|
| Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 18:55 | |
| 31 EKİM~1 KASIM SAMHAIN(Halloween olarak da adlandırılır) Eski İrlanda sezon bayramıdır. Wicca için,yeni yılın başlangıcıdır.Samhain yaz ve sonbahar arasında bir geçiş dönemidir. İnsanlar,yaşam ile ölüm arasındaki perdenin,bu gecede en ince halinde olduğuna inanırlar ve ruhların bu gecede sisin içinden geçerek,yaşayanların dünyasına geldiklerine inanırlardı.Amerika’da doğmuş olan Halloween de buradan gelmiştir. Bu gecede,çocuklar kılık değiştirip sokağa çıkar ve şeker toplarlar. Bu ayrıca,ölmüş olan sevdiklerimiz için de bir bayramdır.Wicca'da ölüm, kederli bir olay değildir,yeniden doğuşun başlangıcıdır. Kaynak: Paganizm Türkiye | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:05 | |
| Taşlar Agat : Renk:Beyazdan siyaha,Gri mavi,kırmızı ve sarıdan kahverengiye İşlevi:Cesaret verir ve sakinleştirir,güven ve uyum sağlar.Kan basıncını düzenler, sabah yorgunluğuna,yüksek tansyon ve katarakta iyidir,görmeyi güçlendirir. Kişilik ve kendine güveni güçlendirir,rahatlatır,sakinlik verir,konuşkanlık yapar, hamilelik ve doğumda iyidir,aşıri aktif çocuklar için idealdir. Chakra:boğaz Burç: ikizler,boğa,aslan,akrep
Aquamarine : Gök Zümrüt de denilen Aquamarine, soluk mavi-yesil renkli bir tas olmasindan dolayi, Sakin Tas olarak da bilinir. Her ne kadar Sakin Tas denilse de, Cesaret tasi olarak adlandirilir ve onu tasiyana ya da takana özellikle ölüm karsisinda cesaret verdigi söylenir. Bu tasi renginden dolayi, özellikle denizciler tilsim diye kullanirlar. Renginden dolayi kahinler tarafindan gelecegi görmek için de kullanildigindan Kahin Tasi olarak da anilir.
Akil almaz renklerde bulunabilen Aquamarine, mücevheratta kullanilir. Ona muhtesem mavi rengi verebilmek için dört yüz derecede isitilmasi gerekir. Bu güzel tasin en çarpici örnekleri Brezilya’dan çikar. Aquamarinin sinirleri yatistirici özelliginin yani sira düsüncenin berraklasmasi ve yaratici gücün ortaya çikmasinda da büyük rolü vardir. Böbrek, karaciger, dalak ve tiroid bezlerini kuvvetlendirir, vücudu temizler. Astrolojik olarak koç, ikizler, akrep, kova ve balik burçlarinin taslarindandir.
Akik: Bedensel ve zihinsel kuvvetlendirici bir tas olan Akik tasiyani tehlikeden korur, uyumsuzluklarina son verir.
Akik tasinin bunlarin yani sira uykusuzluga, korkakliga, karabasana, nazara ve hatta metabolizmanin düzgün çalismasina faydasi oldugu da bilinen seyler arasindadir.
Akik tasina kimileri de Ates Tasi ya da Gezgin Tasi derler. Gerçeklerin farkina varilmasinda yardimcidir. Hemen hemen tüm burç özelliklerine uyar.
Amazonet : Renk:Yeşilmavi,beyaz ve yeşil hatlarla İşlevi:Gözler için iyidir,cildin formu için,duygusal durumlar ve negatif ortamlar içindir. Sinir sistemini sakinleştirmek içindir.İletişimi,hafı za ve beyinfonksyonlarını güçlendirir. Chakra:Boğaz,kalp Burç:ikizler,Aslan,Yay
Ametist : İşlevi:Sakinlik ve ruhsal dinginlik verir,baş ve mide ağrısına karşı en iyi taşdır. Kuvars ailesinden mor ya da mavi-mor renkli bir tastir. Boyun ve omuzlardaki gerginliği alır,göz ve ciğerleri güçlendirir.Kusursuz bir meditasyon taşıdır ve ruhsal gelişimi harekete geçirir.Sarhoşluk,dengesizlik,histeri,sıla hastalığı, renk körlüğü,migren ve başağrısı,ilgi azlığı,kaygı,mutsuzluk,huzursuzluk,ateş,uykusuzluk hidropizi(sıskalık),dalgınlık,görme güçlüğü,sınav korkusu,sinirlilik,menapoz döneminde yardımcıdır, dirsek ve dizkapağında meydana gelen şişkinliklerde. Chakra:üçüncü göz,tepe chakra. Asirlar boyunca degisik uygarliklarda sevgi ve begeniyle kullanilmis, Asya ve Misir’da mühür olarak deger kazanmistir. Eski çaglarda “sarhoslugu yok eden tas” olarak bilinirdi. O zamanlarda bir kisim kadeh, çanak, kap gibi seylerin birçogu ametistten yapilmaktaydi. Ametist, endoktrin ve bagisiklik sistemini kuvvetlendirir, kani temizler ve enerji verir. Bilinç seviyelerini aktive eder, yatistirici etkisi vardir. Ametist astrolojide de basak, oglak, kova ve balik burcu insaninin tasi olarak da bilinir.
Aventurin : Metalik pariltilar saçan ve tanecikli bir yapiya sahip, açik yesil bir Kuvars türü olan Aventurine ayni zamanda Yildiz Tasi da denmektedir. Kalbin yakinina yerlestirildiginde, kalbi diger insanlarin olumsuzluklarindan koruyacak bir enerji yayar.
Bu tasin Yesim tasi ve Pembe Kuvars arasinda bir yumusakligi vardir. Sizin, fazla hassaslasmadan yumusak ve açik yürekli olmanizi saglar. Kalbini kapattiktan sonra simdi yeniden açmaya hazirlanan kimseler için yatistirici bir etki yapar. Bu pürüzsüz tasi gögsünüzün üzerinde dogrudan cildinize temas ettirmek en iyi yoldur. Sayet tas sivri ise, o zaman sivri ucu yukariya getirmek gerekir. Bu tas sinirsiz imkanlar tasidir, size genis ufuklar açar. Hayal kuranlarin tasi olarak da taninir. Kendinizi sinirlanmis, engellenmis, dar düsünce kaliplari ya da modasi geçmis davranislar içine sikismis hissettiginizde bu tasi kullanabilirsiniz. Özellikle kendi bildigini okuyan genç insanlar için çok uygundur.
Aytaşı : Histeri,kısırlık,yolculuk rahatsızlıkları,sıskalık,siğilere karşi,umut verir,zehirlenme,kazalardan korur, başarı ve mutluluk getirir,hamileliği destekler,bereketliliği arttırır,hava ve kara yolcularını korur, mutsuzlukdan korur,mideyi güçlendirir,mensturasi rahatsızlıklarına iyi gelir,ana sütünü arttırır, mide,sinir sistemi,direnç için,stresin neden olduğu gerginliklere karşı kullanılır. Ay’in pariltisini yansittigi söylentilerinden dolayi bu ismi alan Aytasi, lenfotik sistemdeki bozukluklari ortadan kaldirir. Duygusal dengeleyici vasiflara sahiptir.
Tutumlarda esneklik yaratir. Bu tas hakkinda en çok rivayeti ortaya çikartan yerlerden biri de Hindistan’dir. Hindistan da kutsal bir tas olarak kabul gören Aytasi’nin sevgilileri daha ihtirasli yaptigi da söylenir. Aytasi, kadinlar tarafindan kisirliga iyi geldigi ve üreme organlarinin sorunlarini çözmesi ve de kolay dogum yapmaya yaradigi için tasinir. Kisilerdeki egoizmi giderdigi ve fazla yemek yeme dürtülerini ortadan kaldirdigi da bilinir.
Aytasi üzerine yapilan rivayetlerin en çarpicisi da, onu tilsim olarak tasiyan kisiyi söhretli ve görünmez yaptigidir. Burçlar kusagina yengeç, terazi, akrep, kova ve balik burcunun tasidir.
Azurit : Bir çesit bakir cevheridir. Sinir sistemindeki enerji akisini arttirir, oksijenin daha iyi kullanilmasini saglar. Psisik güçleri arttirici özelliginin yani sira, düsünceleri berraklastirir. Uzun süre araba kullanan ya da bilgisayar basinda çalismaktan dolayi gözleri yorulanlar için çok iyidir.
Iki tane Azurit tasi adet dönemi kramplarinda ya da yumurtalik sancilarini gidermek için kullanilir. Azuritin mavi olani rahatsizlik giderici olarak kullanilabilir. Azurit ile Malahit tasi birlikte kullanildigi takdirde gömülü olan duygular ortaya çikar. Ayni anda bir mücevher olan Azuritten yapilma kolye ya da küpeler, ruhsal olarak uyanik kalmanizi saglar. Ayrica sizi merkezde tutarak konuskan olmaniza yardim eder.
Citirine : Renk: Sarı,kahverengi,şeffaf İşlevi:Konuşma yeteniğini arttırır,idrar yolu rahatsızlıklarında,yorgunluğu azaltır,neşe verir, sinirleri güçlendirir,net düşünmeyi sağlar,iç dünyada kontrol sağlar,ağır yorgunluklara, yüksek tansyona karşı,kendine güven verir,sınavlarda başarılı olmak için kusursuzdur.
Dağ Kristali : Renk:Süt rengi,şeffaf(cam gibi) İşlevi:Buluntı,hava deniz kara taşıtları ile ligi rahatsızlıklara,ekzama,ishal,guatr,denge bozukluğu, mide ve bağırsak rahatsızlıkları,yenilme korkusu,kalp atışlarını düzenlemede, böbrek fonksyonlarını desteklemede,sırt rahatsızlıklarına(şiş ve ağrılar genel),konsantrasyonu arttırma, soğuk el ve ayaklar için,vücutdaki bütün bezlerin fonksonlarını desteklemede,sinir ve enerji için,bahar yorgunluğu Chakra:bütün chakralar.
Elmas : En sert ve kiymetli tas olan Elmas için “rüyalarin tasi” da denilmektedir. Beyin fonksiyonlarini ve kisilikteki blokaji ortadan kaldirici özelliklere sahiptir ve ayni zamanda temel bir tedavi edici niteliktedir. Bedeni temizleyerek negatif kuvvetleri yok etmesinin yani sira zihin/ruh/beden üçlüsünü birlestirici ve bütünlestirici gücü de bulunur.
Bolluk, saflik, masumluk ve sadakat simgesidir. Mücevher olarak da yüzükten tutun, kolye ve küpeye kadar bir çok çesitte kullanilmakta olup kiymeti son derece yüksektir.
Hematit : Hematit, demirin baslica kaynaklarindan biridir. Narin bir kristal çesididir ve islenirken Mohs’a göre 6,5 sertlikte olmasindan dolayi çok titiz bir çalisma ister.
Kan dolasimi üzerinde pozitif etkisi vardir. Dalagin dogru çalismasini saglar. Enerji ve canlilik verir, stresi azaltici etkisi vardir. Çekim gücü fazla oldugundan, kisisel çekim, nese, cesaret ve istek verir. Özellikle karar verme güçlüklerine birebirdir. Eski çaglarda tilsim olarak kullanilan taslarin basinda gelir, ancak modern çagda da insanlar bu tasin bel sogukluguna iyi geldigi inancindadirlar.
Jasper : Karaciger, dalak ve mesaneyi kuvvetlendirir ve çok kuvvetli bir tedavi edicidir. Toprak elementini temsil eder.
Sindirim sistemi ve safrakesesini güçlendirir, endokrin(hormon) sistemine denge saglar. Kisinin kendini saglikli, güçlü hissetmesini sagladigi gibi fiziksel direnci arttirir. Sevginin ve inanç sisteminin simgesi olarak bilinen bir tastir.
Kalsedon : Kalsedon, kuvars ailesinin üyesi bir tastir. Seffaf, yari seffaf veya donuk olabilir. Salkim seklinde sarkitlar halinde ve kaya oyuklarinin astarlarinda olusur. Bazi zamanlar küçük bir miktar Opal içerir. Fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal dengeleyicidir.
Herkes arasinda kardesligi tesvik eden bir tastir. Iyimserlik ve iyi dilekleri sembolize eder. Düsmanligi, huzursuzlugu ve melankoliyi yatistirir. Cömertligi, hassasligi, anlayisi arttirir, minerallerin etkili bir sekilde özümsenmesini saglar. Zihnin saglamligini arttirarak, bunamayi tedavi eder.
Kaplan Gözü : Renk:Altinkahverengi İşlevi: Bronşit,astım,soğukalgınlıgına karşı,Bağırsakları güçlendirir,yaşam gücünü arttırır, şuuru güçlendirir,yumuşak bir enerji yayar,bundan dolayı en çok çocuklar için iyidir. Bir kuvars cinsi olan Kaplan Gözü, bazi kesimlerde “Bagimsizlik Tasi” diye de anilir.
Buna sebep, tasin kendisini üzerinde bulunduran kisileri baska insanlara karsi daha az bagimli yaptigina inanilmasidir. Bu özelligi ikili iliskileri zedeledigi gibi, is hayatinda da ortakliklari sona erdirebilir. Bu sebepten de çeliskili bir tas diye de adlandirilir. Sindirim sistemi bozukluklari bu tas sayesinde giderilebilir. Dalak, pankreas ve kolon için faydalidir.
Duygusal denge unsurudur ve inatçiligi azaltan bir tas olarak bilinir. Maskulen enerji verdigi gibi, kisilerin olaylari net algilamasinda rol oynar. Kaplan Gözü’nün bir özelligi de nazardan koruduguna inanilmasidir. Daha çok eski zamanlarda bu niyetle kullanilirdi. Oglak ve yengeç burçlarinin tasi olarak bilinir.
Kehribar : Renk:Toprak sarısı,kahverengi İşlevi:Romatizma,astım,aşırı yorgunluk,korku,histeri,,enfeksyon,gut,kramp, kulak iltahabi,bronşit,malarya,solunum yolu koruma ve tedavisinde,varis,kan basıncı için iyidir, ateş basması,fobiye karşı,daha iyi duymayı sağlar,çocuk hastalıklarını hafifletir, çocukların diş çıkarma döneminde yardımcıdır,nazara karşı,felaketleri uzaklaştırmak için, kalp zayıflıklarına karşı,baş dönmesine karşı. Bu taşın çok fazla emitasyonu vardır,gerçek bir kehribar bir bardak tuzlu suda su yüzünde kalır. Tas olarak bilinir ama, reçinenin taslasmasi sonucu olusmustur. Çok yumusak ve çok hafiftir. Özellikle isitildigi zaman elektriksel ve manyetik özellikleri açiga çikar. Yaydigi sicaklik enfeksiyonun yayilmasini önledigi ve soguk alginligini giderdigi için, genelde boynun çevresine takilir. Bogaz ve tiroid bezi enfeksiyonlarini tedavi etme özelligi vardir.
Roma devrinde kehribar, guatri tedavisinde kullanildigi gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygindir. Bütün sari taslarin aslan burcu insanina iyi geldigi bilinir. Bu sebeple aslanlara uyarici bir etki yapar.
Krizoprase : Çok güzel isiltilari olan bir tastir. Nörotik durumlarda dengeleyici ve iyilestirici özelliklere sahiptir. Depresif durumlarda ise rahatlatici özellikleri vardir.
Kisinin problemlerini görmesine yardimci olarak, kendini tanimasini saglar ve iç huzuru verir. Seks konusunda kaygilari olanlar ya da seksüel bozukluk tasiyan kisiler bu tasi kullandiklari takdirde bir çok cinsel problemi de halletmis olurlar. Bu tas ayni zamanda kisisel yeteneklerin ortaya çikmasinda da büyük rol oynar.
Kırmızı Kuvartz : Renk:Kirmizi İşlevi:Aşkın taşıdır,kan hastalıklarında yardımcı,kalp ve kan dolaşımı rahatsızlıklarında,ciğer ve böbrek rahatsızlıklarında,ergenlik dönemi problemlerini azaltır, sanatsal istek yaratır,fantaziyi geliştirir,yaratıcılığı arttırır,sıla hastalığına karşı, aşk ve sanatı geliştirir,mideyi güçlendirir,duygusal yaralanmalara karşı,bebek odası veya beşik için iyidir,çocukların sakin ve mutlu kalmasına yardımcı olur.
Kuvars Kristali : Yüzyillardir tedavi ve sihir alanlarinda kullanilan Kuvars Kristali, dünya kabugunun yüzde on ikiden fazlasini olusturmaktadir. Oksijen ve silikonun bilesiminden olusan Kuvars, bugün tedavi edici nitelikleri en fazla olan taslarin basindadir. Duygusal dengeleyicidir. Beyin fonksiyonlarini uyarir. Kisinin çevresinde olusan negatif enerjiyi yok ettigi gibi pozitif enerji toplar,aktive eder, biriktirir, geçirir ve kuvvetlendirir. Ayrica düsünce formlarini aktive eden bir özelligi de vardir. Kuvarsin özellikle güç ve canlilik kaybina karsi koruma sagladigina inanilir. Kahinlerin kristal küreler kullanarak yorumlarda bulunmalari, onun zihinsel konsantrasyona ne kadar etki ettiginin de bir göstergesidir.
Kuvars kristallerinin cinslerine göre çesitli isimleri vardir:
Bildigimiz seffaf kuvarsa halk arasinda kaya kristali denebildigi gibi, pembe kuvarsa Ask Tasi denir. Onu üzerinde tasiyani öfkeden, suçluluktan, korku ve kiskançliktan korudugu ve kisirliga karsida yararli oldugu kabul edilir. Rüya Tasi olarak da bilinen dumanli kuvarsin umutsuzluga, üzüntüye, öfkeye, depresyona ve diger negatif etkilere karsi tas sahibini koruma altina aldigina inanilir.
Çok yönlü bir mineral olmasi onu saatlerde, deterjanlarda, dis macunlarinda, cam ve elektrik isiklandirmalarinda kullanilir hale getirmistir. Kuvars kristalleri hemen hemen tüm burçlarda kullanilabilecek bir tastir.
Rutilat Kuvarsı: Depresyonu azaltır. Enerji kaynağıdır. Özellikle meditasyona uygundur. Negatif enerjiden korur.
Sitrin Kuvarsı: Vücudumuzun tüm dokularıyla etkileşerek güçlendirir. Karaciğer ve safrakesesi işlevlerine yardımcıdır. Toksinlerin atılmasını kolaylaştırır. Cilde serinlik ve sadelik sunar. Cilt hastalıklarına karşı koruyucudur. Görme bozukluklarına iyi gelir. İçimizdeki gücün sembolüdür.
Lal Taşı : Renk:Koyu kırmızı,eflatun İşlevi:Depresyon ve strese karşı,cinsel organlardaki hastalıklarda,direnme gücü verir, kalbi güçlendirir,azim gücünü arttırır,başarı getirir,ateşi önler,kalp atışını düzenler, cinsel arzuyu arttırır,bereketliliği arttırır,kendine güveni arttırır, ciğer ve dalağın çalışmasında yardımcıdır. Dairesel veya oval biçimli bir tastir. Lal’in erkek türü koyu kirmizi, disi türü ise açik kirmizidir.
Üzerinde tasiyani, bedensel zayifliga ve acimasizliklara karsi korudugu bilinir. “Hayal Kuran” ve ” Merhamet Tasi” olarak da bilinir. Cinsel enerjiyi ve duyarliligi artirdigi, cinsel dengesizlige karsi koruma tasi olarak bilindiginden bazi yerlerde “Tutkularin Tasi” olarak da bilinir. Latince adi Garanatum’dan gelen Lal tasi, Garnet olarak da adlandirilir.
Kalp seklinde yapilmis tilsim Lal’ler, esleri ve sevgilileri cezbetmeye yaradiklari gibi, yatak ve yastik altina konuldugunda kötü rüyalari ve gecenin kötü ruhlarini kovar. Bedeni kuvvetlendirir, temizler, canlandirir. Bilhassa kan damarlari için çok yararli bir tas olan Lal, hayal gücünü harekete geçirir, sevgi ve sefkati sembolize eder. Koç, akrep, oglak ve kova burçlarinin tasi olarak bilinir.
Lapis Lazuli : Renk:Mavi içinde altın sarısı İşlevi:Depreyon,epilepsi,korku,fobi,ekzamaya karşı,beyin kanaması,uykusuzluk,kabuslar, asabilik,allerji,tırnak yeme,bronşit,kalp büyümesi,ağrı ve acıları dindirir, aşkı,arkadaşlığı güçlendirir,kendine güveni arttırır,yardımsal ve sosyal düşünmeye yardımcı olur, ilişki problemlerini çözmede yardımcıdır, Kan ve deri için iyidir,kanı temizler,kan ödemine karşı,tansiyonu düşürür,kandaki oksijeni arttırır, konsantrasyon ve sakinlik verir,hidropizi(sıskalık)tedavisinde,dalak ve kalbi güclendirir,kepege karşı etkilidir. Dogadaki taslarin arasinda saf olmayan taslardan biri olan Lapis Lazuli, lazurit ve diger mavi minerallerin bilesimidir. Bütün buna ragmen o dünyanin en degerli taslarindan biri olma özelliklerinden bir sey kaybetmez. Çok eski medeniyetlerce de bilinen Lapis Lazuli, bir zamanlar Misir Krali Tutankamon’un mezarini süslerdi. Bu tas her zaman mavidir, ancak rengin yogunlugu çikarildiklari bölgelere göre farkliliklar gösterir.
Gece Tasi ya da Gerçek Tasi olarak da adlandirilan Lapis Lazuli, renginden dolayi göklerin sembolü olarak kabul edilir. Isim anlami da “Göklerin Tasi” anlamini içermektedir. Küçük çocuklari korkularindan ve solunum yolu hastaliklarindan uzak tuttugu için çocuk tasi da denir. Iskeleti kuvvetlendirir, tiroid bezlerini harekete geçirir. Tansiyon ve kaygiyi azaltici, canlandirici etkisi vardir. Zihinsel açiklik ve aydinlanma için kullanilir. Yaratici ifade, fiziksel yetenekler ve iletisim yetenegini kuvvetlendirir. Terazi, yay ve balik burçlarinin tasi olarak bilinir .
Magnezit : Yeryüzünde bilinen en degerli minerallerden biri olan Magnezit, hassas islenebilme özelliklerinden dolayi degerli tas olarak pek tercih edilmez. Endüstriyel açidan yaygin bir ticari ve tibbi kullanimi olan en önemli materyallerden biridir. Beyaz, gri, sari ve kahverengi renklerinde olurlar.
Analiz etmek, kendini tanimak ve arastiricilik ruhunu gelistirmeye yardimci olan bir tas oldugu gibi, kisileri motive etmesi ve farkindaligi arttirma özellikleri de bulunur. Hayal gücünü ve yaraticiligi arttirdigi ve meditasyonlarda iç huzuru sagladigi da bilinir. Koç burcunun tasi olarak bilinir.
Malahit : Malahit, yesil ve üzerinde daha koyu yesil ortak merkezli çizgileri olan bir tas olup, özünde nese tasir. Isminin anlami da arindirici demektir. Sakinlestirici bir tas olup, uyku ve uyumaya yardim eder. Günes sinir agi chakrasinin üzerinde kullanildiginda, içimize gömdügümüz acilari tekrar ortaya çikarma gücü vardir.
Bu eski acilarin kendini ifade etmesiyle tasidiginiz kederin agirligini da üzerinizden atabilir ve nesenize tekrar kavusabilirsiniz. Nese enerjisi, hizla dönen bir enerjidir ve her bir chakrayi çevreleyen enerjiye benzer.
Malahit, iki ayri tondaki yesil rengi ile yeryüzünün titresimlerini tutar. Siz topragin gücünden etkilenirken, toprak da size sevgi ve huzur sunar. Bu kendinizi yeterince güçlü hissetmenizi saglar, böylece eski acilardan da kurtulursunuz. Malahit, ayni zamanda pankreas ve dalak fonksiyonlarini da arttirdigi gibi, kaygi ve tansiyonu da dengeleyip, hücreleri yenileme özelligi de sergiler. Dolasim sistemi ve kalbi kuvvetlendirir ancak bu tasi asiri duygusal oldugunuz günlerde fazla kullanmamalisiniz.
Mercan : Kireç karbonati, magnezyum, silis karbonati, magnezyum florüt ve kalsiyumdan olusmaktadir. Pek çok kisi Mercanin, kalbi ve dalagi güçlendirdigini söyler.
Ayrica Mercan, nazara iyi geldigi gibi, konsantrasyon eksikligini de giderici özellige sahiptir. Basta sedef hastaligi olmak üzere, bir çok cilt hastaliginin da iyilestirilmesinde kullanilabilir.
Obsidyen : Renginden dolayi kimileri ona Kara Kadife de derler. Obsidyen’in en tutulan cinsi üzerinde beyaz lekeler olan Kar Taneli Obsidyendir. Bu tür ayni zamanda Saflik Tasi olarak da bilinir.
Karin ve bagirsaklari etkileyerek iyilestirir, zihin ve duyguyu birlestirir. Maskulen enerji verir, negatif unsurlari yok eder. Kaygiyi azaltir, bilinçaltindaki blokajlari temizler. Akil ve sevgi ile baglarimizdan kopmamayi simgeler. Ikizler ve yay burçlarinin tasidir.
Olivin (Zebercet) : Kalp, pankreas, dalak ve ciger üzerinde olumlu etkisinin yaninda, doku bozulmalarini da önleyici özelligi olan bir tastir. Rengi bagli oldugu Zümrüt familyasi gibi yesil bir tastir.
Bedeni temizleyip vücut-zihin dengesini saglar, kaygiyi düsürüp zihni açar ve kisisel büyümeyi hizlandirir.
Oniks : Kaygi azalticidr, kadin/erkek kutuplasmasini dengeler ve ilikleri kuvvetlendirir. Kontrol ve denge unsuru bir tas olan Oniks, bagimliliklardan kurtulmaya da yardim eder. Degerli bir tastir ve kisinin konsantrasyonunu sagladigi gibi nazara karsi da kullanilir.
Kimi yerlerde zaman zaman “Ayrilik Tasi” diye de nitelendirilir. Çesitli renkleri olan Oniks, kisinin hangi konuda enerji destegine ihtiyaci varsa onu saglayan bir tas olarak da bilinir. Gelecek kaygilarini yok ettigi gibi kisilerde farkindaligi da saglar. Aslan burcuyla iliskilidir.
Opal : Kuvarsin bir çesididir ve kuvars gibi silis oksittir. Halk arasinda Gökkusagi Tasi olarak da bilinen Opal, karisik bir geçmise de sahiptir. Kimisi onu talihsizlik getiren bir tas olarak nitelerken, kimisi de güven duygusunu taze tutmak ve düsmanlara karsi güçlü olmak için üzerinde tasir. Ayrica negatif duygulari emdigine ve duygusal dengeleyici olduguna da inanilir.
Görme duyularini güçlendirip, sezgi arttirici etkisi vardir. Üst ben’e ulasmak için kullanilabilir.
Özellikle mücevheratta kullanilan Opal, insanin avuç içi isiyla renk degistirme özelligine de sahip yegane taslardan biridir. Opal, terazi, akrep, yay ve balik burcu insanlarina iyi gelen bir tastir.
Pirit : Üzerinde altin rengi benekler olusmus çok güzel ve degisik görünümde bir tastir. Hazimsizlik çekenler için tavsiye edilebilecek bir tastir ve ayni zamanda da kan dolasimina iyi gelen özellikleri vardir.
Beyin fonksiyonunu arttirici gücü ve kisilerin dünyaya pembe gözlüklerle bakmasini saglayici fonksiyonlari ile birlikte irade gücünü de yükseltir. Diger bireylerle uyumlu çalismanin gerçeklesmesine de yardimci olur.
Safir : Renk:mavi/gri İşlevi:Kara büyüye karşı iyi bir korunma sağlar,asabiyet,uykusuzluğa yardımcıdır,gözler için iyidir, epilepsi,ruhsal rahatsızlıklara,melankoliye karşı,bilincimizin erişilebilir bölgelerinin en uç noktasında çalışır, samimi ve güvenilir toplulukları(grup)çeker,sezgileri güçlendirir,eklem,sinir, romatizma ağrılarında,aşıri terlemeye karşı. Dünyanin en pahali ve degerli taslari arasinda bulunan safirler, sert isilara dayanikli ve muhtesem mavi renkte ve beyaz damarli olurlar. Dünya yüzünde en degerli ve ünlü Safirler Hindistan’dan çikmislardir. Mohs ölçegine göre Safir Elmastan sonra gelen sertlik derecesine sahiptir.
Safirler saf iken renksiz bir mineral olan Korondumun bir çesididir. Çok degerli bir mücevher olmasi onlari aranilir bir hale getirmistir.
Bugün bilinen en büyük Safir, 563 kiratlik Hindistan Yildizidir ve New York Dogal Tarih Müzesinde teshir edilmektedir. 330 kiratlik olan bir diger Safir ise Asyanin Yildizi adli tastir ve Washington DC’de sergilenmektedir. Kalp ve böbrekleri kuvvetlendirir ve tüm salgi bezlerini harekete geçirici özelligi vardir. Psisik yetenekleri arttirir ve sezgi gücünü güçlendirir. Bundan dolayi yaratici ifadenin gelismesinde büyük rol oynar. Karisikligin ortadan kalkmasina neden olup kozmik farkindaligi arttirir.
Sitrin : Saridan açik kahveye dogru giden bir renk yelpazesi olusturan sitrin, birçok hastaligin iyilestirilmesinde kullanilmaktadir.
Böbrek, kolon, cigerler, hazim organlari ve kalp için yararlidir. Tedavi edici enerjinin meydana çikmasini saglar. Kendine güveni güçlendirir, insanin kendine zarar verici egilimlerini yok eder.
Sitrin masaj yaglarini etkinlestirmek için de kullanilir. Bu tas yaga enerji vererek, dolasimi hizlandirir ve deriye daha iyi nüfuz etmesini saglar. Sitrini ucu asagi gelecek sekilde boynunuzda tasimaniz gerekmektedir. Bu size güven ve evrensel güç saglar. Bir diger adi da Tüccar Tasi olan Sitrini, bazi inanan kisiler kasalarina koyarlar. Bunun nedeni onlarin parasal güçlerini arttirdiklarina inancidir. Bazi kisilerde onun talihsiz bir tas oldugu fikrindedir ve her ne olursa olsun ona el sürmemeye çalisirlar. Astrolojide aslan ve basak burçlarinin taslarindan biridir.
Sodalit : Renk:Mavi beyazlılarla İşlevi:Tansyonu düşürme,sakinlik verir,gerginliği azaltmaya yardımcıdır,soğukalgınlığı,duygusallığa karşı iyidir, duyguların geneline sakilnlik verir,kalp atışını düzenler.
Topaz : Renk:Kalpkrizine karşı,damar tıkanıklığına karşı,varis,basura karşı,burun kanaması, ciğer için ve tad almayı güçlendirir,sevgileri aktif hale getirir,anlayışda keskinlik yaratir. Eski zamanlarin en kudretli taslarindan biri olan Topaz’in, göz hastaliklarini ve veba gibi salgin hastaliklari ortadan kaldirdigi söylenir. Bir adi da “Ask Tasi” olan Topaz’in pek çok rengi mevcuttur. Bu tasin sagliksiz insanlari sagligina kavusturdugu, onlari korkakliktan ve ahlaksizliklardan korudugu bilinir.
Çok güzel ve nadir bulunan taslardan olan Topaz, özellikle mücevher yapiminda kullanilir. Dogal ve muhtesem isigiyla göz kamastirici bir tastir ama, renksiz ve degisik renk gruplarina da rastlanabilirler. Sari Topazla Turuncu Topaz en degerli çesitleridir. Bugün dünya yüzünde en degerli Topaz’larin çikarildigi ülke Brezilya’dir. Topaz kristalleri genelde dörtgen seklinde olur.
Topaz elmasla ayni agirliga sahip yegane dogal degerli bir tastir. Seffaf Topaz kimi zaman elmastan ayirt edilemez, bu benzerlik ancak Mohs ölçegiyle ayirt edilebilir. Aslan, basak ve balik burcunun tasidir.
Turmalin : Renk:Şeffaf siyahlı/kırmızı,pembe/pembeli yeşil/siyah İşlevi:Sırt problemleri,kas ağrıları,fıtık,tırnak yeme,siyatik,kekeleme,siğil,sendeleme ve düşmeye karşı, bastırılmış agrasiflik ve negatifliğe yardım eder,konsantrasyonu arttırır,asabilige yardım eder.
Pozitif ve negatif kutuplara sahip, elektriksel özellikleriyle çok degisik ve olagandisi bir tastir. Çesitli renklerde ve karisik renk biçimlerinde bulunan cinsleri vardir. Mücevher ve süs esyasi yapiminda çokça tercih edilen bir tastir. Endokrin (hormon) sisteminin dengelenmesine yardimci olur ve uyku verir. Beden-zihin ikilisini kuvvetlendirici özelliginin yani sira duyarlilik ve anlayisi da arttirir. Konsantrasyon ve sezgisel güçleri arttirdigi gibi, koruyucu etkileri de bulunur. Aslan, terazi ve oglak burçlari bu tasi kullanabilirler.
Turkuaz : Bilinen taslarin ve de tilsim olarak kullanilan taslarin en popüleridir, çok sayida da koruyucu özelligi bulunur. Bütün bedeni kuvvetlendirir, hücreleri yeniler, kan dolasimi, cigerler ve solunum sistemini canlandirir. Sakinlik verir ve yaratici ifadeye güç kazandirir. Duygusal denge, iletisim, sadakat ve dostlugu sembolize eder.
Turkuvaz eski çaglarda hayvanlari kötü etkilerden korumak için At Tilsimi olarak da kullanilirdi. Aztek uygarliginda ise bu tasa “Tanrilarin Tasi ” adi verilmisti. Turkuvaz, boga, basak, akrep, yay, oglak ve balik burçlarinin tasi olarak da bilinir.
Yakut : Renk:kırmızı İşlevi:Yorgunluk ve melankoliye karşı,kalbi güçlendirir,ateşe,düşüklere karşı, lösemi gibi kan hastalıklarına karşı,kanın işlevini güçlendirici etkisi vardır.
Güzelligi ve sertligi nedeniyle en degerli taslardan biri olarak kabul edilir. Ona, Hindistan’da “Degerli Taslarin Efendisi” adini yakistirmislardir. Amerika, Avrupa’da çikarilmasina ragmen Hindistan ve Güneydogu Asya Yakut’un anavatanidir. Elmas’tan sonra en sert degerli tastir. Kan dolasimina pozitif canlandirici etkisi vardir. Bagisiklik sistemini güçlendirir. Kisiyi sinirlamalarindan kurtardigi gibi, kendinden fazla digerlerini düsünmesine yol açar.
Cesaret, ruhsal gelisme, liderlik, mutluluk duygularini arttirir. Cinsel asiriliklara da iyi geldigi söylenenler arasindadir. Astrolojik olarak koç, yengeç, aslan, akrep, yay ve oglak burçlarinin da tasidir.
Yeşim Taşı: İşlevi:Böbrek rahasızlıkları,yatağı ıslatma,kese (torba) hastalıklarında,hamilelik bulantılarında, kalbi rahatlatir,göz ve romatizma için iyidir,denge yaratır,sakinlik verir,bilgiyi destekler.
Binlerce yil öncesinde bu yana Çinliler Yesim tasini en degerli taslardan biri yapmislardir. Efsaneye göre büyük Çin Ejderinin yeryüzüne bosalttigi tohumlarin donmus hali Yesim tasinu olusturmustur. Günümüzde bile Çinli isadamlari ellerinde Yesimden tilsimlar tasirlar, bir ise baslamadan önce onu tutar, oksar ve ondan güç alirlar. Bu tasin hayvan biçiminde yontulmuslari bugün bile çok revaçtadir.
Ayrica Yesim tasinin akil hastaliklarina, dahili hastaliklara, göz bozukluguna ve kadinlarin adet ve dogum sancilarina iyi geldigine de inanilmaktadir. Astrolojik olarak koç, boga, ikizler, basak ve terazi burçlarinin da tasidir.
Yılan Taşı : Genellikle de tilsim yapimi için kullanilan Yilan Tasi, kadim Misir Uygarligi’ndan beri kullanilmaktadir. Tasin bu ismi almasi, dis görünümünün bir yilanin derisine benzemesindendir.
Bu sebepten dolayi da her türlü böcek sokmalari, akrep ve yilan sokmalari gibi durumlar için iyilestirici olarak kullanilir. Ayrica kisilerde romatizmal rahatsizliklara da iyi geldigi söylenir. Bu tasla romatizma tedavisi yapmak için, agrili yerlere bu tasi sarmak gereklidir. Diger yandan cerahatlerdeki biriken irini akitmak için de kullanilabilen bir tastir.
Zirkon : Mücevher olarak kullanilan taslarin en ünlüsü olan Zirkon, tamamen renksiz olabildigi gibi, kahverengi, yesil, kirmizi ve sari da olur. Zirkon ayni zamanda Zirkonyum elementinin de baslica kaynagidir.
Mücevher olarak kullanilacak olan Zirkonlarin en deger göreni renksiz olanlaridir. Elmasa benzetilmesine ragmen sertlik derecesi elmastan 2,5 Mohs daha azdir. Zihni kuvvetlendirici bir tas olan Zirkon, ince ve kalin bagirsak hareketlerine faydali ve uyumayi kolaylastirici özellige de sahiptir. Bunun yaninda duygusal denge unsuru olarak da bilinmektedir. Aslan, basak, yay ve kova burçlarinin tasi olarak bilinir.
Zümrüt : Renk:Yesil İslevi:kulak rahatsızlıkları,epilepsi,anlamayı güçlendirir,uykusuzluğa ve bulantıya yardımcıdır, kalbi ve hafızayı güçlenidir,dengenin bozulduğu heryerde zümrüt dengeyi geri getirir,görme gücünü arttırır.
Dünyanin en kiymetli taslarindan biri olan Zümrütler mitlerin ve efsanelerin tasidir. Geçmiste Seytanin Cennet’den kovulurken alnindan düsen tasin ve Kutsal Kadeh’deki tasin da Zümrüt oldugu söylenir. Renginin yesil olmasi nedeniyle bu tasin yagmur yagdirdigina inanilirdi.
Bagisiklik sistemi,sinir sistemi, kalp, ciger ve böbregi kuvvetlendirdigi bilinir. Beden-ruh-zihin için tonik vazifesi görür ve kuvvetli bir duygusal dengeleyicidir. Bolluk, sevgi, iyilik, sakinlik, denge ve sabir unsurlarini içerir. Zümrüt’e kimi yerlerde “Kosulsuz Ask Tasi” da denmektedir. Sevgililerin birbirlerine verebilecekleri en iyi armagan olarak görülür. Bazi Islam ülkelerinde Zümrüt’ün var olan koruyucu tilsim gücünü bazi ayetler okunarak daha da güçlendirildigine de rastlanmistir. Koç, boga ve ikizler burçlarinin tasidir.
| |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:06 | |
| Vodoo Vodun, tektanrıcı (monoteistik) ve büyüsel (büyü içeren) bir animizm türüdür. Batı Afrikalı çeşitli etnik gruplar tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kültürel anlamda Fon, Gun, Mina ve Eve toplulukları ikici (dual) kozmolojik bir prensip etrafında gelişen metafiziki bir düşünceyi paylaşır. Bu ikici kozmolojik düşünceye göre; Nana Buluku, Tanrı-Yaratıcı ve Tanrı(lar)-Oyuncu(lar) veya Vodun(lar), yani Yaratıcı’nın ikiz çocukları olan Mawu (ay tanrıçası) ve Lisa’nın (güneş tanrısı) kız ve oğul evlatları, vardır. Tanrı-Yaratıcı, Nana Buluku, kozmogonik ilkedir ve dünyevi işlerle uğraşmaz - dünyevi olaylarla uğraşmak için çok büyük ve önemlidir; böylece Vodun(lar),Tanrı(lar)-Oyuncu(lar), dünyevi işleri yönetenlerdir.
Vodunların panteonu (tanrıların toplamı) çok geniş ve komplekstir. Mawu’nun doğrudan 7 oğlu, interetnik tarihi veya mitik kişiler, birçok etnik Vodun, belli klan ve kabilelerin koruyucuları veya liderleri ve bazı modern Vodunlar bulunur.
Her ne kadar soya ve atalara verilen önem ile Batı Afrika (veya Benin) Vodun’u, Haiti Vodou’suna benzese de, her ruh ailesinin özel bir ruhban sınıfı vardır ve bu sınıf genellikle ırsidir - miras yoluyla devredilir. Afrika’da; su tanrıçaları Mami Wata, Haiti’deki yaşlı betimlemesinden farklı olarak genç ve erkeksi olan Legba, demir ve demirciliği yöneten Gu, hastalıkları yöneten Sakpata ve Batı Afrika’ya özgü birçok farklı ruh bulunur.
Batı Afrika’da, batı Nijerya’dan doğu Gana’ya, yaşayan Fon, Ewe ve Yoruba gibi çeşitli topluluklardan çıkmıştır. Vodún, Fon-Ewe dilinde “ruh” anlamında kullanılan kelimedir. Diğer Vudu gelenekleri özellikle Orta Afrika adetlerinden etkilenmiştir.
Her ne kadar yakın zamana kadar bu tür geleneklerin Katoliklik’le karışmasının keşfiyle beraber Yeni Dünya’da gerçekleştiği düşünülmüş olsa da, böyle bir senkretizmi Kongo İmparatorluğu’nun dini uygulamalarında da var olduğuna dair deliller vardır.
Küba’daki Fon geleneği La Regla Arara olarak bilinir. Ayrıca, Brezilya’deki eski köleler arasında yaygınlaşmış olan Fon geleneği, Jeje Vodun olarak bilinen bir geleneğin doğmasına neden olmuştur.
Afrika’nın Benin Cumhuriyeti’nde konuşulan bir etnik dil olan “Fon” dilinde “voo” içe bakış, “doo” ise “bilinmeyen” anlamına geliyor. Voodooistler Tanrı “Djo”ya inanıyorlar. “Evrensel nefesin efendisi” olan Tanrı Djo, dolaysız olarak insanların kaderiyle ilgilenemeyecek kadar büyük bir varlık… Bu nedenle her insan, Voodoo dininde, potansiyel bir hayvandan farksız olarak dünyaya geliyor. Başlangıçta, her insana rehber olarak bir ruh, yani “loa” veriliyor. Böylece “insan”, “ruhsal bir varlığa” dönüşüyor. Bu ruhsal varlık “birer küçük melek” olan üç ruhsal parçadan oluşuyor. İnsanın yaşamı boyunca bu ruhsal parçalarını kendi iradesiyle geliştirmesi ve mükemmelleştirmesi gerekiyor. Böylece “savunmasız” bir yaratık olan insanın yeniden “tanrı”ya dönmesi sağlanıyor. Başlangıçta “birer küçük melek” olan üç ruhsal parça, tapınaklardaki özel odalarda, kilden yapılmış kavanozlar içine konuluyor. Amaç, onları kötü ruhlardan, büyücülerden korumak. Kişi öldüğünde, bu kavanoz kırılıyor ve serbest kalan ruh parçaları, cansız bedenin etrafında yedi gün boyunca dolaşıyor.
Ruhun bedenden ayrılma işlemi ise, ölümün üstünden 7 gün geçtikten sonra yapılan”asıl ölüm ayini” ile gerçekleştiriliyor. Bu ayinin sonunda bedenden ayrılan ruh, suların altında yaşamaya gidiyor. Derinliklerde bir yıl bir gün kalan ruh, daha sonra “Wete Mo Nan Dlo” töreni sırasında yeniden geri çağrılıyor ve bir kavanoza konup ormana bırakılıyor. 16. yeniden doğuştan sonra ise bu ruh, Tanrı Djo ile birleşiyor ve her yeni doğan insana rehber olarak verilen “loa”ları üretiyor. Böylece voodooistler, ölümle sadece tanrılarına hizmet etmekle kalmıyor, onun yeniden doğmasını da sağlıyorlar.Voodoo dini, tektanrılı dinlerin aksine, ruhun fiziksel olarak tekrar dirileceğine inanmıyor. Ama, ruhun bedenden ayrılıp yeni bir serüvene başladığını kabul ediyor.
Voodoo’da iyi ve kötü hep yan yana bulunuyor. Ancak, bunların birbirinden iyi ayırt edilmesi, birine ulaşmak için diğerini uzaklaştırmak gerekiyor. “Houngan” ya da “mambo”nun (eğer dişiyse) ruhsal bilgisi, ahlaki yönden bozuk doğaları düzeltiyor ve dengeyi sağlıyor. Bu doğrudan karşılaşma ise seremoni şeklinde yapılıyor. Voodoo ayinlerinin bazen doğaya hakaret eder bir tarzda olmasının nedeni de bu. Bir voodooist için horozun başını koparmak, gerçek yüzü ortaya çıkarmak için maskenin çıkarılması ile aynı anlama geliyor. Voodoo seremonisinin sonundaki şarkı söyleme ve dans etme, bilerek doğallıktan çıkarılıyor, hatta çirkin bir hale getiriliyor. Başlangıçta, ritimler dinleyicileri transa geçmeye ve günlük kişiliklerinden kurtulmaya hazırlayacak şekilde ayarlanıyor.Ancak, gerçek sahip olma (possession) başladığında, davul, aynı kızgın bir gücün ani saldırısı gibi, son derece ritimsiz ve kontrapuantal bir şekilde çalmaya başlıyor…
Ritim bozulduğunda, yeni üyelerden biri veya daha fazlası ya da “hounsis”, transı andıran bir şekilde dans edenlerden ayrılıp sallanarak doğal olmayan hareketler yapmaya başlıyor. Voodooistler bu durumu, “üzerine binilme” olarak açıklıyorlar; tıpkı, bir atın binicisi tarafından ele geçirilmesi gibi… Örneğin, eğer o ruh “Ogou Feray”, yani ateşle ilgili bir savaşçı ruhuysa, kişi sıcak kömürleri eline atıp ağzına atabilir. Bu durum sona erdiğinde, üyeler gittikçe daralan daireler halinde dansa devam ederler ve en sonunda yere düşer ve bayılırlar. Bayılanlar, iyileştirilmek üzere tapınağın ana bölümünden dışarı götürülürler… Tüm bunlar, gecenin asıl gösterisinden önceki küçük bir gösteri (seremoniler her zaman karanlıkta yapılıyor) olarak yapılır. Bu, teker teker birkaç “loa” tarafından binilecek olan “houngan” ya da “mambo”nun törenidir. Bu olay sona erdiğinde, ruh toplananlara uyarılarda ve önerilerde bulunur.
Bazen, öbür taraftan gelen mesajlar, orada toplanan kişilerin sorularına cevap niteliği taşır; konular, ev inşasından ürünlerin ekilmesine kadar geniş bir yelpazeye yayılabilir. Ancak voodoo takvimi, yapılması gereken özel ayinlerle de dolu oluyor; örneğin, ruhların ıstırap yerinden kurtarılması gibi…Bu da bittikten sonra, dans ve rom içilmesi gün ışıyana kadar devam ediyor…
ÖNEMLİ TANRILARI
Gueda : Ölüm ve büyü tanrısı. Ogum : Demir ve savaş tanrısı. İfa : Kutsal ruh. Yemanja : Deniz tanrıçası. Olukun : Denizlerinin,bilinçaltının tanrısı. Oya : Öte alemin tanrıçası. Omulu : Mezarların kralı. Nana Buluku : Dahomey’deki (Benin) Fon halkının ve dolayısıyla Vodun inancının en önemli tanrısı. Çift cinsiyetli olan Nana Buluku : Juedo-Hristiyan tanrı anlayışındaki gibi evreni ve evrenin içindeki her şeyi yaratan, yaratıcı tanrıdır. Nana Buluku’nun iki kız çocuğu vardır: ay tanrıçası Mawu ve güneş tanrısı Lisa. Nana Buluku inancı Yorùbá dinine de, eril yaratıcı Aşe’nin dişi düşüncesi/zihni ve daha sonraki yaratıcılığın etkili nedeni olarak dahil edilmiştir. Nana Buluku inancı Vodun (veya Vudu) için çok önemlidir. Vodun’da Nana Buluku Yaratıcı-Baş-Tanrı’dır, fakat dünyevi işlerle ilgilenmez, zira Vodun inancına göre Nana Buluku dünyevi işlerle ilgilenmek için çok önemli ve büyüktür. Vodun inancı Afrika’dan Amerika kıta ve adalarına köle olarak götürülen topluluklar tarafından buralarda da yaygınlaştı. Vodun inancının yaygınlaşmasıyla Nana Buluku inancı da varlığını sürdürdü ve gelişti.
Kırmızı Büyünün çeşitleri arasında en önemlisi de Vudu (Voodoo) dur.Vudu’ya benzer bir uygulamaya Brezilya yerlilerinin Macumba (Makumba) törenlerinde rastlarız. Macumba, temelde cinsel büyücülüğe bağlıdır, erotizmi boldur.Vudu ayinleri daha çok mezarlarda yer alırken, Macumba için mekan olarak açık alanlar ya da ormanlar tercih edilir. Vudu’nun çok konuşulan fakat kanıtlanmayan ve fantastik olarak görünen bir tarafı ise, Zombiler’dir, ya da yaşayan ölüler (Zombi: mezardan çıkma). Kara büyüsel işlemlerle, hipnoz ve telkin yolu ile diriltildiği söylenen bu hareket halinde cesetlerin ruhsuz olduğu söylenir. Bir Zombi’nin kumanda edilmesi, yönlendirilmesi onu o hale sokan Kara Büyücünün işidir.
Vudu (voodoo) bebeği,her çeşit büyüsel gelenekte mevcut olan mum veya kilden yapılan bir heykelciktir. Hedef olan kişiye yapılmak istenilen şey, büyüsel formüller kullanılarak heykelciğe (kukla, bebek) yapılır | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:06 | |
| Gezegenlerin Denklikleri
GÜNEŞ Astrolojik İşaret : Aslan Gün : Pazar Renkler : Altın,sarı Tütsüler : Ardıç,biberiye,kadife çiçeği,öküzgözü,karanfil,melek otu,buhur,misk,amber,portakal,limon,sarıkız Taş : Topaz Kurallar : Kalp,başarı,liderlik,cesaret,genişleme,iyimserlik,yaratıcılık,büyüme,çocuklar Anahtar sözcükler : Otorite,ışık,onur,sıcaklık,görkem
AY Astrolojik İşaret : Yengeç Gün : Pazartesi Renkler : Beyaz,gümüş. ( Yeniay:gümüş )- ( Dolunay:kırmızı )- ( Karanlıkay:siyah ) Tütsüler : Yasemin,mersin,ylang ylang,beyaz sandal ağacı Taş : Aytaşı,inci,kristal Kurallar : Üretim dengesi,verimlilik,ruhsal güçler,düşler,yaratıcılık,doğum. Anahtar sözcükler :Akışkanlık,değişim,düşsellik,karanlık,nemlilik,kadınsılık.
MERKÜR Astrolojik İşaret : İkizler,Başak Gün : Çarşamba Renkler : Metalik,değişken renkler Tütsüler : Lavanta,kedi otu,güzel avrat otu,meyan kökü,anason,hindistan cevizi yaprağı,sandal ağacı Taş : Akik,topaz Kurallar : Fikirler,sözlü yada yazılı iletişim,çabukluk,hırsızlık,aldatma,gülünçlük Anahtar sözcükler : Meşgul,ikisel,parlayıcı,uyum sağlayan,sinirli,hızlı
VENÜS Astrolojik İşaret : Boğa,Terazi Gün : Cuma Renkler : Yeşil Tütsüler : Kırmızı sandal ağacı,badem yağı,yasemin,gül,menekşe,mine çiçeği,çilek,elma,nane,misk otu,inci çiçeği,kekik Taş : Zümrüt,mercan,lazurit Kurallar : Aşk,cinsel istek,arkadaşlık,uyum,güzellik,yaratıcılık,sevimlilik,sevinç,tiryakilik Anahtar sözcükler : Sevdalı,barışcıl,aşık,zarif
MARS Astrolojik İşaret : Koç,Akrep Gün : Salı Renkler : Kırmızı Tütsüler : Zencefil,biber,pelin otu,tüm halisünasyonikler,sarımsak,ısırgan otu,tütün,sarı sakız,saparna,kendir,alıç,patchoili Taş : Kantaşı,lal taşı,yakut Kurallar : Savaşçılık,enerji,spor,cesaret,umursamazlık,sinirlilik,hırs Anahtar sözcükler : Mücadele,öfke,enerji,cesaret,anlaşmazlık
JÜPİTER Astrolojik İşaret : Balık,Yay Gün : Perşembe Renkler : Mor Tütsüler : Karahindiba,hodan,adaçayı,oğul otu,kırmızı karanfil,süsen kökü,keçisakalı otu Taş : Mor yakut,turkuaz Kurallar : Onur,zenginlikler,güç,şöhret,başarı,liderlik,kanun,felsefe,yüksek eğitim Anahtar sözcükler : Lüks,cömert,zengin,hayırsever,ölçüsüz,başarılı
SATÜRN Astrolojik İşaret : Oğlak,Kova Gün : Cumartesi Renkler : Siyah Tütsüler : Bıldırcın otu,güzelavrat otu,atkuyruğu,deli otu,baldıran,ban otu,tüm kötü kokan otlar Taş : Damarlı akik Kurallar : Zaman,soyutlanma,yalnızlık,ileri yaş,üzüntü,sinirlilik,ölüm,engeller Anahtar sözcükler : Çetin,muhafazakar,sağduyulu,dikkatli,cimri,sakin,saygısız,bahtsızlık
| |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:09 | |
| Samhain Kehanet İksiri
Samhain günü için bir diğer önemli gelenek ise kehanette bulunmaktır.
Perdelerin aralanması aynı zamanda ilahi alemden gelecekle ilgili bilgi almasını da kolaylaştırmaktadır bu yüzden dolayı Samhain günü gelecek yılla ilgili kehanete bakılması önemli bir gelenektir.
Bunun için rune taşlarınız, tarotunuzu, çay yapraklarını, kahve telvesini veya scrying tarzı herhangi başka bir tekniği kullanabilirsiniz. Ama önemli olan bakmadan önce enerjinizi ve alın çakranızı güçlendirecek ve benliğinizin geçmiş-gelecek döngüsünden çıkarmada yardımcı olacak bir iksir içmekti.
Malzemeler;
-3 tutam Pelionotu -1 tutam Menekşe -3 tutam Yasemin -1 tutam Anason -2 tutam Mor salkım (bulamazsanız civanperçemi) -1 dal sandal -3 tutam Lavanta -1 adet Havlıcan kökü -3 tutam Yeşil çay -Ay taşı -Şarap
Eğer bunlardan birini bulamazsanız bir başka ot kullanabilirsiniz (ikame olarak) ama olabildiğince tarife uygun davranın.
İksirin Yapılışı;
Bitkilerin hepsini yarım su bardağı doğal kaynak suyuna koyun ayrıca ay taşını da ekleyin. 10 dakika kaynatın ve kaynarken sürekli mor gümüşi parıltılı enerjiyle yükleyin. İçinizdne geldiği gibi bir dua okuyabilirsiniz.
10 dakikanın sonunda ocaktan alın ve 15 dakika demlenmeye bırakın. Süre tamamlandığın süzün ve 1 çay bardağı kadar iksirden alın ve içine de 9 tatlı kaşığı dolunayda yaptığınız ay suyundan koyun. Ardından bu karışımı bir kadeh şaraba ilave edin. (Bir kadehten fazla içmeyin eğer alkol dokunuyorsa yarım kadeh şaraba ilave edin.)
Bakımdan önce bir kadeh iksiri için ve enerjinin tüm vücudunuza yayıldığını hissedin. Alın çakranızın parladığını görün, tüm vücudunuzda dolaştığını ve algılarınızı açtığını hissedin. 7 kez derin nefes alıp vererek, kehanete başlayabilirsiniz... | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:10 | |
| Wicca, Paganizm, Cadılık Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Wicca nedir?
Wicca öğretisi ve kökleri panteist pagan inanışlarına dayanan, doğa tabanlı bir inanç sistemidir. 20. yy’ın başlarında, eklektik yapıda yeniden bir araya getirilen bir pratikler bütünü olarak Gerald Brosseau Gardner tarafından oluşturulmuştur. Çoğu kişi Gardner’ın yazdığı “Witcraft Today” ‘in 1954′te yayınlanışını esas tarih olarak ele alsa da, dönemi daha yakından incelemek gerekir. Gardner, İngiltere’de cadılara karşı konulan kanun hükümlerini belirleyen ve ilk örneği 15. yy’a dayanan “witchcraft act” ‘in resmi olarak 1951′de kaldırılmasından önce ( ki XIX.yy. sonlarından itibaren artan spiritüel akımların ve ezoterik oluşumların bunda katkısı büyüktür.) çok tartışmalı New Forest Coven’ine 1939 yılında kabul edilmiş ve 1948′te ayrılarak kendi covenini kurmuştur.
Wicca hakkında pek çok şey yazılıp çizilmektedir, inisiyatik sistem dışında yalnız (solitary) pratiğe de yer verdiği için kişisel deneyime dayalı yorumlara da bir yere kadar açıktır ancak bu çoğul seslilik ve eklektik yaklaşım bir yere kadardır, Wicca bir inanç sistemi olarak bazı temel prensiplere sahiptir:
* Tanrı ve Tanrıçalara inanç, bu bazen tek bir tanrı ve tanrıça kavramından hareketle yaratılışın eril ve dişil bütünselliğini kutsamak ve kabul etmek anlamında olabileceği gibi, belirli bir panteon’dan yola çıkarak politeist bir şekilde de açıklanabilir. Panteist veya panenteist bir yapılaşmadan da anlaşılabileceği gibi atheist bir uygulayıcı Wicca sisteminin dışındadır fakat bir “cadı” olarak adlandırılabilir. * “Wiccan Rede” ‘i kabul etmek. (bkz. “Wiccan Rede” nedir?) * “Three fold law” (Üçler kuralı) veya “Law of return” ‘e inanmak. (bkz. “Three Fold Law” nedir?) * Doğa tabanlı anlayışı ve doğa yasalarıyla bağlantı kurma kavramını kabul etmek . * Maji kavramının varlığını kabul etmek ki pratik etmek buna dahil değildir. Kavramın varlığını kabul etmekle birlikte uygulama yapmayan Wiccan’lar mevcuttur. Özünde, Wicca öğretisinin büyük kısmını majikal uygulamalar dışındaki derin anlayış ve adanma gerektiren içrek çalışmalar oluşturur. Buna, Rede’in üzerine yoğun çalışma, derinlik psikolojisinin ve ritüel çalışmalarının getirdiği farkındalıkla öğretinin farklı perspektif ve aspektlerini kavrama gibi örnekler verilebilir. Kişisel farkındalık ve self disiplinin yeri büyüktür ve özsel gelişimi ön planda tutar. Bu bakımdan, Wicca dogmatikten uzak ve doğrudan deneyime dayalı bir inanç sistemidir, bir takım önergesel talimatlar kullanmaktansa yaratıcı enerjiyi birebir deneyimlemeye dayalı yaklaşımı felsefesinin özünü oluşturur.
* Ritüel formu, panteon, kullanılan gereçler gelenekten geleneğe ve uygulayıcıdan uygulayıcıya değişir, dolayısıyla başvurulan kaynaklar ( kitap, internet vs.) dikkatle araştırılmalı ve sorumluluğun uygulayıcıya ait olduğu unutulmamalıdır. Eklektik ve yalnız çalışan bazı wiccan’ların “rede” ‘i veya “three fold law” u kabul etmediği de görülmüştür ve tartışılan bir konudur, farklılık inisiyatik geleneğin asıl uygulayıcılarıyla kişisel çalışma yapanların sübjektif yorumları arasındadır. Günümüzde batıda artan ilgi sayesinde bir çok kitap yayınlanmakta ve bazen bu abartılı yaklaşım gerçek öğretiye gölge düşürmektedir, ancak her konuda olduğu gibi, burada da eğreti olarak yazılıp çizilenle asıl ve gerçek olanı görebilmek hem bireysel dikkat hem de görünenin ardını kavrama ve derinlemesine araştırma yetisi ister. Ne kadar yazılıp çizilirse çizilsin, - günümüzde “bilgi”nin kolay ulaşılabilir hale gelmesi bizi “bilgi”nin kendisinin ne olduğu sorusuna geri döndürür.- gizem öğretilerinin en önemli kısmı daima daha geride kalan ve dile getirilmemiş ifadelerden oluşmaktadır.
* 3 aşamalı bir inisiyasyon sürecine sahiptir.
Wicca bir gizem geleneği olarak kişisel transformasyonu ve ezoterik terbiyenin gerektirdiği içrek ve içsel çalışmaları içerir. Gardner ilk oluşturduğu sisteme doğu ezoterizmi, batı geleneği ve folklorik uygulamalarını, şamanik kavram ve pratikleri, kabalistik ve ceremonial majiye ait bazı çalışmaları dahil etmekten çekinmemiştir. Daha sonra, beraber çalıştığı ilk başrahibesi Doreen Valiente bu ceremonial ve kabalistik öğeleri yeniden düzenleyerek ve bazı yönlerini öğreti dışına atarak daha pagan kökenli bir sistem geliştirmiştir ve günümüzde de bu yaklaşım varlığını sürdürmektedir. Özünde karma bir felsefeye sahip görünse de, geçmişin pagan inanç ve pratiklerinin revizyonel bir şekilde biraraya getirilmesine dair yoğun çabası ve bunu diğer kaynaklarla -örneğin ceremonial bazı çalışmalar- desteklemesi gözardı edilmemelidir.
Etimoloji:
Eski ingilizcede yönlendirmek, şekil ve biçim vermek, gücünü bir tarafa yöneltmek anlamına gelen; hint-avrupa kelime kökü “wic-” veya “weik- ” ‘ten türeyen kelime. Wicca “bilge erkek” kelimenin masculine formudur, “bilge kadın” manasına gelen ve feminine form olan kelime “wicce” dir. Bu yüzden Wicca’nın Dianic kolunu oluşturan geleneğin uygulayıcıları kendilerini “Dianic Wicce” olarak adlandırırlar. İlginç olan Wicca’nın kurulmasına ön ayak olan Gerald B. Gardner’ın bu kelimeyi hiçbir zaman kullanmamış olmasıdır, etimolojik olarak kullanmak adına sadece “wica” ( İlk kez 1959′da, “The Meaning of Witchcraft”) derdi ki bu kullanım saxon dilindeki “wych” sözcüğüyle yakınen alakalıdır, “bilmek” anlamına gelen germen dillerindeki “wit-” köküyle birlikte “wych” kökü, cadı anlamına gelen “witch” kelimesinin iki etimolojik açıklamasını oluşturur. Zaten “wicca” orijinalde “witchae” ya da “witcha” olarak telaffuz edilir ki bu da fonetik bakımdan “witch” sözcüğüne oldukça yakındır.
Bir örnek vermek gerekirse, erken latin dönemine ait Halitgar penitensiyali’nin 11.yy’da yapılmış eski ingilizce çevirisinde orijinal metinde olmayan ancak 11. yy. çevirmeninin eklediği “swa wiccan tæcaş” kısmına rastlarız, bu kasıtlı bir ekleme olsa gerek; zira bu ek tartışmasız olarak 11. yy’da hala pagan geleneği sürdüren ” ‘wiccan’ öğreticilerin” bulunduğunu ve hristiyan ruhban sınıfı tarafından bilindiğini kanıtlar. Böyle olmasaydı, orijinal metne ekleme yaparak yasağı tekrar ilan etmelerine gerek kalmazdı. “Wicca” bir yere kadar pagan dinin öğreticilerine verilen addı, “witch” kelimenin daha sonra bu anlamı genişleterek ve hristiyanlığın eklediği formlara uygun olarak yeni çevirilerde ve dilde yerleşmiş halidir.
Böylelikle, Gardner’dan çok önce “wiccan” olarak adlandırılan pagan din uygulayıcılarını görmek bu sayede olası denebilir. Leland da bu sözcüğü Gardner öncesi eserlerinde kullanmıştır.
Cadılık nedir? (Witchcraft)
Yakın zamana kadar “wicca” ve “witchcraft” yani “cadılık” birbiriyle oldukça içiçe geçmiş görülen kavramlardı oysa günümüzde pek çok temel kavramında olduğu gibi burada da büyük farklılıklar söz konusudur ve birbiriyle karıştırılması hatalıdır.
Cadılık bir inanç sistemi değil bir pratikler bütünüdür ve tüm kültürlerde,coğrafyalarda ve topluluklarda kendisine uygulama alanı bulmuştur.Bu bakımdan teolojik olarak da bir din değil, bir yaşam biçimidir. Bir cadı Hristiyan, Müslüman -ki bu dinler bu tarz uygulamaları kesinen yasaklamıştır- veya ateist olabilir. Wicca’daki etik kuralları, “wiccan rede” ‘i ve “three fold law” u kabul etmezler. ( Wicca öğretisine dahil bir kişi, kişisel pratikleri doğrultusunda kendini bir cadı olarak da tanımlayabilir ancak tersi doğru değildir.) Cadılıkta enerjiyi irade doğrultusunda yönlendirip odaklayabilme yani maji uygulamanın özünü oluşturur. Dolayısıyla teorik olarak bir inanca dahil olmayabilir. “Cadı” kelimesi sırf kadınları temsil ediyor görülse de aslında her iki cins için de kullanılan bir sözcüktür. (Erkek cadılara yanlış olarak atfedilen isim konusunda bkz: “warlock” nedir?)
Cadılığın “hereditary” (nesilden nesile geçerek devam eden) adı verilen kısmı, kuşaklar boyunca devam eden bir aile geleneğinden uygulamaları öğrenerek devralmış kişilere verilen isimdir.(Anadolu’da buna el verme geleneği olarak bakabiliriz.) Özellikle ‘60′larda ve “Witchcraft Act” İngiltere’de yürürlükten kaldırıldıktan sonra bu tarz bir söylemi kullanan pek çok uygulayıcıya rastlanmıştır ancak gerçekliği son derece muğlaktır. “Cadılık” günümüzde ırsi olarak geçen bir sıfat değil, kişinin yetisine bağlı olarak geliştirdiği bir kavram olarak kabul görmektedir.
“Burning times”; Avrupa’da ortaçağ boyunca engizisyon mahkemelerince kovuşturmaya uğrayıp yakılan, asılan veya herhangi bir şekilde öldürülen tüm kurbanları anmak için günümüz modern cadıları ve wiccan’larınca bu döneme verilen isimdir. Toplam sayı oldukça tartışmalı da olsa, resmi araştırmalar ikiyüzellibin civarında kişinin öldürüldüğünü bildirmektedir. Öldürülenlerin ne kadarının suçlandıkları üzere “cadı” olup olmadığı konusu muğlaktır, genelde ağır işkence altında alınan itirafnameler de bu yüzden sağlam bir referans oluşturmamaktadır. Ortaçağ avrupasında çoğunluğunu kadınlar oluştursa da erkekler, çocuklar hatta ev ve çiftlik hayvanları da kovuşturmaya uğramış ve öldürülmüştür. Suçlamalar veba başta olmak üzere çeşitli salgın hastalıklar sebebiyle ve kilisenin dönem dönem “heretik” olarak da adlandırdığı sapkınlara karşı yürüttüğü mücadele yanında, çoğu kez komşusuyla arasında husumet bulunan bir köylünün diğerini ihbar etmesi kadar basit bir nedene de dayanabiliyordu, bazı köylerde bu yüzden yaşayan hiç kimse kalmamıştı. Ebeler ve yaşadıkları kırsalda bitkilerle bazı ilaçları yapabilen kadınlar da “cadı” olarak suçlandı, oysa kilise ortaçağın başlarında cadıların doğa olaylarını yönetebileceğini ve hastaları iyileştirebileceğini kabul ediyordu. Tüm bu dönemi politik, ekonomik ve sosyo-kültürel açılardan değerlendirmeden yargılara varmak zordur, gerçekten de pek çok dinamik ve etkileşim sonucu oluşmuş pek çok öğe mevcuttur. Günümüzde hala Hindistan’ın ve Afrika’nın bazı bölgelerinde cadılıkla suçlanarak öldürülen kişilere rastlıyoruz, aslında sırf belirli bir döneme atfedilen tarihsel gerçeklik kadar süregelen toplumsal değişimler ve kısıtlamalarla da devam eden bir olgudur denebilir.
Anadolu’da “cadı” lık hiçbir zaman Avrupa’dakine benzer bir gelişim süreci izlememiştir. “Cadu” ya da “cazu/cazı” olarak da geçen yöresel söylencelerde bu kavram genelde “gulyabani” gibi yaşayanların peşinden giderek onlara zarar veren bir hortlak betimlemesine sahiptir. Anadolu toplumunda aynı anlama gelebilecek kelime belki şifacıları temsilen “ebe”ler olabilir, ki genelde toplumda saygı gören ve yardımına başvurulan kimselerdi.
“Warlock” nedir?
Günümüzde yanlış olarak erkek bir cadıyı tanımlamak için kullanılır. Ortaçağda, engizisyon tarafından erkek bir büyücü veya cadıyı tarif etmek için kullanılmış olsa da ( Bu bakımdan”witch” kelimesi nasıl negatif bir anlam kaymasına uğradıysa aynı şey “warlock” kelimesi için de geçerli olmuştur denebilir.) modern Wicca’da “oath breaker” (inisiyatik yeminini bozan) veya öğretiyi kötüye kullanan kişilere verilen ve hem erkek hem de kadınları kapsayan isimdir.
“Warlock” , kelimesinin kökeni konusunda iki görüş vardır:
İlki, kelimenin anglo-saxon kökenli olduğunu ve orta ingilizcede “warloghe” (aldatan, hain, ihanet eden) ve eski ingilizcede “waerloga” (ihanet eden- waer:antlaşma, loga-,:yalancı) dan geldiğini söyler.
İkinci görüşse; sözcüğün iskandinav kökenli olduğunu ve anglo-saxon dağarcığa Britanya adalarına gelen iskandinav istilacılar ve göçmenler döneminde girdiğini söyler. Buna göre, kelimenin anlamı “var’lokkur” dan (var:spirit, lokkur:song ya da ruhlarla konuşan, büyücü)gelir.14. yy.’a tarihlenen “Kızıl Erik’in saga” ’sında bu şekilde betimlenmiştir.
Tartışmalı bir kavram olsa da, çağrıştırdığı negatif anlam dolayısıyla genede birinci görüş kabul edilerek bu şekilde kullanılmaktadır.
Paganizm nedir?
Latince “paganus” kelimesinden gelen ve resmi Roma devlet dininin dışındaki diğer politeist inançları tanımlamak için kullanılan aşağılatıcı bir terim. “Kaba, köylü” gibi anlamlara gelir. Günümüzde tektanrılı dinler öncesinin çok tanrılı inancını benimseyen kişiler bu terimi kendilerini tanımlamak için kullanır ve bir zamanlar “küçültücü görülen” bu inancı gururla sahiplenirler. Hristiyanlık döneminde, katolik kilisesinin dogmalarını ve otoritesini kabul etmeyen tüm toplulukları anlatmak için kullanılmıştır -ki buna, dönemin anlayışına göre müslümanlar ve museviler de dahildir.- Günümüzde “pagan” sözcüğü doğa kökenli çok tanrılı dinleri betimlemek için kullanılır ve pek çok kola ayrılmıştır.(Asatru, Huna, şamanik kökenli uygulamalar, Santeria ve tektanrılı dinlerin dışında kalan diğer pratikler vb.) Örneğin Wicca, inanç sistemi olarak pagan bir dindir ancak her pagan wicca değildir. Aynı şekilde “cadılık”, eğer uygulayıcı panteist veya politeist bir inancı benimsememişse pagan bir pratik sayılmaz.
“Cowan” nedir? (Çoğulu: Cowen)
Geleneksel olarak, “cowan” öğretinin dışında, inisiye olmamış , “kabileden olmayan” gibi anlamlara gelir ve negatif amaçlı kullanılmaz, sadece inisiyatik bağın dışında kalan kimseleri tanımlamak için kullanılır. İskoç kökenli bir sözcük olduğu kabul edilir ve anlamı “herhangi bir konuda yetkinliğe ulaşmamış kimse” demektir. “Bir yapıyı formal bir eğitim almadan inşa eden kimse” anlamını da verdiğinden, masonlarca da kullanılmış metaforik bir sözcüktür.
“Coven” nedir?
Wicca’da ve cadılıkta kişilerin bir araya gelerek pratikleri uyguladığı grubun adı. Günümüzde mutlak bir otoriteye bağlı olmadan bağımsız gruplar olarak oluşum göstermektedir.
Coven, üyelerinin saygı ve sadakatle bir arada olduğu bir topluluktur. Hem psişik hem de karmik bağlar kurduğundan, bir coven’e katılmak meşakkatli ve ciddi bir iştir, genelde tüm üyelerin ortak onayıyla hareket edilir. Kişi sayısı arttığında geleneğe göre inisiyatik üst derecelerde bulunan kişilerce yeni coven oluşumları başlatılabilir, bu durumda “ana coven” e bağlı kalabilir veya ondan bağımsız bir yol çizebilirler. Bazı geleneklerde ana koven’in yüce/baş rahibesi 3 veya daha fazla kez böyle yeni bir oluşuma zemin hazırlarsa “witch-queen” olarak adlandırılır. Coven genellikle 2. ve üst derece inisiyasyona sahip “elder” (deneyimli, üst dereceye sahip kişiler ve yaşlılar) denen kişilerin önerilerileriyle kararlar alır, ki Wicca’nın geleneksel kollarının daha bütüncül ve sistemi oturmuş çalışma biçimini bu oluşturur.
“Coven” le ilgili son olarak; yazdığım bir diğer yazıdan alıntı: “……….. “Coven” kelimesi latince “convenire” sözcüğünden türetilmiş “biraraya gelmek” anlamında kullanılan bir sözcüktür, genel bir betimleme yapmak için büyük oranda kabul görmüş bu terim kullanılır ancak gelenekten geleneğe gruplara farklı adlar verildiği de olur. İskoç geleneği ve Asatru örneğin, coven kelimesini kabul etmezler vs.
Türkçe’de bunun ilginç bir şekilde “kovan” olarak geçtiğini bir kaç yerde gördüm ve açıkçası oldukça da hoşuma gitti , Anatanrıça dininin Artemis ile birlikte en uzun süre yaşadığı yer olan bu topraklarda Artemis’e ve büyük anneye verilen en son sembol “kraliçe arı”ydı ve İzmir’in de simgesi olduğu şekliyle betimlemelerde ve Artemis heykelinin süslemelerinde de arı figürü bol bol geçmekte . Kovan tanrıçanın topraklarında bir araya gelen gruplar için eğer kullanımı kabul de görüyorsa bence anlamına tam oturan bir tabir. ………..”
Gölgeler kitabı ( Book of Shadows -BOS- nedir?)
Gölgeler Kitabı, geleneksel olarak bir coven’e ya da geleneğe ait majikal ve ritüel günlüğüne verilen isimdir. Yüce/baş Rahibe veya rahip tarafından himaye edilir ve initiate/dedicant tarafından el yazısıyla kopya edilmesine izin verilir. Belirli bir geleneğe ait olarak; o geleneğe ait kuralları, pratikleri, etiği, çeşitli konulardaki öğretici materyali, ritüel formları vs. yazılıdır. Günümüzde yalnız uygulayıcılar da tuttukları günlüğe bu adı verir ve aynı şekilde kişisel deneyimlerini ve notlarını, pratiklerini, ritüellerini yazdıkları deftere gölgeler kitabı adını verirler. Wicca’da ana gölgeler kitabı ancak el yazısıyla birebir kopya edildikten sonra inisiyenin kişisel materyalini eklemesine izin verilir. Bazen bu kişisel majikal günlüğe “grimoire” adı verilir ve “gölgeler kitabı”ndan ayrı tutulur.
İsminin çağrıştırdığı görece ilgi çekici betimlemeye rağmen, tamamen kişisel veya gruba ait bir günlük formundadır ve deneyimle pekiştirildiği için, genelde bir kişinin öğretideki olgunlaşma ve transformasyon sürecini anlatan eşsiz bir dökümandır, bu bakımdan dışardan biri -ki gerçek bir dökümanı görmesi neredeyse imkansızdır- için bir şey ifade etmez . Kişi öldüğünde onunla beraber yakılması yönünde bir inanç vardır. (ancak örneğin Gardner’ınki Doreen Valiente’ye geçmiştir.1954-1957 yılları arasında Gardner ve Valiente tarafından yeniden oluşturulmuş ve Alexandrian geleneği başlatan Alex Sanders tarafından da kullanılmıştır, günümüzde hala pek çok geleneğin kökeninde bu etkileşim mevcuttur.)
“Drawing down the moon” nedir?
“Ayı aşağı çekmek” olarak çevrilebilecek bu kavram, özellikle dolunayda yapılan esbatlarda (bkz: “esbat” ve “sabbat” nedir?) Yüce/baş rahibe tarafından gerçekleştirilen özel ritüele verilen addır ve tanrıçanın enerjisini bedenleştirerek çağırmak veya lunar çalışmalarda ayın enerjisinden faydalanmak için kullanılır. Aynı şekilde bazı geleneklerde rahibin gerçekleştirdiği “drawing down the sun”-”güneşi aşağı çekmek” formu da mevcuttur. Ayı aşağı çekmek, standart bir esbattan ve uygulamadan farklı içeriğe sahip bir çalışmadır, gerekli vizüalizasyon ve bilinç durumuna geçiş, özel jest ve gereçlerle saf iradenin odaklanmasını gerektirir.
“High priestess/priest” nedir?
Yüce/baş rahibe, Wicca’da ve bazı cadı geleneklerinde 3. derece inisiyasyona sahip mevkideki kişiye verilen ünvandır. Pagan dinlerin rahibelik makamında da bulunur. İnisiyasyon ritüeline “great rite” adı verilir. Çoğu kez matriyarkal bir yapıya sahip Wicca geleneğindeki en yüksek otoriteyi temsil eder. Ritüellerde tanrıçanın representasyonudur ve “ayı aşağı çekme” gibi özel ritüellerde tanrıçanın enerjisini çağırmaktan sorumludur.
Kült yapılaşmalarının tersine, gelenekteki diğer inisiyelerin eğitimlerinden sorumlu bir danışman görevi vardır ve oldukça zorlu bir mevkidir. Bunu herhangi bir iş bölümünde yönetici mevkide bulunan bir kimseninkiyle kıyaslayabiliriz, zira özünde kişilerarası dayanışmaya ve grup içi iletişime dayanan bir oluşumda organizatör görevini üstlenmiştir ki ezoterik tarafı da düşünüldüğünde uzun yıllar pratik gerektiren ve bunun büyük sorumluluğunu etik çerçevede yerine getirmekle yükümlü olan kişilerin alabileceği bir mevkidir. Coven içerisinde elder’ların (deneyimli, üst dereceye sahip kişiler ve yaşlılar) aldığı kararların sözcüsü durumundadır.
Yüce/baş rahip de aynı pozisyondaki erkek bir inisiyeye verilen ünvandır. Görevi yüce/baş rahibeye yardım etmek ve coven çalışmalarında ona destek vermektir, covendeki diğer erkek inisiyelerle eşit konumda bir mürşittir. Ritüellerde tanrı formunun temsilcisidir ve genellikle grup içi düzeni sağlamaktan ve standart grup işleyişinin sürdürülmesinden sorumludur.
Bu unvanlar, bazı geleneklerde 3. dereceyi almaya hak kazanmış uzun yıllar birlikte çalışan kişilere verilir, ki bu da yine pratik amaçlıdır.
“Three fold law” nedir?
Üçler kuralı olarak çevrilebilir. Wicca öğretisine özgüdür ve metafiziksel veya fiziksel bir prensipten çok herhangi bir eylemde bulunan kişiye bu eylemin sonuçlarının 3 katı olarak döneceğini bildiren etik bir kavramdır.
“Karma”yla benzer gözükse de aslında epey farklı bir kuraldır, kısaca açıklamak gerekirse, karma her eylemin -hangi sıfatla olursa olsun-kaçınılmaz bir sonucu olacağını kabul eder, “three fold law” ise bu sonucun üç katıyla geri dönmesidir ki tamamen Wicca’ya özgü bir doktrindir ve karmadan ayrılır. Bir başka ve en önemli nokta, karma kişinin tüm yaşamları boyunca sürer; “3 fold law”, sadece içinde bulunduğumuz yaşam süresince uyulması önerilen bir kuraldır…
Karma’da enerjinin geri dönüşümü three fold law’daki gibi “3 katı” şekliyle değil, her eylemin doğası gereği bir bedeli, nihayetinde bir sonucu olacağı yönündedir.
Karma tüm yaşam süreleri boyunca devinen evrensel ve evrimsel bir doktrindir -tabii kişi eğer buna inanıyorsa-, three fold law sadece içinde bulunduğumuz bu yaşam süresini kapsar -tabii gene eğer kişi buna inanıyorsa-.(Gerçi kadim yasalar gereği kişinin inancının dışında işleyen kurallardır ama gene de eklektik yaklaşımı izleyelim.
“Wiccan rede” nedir?
Versiyonları farklılık gösterse de, ana noktası “kimseye/hiçbirşeye zarar vermediğin sürece istediğini yap” - “An it Harm None, Do as Ye Will” olan en temel Wicca öğretisi. Rede bir wiccan’a kimseye/hiçbirşeye zarar vermemesini -ki bu kişinin kendini de kapsar- “emretmez”, sadece herhangi bir eylemin hiçbirşeye ve hiçkimseye zarar vermediği sürece kabul edilebilir olduğunu söyler ve bu kesinlikle pasifist bir söylem değildir, tersine uygulayıcıya kişisel ve etik sorumluluk yükler.
Rede bir kanun olmaktan çok bir tavsiyedir. Çoğu kez Aleister Crowley’in “law of thelema” sıyla karıştırılsa (”Do what thou wilt shall be the whole of the Law.”) ve bunun değişik bir versiyonu olduğu söylenirse de, gerçekte aralarında hiç bir ilişki yoktur ve çok farklı iki sistemin etik kurallarıdırlar.
“Esbat” ve “Sabbat” nedir?
Esbat, sekiz büyük döngüsel şenliğin dışında Wicca ve cadılıkta her dolunayda tekrarlanan ritüel içeren kutlama toplantılarıdır. Bazı gelenekler yeni ayda, ay büyürken, ay küçülürken ve ay gökyüzünde gözükmediğinde de bu toplantıları tekrarlarlar.
Sabbat, İsrail kavminin dinlenme ve tapınma zamanı olan ve Cuma günbatımından Cumartesi günbatımına kadar devam eden süreden farklı bir kavramdır. Ortaçağda engizisyon tarafından katolik kilisesinin dogmalarını kabul etmeyen herkes -bu diğer tek tanrılı dinlerin mensuplarını da kapsıyordu- sapkınlıkla suçlandığından, sabbat terimi de böyle bir yanlış ilişkilendirilmenin ürünü olarak yanlış tanımlanmıştır.
Sabbat, Doreen Valiente’ye göre (An ABC on witchcraft,1973) Dionysian ayinlerde söylenen -Dionysos’un Sabadius olan sıfatından- “sabai” veya “evoi sabai” seslenişinden türemiş bir kelimedir ve mevsimsel döngüleri inançlarının ana eksenine oturtan pagan inanışlarındaki kutlama şenliklerine verilen addır.
(Burada kişisel bir not olarak şunu eklemeliyim:
Dionysos’tan ayrı olarak, Sabazios bir Phrygia tanrısı olarak kabul edilmiştir ve yunan panteonuna sonradan Dionysos’la bağdaştırılarak girmiştir. Yunanlıların bu tanrının Phrygia anatanrıçası Matar (Kybele)’ın kültüne bağlı olarak kutlanan şenliklerini betimleyen pek çok açıklaması vardır ve kültün kendisi de oldukça tartışmalı olsa da, su götürmez şekilde Anadolu kökenlidir. Eğer Valiente’nin teorisi doğruysa, Anadolu bağlantısı ve Anadolu’nun pagan gelenek üzerindeki tartışmasız etkisi bir kez daha karşımıza çıkar. Gerçekten de, daha ayrıntılı araştırıldığında, Anadolu daima ilksel olarak bir çok öğretiye kaynaklık etmiştir ve tüm bu bahsedilen konular aslında bizlere ve yaşadığımız topraklara yabancı değil, tersine aşina olduğumuz ve aynı kökten beslendiğimiz pek çok ortak nokta bulunduğunu belirtir.
Bu şenlikler sekiz tanedir, isimleri ve tarihleri şunlardır:
* Samhain/Halloween - 31 ekim * Yule/kış gündönümü - 21 aralık * Imbolc/Candlemas - 2 şubat * Ostara/ilkbahar ekinoksu (nevruz) - 21 mart * Beltane/Mayday (bazen 30 nisan gecesi walpurgisnacht’la birlikte) - 1 mayıs * Litha/yaz gündönümü - 21 haziran * Lughnasadh/Lammas - 1 ağustos * Mabon/sonbahar ekinoksu - 21 eylül
Bu tarihler astronomik olarak hesaplandığından birkaç günlük sapmalar yaşanabilir, kutlamalar ritüel amacı taşıdığından göksel saatle uyum içinde olmalıdır.
Sabbatlar genelde büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır, “lesser sabbats” ekinoks ve solstisleri -gündönümü- kapsayan ostara, mabon, litha ve yule; “greater sabbats” da dört ana kelt festivali olan imbolc, beltane, lughnasadh ve samhain’dir. Astronomik olarak güneşe odaklı olan “lesser sabbat” lar Margaret Murray’e göre Keltler hiç bir zaman tamamen güneşe odaklı bir sistem geliştirmedikleri için çok daha geç dönemde geleneğe girmiştir ki Murray bunu “solstitial invaders” dediği Roma’nın baskısından kaçan Saxon’ların ve diğer kabilelerin Keltlerle etkileşimine bağlar. Gene de, ekinokslar Britanya’da hiçbir zaman gözlenmediği için sadece solstis’leri kabul etmişlerdir diyerek savını sürdürür ki yoğun tartışmalara yol açan bir konudur. Diğer pagan geleneklerinin çoğu “lesser” ve “greater” tarzı bir ayrım yapmaz ve örneğin akdeniz kuşağındaki gelenekler için bu saçma ve gereksiz bir ayrımdır.
Bunun dışında üçüncü bir tür olarak; doğum ve ölüm, ergenliğe geçiş ve “handfasting” -yaşamı birleştirme/pagan evlilik kavramı- uygulamaları da esbat ve sabbat’lar gibi önemli yere sahiptir.
Sekiz şenlik hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse: -ki ayrıntılı ve derin sembolizme sahiptirler-
Mabon, sonbahar ekinoksuna verilen addır ve son hasat zamanıyla birlikte ölerek yeraltına çekilen tanrının baharda yeniden dirilene kadar sonsuzluk ülkesinde geçirdiği dönemi başlatır.
Samhain, 31 ekimde kutlanır ve ölüm-yeniden doğum ve yaşamın sonsuz döngüsü gizemlerinin tecrübe edildiği bir şenliktir. Tanrıça yeraltına inerek tanrının yeniden doğumu ve ölülerin ruhlarına yeniden doğum için rehberlik eder.
Yule, yeraltına inen tanrının yeniden doğup yeryüzüne çıkmasının şenliğidir.
Imbolc, bir ışık şenliği olarak tanrıçanın yaşamı yeniden başlatan gücünün ve kışın bitişinin habercisidir.
Ostara, ilkbahar ekinoksunda kutlanır ve baharın geri gelişini, doğanın canlanışını haber verir, Tanrıça burada yaşam veren anne aspektindedir.
Beltane, en önemli ritüeli “hieros gamos” olan bir bereket şenliğidir, tanrı ve tanrıçanın ilahi birlikteliğini ve bundan doğan kozmik uyumun kutlanmasıdır.
Litha, yaz gündönümünde kutlanır ve yaratılışın eril formunun yüce şenliğidir. Gücü bugün doruk noktasına çıktıktan sonra mevsimsel döngü içinde zayıflamaya başlar.
Lammas, ilk hasat şenliğidir ve kadim yasaların, karma ve üçler kuralı gibi kavramların şenliğin ana noktasını oluşturduğu kutlamalardır.
Pentagram nedir?
Pentagram daire içindeki 5 köşeli yıldız sembolüne verilen isimdir. Majikal bir sembol olarak kullanılmasının nedeni, 4 element -toprak, hava, ateş ve su- ile bunları birleştiren ana gücü (ether/aether) betimlemesi dolayısıyladır. Bir köşesinin yukarıda kalacak şekilde çizilmesi, bu tamamlayıcı anlayışa tekabül eder. Pentacle’da; çember içindeki yıldız motifi (kozmik yumurta) insan ve evren, mikrokozmos ve makrokozmos bütünlüğünün metaforudur.
Elmayla ilişkilendirilen bir diğer pagan betimlemede, tanrıça için kutsal sayılan elma -bilgelik ağacı- ‘nın içindeki sırlardan biridir. Ceremonial çalışmalarda kullanılmasının dışında da en önemli özelliği çoğu popüler bilginin aksine pek az kişinin bildiği şekilde 5 köşeli yıldız sembolünün tıpkı güneş ve ayda olduğu gibi İştar -ki anlamı bir yerde batı diline ’star’ olarak geçer zaten- ve Venüs ile alakalı olarak Anatanrıça’yı temsil etmesidir. 4 element+quinta essentia tamamlayıcıdır ve tanrıçanın kadim yaşam veren gücüne işaret eder, simya uygulamalarında da sembolizm bu yöndedir. Anadolu’da tanrıça Kibele’nin -Matar-ideogramı küp, mührü 5 köşeli yıldızdır.
Sembol, folklorik gelenekte Anadolu’da nazar boncuğunun sahip olduğu özellik gibi koruyucu ve negatif enerjiyi uzakta tutma anlamını taşır. İbrani geleneğinde ahdi atik’in ilk beş kitabını -torah- temsil eder ve ceremonial uygulayıcılarca “Star of Solomon” olarak da tanınır.-Yanlış olarak 6 köşeli yıldızla, hexagramla karıştırılır.- Druidlerce Tanrıçanın kutsal sembolü sayılmıştır. Hristiyanlık döneminde de aynı koruma amacıyla kullanılmaya devam etmiş ve engizisyon dönemine kadar kiliselerin süslemelerinde motif olarak kullanılmıştır. Engizisyonla birlikte sembolün anlamı büyük değişime uğramıştır ancak hermetik gelenekte, rönesans ve tarot simgeciliğinde, masonlukta, simya çalışmalarında ve pek çok ezoterik topluluk tarafından da kullanılmıştır ve daha ayrıntılı bir incelemenin konusu olacak kadar kapsamlı, derin etüt edilmesi gereken bir semboldür.
Pentagramın ters kullanımı, bazı geleneklerce üst derece inisiyasyonu belirtir ve pozitif anlam taşır. Neo-platoncu düalist görüşü temsilen pagan inancın monist yaklaşımının dışında da kullanılabilir.
Pentacle, üzerine pentagram sembolü çizilmiş bir disktir ve uygulayıcılar tarafından toprak elementini ya da tanrıça ve tanrı formunu, makro ve mikrokozmos uyumunu temsilen kullanılan bir gereçtir.
Geleneksel olarak, 4 element ve elemental çalışmalardaki ritüel yapısı çeşitli şekillerde ele alınır ve kullanılacak gereçler vs. gibi konular ayrıntılı olarak işlenir. Çember oluşturma (casting a circle) sürecinin bir parçası olarak, ritüel çalışmalarında önemli birer öğedirler. Kullanılan çeşitli gereçler de geleneğin veya uygulayıcının inisiyatif veya pragmatik kullanımına dayalı öğelerdir gene farklı bir yazıda ele alınabilirler.
Bir yıl ve bir gün neyi temsil eder? (one year and a day)
Konuyla ilgili bir diğer yazımdan alıntı: ……….. Geleneksel olarak initiate/dedicant’e “one year and a day” (Bir sene ve bir gün) ya da 13 ay 28 günlük bir süre verilmesidir, bu takvim ay döngüleriyle doğrudan bağlantılıdır ancak kullanıldığı yerler çok farklıdır ve genelde hazırlık aşaması olarak geçirilen evreyi betimlemek üzere sembolik olarak kullanılır. Günümüzde bazı Wiccan tradisyonları bu ön süreyi baz alarak bittiği tarihte inisiyasyon seremonisini gerçekleştirirler ve adaya bu süre boyunca yoğun bir hazırlık eğitimi verilir. Ancak “bir sene ve bir gün” deyimi belki de başına “en azından” eklenerek kullanılmalıdır, zira biçilmiş kesin bir tarih herkeste birbirinden farklı oluşan kişisel gelişim sürecinden çok bağımsızdır, bu süre tamamen kişisel ilerlemeye göre seneler de alabilir, çok kısa bir zaman dilimi içerisinde de gerçekleşebilir; tekrardan özellikle belirtiyorum ki böylesi bir kesin saptama semboliktir. ….. Bir de, zamanla ilgili son olarak şunun ayırdına varmak gerek ki, tabii ki araştırma yapma, bilgi edinme ve öğrenme bir süreçtir ve zaman alır sadece bu süre kısıtlı ya da kurallara bağlı değildir. İnisiyasyon sürecini tecrübe edenler demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır; “paganizm” deyince eğer kişisel tercih değilse bir bekleme süresi yoktur, ancak gelenek veya order deyince vardır. Bu konuda güzel bir laf söylenegelir, eclectic oluşumun Hpss’lerinin “…The Lord and Lady make you Priest or Priestess, but I make you an Initiated One” anektodunu geçmeleri anlamlıdır.
Sorulmasından bıktığımız ama cevaplamaktan bık(a)madığımız anlamsız ve geyik sorular:
Şeytana inanıyor musunuz?
Şeytan tek tanrılı dinlerin getirdiği mutlak iyi-mutlak kötü düalizminin bir ürünüdür. Pagan ve Wiccan inanç sisteminde yer almayan bir kavramdır. İnanç sistemimizde yer almayan bir kavrama da haliyle öğreti olarak yer vermeyiz.
Wicca’da kişi kendi eylemlerinden bizzat sorumludur ve “kötülük” ya da “iyilik” insana özgü olgulardır, tanrılara veya başka varlıklara ait değil; kaldı ki kimse bireyi isteği ve iradesi dışında bir eylemde bulunmaya da zorlayamaz.
Karanlık ve ölümle ilgili çeşitli gizemler de yanlış olarak gene bu düalist düzlemde tartışılmaktadır. Karanlık, sembolizm olarak biliçaltını -analitik psikolojinin tanımıyla gölgeyi, kollektif ve bireysel biliçaltını- yokluğu ve boşluğu, ilksel ve ezeli evrenin kaynağını temsil eder. Ezoterik gelenekte kişinin bununla yüzleşmesi ve tanıması, uzlaşması gerekir ve öğretilerin ileri aşamaları bunun üzerine yoğunlaşan çalışmalar içerir.
Wicca ve cadılık kült müdür?
Kült; tanımı gereği kendini kutsal/tanrısal vs. addeden ve taraftarlarınca bu niteliği aynen kabul görmüş bir lideri kayıtsız şartsız takip eden topluluklara verilen isimdir. Hem paganizmde hem de Wicca’da böyle bir liderlik kurumu olmadığı gibi felsefe olarak da daima çoğulseslilik ön plandadır.
Cadılar uçabilir mi?
Uçağa bindikleri veya yamaç paraşütü vs. yaptıkları zaman evet! Genelde bu inanç, bazı uygulamalardaki bitkisel karışımlar yüksek miktarda halisünojen madde içerdiğinden ortaya çıkmıştır ve ortaçağ folklorik abartılı hikayelerinin de bu resmin tamamlanmasındaki rolü yüksektir.
Günümüzde, astral planda yapılan çalışmalar için bu tarz tabirler metaforik anlamda kullanılır. Beyaz ve kara maji nedir?
Sıklıkla tekrarlandığı gibi: “Maji irade doğrultusunda değişiklik yaratmanın sanatı ve bilimidir.” Dolayısıyla irade doğrultusunda odaklanan enerjinin de rengi yoktur. Sadece uygulayıcının kendisi ve niyeti görece iyi ya da kötü olabilir. Bunun dışında renk tayfındaki bütün tonları ele alabiliriz, ancak böyle bir tanım yoktur. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:10 | |
| Samhain Kehanet İksiri
Samhain günü için bir diğer önemli gelenek ise kehanette bulunmaktır.
Perdelerin aralanması aynı zamanda ilahi alemden gelecekle ilgili bilgi almasını da kolaylaştırmaktadır bu yüzden dolayı Samhain günü gelecek yılla ilgili kehanete bakılması önemli bir gelenektir.
Bunun için rune taşlarınız, tarotunuzu, çay yapraklarını, kahve telvesini veya scrying tarzı herhangi başka bir tekniği kullanabilirsiniz. Ama önemli olan bakmadan önce enerjinizi ve alın çakranızı güçlendirecek ve benliğinizin geçmiş-gelecek döngüsünden çıkarmada yardımcı olacak bir iksir içmekti.
Malzemeler;
-3 tutam Pelionotu -1 tutam Menekşe -3 tutam Yasemin -1 tutam Anason -2 tutam Mor salkım (bulamazsanız civanperçemi) -1 dal sandal -3 tutam Lavanta -1 adet Havlıcan kökü -3 tutam Yeşil çay -Ay taşı -Şarap
Eğer bunlardan birini bulamazsanız bir başka ot kullanabilirsiniz (ikame olarak) ama olabildiğince tarife uygun davranın.
İksirin Yapılışı;
Bitkilerin hepsini yarım su bardağı doğal kaynak suyuna koyun ayrıca ay taşını da ekleyin. 10 dakika kaynatın ve kaynarken sürekli mor gümüşi parıltılı enerjiyle yükleyin. İçinizdne geldiği gibi bir dua okuyabilirsiniz.
10 dakikanın sonunda ocaktan alın ve 15 dakika demlenmeye bırakın. Süre tamamlandığın süzün ve 1 çay bardağı kadar iksirden alın ve içine de 9 tatlı kaşığı dolunayda yaptığınız ay suyundan koyun. Ardından bu karışımı bir kadeh şaraba ilave edin. (Bir kadehten fazla içmeyin eğer alkol dokunuyorsa yarım kadeh şaraba ilave edin.)
Bakımdan önce bir kadeh iksiri için ve enerjinin tüm vücudunuza yayıldığını hissedin. Alın çakranızın parladığını görün, tüm vücudunuzda dolaştığını ve algılarınızı açtığını hissedin. 7 kez derin nefes alıp vererek, kehanete başlayabilirsiniz... | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:13 | |
| Doğa Döngüleri (Sabbatlar)Daha önceden de bahsettiğimiz gibi wiccanlar ve cadılar 8 mevsimsel bayramı kutlamaktadırlar. Wiccanlara göre bu 8 mevsimsel bayram, doğanın ve dolayısıyla yaşamın döngüleridir ve bu döngülere uygun olarak tanrı ve tanrıçalara dua edip ve kutlamaktadırlar. Bu döngüler; samhain, imbolg, oestara, beltane, litha, lammas, madron yule’dur. Bunlar arasında Samhain, Imbolg, Beltane ve Lammas gibi ana sabbatlar, çevrede ki doğalar gözlemlenerek belirlenmiştir. Mevsimsel döngülerin kutlanmasının sebebi, bizimde doğanın bir parçası olarak doğayla birlikte bu döngülere uğradığımıza inanılmasından öte gelmektedir. Samhain 31 ekim günü kutlanır. Kış yağışları başlamadan önce, daha fazla hasatın toplandığı bir gün olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla yılın başlangıcı ve sonudur. Bu yüzden başlangıçları ve bitişleri sembolize eder. Bu sebepten dolayı ölüm ve öte alem ile ilişkilendirilmiştir ve öte alem ile bu alem arasındaki perdelerin en çok açıldığı dönem olarak benimsenmiştir. Bundan dolayı kötü ruhların geçişi engellenir, iyi ruhlarla irtibata girilmeye çalışılırdı. Özellikle vefat EDEN ataların ziyarete geldiğine inanılır ve perdeler aralandığı için kehanette bulunulurdu. Bu dönemde tanrıçanın, bilge kocakarıya dönüştüğü ve Tanrının da avlara önderlik edecek avcıya dönüştüğüne inanılırdı. Bu yüzden bilge tanrıçayı sembolize edilen, mor, koyu kırmızı ve siyah giysiler giyilir, avcı içinde koyu yeşil ve siyah temalar kullanılırdı. Samhain, modern zamana “cadılar bayramı” olarak geçmiştir. Hâlbuki kökeni, druidlere kadar dayanmakta ve özellikle cadılar tarafından kutlanmaktadır. Yule21 Aralıkta kutlanmaktadır. Kış gündönümüne denk gelmektedir. Güneşin yeniden doğuşunun kutlandığı zamandır ve Noel’in müjdecisi olarak bilinir. Çobanpüskülü tanrısı yerini meşe tanrısına bırakmaktadır. Tanrı koyu ve açık yeşil, tanrıça ise koyu kırmızı renk ile anılırdı. Kutlamak için genelde piyesler ve maskeler takıp roller yapılır, karanlığın yerini aydınlığa bırakması kutlanırdı. Meşe ile çobanpüskülü tanrılarının savaşı oynanır ve meşe tanrısının kazanması anlatılırdı. İmbolg 2 şubatta kutlanmaktadır. Toprakta yaşamın ilk belirtilerin, ağaçların ilk tomurcuklarını açması ve koyunların doğum yapması kutlanırdı. Bu belirtiler, yeni yaşamında başladığı anlamına gelmektedir. Bu bayramda, bilge kocakarı tanrıça, bakire kıza dönüşür ve umudu getirirdi. Bu mum ayinleri ile kutlanmaktadır. Tanrı, genç tanrıya dönüştüğü için rengi açık yeşil, tanrıça ise bakire kıza dönüştüğü için beyaz renk ile sembolize edilmektedir. Tanrıça BRİDE (Briton, Brigantia, Bridget) onurlandırılır ve onun adına kutlama yapılmaktadır. Eski zamanlarda bu tanrıçayı sembolize etmek için beyaz uzun giysiler giyip, mumdan oluşan taçlar takarak kutlanırdı. Hala daha modern cadılar ve wiccanlar tarafından beyaz giysiler ve beyaz çiçeklerden oluşmuş taçlar ve mumlar ile kutlama yapılmaktadır. Oestara 21 Martta kutlanmaktadır. Bereket bayramı olarak da bilinir. Gün ve gece dengeye gelmektedir, bu yüzden dengenin bayramıdır. Eski korkuların, endişelerin, suçlulukların bir kenara bırakılıp umutla geleceğe bakılması sağlanır ve bunun için kutlama yapılırdı. Toprağın yeniden doğuşu, kendini yenilemesi gibi cadılar ve wiccanlarda bu bayramda yenileneceklerine inanmaktadırlar. Genelde sarı ve açık yeşil tonda renkler tercih edilmektedir. Beltane1 Mayıs'ta kutlanmaktadır. Yılın en önemli bayramlarından biridir. Tanrıça genç kız, bekâretini kaybederek, olgunlaşmakta ve dengeyi sembolize EDEN anne tanrıçaya dönüşmektedir. Bu dönüşümden dolayı masumiyet ve saflıktan çıkılıp, dengelenmeyi anlatmaktadır. Aydınlık ile karanlığın eşiği, geçişi ve dengesi olarak sembolize edilmektedir. Haliyle sorumlulukların alınması, yeni görevlerin edinilmesi ve evlenme dönemi olarak bilinirdi. Eski zamanlarda evlilikler veya birleşmeler beltane gününe denk getirilir ve tanrı ile tanrıçanın evlenmesi sembolik olarak gerçekleştirilirdi. Samhain gibi, Beltane’nin de geçiş günü olduğuna inanılmakta ama bu dönemde geçiş yapan ruhların muzip ruhlar olduğuna inanılmaktadır. Kurnazlıklarıyla ünlü olan Pan, Puck ve İskandinav tanrısı olan Loki çağırılmakta ve onlar onurlandırılmaktadır. Bu bayramda tanrıça için gümüş, tanrı için altın renkler kullanılmaktadır. Litha 21 Haziranda kutlanmaktadır. Gündüzlerin kısalıp gecelerin uzamaya başladığı bu dönem güneşin gücünün en üst seviyeye çıktığı dönem olarak kutlanmaktadır. Bu yüzden güneşe dair tanrı ve tanrıçalar onurlandırılır, güneşin ışıklarıyla kutlanırdı. Bundan dolayı altın sarısı renkler genelde kullanılmaktadır. Bu dönümde, meşe tanrısıyla çobanpüskülü tanrısının savaşının yeniden başladığına inanılır ve bu sefer çobanpüskülü tanrısının yendiğine inanılırdı ve bu sembolize edilirdi. Lammas 1 Ağustos'da kutlanmaktadır. Hasat bayramıdır ve mahsüllerin toplanmasını sembolize etmektedir. Bu yüzden önemli sabbatlardan biridir. Eski dönem cadılarda, hasatlar toplandığı için büyük sevinçle karşılanır ve çocuklar, gençler, yaşlılar sevinç ile bu bayramı kutlarlardı. O yüzden dolayı modern wiccanlar tarafından bereket ve bolluğun, yeni başlangıçların ve başarıların gelmesi olarak yorumlanmakta ve bu boylamda kutlanmaktadır. Madron 21 Eylül'de kutlanmaktadır. Gün ve gecenin eşit olması, her şeyin toplanması ve hasatın doruğa ulaşması kutlanmaktadır. Kişilerin, tüm tutsaklıklarından kurtulması, şifalanması amaç edinir ve bu amaçla ayinler yapılmaktadır. Aynı zamanda denge noktası olduğu için, zararlı alışkanlıklardan kurtulmak için bu bayramlarda tanrı ve tanrıçalara dualar edilmektedir. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:13 | |
| Pentegram Pentegram, beş elementi sembolize EDEN en eski sembollerden biridir. Ateş hava su ve toprağın enerjisini odaklayıp ruhun enerjisiyle bütünleştirmeyi içeren ve en çok kullanılan sembollerden biridir. Pentegramın en uç kısmı ruhu sembolize eder ve ruhun ilahiyat ile olan bağını anlatır. Geri kalanları doğanın devinimini sağlayan dört temel enerjidir. İki tür kullanımı vardır. Birincisi çağırım pentegramıdır ve athame ya da asa ile aşağıdan yukarıya doğru çizilir, ikincisi defetme pentegramıdır ve yukarıdan aşağıya doğru çizilir. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:14 | |
| Üçlü Ay Ayın üç evresini ve tanrıçanın üç sembolünü anlatır. Daha öncede bahsettiğimiz gibi, tanrıça bakire, anne ve yaşlı olmak üzere üç evreden geçmektedir. Bakire kız, anne olur, sonra yaşlanıp bilge kocakarıya dönüşmektedir. Daha sonra yılın sonlarında bilge kocakarı (yaşlı tanrıça) yine bakire kıza dönüşmekte ve böylelikle sürekliliği olan bir dönüşüm döngüsünden bahsedilmektedir. Aynı şekilde ayda önce büyümekte, sonra dolunay olmakta, dolunaydan sonra ay küçülmekte ve karanlık aya dönüşmektedir. Bu açıdan üçlü tanrıçanın dönüşümüyle aynıdır. Bu yüzden her bir ay evresi bu tanrıçaları sembolize etmektedir. Üçlü ayda bu yüzden tanrıçalar ve ayın enerjisini özümsemek için kullanılır. Cadılar ve wiccanlar için ay evreleri, enerji dönüşümleri açısından çok önemlidir. Öte taraftan ay, dişil enerji ve tanrıça ile sembolize edilmektedir. Bu yüzden cadı kültünde ay ile tanrıçaların çok defa özdeşleştirildiğini görmekteyiz. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:15 | |
| Hekate’nin Çarkı Modern cadılar ve wiccanlar tarafından en çok benimsenen tanrıça Hecate’dir. Eski kültlerde hecate’nin üç tane yüzü olduğu görülmektedir. Modern inanışta ise bir tek yaşlı tanrıça olarak adı anılmaktadır. Hecate, eskiden kavşakların tanrıçasıydı ve elinde meşallerle sembolize edilirdi. Şimdi karanlık tanrıça diye adı geçse de aslında eski mitlere göre hecate, insanlara elinde ki meşalesiyle karanlıkta yol gösteren bir tanrıçadır. Karanlığın içinde ki (karanlıktan kasıt bilinmezliktir) ışığı göstererek bilgeliğe giden zorlu yolda ki engellere karşı uyarır. Her ne kadar bir kısım karanlık ile negatifliği anlasa da aslında cadılığın kökeninde Hecate negatiften çok, kavşaklarda yani eşiklerde duran yol gösterici bir tanrıçadır. Kavşak ve eşikler her daim hemen hemen bütün kültürlerde ruhsal geçişlerin sembolü olmuştur, bu yüzden en önemli tanrı ve tanrıçalar kavşaklar ile sembolize edilmiştir. Hekate’nin çarkıda bu karanlık düzen içinde ki yolu ve yolun bulunuşunu sembolize eder. Çünkü bu karanlık labirentte kaybolmadan yol gösteren cadılara göre Hecate’dir. Bu yüzden Hecate’nin çarkı (labirenti de) çok önemli semboller arasındadır. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:16 | |
| Ejderha Gözü En eski kelt sembollerinden biridir. Eski druid inanışında dünyanın enerjisel bir düzeni vardı ve bazı hatlar üzerinden bu enerji akardı (parapsikolojide bunlara ley hatları denmektedir.) Bu enerji akışları bazı noktalarda birleşir ve yoğun manyetik alan oluştururdu. Bazı özel noktalarda ise bu enerji noktalarından enerjiler dışarı, dünyanın yüzeyine yayılırdı. İşte bu özel yerler, kutsal sayılırdı ve eski bilgeler tarafından tapınaklar buralara inşa edilirdi. Druidler bu enerjilere ejderha sırtı demişlerdir ve bu enerjinin çıkış noktaları ejderha gözü olarak geçmektedir. Bu yüzden dolayı bu eski sembol, enerjinin geçişi, dünyaya akışı ve dünyanın özü ile bağlantı kurmak anlamına gelmektedir. Bazı cadılar ve wiccanlar tarafından kullanılan ejderha gözü sembolü, bu geçiş dışında korunma içinde kullanılmaktadır. Bu semboller dışında wiccanlar ve cadılar kendi kişisel istek ve yollarına göre çok farklı semboller kullanmaktadırlar. Ankh, ra’nın gözü, rune ve hiyeroglifler de sembolizmalar içerisinde yer almaktadır. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:20 | |
| | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:23 | |
| Triskele (üçlü spiral) Spiraller her daim enerjinin odaklanması ve dönüşümün sembolüdür. Üçlü spiral, tanrı ve tanrıçaların üçlü dönüşümünün en çok kullanılan sembolüdür. Her daim bu üçlü dönüşümün yaşamda var olduğunu anlatan ve bu amaçla wiccanlar tarafından benimsenmiş eski kelt sembollerinden biridir. Triad (Triquetra)Yine tanrı ve tanrıçanın (özellikle tanrıçanın, çünkü bu üç evre kadınlara has evrelerdir. Kadınlar ise birebir büyü, mistizm ve manevi alemin sembolüdür) üç evresini anlatmaktadır. Bu sembolün temel farkı iç içe geçmiş olması ve üç evrenin birbirine bağlı olmasının sembolismasıdır. Bazı triadların ortasında çember olabilir. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:29 | |
| Coven ve Solitary Wicca
Wicca geleneklerindeki çokluk,kişinin bir covena üye olmadan tek başına pratikleri yerine getirmesini de zorlaştırmaktadır.
Genellikle gelenekler,dereceleme ile desteklenmiş bir sistem kullanırlar,bu Masonluk veya diğer kapalı topluluklarla benzerlik gösterir. Diğer bir benzerlik de,bir cadı, Covenın içinde belli bir dereceye gelene kadar gelişme göstermelidir ama bundan evvel de halkaya katılabilir. Bu gelişmenin,çalışmaların,diğer üyeler tarafından onaylanması,en yüksek mertebeye ulaşmanın bir gereğidir.
Birinci derecede olan bir cadı,covenin diğer üyeleri ile kutlamarını yapar ve büyü çalışmalarına katılır ama asla yalnız değildir. Bu sitestem güzel bir sistemdir ve covendaki bu birliktelik üyeleri beraber bilgiye ve mutluluğa götürür.
Cadılığın eski zamanlarında,büyük çoğunluk insanlardan veya köylerden uzaklarda yaşıyorlardı.Böylece Tanrılara ibadet ederek ve büyü ile meşgül olarak cadı oluyorlardı.Bu bana göre böyle olmuştur ve bugün de aynı şekilde olmaktadır.Burada bir cadının yalnız yaşadığı gerçegi vardır.
Herşeyden önce gerçek olan,senin dışa kapalı bir wicca olmanın nedeninin benzer olmadığıdır.Yalnızsındır çünkü etrafında bir coven bulunmuyordur,yalnızsındır çünkü,benzer ilgilere sahip kimseyi tanımıyorsundur,yalnızsındır çünkü diğerlerine kapalı olmak gereksinimi olmadan bireysel çalışmayı/yaşamayı seviyorsundur.Bunların hiçbiri,senin wicca olup olamayacağın konusunda bir neden değildir.
Bunlar senin wiccalığı yaşamak, wicca olarak yaşamak ve çalışmak için seçtiğin yollardan biridir.
COVEN (GRUP) VE SOLITARY (TEK) WICCA ARASINDAKI FARKLAR
1 . Bir coven da ritueller,bir grup tarafından yerine getirilir,daha fazla kişinin belli rolü vardır(öncelikle rahip ve rahibe) Solitary wicca herşeyi yalnız yapar.
2 . Coven,bir arada büyük bir halka meydana getirir(genellikle 9 adım çapındadır).Solitary wicca küçük ve yoğun bir daireye sahiptir.
3 . Coven,gelenege göre,eksiksiz bir malzeme seti kullanır.Solitary wicca sadece ihtiyacı olan mazemeleri kullanır.
4 . Covenın yapmak zorunda olduğu toplantılar için en uygun zamanı kesin bir otorite beliler.Solitary wicca bir ritüeli gereksinim gördüğü zaman yerine getirir.
5 . Bir coven Kesin Güce ulasmak için bütün üyelerin gücünü kullanmak zorundadır.Solitary wicca sadece kendi gücünü kullanır.
6 . Bir coven,bilgi ve deneyimde geniş bir çeşitlilikden yararlanır.Solitary wicca sadece kendi bilgi ve deneyimine sahiptir.
7 . Bir coven,doğal olarak belli kalıplara göre çalışır. Solitary wicca kendi ruh haline göre çalışmalarını değiştirebilir.
8 . Bir coven,ritüelinde büyüyüp gelişen bir gürültü ve takdim olabilir. Solitary wicca da ise sadece çalışmaları ve belki de sözcükleri kullanırkenki gürültüsünden başka ses çıkarmaz ve takdim gerekmez.
9 . Bir coven,beraber olma kararını oylamayla reddedip,covenı dağıtabilir. Solitary wicca zaten tektir.
DAHA GENİŞ AÇIKLAMA
1 . Bir solitary wicca olarak herşeyi kendin yaparsın. Kendi ritüellerini yazarsın(sadece sevdiklerini)ama ritüellerini covenlara uydurabilir veya onlardan alıntı yapabilirsin.
2 . Çalışmak için covenın oluşturduğu büyük çembere ihtiyacın yoktur.Senin için gerekli veya altarına uygun büyüklük yeterlidir.Bütün malzemerin çemberin etrafında,altarda bulunur ve eğer bir büyü çalışması yapacaksan,bu çemberin içinde bir güç elde ebilirsin.
3 . Solitary wicca,sadece ihtiyacı olan mazemeyi kullanır. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:30 | |
| | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Ptsi Kas. 24 2014, 19:30 | |
| Çakra Canlandırması ve Çakraları Kapamak
Çakra Canlandırması
Bir çakrayı açmak: Hayali elleriniz bu işte kullanılacaktır. Sizden bunu yapmanız istendiğinde çakra bölgesinde bir somun ekmeği kırıyor olduğunuzu hayal edin. Gözünüzde canlandırmanıza gerek yok, sadece bunu yaptığınızı hissedin sanki gerçek hayatta ne yaptığınıza bakmadan yapıyormuşsunuz gibi.
Çakralar fiziksel olmayan merkezlerdir, bu yüzden onları canlandırmak için fiziksel olmayan bir metoda ihtiyacınız vardır. Bu, farkındalığınızı çakra bölgesine odaklamak ve zihninizi çakrayı etkilemekle sağlanır. Çakrayı canlandırmak için bölgesel bir zihinsel açılma etkisine ihtiyacınız vardır. Hayali ellerinizle yaptığınız koparıp açma hareketi bunu sağlar. Farkındalık odağınızı çakra bölgesine yoğunlaştırmak ve ellerinizle zihinsel bir açma etkisi yaratmakla çakrayı doğrudan canlandırırsınız.
Not: Çakraları canlandırmadan önce yukarıdaki gibi enerji arttırma egzersizleri yapın. Her bir çakraya enerji çekerken ellerinize yardımcı olmak amacıyla nefes farkındalığını kullanın. Aşağıdaki tüm çakra canlandırma egzersizlerinde nefes alırken enerji çekin ve nefes verirken tutun.
1. Kök çakrası: Kök çakra enerjisini arttırın. Çakrayı açmak için ellerinizi kullanın. Kök çakranıza enerji çekin. Bu ilk adımı yedi kere tekrarlayın.
2. Dalak çakrası: Enerjiyi ayaklardan, kök çakra üzerinden yukarı dalak çakrasına çekin. Dalak çakrasını açın. Bunu ayaklardan başlayarak üç kere tekrar edin.
3. Güneş sinirağı çakrası: Enerjiyi ayaklardan, kök ve dalak çakrası üzerinden güneş sinirağı çakrasına çekin. Güneş sinirağı çakrasını açın. Bunu ayaklardan başlayarak üç kere tekrar edin.
4. Kalp çakrası: Enerjiyi ayaklardan, kök, dalak ve güneş sinirağı çakrası üzerinden kalp çakrasına çekin. Kalp çakrasını açın. Bunu ayaklardan başlayarak üç kere tekrar edin.
5. Boğaz çakrası: Enerjiyi ayaklardan, kök, dalak, güneş sinirağı ve kalp çakrası üzerinden boğaz çakrasına çekin. Boğaz çakrasını açın. Bunu ayaklardan başlayarak üç kere tekrar edin.
6. Alın çakrası: Enerjiyi ayaklardan, kök, dalak, güneş sinirağı, kalp ve boğaz çakrası üzerinden alın çakrasına çekin. Alın çakrasını açın. Bunu ayaklardan başlayarak üç kere tekrar edin.
7. Taç çakrası: Önceki aşamada olduğu gibi taç çakrasına enerji çekin. Taç çakrasını açın. Bu çakra diğerlerine göre çok daha büyüktür (Başın üst kısmının tamamı, saç çizgisinin üstü). Başınızın içinde geniş ve düz bir ekmek somunu olduğunu ve onu ellerinizle ortadan iki böldüğünüzü hayal edin. Veya kafa derinizin yırtılıp açıldığını düşünebilirsiniz. Bu süreci ayaklardan başlayarak iki kere tekrar edin.
Not: Egzersiz sırasınce kaslarınızı germemek için elinizden gelenin en iyisini yapın. Yine de çakralarınızı canlandırırken kaslarla ilgili olmayan hafif bir içsel kasılma hissedebilirsiniz. Bu, canlandırmaya tepki veren çakralara bağlı bezler ve sinir hücreleridir. Bu içsel kasılma normaldir.
Kök çakrası bir asıl çakradır, aynı zamanda aktif hale getirilmesi en önemli olan çakradır. Bu çakra kundalini enerjisinin giriş kapısıdır. Bu çakra yeterli açılmadığı sürece enerji diğer çakralara akamaz. En azından çakra çalışmasının ilk aşamalarında zamanınızın ve enerjinizin çoğunu kök çakranızı canlandırmaya çalışın.
Not: Yıllan önce ilk defa enerji yükseltme ve çakra geliştirme çalışmalarına başladığımda birkaç ay boyunca hiçbirşey hissetmemiştim. Yine de birçok insan bana bunu ilk uyguladıklarında kuvvetli enerji ve çakra hisleri aldıklarını söylediler. Bazı insanlar diğerlerine nazaran daha fazla çakra faaliyetine sahiptir. Yine de hissetme eksikliği, benim hikayemde olduğu gibi ilk başta hiçbir şey hissetmeseniz de sizi çakralarınızı canlandırmaktan ve geliştirmekten alıkoymayacaktır. İlk enerji çalışmalarına hiçbir doğal çakra faaliyetine veya doğal psişik yeteneğe sahip değildim.
Durun ve Kontrol Edin
Enerji yükseltme ve çakra canlandırması sırasınca kaslarınızı gerginliğe karşı kontrol edin ve gerektiğinde yeniden gevşeyin. Kaslarınız otomatikman kendinize enerji çekme hareketine uyum sağlamaya çalışacaktır. Hatırlayın, bunların hepsi zihinseldir. bedeniniz bütün süreç boyunca sakin ve rahat vaziyette kalmalıdır.
Çakra Hisleri
Çakralarınızda hissedecekleriniz, onlarda bulunan aktivite derecesine göre değişir. Fiziksel yapınız, doğal yeteneğiniz, konsantrasyon ve rahatlama yetenekleriniz bunu etkiler. Hissettikleriniz hafif bir sıcaklık, lokal bir baskı, fokurdama ( mide gazı gibi), bölgesel bir baş dönmesi, titreme veya hafif atımlardan daha ağır zonklama veya yukarıdakilerden birkaçı veya hepsinin bir karışımına kadar çeşitlilik gösterebilir. Titreme ne kadar fazlaysa çakra o kadar aktif demektir. Eğer çakra aktif haldeyken elinizi üstüne koyarsanız etinizin tam anlamıyla atımlarda bulunduğunu hissedersiniz.
Bazı çakralar aktif haldeyken tuhaf ve bölgesel hislere yol açabilir.
Kök Çakrası: Sanki çok fazla bisiklete binmişsiniz gibi hafif yanma veya titreme veya kramp hissedebilirsiniz. Bir kere düzenli çalışmaya başladığında bacaklarınızın arasında, çakra bölgesinde hafif bir atım veya zonklama hissedebilirsiniz.
Güneş Sinirağı çakrası: Bazen aşırı nefes almanıza yok açan nefes darlığına EDEN olabilir. Çakra düzene girererken, zaman ve kullanımla bu geçecektir.
Kalp Çakrası: Kalp çakrası, neden olabileceği kuvvetli ve bazen korkutucu hisler nedeniyle hakkında daha fazla konuşulmayı hak eder. Güçlü bir biçimde çalıştığında kalbiniz yerinden fırlayacakmış şekilde atıyormuş gibi hissedilir. Bu çok kuvvetli bir histir. Bu olduğunda ciddiye almayın, size zarar vermeyecektir. Olmakta olan kalbinizin çok atması değil kalp çakrasının çalışmasıdır. Söylemesinin yapmaktan daha kolay olduğunu biliyorum, ama pratik ve aşinalıkla bunu yapabilirsiniz. Bu aşırı kalp atışı gelişimin ilk safhalarında çok belirgindir. Bunun sebebinin alt merkezlerde akan enerji azlığından kaynaklandığını düşünüyorum. Bir şekilde bu, pompalayacak yeterli sıvı yokken çalışan pompaya benzer.
Kalp çakrası tamamen kullanılabilir haldeyken şu şekilde hissedilir: Parmak uçlarınız kalbinizin üzerine gelecek şekilde elinizi göğsünüzün üzerine koyun. Kalbinizle eşzamanlı olarak parmaklarınızı göğsünüze vurun. Bu vuruş hızını parmaklarınızla yapabileceğiniz en hızlı ve en sert şekilde vurana kadar arttırın.
Not: Asıl kalp atış hızı bu kalp atışı hissiyle birlikte artmaz. Eğer kendinizi bir kalp monitörüne bağlarsanız kalp atış hızınızın değişmediğini görürsünüz
Boğaz Çakrası: Buradaki zonklama içinde bulunduğu hassas alan nedeniyle hafif bir öksürme hissine sebep olabilir. Bu boğazınızın kökünde duygu yüklü bir birikim gibi hissedilir.
Taç Çakrası: Tamamen aktif olduğunda bu çakra, saç çizgisinin üzerinde, başınızın üst kısmının içine bin tane yumuşak, sıcak parmağın masaj yapması gibi hissedilir. Bu his alın çakrasını kapsayacak şekilde alnın merkezine doğru uzanır. Budistlerin onu ''Bin yapraklı lotus'' olarak adlandırmalarının nedeni bu histir.
Not: Bazı çakralarda kuvvetli hisler diğerlerinde hafif hisler hissedebilirsiniz. Bazılarında ise hiçbir şey hissetmezsiniz. En az his aldığınız çakraya yoğunlaşın. Bu, çakra sistemindeki enerji akışının dengelenmesinde yardımcı olacaktır.
Eğer dengesizseniz projeksiyon sırasında aktif olmayan çakralar yetersizlik gösterebilir. Örneğin bedeninizi kısmen gevşetebilir ama atıl çakranın olduğu noktada bedeninize takılı kaldığınızı hissedebilirsiniz. Eğer bu olursa projeksiyon öncesi atıl çakrayı canlandırmaya çalışın.
Çakraları kapatmak
Herhangi bir enerji çalışması sonrası eğer çakralarınızı kullanmayacaksanız, projeksiyonda olduğu gibi, onları kapamanız çok önemlidir.
Bu kapatma özellikle çakralardan kuvvetli hisler alıyorsanız önemlidir. Eğer çakralarınızı normal günlük faaliyetlerinizde açık bırakırsanız enerji akıtırsınız. Bu, halsizliğe ve hatta sağlık problemlerine neden olabilir. Aynı zamanda hoş olmayan astral varlıkların istemeyen dikkatlerini cezbedebilir. Onları kapamak için herhangi bir aktivite hissedilmeyene kadar süreci tersine döndürmektir. Zihinsel ellerinizin çakraları kapadığını ve enerjiyi geri ittirdiğini hissedin. Ne kadar çok aktivite hissederseniz onları kapamayı öğrenmek için o kadar çok zaman harcamalısınız. Eğer bunu yaptıktan sonra hala aktivite hissediyorsanız, yemek yeme ve fiziksel egzersiz kapanmalarına yardımcı olur. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Perş. Ocak 29 2015, 00:19 | |
| Kadim Ay Tanrıçası’nın Sırrı
Ay geçerken halden hale, tüm ruhlar takip eder onun seyrini. Ayın döngüsü, döngüsüdür insanların. Bu seyir bir çemberdir, doğumun ve ardından ölümün ve yeniden doğumun çemberi…
Karanlık ayda, karanlığın bilgeliği ve zenginliği açığa çıkar, Ayın kadim hanımı eski sırları gece ehline fısıldar. Ve büyürken ay, artar sırlar, yükselişe geçer kadim yolu hatırlayanlar. Dolunay evresinde, yükselir ruhlar, dans ederler ayın altında kadim sırrın sihriyle sarhoş olanlar. Ayın kutsaması insanların üzerine gümüşi damlalarla yağar ve kadim büyü uyanır ruhlarda sessizce yükselirken geceye doğru efsunlu fısıltılar… Ay, Güneş’in eşi, Dünya’nın kızkardeşi, gecenin, sihrin ve bilgeliğin temsili… Kadim zamanlardan beri, Ay’ın sırrı hep aktarıla gelmiştir ağızdan ağza ve gönülden gönüle. Ay’ın sırrına vakıf olmak, en gizli iç potansiyele kulak vermek demektir, Ay’ı duymak demek geçmişin ve geleceğin döngüsünden çıkıp, gecenin en karanlığında ki bilgelik ışığını taşımak ve hatta bu ışık haline gelmek demektir. Ayla uyumlu olmak, insanın kendi doğasının en gizemli noktalarını açığa çıkarıp, onları tanımak ve bilmek, bunların ötesinde en gizemli sırlarını öğrenmek demektir.
''Ay doğmuyorsa yüzüne güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati; ne güneşte ne de ay da ara. Gözlerindeki perdeyi arala. – Mevlana''
İşte bu yüzden Ayın sırrı çok derindir, işte bu yüzden binlerce yıldır kadim gelenekler Ay Anne’nin sırlarını duymayı öğrenmeyi nasihat ederler. Ama her yiğidin harcı değildir gece ehli olmak ve ayın kadim sırrına karışma ve korkmadan karanlığın içine dalmak. Ancak ruhu daha ötesini merak eden cesur insanlar bu yola girmeye cesaret eder ve bu cesaretin ödülü ise kadim sırları öğrenmektir. Peki siz Mater Luna’nın rehberliğinde kadim karanlığın dehlizlerinde kendinizin en derin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız?
Ay Tanrıçası’nın sırları “Herkes ay gibidir ve herkesin hiç kimseye göstermediği bir karanlık tarafı vardır” Mark Twain
Tanrıça serilerinde daha önce Ay’a bolca değindik, ayın öneminden ve Yaratıcı’nın yaratımında ki dişil prensip olan Tanrıça’nın zuhur etmiş görüntüsü olduğundan bahsettik. Bu yazıda, Ay’ın sırlarının derinliklerine ineceğiz. Ay, eskilerin tabiri ile “ay anne” veya “ay tanrıçası”, yaydığı sihirli ışığıyla ruhları besler ve kişiye aynalık eder.
Hepimiz yin ve yang enerjileri olduğunu biliriz, yang eril enerjiyi, yin ise dişil enerjiyi temsil eder. Yang yani eril enerji beyazla temsil edilir çünkü beyaz yansıtıcıdır, dışa dönük, yaratan, başlatan enerjidir. Yang ise siyah ile temsil edilir çünkü alıcı, içe dönük, değiştiren ve devam ettiren enerjidir. İşte bu temel yin ve yang enerjiler yani eril ve dişil enerjilerin doğrudan fiziksel tezahürlerini ay ve güneşte görürüz. Yalnız bu enerjilere daha spesifik isimler verilir, Güneş’in yaydığı saf eril enerjiye solar enerji, Ay’ın yaydığı saf dişil enerjiye lunar enerji denir. Solar enerji yani Güneş’in yaydığı eril enerji, yaşam enerjisidir, şifalandırır, yaşam verir, bilinci güçlendirir, Lunar enerji yani Ayın yaydığı dişil enerji ise oldukça mistiktir, sezgileri arttırır, eskilerin tabiriyle sihirlidir ve büyü enerjisini arttırır (düşüncelerle daha kolay evreni etkileme), bilinçaltını besler veya açığa çıkarır. Solar enerjiyi bilincin üst katmanı dersek, Lunar enerji bilinçaltıyla alakalıdır.
Bu yüzden esasında ayın sırları aynı zamanda bilinçaltımızın sırları demektir. Ay’da bahsettiğimiz karanlık, kötü manasında değil, gizli, keşfedilmeyi bekleyen, bilinmeyen manasındadır ve bilinçaltı tam olarak böyledir. İşte Ay’ın tesirleri aynı zamanda bilinçaltımızda olan yani karanlık tarafımızda ki sırları, hazineleri de keşfetmektir. Unutmayın, hazineler her daim toprağı altında, karanlıkta gizlidirler! Ama bu cesaret ister, çünkü bu aynı zamanda kabul etmek istemediğimiz, geçmişe attığımız kusurlu yanlarımızı da kabul etmek ve keşfetmek demektir. Bu gizemli karanlık yani bilinçaltımızın derinlikleri, bizim gizli hazinelerimizi ve özel yetilerimizi sakladığı gibi, korkunç yaratıklarımızı ve canavarsı yönlerimizi de saklar yani derin acı ve travmalarımızı, derin cinsel dürtülerimizi, fantezi dünyalarımızı, geçmişe ait bastırdığımız hisleri… İşte bu yüzden gece ehli olmak zordur yani karanlığın derinliklerine inmek cesaret ister. Kadim Ay’ın sırrı bize bunu anlatır ama bunu anlatırken Ay Anne bize elinde ki meşaleyle yani ayın ışığıyla, karanlığın ışığıyla yol gösterir.
Bu yüzden karanlık tanrıça olarak resmedilen ve ayla ilişkilendirilen Hecate bir meşale taşır. Ay anne bize, elinde ki ışıkla, kendi karanlığımızın sırlarını keşfederken bize yol gösterir. Nereye gitmemiz gerektiğini, en derin korkularımızın nasıl aslında basit şeyler olduğunu, umursamadığımız olayların bizi ne kadar incittiğini ve gizli benliklerimiz arasında nasıl yetenekler sakladığımızı bize kadim ışığıyla gösterir. Bu ışık bahsettiğimiz gibi karanlığın ışığıdır. Işık, eskilere göre iki türlüdür aydınlığın ışığı (Tanrısal ışık, güneş) ve karanlığın ışığı (Tanrıçsal ışık, ay), Bu ikisi arasında bir dönüş vardır. Güneş yerini Ay’a, zamanı gelince de Ay yerini Güneş’e bırakır. Aydınlık ve Karanlık yani bu iki derin bilgelik, birbirini tamamlar ve içlerinde birbirlerini taşırlar, Güneş içinde karanlığı, Ay ise aydınlığı, ışığı taşır ama zıtlıktan dolayı bunlar bir araya gelemezler. Güneş indiğinde Ay çıkar ve Ay indiğinde Güneş belirir… Tasavvufta buna kavuşamayan iki sevgili benzetmesi yapılır. Aslında onlar kavuşur, ama gökyüzünde değil, İnsan ruhunun derinliklerinde. Bizler güneşten ve ay anneden aldığımız enerjileri ruhumuzda bütünleyerek, onların bilgeliğini içimizde tamamlarız ve kendi keşfimizi yaparız.
Ay Anne ''İzin ver Diana’nın orman sakinleri olalım, gölgenin beyleri, Ay’ın sadık hizmetkarları olalım.'' Shakespeare Ay, saf yang enerjisinin yani dişil enerjinin, kaynağı olduğunu söylemiştik gecenin ışığıdır zira karanlıktır, Güneş ise saf yin enerjisinin kaynağıdır yani eril enerjinin kaynağıdır, gündüzün enerji kaynağıdır, aydınlıktır. Bir verici ve yaratıcı enerji olan Güneş, kendi sonsuz enerji kaynağını kendi “yaratır” ve bunu hem Dünya’ya hem Ay’a verir. Pasif dişil enerjinin temsili olan Ay ise bu enerjiyi absorbe eder ve “yansıtır”. İşte Güneş ve Ay’ın genel doğası bize yin ve yang enerjilerinin oldukça fiziksel yansımaları olduğunu gösterir. Eskiler bu bilgelikleri keşfetmişler ve yin enerjisinin bilinci olan Tanrıça’nın benliğinin Ay’ın enerjisinde olduğunu keşfetmişlerdir, bu yüzden Ay’ın doğrudan Tanrıça’nın bir sureti, görüntüsü olduğunu derinden hissetmişlerdir.
''Tanrıça, kendini Ay’ın suretinde gösterir.''
Bu yüzden Ay tanrıçası aynı zamanda öz Tanrıça enerjisini temsil eder. Çünkü tanrıça üç yüzlüdür, bakire, anne ve yaşlı bilge kocakarı. Bunun gibi Ay’da üç yüzlüdür, hilal, dolunay ve karanlık ay. Bu yüzden ayın döngüleri tanrıçanın döngülerini temsil eder. Eskiler Ay ile çalışmanın Tanrıça ile doğrudan iletişim kurmayı sağladığını ve Tanrıça’nın Ay’ın bilincinde ve sırrında saklı olduğunu biliyorlardı. Haliyle Ay, kendi başına bir tanrıça olarak kabul edilir ve bu yüzden Ay anne ya da Ay Tanrıçası olarak adlandırılır.'Ay anne aynı zamanda aşuktur. Güneş ise maşuk…''
Güneş ışığını yayar ve Ay anne Güneş’in ışığını alır, Güneş eril prensip olarak yaymakla görevlidir, Ay ise dişil prensip olarak bunu dönüştürmek ve alıp yansıtmakla. Bu yüzden tasavvufi benzetmelerde Güneş maşuk yani aşık olunan, Ay anne ise aşık olandır. Çünkü Ay ışık için Güneş’in peşinde koşar ve onun ışığı olmadan parlayamaz, Ay’ın ölümün derin doğasından yaşamın doğasına geçişini Güneş sağlar. Hatta Mevlana Şems-iTebrizi Güneş’e kendisini ise Ay’a benzetir. O’nu kendisini aydınlatan veya aydınlanmasına vesile olan Güneş (zaten Tebrizi’nin Şems olarak anılması da tesadüf değildir, şems güneş demektir) kendisi ise bu ışığı alan ve gönlünde Allah aşkına dönüştürerek insanlığa yayan, gecenin sert koşullarına merhamet, şefkat ve sevgi ışığını tutan Ay gibidir. Şems, sert, rasyonel ve dikte edici bir yapıya sahipken, Mevlana duygusal ve aşkınlık halinde ki bir yapıya sahiptir. Burada dahi Ay’ın ve Güneş’in bilgeliği mevcuttur. Şems-i Tebrizi’nin, Makalat’ında şöyle geçer; “Bu Mevlana Ay’dır; benim varlığımın güneşine gözler erişemez. Ancak Ay’a erişebilir. Işığının ve aydınlığının son derece parlaklığından dolayı gözler Güneş’e bakamaz. O Ay Güneşe erişemez ama Güneş Ay’a yetişebilir.”
Ay denklikleri
''Yüce Annenin kelimelerini işit, ki o, kadim olan Ay anne anılır farklı isimlerle; diana, Luna, Selene, Artemis, İsis, Astarte, Melusine…''
Ay’ın enerjisini temsil eden bazı denklikler önem arz eder. Burada bazı temel denklikleri veriyoruz. Burada ki metal, taş, bitki ve semboller Ay’ın enerjisini taşırlar ve Ay’ın sihrini yani enerjisiniz (Lunar enerji) çekmemize, Ay anne ile iletişime geçmemize yardım ederler. Günü: Pazartesi (Monday; moon-day; ay günü) Metal: Gümüş , platinyum, itriyum Bitki: Yasemin, lavanta, sandal, mür, biberiye, pelin otu, su teresi, zambak, gündüz sefası, kedi otu, kedi nanesi, söğüt, okaliptus, kafur, lotus Taş: Ay taşı, beril, aleksandrit, ayna camı, dağ kristalleri Karşılıkları: Sezgiler, Mİstizm, Vizyon (durugörü), rüyalar, duygular, hayal ve düşler, kadın, tanrıçalar, doğum, reenkarnasyon, astral seyahat, değişim (transformasyon), sihir, bilinçaltı Sayıları: 3, 9 (kabalistik karşılığı), 81, 369(Sihirli karesi), 3321 (Her daim 3′ün katları) Elementi: Su, (bazı kaynaklara göre havada dahildir) Sembolleri: Gümüş kase, Tavşan (nedenine Tanrıça’nın sembollerinde değinmiştik), kedi (kediler Ay’ın yaratıklarıdır, ayın enerjisiyle doludurlar. Bu yüzden ay ile kediler arasında doğrudan bağlantı vardır), geyik, baykuş Meleği: Cebrail Tanrıçaları: Diana (roma), Luna (Roma), Selene (yunan), Artemis (yunan), İsis (mısır), Bastet(mısır), Hecate (Anadolu-yunan), Tivs (etruskan), Enzu (Sin) (etruskan), Varuna (hint), Uma (hint), Danu (irlanda), Cerridwen (kelt) (Binlerce ay tanrıçası vardır, bazıları doğrudan Ay’ın hanımı olarak isimlendirilirken bazıları ay’la ilişkili olarak farklı anılır. Ay Anne veya Ay tanrıçası aslında daha bütüncül olarak ele alınır pagan geleneklerde. Farklı suretlere bölünse de, özü aynıdır bu yüzden genel bir isim kullanılır genelde) Müzik Aletleri: su sesi çıkaran çalgılar, Ziller, mandolin, kabak çıngarağı, ney, arp, üçgen
Ay kültü Ay kültü neredeyse her kadim gelenekte ve eski kültürde yer edinmiştir. Ay Tanrıçası ve onun kızlarıyla oğullarının yöntemini belirler. Güneş ve Ay kültü birbirini tamamlayan iki unsudur. Güneş kültü dışa, Ay kültü içe dönük çalışmalar bütünlüğü taşır. (Eski Mısır’da İsis ve Osiris inisiyasyonu şeklindedir bu süreç) Ay kültünde sezgiler, içgüdüler ve akışkan ritüeller ön plandadır. Teorik bilgiler söz konusu olmakla birlikte, Ay kültünde teorik bilgiden çok sezgisel bilgi ön plana çıkar, ki buna kehanet pratikleri de dahildir. Kehanet pratiği derken sadece gelecek bilgisi olarak anlaşılmamalı, bilinmeyen sırları vizyon, görü ve çeşitli teknikler -tarot, suya bakma vs.- ile öğrenme sanatı olarak farz ediyorum. Kişi iç sesini dinler ve içinden geçeni yapar. Bu yüzden Ay ışığı altında eskiler dans ederdi ve içlerinde ki potansiyeli, bilinçaltlarında ki hazineyi bir trans haliyle dışarı çıkarırlardı.
''Işığımı parlattığımda gecenin en karanlık saatinde,açın kalbinizi ve bakın gökteki suretime. Ben Ayın hanımı, unutulmuş sırları bahşedeceğim size- Ma''
Ay kültünün bulunduğu özel ezoterik oluşumlar ve merkezler olmuştur tarih boyunca. Örneğin İtalya’da Stregheri’lar arasında bir dönem ciddi şekilde yoğunlaşan Diana kültü veya Teselya’da bulunan Ay kültü buna örnektir. Burada onlara uzun uzun değinme olanağımız yok ama Teselya kültürüyle özdeşleşmiş eski bir gelenekten bahsetmemiz önemlidir.
Ayı Aşağı Çekme (Drawing Down The Moon)
''Teselya’nın büyülü sözleriyle, yıldızları, Ay’ı indirmişti göklerden.'' – Iambus
Ayı aşağı çekme ritüeli, Ay kültünün en eski ve en kadim ritüellerinden biridir. Bu ritüel ancak ezoterik inisiyasyonun en üst seviyesine gelmiş (coven sisteminde yüksek rahibe) bir “bayan” tarafından yapılırdı.
Ay kültü bahsettiğim gibi, ezoterik öğretinin iki önemli kolundan biridir. Bir diğeri ise güneş kültüdür. Karma ezoterik geleneklerde güneş ve ay kültü birlikte inisiyasyon sürecine girenlere öğretilirdi. Bunun için önce Ay kültü öğretilir sonra Güneş kültüne geçilirdi. Bazı ezoterik gruplarda ise bayanlara ay kültü, erkeklere güneş kültü odaklı bir ezoterik eğitim verildiğini görüyoruz. Antik mısır’da ay ve güneş kültü kendini İsis inisiyasyonu ve Osiris inisiyasyonu olarak göstermiştir. Ay kültünde öğrenci içgüdülerine öğrenmeyi, sezgilerini dinlemeyi ve yüksek Aysal sırlar vasıtasıyla bilinçaltının derinliklerine yolculuk etmeyi öğrenirdi. Bu Ay kültünde en üst derece ritüellerden birisi ise Ayı Aşağı Çekme ritüelidir.
Geleneğin kökeni hakkında en detaylı bilgiler, greko-roman geleneklerinden elde edilen, alıntılar ve resimlerde görülmüştür. Bunlardan en bilineni Teselya cadılarıdır. Teselya’da bulunan ve aynı zamanda kahin olan cadıların (aynı zamanda rahibeler), Tanrıça’nın verdiği güçle Ay’ı kontrol edebildiklerine inanılırdı. Hatta bunla ilgili cümleleri ve inançlar bu zamana kadar geldiği gibi seremoniyi canlandıran vazo resimi de mevcuttur;
“Eğer aya emir verirsem, o aşağı gelecektir ve eğer gündüzü tutmak istersem, gece başımın üzerinden gitmeyecektir; ve yeniden, denize açılmak istersem, gemiye ihtiyacım yoktur ve eğer gökyüzü boyunca uçmak istersem, ben ağırlığımdan arınığım… ” Teselya Cadıları.
Çıplak Cadılar, Ayı aşağı çekiyor ve ay bağlama yapıyorlar, burada “Duy Beni, Ay’ın hanımı” deniyor. (Bu resimde dikkat etmenizi istediğim çeşitli noktalar var. yukarıda daire şeklinde Ay’ı ve Ay’ın hanımını görüyoruz. Soldakinde bir kılıç ve kask, sağdakinde ise bir asa mevcut. Ayrıca el jestleri de önemli)
Bu ritüel uygulandığında yapan cadıların bembeyaz olduğu, toprağın üzerine Ay suyu denen köpüğümsü sıvıların toplandığı (ki bu sonra iksirlerde kullanılırdı), bu ritüel ile gerçekten Ay’ı kontrol edebileceklerine inanılmıştır. Bu ritüel sırasında, inançlara göre teselyalı kadınlar Ayı aşağı çektikleri için ürkütücü bedeller ödemektediler örneğin çocuklarını veya gözlerini kaybetmek gibi.. Hatta Ay tutulmaları da bu ritüele bağlanmıştır.
Elbette bu söylenceler, bu geleneğin ezoterik yönünü bilmeyen ve sadece halk arasında konuşulan bilgilerden, dedikodulardan öte gelmektedir. Ritüelin asıl amacı ise bilindiği üzere Ay’ın enerjisiyle tamamen dolup, Tanrıça’yı bedenen kabul etmektir.
Dolunay zamanı yapılan bu ritüelde, genelde ıssız orman içleri ve araziler tercih edilirdi. Başrahibenin ve rahibelerin çıplak olması, tamamen arınık olmanın, ve kutsal giysi olan bedeni kabul etmenin (aynı zamanda bir bebek gibi kişinin ÖZ’üne dönmesinin) sembolü olarak önem arz ederdi. Bazı geleneklerde başrahibeye hilalden gümüş bir taç takılırdı, bu taç lunar tesirleri çekmesinde önemli bir ritüel aracı olurdu. Başrahibe kılıcını gökyüzüne kaldırır ve ritüele başlardı. Bunun için başrahibe trans haline geçer ve çeşitli dualar, tılsımlar ile Ayın enerjisini vücuduna almaya başlardı. Tamamen Ayın lunar enerjisiyle dolduğunda, diğer grubun üyeleri veya coven rahibelerinin de dualarıyla Tanrıça çağırımı (invokasyonu) yapılır ve başrahibenin bedenine invoke edilirdi. Bu noktada Tanrıça, başrahibenin bedeniyle bütünleşir ve başrahibe vasıtasıyla kişilerle konuşur, onları kutsar, onlara ayın sezgisel enerjisini yüklerdi. Yani Tanrıça, bu kadim ritüel ile, başrahibenin vücudu vasıtasıyla Dünya’ya bedenlenir ve doğrudan temas kurardı, gizli sırlar, formüller verdiği gibi kehanetlerde bulunur ve ayrıca Tanrıça oradakileri kutsardı. Bu yüzden bu ritüel çok gizli ve kutsal bir şekilde icra edilirdi.
Bu ritüel uygulandığında yapan cadıların bembeyaz olduğu, toprağın üzerine Ay suyu denen köpüğümsü sıvıların toplandığı (ki bu sonra iksirlerde kullanılırdı), bu ritüel ile gerçekten Ay’ı kontrol edebileceklerine inanılmıştır. Bu ritüel sırasında, inançlara göre teselyalı kadınlar Ayı aşağı çektikleri için ürkütücü bedeller ödemektediler örneğin çocuklarını veya gözlerini kaybetmek gibi.. Hatta Ay tutulmaları da bu ritüele bağlanmıştır.
Elbette bu söylenceler, bu geleneğin ezoterik yönünü bilmeyen ve sadece halk arasında konuşulan bilgilerden, dedikodulardan öte gelmektedir. Ritüelin asıl amacı ise bilindiği üzere Ay’ın enerjisiyle tamamen dolup, Tanrıça’yı bedenen kabul etmektir.
Dolunay zamanı yapılan bu ritüelde, genelde ıssız orman içleri ve araziler tercih edilirdi. Başrahibenin ve rahibelerin çıplak olması, tamamen arınık olmanın, ve kutsal giysi olan bedeni kabul etmenin (aynı zamanda bir bebek gibi kişinin ÖZ’üne dönmesinin) sembolü olarak önem arz ederdi. Bazı geleneklerde başrahibeye hilalden gümüş bir taç takılırdı, bu taç lunar tesirleri çekmesinde önemli bir ritüel aracı olurdu. Başrahibe kılıcını gökyüzüne kaldırır ve ritüele başlardı. Bunun için başrahibe trans haline geçer ve çeşitli dualar, tılsımlar ile Ayın enerjisini vücuduna almaya başlardı. Tamamen Ayın lunar enerjisiyle dolduğunda, diğer grubun üyeleri veya coven rahibelerinin de dualarıyla Tanrıça çağırımı (invokasyonu) yapılır ve başrahibenin bedenine invoke edilirdi. Bu noktada Tanrıça, başrahibenin bedeniyle bütünleşir ve başrahibe vasıtasıyla kişilerle konuşur, onları kutsar, onlara ayın sezgisel enerjisini yüklerdi. Yani Tanrıça, bu kadim ritüel ile, başrahibenin vücudu vasıtasıyla Dünya’ya bedenlenir ve doğrudan temas kurardı, gizli sırlar, formüller verdiği gibi kehanetlerde bulunur ve ayrıca Tanrıça oradakileri kutsardı. Bu yüzden bu ritüel çok gizli ve kutsal bir şekilde icra edilirdi.
Bu yüksek enerji yaratımı sırasında üyeler gerçekten de Ayın aşağı doğru çekilip büyüdüğünü görebilirlerdi çünkü zihin o enerjinin akışını böyle algılayabilirdi, bunun yanı sıra başrahibe kendi görünümünde değil Tanrıça’nın suretinde görülürdü ve bembeyaz bir ten ile etrafına bembeyaz ışık saçardı. Bu yoğun enerji, bazılarında astral seyahat deneyimleri yaşamalarını sağlardı. Elbette bu gelenek her dolunayda yapılmazdı, sadece özel dolunay zamanların da veya dolunay-sabbat (mevsim döngüleri) kesişimlerinde uygulanırdı. Yüksek bir enerjiye kanal olmaktan dolayı baş rahibenin yaşlandıkça ve ritüel yaptıkça gözlerinin zayıfladığı (hatta kör olduğu) doğrudur ama dünyevi gözleri zayıflarken, ruhsal gözü açıldığı için her şeyin, özellikle fiziksel olarak gördüğümüz şeylerin ötesini görmeye başlardı. “Kör kahin” motifi de bunu tanımlar esasında. Fiziksel gözlerin kör olması, ruhsal gözün tamamen açılması demektir ve kişi maddenin ötesini görebilmeye başlar. Burada gerçekten kör olma söz konusu olmasa bile, kör kahin demek fiziksel gözleriyle değil artık gönül gözüyle gördüğü anlamına gelir.
Bu geleneğin benzerini sadece yunan ve teselya’da değil Antik Mısır’ın İsis inisiyasyonu seremonilerinde İsis’in yüksek rahibe vasıtasıyla bedenlenmesi ve rahip rahibeleriyle konuşması, bilgi vermesi olarak görüyoruz. Ayrıca Antik Sümer’de ve diğer geleneklerde de bu ritüel büyük sükunetle uygulanırdı.
''Ay tamamlandığında Dans eder Ay’ın kızları ve oğulları, Dans ederler beni yad ederek hatıralarında Yıldız süslü gökyüzünün altında Geceyi delen Ay’ın ışığında. Nefesim nefesleri olur, ruhum ruhları Uyanır eski sırlar ruhlarında, Dönüşür bedenleri mabedime Bedenlerine konuk olduğumda…'' - Ma
Bu geleneği farklı bir şekilde devam ettiren, neo pagan gruplar, wiccan ve cadılar vardır. Covenlerda yüksek rahibeler, Ay’ın aşağı indiğini imgeleyip, Ayla bütünleşerek, Tanrıça invokasyonu yapmaktadılar ve imgelemelerle bu ritüeli desteklemektedirler, tabi bu çalışma daha çok ayın lunar enerjisini çekme şeklindedir Tam bir tanrıça birleşimi gerçekleşmemektedir. Bazı wicca geleneklerinde, bu ritüeli başlatan başrahiptir.Başrahip, başrahibenin sağ göğsüne, sol göğsüne ve rahmine birkaç kez dokunarak, rahibe üzerinde ters üçgen çizer. Burada ki ters üçgen su elementinin sembolüdür. Böylece başrahibenin invokasyonuna yardımcı olur. Vücuda ters üçgen, “suyun çağırımı” olarak geçer. Bunu arkasında ki fikir, suyun alıcı ve dişil enerji taşmasıdır, böylece rahibe de Tanrıça’nın enerjisini tutacak bir alıcı, (ve aynı zamanda aracı), onun enerjisiyle dolacak boş bir “kadeh” olmuş olur.
Elbette bazı kadim gelenekleri devam ettiren coven ve cadı grupları hala bu eski gelenekleri devam ettirmekte ve Tanrıça’yı Dünya’ya davet ederek, onun kadim bilgeliğinden faydalanabilmektedirler. ]
| |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:26 | |
| Evet arkadaşlar, kendi gölgeler kitabınızı kendiniz yapabilirsiniz! Malzemeler: 500lük A4 kağıt paket Silikon tabancası Üç Adet A4 renkli karton Biraz Keten kumaş Asetat kağıdı**
Öncelikle A4 kağıtlar paketten çıkarılır ve düzenleri bozulmadan, düz şekilde masada hazır bir şekilde bekletilir. Silikon tabancası ısıtılır. Kağıt yığını sol taraftan silikon tabancası ile yapıştırılır. Tek bir tarafına hiç boş yer kalmayacak şekilde silikonlayın. Sonra, yan tarafa uygun gelecek şekilde katen kumaşı silikonlu kısma bastırın ve sert bir nesne ile sıkın. Bu, silikonu sayfaların kenarlarına iyice yedirecektir. Katen parçasını koparmayın, sadece fazla kısımlarını kesebilirsiniz. Renkli kartonlardan ön ve arka kapak hazırlayın, bir parça kartonlu ise yapıştırıcı yardımı ile katen parçaya yapıştırın. Kapaklara cadılıkla ilgili uygun gördüğünüz sembolleri, mantraları, isterseniz isminizi yazın. Kitabı asetat kağıdı ile kaplayın (Asetat kağıtı tek parça olarak, her iki kapağı ve ketenli kısmı da kaplayacak şekilde yapıştırılacak!) . Kitabınız hazır! Hazır bir defter almayı tercih edebilirsiniz ama kendi yaptığınız bir kitabın yerini tutmayacaktır bu. Ayrıca 500 sayfalık kalın defter bulabileceğinizi de düşünmüyorum.. Şahsen kendim bu teknik ile yaptım ve çok da güzel oldu, yıllardır kitabım benimle..
*Asetat kağıdı - Şeffaf, yapışkan, plastik bir kağıt.Kırtasiyelerden alabilirsiniz. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:26 | |
| Güzellik İksiri (Spell)
Mutfağınızda pozitif bir atmosfer yaratın: mumlar, tütsü, ışık, huzurlu,sakin bir müzik (klasik müzik çok uygundur) ve güzellik iksirisinizi hazırlamaya başlayın. Emaye tencere ya da tavada bir portakalın kabuğunu pişirin (yıkamayı unutmayın). Soğuk bir havuç suyu hazırlayın. Bir kaşık bal ile birlikte portakal kabuğunu ateşten alın ve meyve suyunu boşaltın ardından vanilya ekleyin. İksiriniz şimdi hazır, ve çok lezzetli. Akşam dışarı çıktığınızda size cazibe getirecek ve daha çekici görünmenize yardım edecek! | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:26 | |
| aşk iksiri Gül taç yaprakları(kırmızı) Papatya çiçekleri(evlilik istiyorsanız ekleyin) Kendi saçınızdan bir tutam Onun için bestelediğiniz bir şiir(kağıtta yazılı şekilde)
Bunların hepsini bir şişe kırmızı şerabın içinde 3 gün kadar bekletin.Sonra süzün.Süzülmüş şeraba bestelediğiniz şiiri ezberden okuyun.Sevdiğiniz insanı bir akşam yemeyine çağırın ve birlikte kadeh tokuşturup o şerabı birlikte için.Tutacaktır. DİKKAT:Büyünün tutması için sizin ona aşık olmanız şart.Bu büyüyü her cinsten ve her yaştan insan yapa bilir. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:26 | |
| Stres, Korku, Sıkıntı, Panik Atak Durunları ve Gergin Hallerde: Kediotu kökü, arslankuyruğu, oğulotu (melisa), papatya, ıhlamur, yulaf, frenk kimyonu Bitkilerden 1 ölçü, 2 su bardağı kaynamış suyun içinde dk. kadar demlenmeye bırakılır. Süzülür. Günde 2-3 bardak içilebilir. (Her defasında taze çay hazırlanmalıdır. Bitkisel hiçbir iksire şeker ilave edilmemeli, sade içilmelidir. Eğer sade içilemiyorsa bal ile tadlandırılmalıdır.) | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:27 | |
| Durugörü İçin Kodansatör :
İki çay kaşığı kurutulmuş papatya ve iki çay kaşığı kurutulmuş adaçayını kaynatın. Üstüne kanınızdan damlatın. Varsa altın özü ve sıvı altında ekleyebilirsiniz. Karışımı iksir şişesi gibi küçük mantarlı şişelere koyun. Bunu yaptıktan sonra soğuması için karanlık bir yerde saklayın. Soğurken szide her gün evrensel ışığın iki göz çukurunuzuda doldurduğunu imgeleyin. Sonra iki pamuk alın ve hazırladığınız iksire batırın. Pamukları gözlerinize koyun ve tekrar evrensel ışığın göz çukurlarına dolduğunu imgeleyin. Bu şekilde durugörü ve vizyon yeteneklerinizi geliştirebilirsiniz .
Kaynak : Hermesçi Bilimlere Giriş Kitabı - Farnz Bardon
arkadaşlar yukarıdaki formüle ekleyeyim :
pamuklar gözlerinizdeyken gözlerinize evrensel ışığı doldurmadan önce pamuğu ateş elementiyle yükleyin. aynısını duruişiti içinde yapabilirsiniz ama duruişiti için ateş değil suyla yüklemeniz gerekmektedir pamuğu. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:27 | |
| Aşk İksiri !!! Malzemeler:
*3 yemek kaşığı bal, *Yarım lıtre üzüm suyu *Bir avuç gül yaprağı *Çini mürekkebi *Yarım litre kaynak suyu *1 çimdik tuz *2 çay kaşığı esmer şeker *Yarım çay kaşığı toz tarçın *Bakır kap
İksirin Hazırlanışı:
Kaynatma işlemi dolunayda saat 03: 15 te yapılmalıdır. Bakır kabı ocağa yerleştirin. İçine yarım litre üzüm suyunu koyun ve kaynamaya bırakın. Hafifçe ısınınca içine yarım litre suyu dökün ve orta ateşte kaynamaya bırakın. Tekrar ısınmaya başlayınca içine 3 yemek kaşığı balı ve yarım çay kaşığı toz tarçını atın.Bırakın güzelce kaynasın. Şimdi sırayla 5'er dakikalık aralarla önce 1 çimdik tuzu dökün. 5 dakika sonra 2 çay kaşığı esmer şekeri dökün ve güzelce karıştırın. Ocağın altını iyice kısın.Kapağı açık halde bırakın kaynasın. O sırada siz gül yapraklarının üzerine mürekkeple şu şekilde isimlerinizi yazın:
sevdiğiniz kişinin ismi sizin isminiz
Tüm yapraklara aynı işlemi yaptıktan sonra yaprakları alıp ocağın başına geçin.Gül yapraklarını iksirin içine atarken (ama dikkatli olun attıktan sonra değil) kısık bir sesle sevdiğiniz kişiye seslenerek şu sözleri söyleyin:
'' ......(Sevdiğinizin Adı) vücudunda dolaşan bu iksir seni aşkla sarsın.Yaşadığını hissettiğin her anda seni bana tutkuyla, şehvetle bağlasın.. ''
Sözlere istediğiniz eklemeyi yapabilirsiniz.
Sözleri söyledikten sonra gül yapraklarını da eklemiş olduğunuz karışımı 10 dakika boyunca daha kısık bir ateşte kaynatın.Ve kaynadıktan sonra kapağı açık halde ateşten indirin.İyice soğuduktan sonra bu iksiri sevdiğinizin şekerli yiyecek veya içeceklerine karıştırıp ona içirin.Size çok büyük bir aşkla bağlanacaktır.. | |
| | | Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği Salı Şub. 24 2015, 23:27 | |
| Arzu İksiri (Uyumluluk) - 3 damla lavanta yağı - 3 damla portakal yağı - 1 damla limon yağı
Bu karışım,sevdiğiniz birinin sizi arzulaması için yapılır. Birisi sizi arzu ediyor fakat bunu belli etmek için cesarete ihtiyacı varsa:kırmızı,pembe,mavi veya beyaz bir muma hazırlamış olduğunuz bu karışımdan sürün ve beraber olduğunuz zaman, o mumu yakın.
Birisini seviyorsanız ve size karşılık vermiyorsa,onun adını söylerken arzu yağı ile kutsanmış bir mum yakın.Mum iki saat yansın ve sonra üflemeden söndürün.Karşılık görünceye dek tekrarlayın..
Tabiki bunları uygulamak için hemen gereken yağları alıp muma sürüp işlem yapmıyoruz öncelikle içinizdeki gücü ortaya çıkarmalısınız yani büyü için sihirli beyin ortamını hazırlamalısınız mediyasyon tütsüler vb.. gibi konsantrasyon ve içtenlik çok çok önemli | |
| | | | Gölgeler Kitabı-Books of Shadows Örneği | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |