Kadının çıplak vücudu gözüne çarptı. O an olanlar bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti. Her şeyi hatırladığında öfkesi bir kat daha arttı. Şuan karşısında duran cadıyla beraber olmuştu olan her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu. Ona aşık olduğunu sanıyordu bir an için rose’a değil de ona aşıkmış gibi davranmıştı. Öfkeyle parıldayan gözlerini cadıya dikerek ''Sen gerçekten takıntılısın beni yatağa atabilmek için bana büyü yaptığına ve başkasına olan aşkımı kendine yönlendirdiğine inanamıyorum sen cidden hastalık derecesinde takıntılı birisin'' dedi sinirle olanları daha önce başına geldiği için anlamakta zorlanmamıştı sonuçta rose’da bir zamanlar daniel’a aşık olduğunu sanıyordu. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Paz Ekim 07 2012, 02:39 | |
| Phin hala kendine gelmeye çalışıyordu. Ona sevgilim deyip bir anda öpmesine oldukça şaşırmıştı. Ama heme aslında öptüğünü sandığı kişiyi o sarışın le karıştırdığı fark etmişti. Sonuçta onun üzerindeki büyüyü kaldırmıştı. Bu da aralarında duygunun yok olmasını sağlamıştı. Tek bir kelime her şeyi eski haline getirmişti. Yakışıklı peri yine sarışınına aşıktı. Bunları düşündüğünde dudaklarına konmuş masum öpücük onun sadece kahkaha atmasını sağladı. Çıkardığı sesler periyi daha fazla kedine getirmiş olmalıydı ki. Durumun farkına vardığında lanetler savurmaya başlamıştı. Her şeye bir büyü sebep olmuş olabilirdi. Ama perinin kendini neden suçlu hissettiğini biliyordu. İçindeki aşka, sevgiye rağmen erkekliği kendisine cevap vermişti. Onu baştan çıkarırken bedenini alevlendirdiğini hissetmişti. En çokta bu yüzden oyunda hiç sıkılmadan, söylenene takmadan devam edebilmişti. Her şeyin sonunda yüzünden istediğini almış birinin ifadesi bulunuyordu. Peri ona gerçekten zevk vermişti, kendisi de zevk almıştı. Bunu kesinlikle inkar edemezdi. Yaptığı her şeyden gerçekte istemiyor olmasına rağmen zevk almıştı. Yüzündeki şeytanca gülümsemenin nedeninin asıl sebebi işte buydu. Perinin söylediklerini dinledi, sesi hala ona baştan çıkarıcı geliyordu. Ama oyun bitmişti.
"Phin buna takıntı demesen. Ben sadece bu zevki yaşamak istedim ve istediğimi de aldım."
Perinin çıplak bedenine bir anlığına baktığını fark ettiğinde içinden bir büyü mırıldandı. Fiziksel gücünü kat ve kat artıran bir büyüydü bu. Periyi bir anda altına aldı ve bileklerinden tutarak yatağa sabitledi. Göz göze geldiklerinde mırıldandığı büyü kendisine her hangi bir büyü yapmasına engel oluyordu. Yüzünde şehvetli bir gülümse oluşturduktan sonra onun dudaklarını öpmeye başladı. Yavaşça boynuna kayarken tekrar dudaklarına yöneldi. Dişlerini alt dudağına geçirdikten sonra hafifçe ısırdı ve kulağına fısıldamaya başladı.
"Ayrıca Phin bana geçirdiğimiz dakikalardan zevk almadığını söyleme aynı bu halde seni öpmeye devam edersem. Erkekliğinin sana ihanet edeceğini ikimizde biliyoruz."
Hızla üzerinden kalkarak kıyafetlerini toplamaya çalıştı. Ama seksi elbisesi Phin sayesinde pekte giyilmeye uygun değildi. Ellerinin arasındaki yırtık kıyafetlere bakarken tekrar konuşmaya başladı.
"Neyse ben tekrar seni istemeden önce giyinmeni öneririm pericik. Sözümü tutan biri olduğumu söylemiştim sana."
Yeni bir kıyafet için dolabına ilerlerken az önce söylediklerini düşündü. Bu periyi tekrar ister miydi? Aslında bilmiyordu. Tek bildiği düşündüklerinde haklı çıkmıştı. Perinin ona verdiği zevk uzun zamandır tatmadığı bir duyguydu. Tutkusu gerçekten hoşuna gitmişti. Bütün o yaptıkları bir süre aklından çıkmayacaktı, buna emindi. Aynı şekilde perinin aklından da kolay kolay yok olmayacağını biliyordu. Üzerine eskisinden daha normal bir elbise giydikten sonra içindeki şehvetle perinin kıyafetlerini parçaladığını hatırladı. Vücut ölçülerini ona dokunduğu anlar da aklına kazımış gibiydi. Bir büyü ile elinde ona göre ve onun renklerinde kıyafet yaratarak periye doğru fırlattı.
"Kıyafetlerin giyinmek için uygun değil bunları giy Phin ve gece için teşekkürler" | |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Paz Ekim 07 2012, 06:42 | |
| Gerçekten nasıl yapabilmişti bunu? Evet büyü altındaydı kabul ediyordu ama bu yinede erkekliğinin cadıya cevap verdiği gerçeğini değiştirmiyordu. Üstelik rose’a deliler gibi aşıkken bedeni başka bir kadına tepki vermişti. Cadı onu baştan çıkarmak için elinden geleni yaparken de ona hayır demek oldukça zor olmuştu üstelik. Bu da rose’u aldattığını yada büyü olmadan aldatmanın kıyısına geldiğini gösteriyordu. Karşısındaki şeytanın çırağıyla evet ona şeytanın çırağı diyordu çünkü kadın istediğini elde edebilmek için her yolu deneyebilecek kadar kontrolsüz ama oldukça zeki ve kötüydü de. Aslında direk şeytanda diyebilirdi tabi ama o lakabı morgana ondan önce kapmıştı ona da anca çıraklığı kalıyordu yapabileceği bir şey yoktu. Şeytanın çırağı olan bu kadınla isteyerek birlikte olmamasına rağmen itiraf etmeliydi ki yaşadıklarından zevkte almıştı. Bu durum onun daha da suçlu hissettiriyordu. Rose’u aldatmıştı bunu gerçekten yapmıştı isteyerek ve gönül rızasıyla değildi ama sonuç olarak başka bir kadınla birlikte olmuştu ve bu gerçek onu her geçen dakika daha da tüketiyordu. Nefret ediyordu her şeyden bu cadıdan, büyülerden,kendinden,duygulardan kısaca her şeyden ve herkesten nefret ediyordu. Öfkeliydi. Kendine öfkeliydi ama en çokta büyü kullandığı için ve bu kadar istediğini elde etmekte takıntılı olduğu için cadıya ona söylediği sözlerin binde birini başka birine söyleseydi kadın muhtemelen yüzüne hırsla tokadı çarpıp birkaç sinir bozucu olduğunu düşündüğü şey söyleyip çekip giderdi ama bu cadı söylediği hiçbir şeyi takmamıştı.
Cadının ilk sözlerinden sonra öfkeyle ''Evet tabi ve bu da ısrarla seni istemediğini söyleyen birini hatta hatırlatırım senle ilk karışlaştığımız anda giydiğin elbiseye yaptığın kışkırtıcı hareketlere aldırmadan adını sorma gereği bile duymayıp çekip gitmeye çalışan birini zorla alıkoyman ve istediğini almak için her şeyi yapman senin cidden takıntılı olduğunu pardon olmadığını gözler önüne seriyor. Yani söyler misin bana hangi kadın etrafında o kadar onun için ölecek bir sürü kişi varken o onu istemeyen hatta onunla hiç ilgilenmeyen birine kafayı takıp istediğini almak için tehdit etmekte dahil her yola baş vurur ki?'' diye sordu. Cadının söylediklerinden sonra sinirle bir kahkaha attı ve şuan onu ne kadar öldürmek istediğini gözlerinden anlaşıldığını bildiği halde saklama gereği duymadan onun gözlerine dikti. Pantolonunu hızla giydi fakat gömleğini giymek için acele etmedi. Öfkeli ses tonuyla ''Birincisi bana adımla hitap etmeyi kes zaten senden, büyülerinden ve kendimden yeterince nefret ediyorum daha fazla etmeme gerek yok. İkincisi evet belki erkekliğim beni az önceki gibi öpmeye devam etseydin yine bana ihanet edecekti ama ikimizde biliyoruz ki eğer hiçbir şekilde yine büyüye başvurmazsan aşık olduğum kızı ikinci kez aldatmazdım aslında ilk kez bile aldatmazdım bunu bildiğin için işe büyü karıştırmadın mı zaten ve üzgünüm ama gerçek şu ki aşık olmadan önce bile bir kere yattığım bir kızla bir daha yatmazdım bilmem anlatabildim mi üstelik şimdi aşık olduğum biri var hayatımda. Üçüncü ve son olarak umarım bir daha karşılaşmayız ama merak ettiğim bir konu var seni ilk hissettiğim anda bir cadıyı engelleyebilecek aklına gelen her türlü büyüyü yaptım yani kendimi koruma altına almıştım normalde benim üzerimde büyülerinin işe yaramaması gerekiyordu ama sen üzerimde büyü kullanabildin gerçekten kimsin sen? Nasıl tüm koruma büyülerine rağmen bana büyü yapabildin? Tanrım neden onları gebertmek için o kadar oyalandım ki sanki ''' dedi. Gömleğini giyip düğmelerini iliklemeye başladı. Bir an önce buradan çıkıp sinirini birilerinden çıkmak istiyordu ve şuan morgananın şehrinde olduğunu düşünürsek de istediğini yapmak için bol bol zamanı ve kurbanı olacaktı. Kendine ne olacağı yada alacağı yaralar ya da şuan ölüp ölmemek umurunda bile değildi. Tek istediği kafasını dağıtmaktı. Şuan bu cadıyla hiç karşılaşmamış olmayı ne kadarda çok istiyordu. ''Zamanı geriye alabilecek bir büyü olsaydı keşke ''diye söylendi kendi kendine biliyordu yoktu öyle bir büyü olsaydı caitlyn zamanı geri alır ve muhtemelen ilk başta öz kardeşini değiştirmek için elinden geleni yapardı ya da olan daha kötü olayları engellemek için ama yoktu ne yazık ki. | |
| | | Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Ptsi Ekim 08 2012, 21:56 | |
| "Phin, aynı şeyleri tekrar etmekten bıkmadın mı? Söylediğin hiç bir şeyi umursamıyorum. Beni yaralamaya çalışıyorsun ya da yaptığım şeyin aptalca olduğunu kabul etmemi. İnan bana yaptığın tek şey vaktini boşa harcamak. İstediğim şey zevk almaktı ve sende bunu bana fazlasıyla verdin. "
Sözlerinin ardından periye şehvetli bir bakış atarak göz kırptı. O gerçekten Jezebeli anlamıyordu. Aslında kim anlamasını bekliyordu ki. Ona hakaret etmesi, dil döküyor olması kesinlikle umurunda değildi. Bir nevi bu zevk alma oyunu bir deneyden ibaretti. Peride bu deneyin kobay faresiydi. Kim deneyinde kullandığı kobay faresinin düşündüklerini umursardı ki, söylediklerinin ne önemi vardı. Üstelik deneyin sonucu tatmin edici olmuşken. İstediği şey olmuştu. Perinin bedeninin altında kendini tamamen kaybetmişti. Uzun zamandır hiç olmadığı kadar tatmin olmuş hissediyordu, kendini. O tatlı sevişmelerinin anısı ile bir kaç dakika geçirirken peri öfkeli ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. Tatlı perisi adının söylenmesinden hoşlanmamıştı demek. Bu onda alaycı bir gülümseme oluşturmuştu. 'Demek pericik rahatsız olmuş' dedi kendine kendine mırıldanarak. Daha bir kaç saat önce onun bedeninin altında, onun adını haykırarak inlerken şimdi ondan adını kullanmamasını istiyordu. Üstelik emin olduğu bir şey vardı. Zevkle onun adını haykırdığı zamanlardaki sesi perinin kafasının içinde yankılanıyordu.
"Peki pericik istediğin gibi olsun artık adını kullanmıyorum. Hem zaten altında zevkten inlerken adını yeterince kullanmıştım, eminim hatırlıyorsun. Erkekliğine gelince bence o kadar emin olma tekrar ağıma düşebilirsin. Yine de artık aramızda bir şey geçmeyeceği için benle bir sorunun kalmamalı diye düşünüyorum. Sonuç olarak sana sözümü tutacağımı söylemiştim, sen buna karşı çıkmış olsan da sözümden dönecek değilim."
Son sorusuna cevap vermemişti kasti bir şekilde. Kendini az önce ateşli dakikaların yaşandığı yatağa bıraktı ve uzandı. Peri pantolonunu giymiş olsa da henüz gömleğini giymemişti. Bu da ona kaslı göğsünü biraz daha izleme imkanı sunmuştu. Ama peri fark etmiş olacaktı ki, hızla gömleğini giyerek düğmelerini ilikledi. Bu durum karşısında ona bakarken dudaklarını büzdü. Şekeri elinden alınmış bir çocuk gibi görünüyordu. Ama yatma pozisyonu ve eteğinin açılması göz önüne alındığında hala seksi kadınlığını gözler önün seren biriydi. Yataktan kalkarak perisine doğru adımlar attı. Tam yanına geldiğinde omzuna dokunmuştu. Bedeni hala ısı yayıyordu, perinin. Ama bunun nedeni ne tutku ne de şehvetti. Buna neden olan duygular öfke ve nefretti. Periye arkadan sarılarak ellerini göğsünde birleştirdi. Artık onu etkilemek ve yatağına almak için büyü yapmaya çalışmıyordu. Sadece tek bir büyü mırıldanmıştı kulağına mağaranın bulunduğu yeri unutması için. Peri mağaradan çıktığı anda bu yerin nerede olduğu ile ilgili her şeyi unutacaktı. Ama yaşadıkları ateşli dakikaları ve kendisini unutması için bir büyü kullanmadı. Perinin içinde yaşadığı suçluluğu hissederek bundan haz aldı. Sonunda perinin son sorusuna cevap verme zamanı geldiğinde perinin boynuna bir öpücük kondurdu ve konuşmaya başladı.
"Yaptığın her büyünün farkındaydım. En çokta bunu yapman, kendisi savunman, o perilere acımasızca saldırman beni sana çekti. Çok tatlı bir karanlığın vardı ve bende tadına bakmak istedim. Aşık olman ise tamamen benim şansıma oldu. Bu sayede aşık bir perinin sevdiği kadını nasıl tatmin ettiğini öğrenmiş oldum. Kim olduğuma gelince adım Jezebel. Bulunduğun bu yerde Morganadan sonra görüp görebileceğin en güçlü cadıyım. Görünüşüm her ne kadar yeni yetme bir cadı gibi görünse de asıl olan bu. Ben Morgananın en sevdiği öğrencisiyim. Şimdi senden de istediğimi aldığıma göre Morganaın bana verdiği özel görevime geri dönmeliyim dönmeliyim. Ona en çok istediği şeyi vermek için. Hoşçakal."
Sözlerinin bitiminde periden uzaklaştı. Tekrar bir büyü mırıldanmıştı. Üzerindeki kıyafet değişirken sanki benliği de değişiyordu. Az önce uysal bir şekilde konuşan cadı siyahlar içinde bir karanlıklar kraliçesine dönüşmüştü. Çok geçmeden yaydığı aura kendini gösterdi ve mağaradan ayrıldı . | |
| | | Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Öldüren Fantazi Çarş. Ekim 10 2012, 00:29 | |
| Phin’in konuşmadaki amacı cadıyı sinir etmek ya da yaptığı şeyin yanlış olduğunu kabul ettirmek falan değildi aslında onun tek amacı öfkesini dile getirerek biraz da olsa sakinleşmekti. Susarsa öfkeden çıldırabilirdi biliyordu. O 23 yıllık hayatı boyunca asla öfkesini gizleyen ve sessiz kalan biri olmamıştı her zaman öfkesini belli etmiş sözünü karşısındakinden esirgememişti şimdi de farklı davranmıyordu. Bazıları böyle davranarak yanlış bir şey yaptığını çoğu kez söylemişti fakat umurunda değildi. İntikam soğuk yenen bir yemektir diye kim dediyse halt etmişti o ona yapılanların karşısında susup her şeyi kabullenen ve çok çok sonra uzun süredir yaptığı sinsi planları uygulamaya koyanlardan asla olmamıştı ona göre değildi susmak ve her şeyi kabullenmek yıllarca bir köşede durup içi içini yerken planlar yapmak o intikam alacaksa eğer bunu yıllarca geciktirmezdi planını yapar intikam alacağı kişiyi bulur bir güzel canına okurdu. Karşısındakine direkt olarak zarar vermek dururken de asla dolanbaçlı yollar kullanıp onun çevresindekilere zarar vermeye kalkmazdı. Belki sevdiklerine zarar verirse daha çok acı çektirebilirdi ama hiçbir zaman başkalarının hatasını masumlara ve suçsuz kişilere ödetmek gibi bir düşüncesi olmamıştı. Phin’e göre bedeli her zaman hata yapan ödemeliydi başkası değil. Tabi istisnalar kaideyi bozmazdı tıpkı biraz sonra olacak istisna gibi bu cadıyla aralarındaki geçen şeylerin cezasını başkaları ödeyecekti. Onun tek istediği sinirini birilerinden ya da bir şeylerden çıkarmaktı eh bunu yaparken de karşı taraftan birkaç müttefik eksiltmesi fena olmazdı değil mi? Bir taşla iki kuş dedikleri bu olsa gerekti. Cadının söyledikleriyle öfkesi bir kat daha artarken kendine bir kez daha lanet okudu. Evet hatırlıyordu lanet olsun ki hatırlıyordu cadı altında zevkle inlerken adını defalarca haykırmıştı ve o zaman bu cadının ağzından adını duymak hiçte rahatsız etmemişti onu hatta oldukça hoşuna gitmişti. Şuan olanları unutmayı ne kadar çok istiyordu. Bir mucize olsa da hafızasını kaybetse ya da şu cadı bir işe yarayıp yaşananları beyninden silse ne güzel olurdu. İkinci kelimesinden sonraki dediklerini duymamıştı çünkü beyni geçirdikleri ateşli dakikalarda karşısındaki cadının ismini defalarca haykırışını tekrar tekrar gözlerinin önüne getiriyordu. O kendini bu kısır döngüden kurtarmaya çalışırken dünyadan soyutlanmış gibiydi.
Beyninin ona oynadığı küçük oyunlardan başka bir şey duymuyor ve görmüyordu. Beyni yaşananları tekrar tekrar gözlerinin önünde canlandırırken rose’u aldattığı için duyduğu suçluluk duygusu giderek katlanıyordu. Duyduğu öfke,nefret,karanlık ve suçluluk giderek artarken omzunda hissettiği elle beraber düşüncelerinden zorda olsa kurtulmuştu. Yine de kendine tam olarak gelmesi birkaç saniyesini almıştı. Cadının ona dokunmasıyla içindeki öfke ve nefret hat safhaya ulaştı. Cadının ona sarılması ve boynuna kondurduğu öpücükse sabrının son kırıntılarını anında yok etmişti fakat cadının konuşmaya başlamasıyla zorda olsa kendine hakim olmayı başardı tabi bunda en büyük etken cadının söyleyeceklerini merak etmesiydi. Jezebel denen cadıdan duydukları kanının donmasını sağlarken diğer yandan da içinde bulundukları ironiye elinde olmadan soğuk bir şekilde gülümsedi. Morgana’nın şehrinde yine morgana’dan sonraki en güçlü cadı aynı zamanda morgana’nın en iyi öğrencisi yine morgana’nın perisiyle beraber olmuştu. Tuhaf bir şekilde birbirlerine çekilmişler gibiydi. Tabi onun morgana’nın perisi olduğunu kimse bilmiyordu jezebel de dahil bunda sihirbazıyla hala bağlanmamış olmalarının da payı büyüktü. Aslında şuan neredeyse scarlett’la henüz bağlanma ritüelini gerçekleştirmedikleri için minnettardı. Her ne kadar ritüelden sonra perilerin güçleri ciddi ölçüde artsa da bu cadıyla savaşırsa durumun ne olacağını kestiremiyordu. Duyduklarıyla bir süre şok geçirse de bunu çabuk atlatmıştı. Cadının mağaradan çıkmasının ardından ''Sana bol şanssızlıklar dilerim sanırım yine karşılaşacağız jezebel ve büyük ihtimalle bir sonraki karşılaşmamızda beni yatağa atmak değil öldürmek isteyeceksin ama morgana yüzünden yapamayacaksın eh morgana'nın sevgili perisini öldürme zevkini başkasına bırakmayacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Bakalım benim kim olduğumu öğrendiğinde de beraber olduğumuzu hatırladığında yüzünde oluşan o iğrenç gülümseme oluşabilecek mi? '' dedi. Scarlett’ı kesinlikle ondan önce bulup caitlyn’e götürmeliydi çok zaman kaybetmeden hızla adımlarla mağaranın çıkışına yürürken ''Lanet olsun neredesin scarlett umarım sana jezebelden önce ulaşırım'' diye söylendi ve adımlarını daha da hızlandırarak aslında tam olarak koşarak demek daha doğru olurdu mağaradan çıktı. Hiç vakit kaybetmeyerek koşarak arabasına atladı ve scarlett’ı aramaya koyuldu. | |
| | | | Öldüren Fantazi | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |