Dönüşüm

Günlerdir Rosalinda’nın elindeydi. Zamanı unutmuştu artık. Kat’in hapishanesinden gidip, Rosalinda’nın konforlu hapishanesindeydi. Bir hapishaneden ötekisinde tutsaktı. Büyü yapmasını engelleyen konforlu hapishanede olmasına rağmen cadının üzerine tek bir kıyafet, hatta iç çamaşırı bile vermemesi baya rahatsız edici olsa da Kat’in soğuk ve karanlık hapishanesine karşın şartları gayet iyiydi. Güneşin ilk ışıkları doğar doğmaz çıplak bedenine yarı haz yüklü, yarı zorlayıcı işçiliği başlıyordu. İlk önce bulunduğu malikanenin alt katında bulunan havuz odasına gidiyor ve biraz suyun içinde yüzüp duşunu alıyor, sonra da baya yüksek kalorili kahvaltısını ediyordu. Ardından gün boyu bir seks işçisinden yoğun bir mesaiyi başlıyordu. Bir sürü kadın ve erkekle sevişiyordu. Değişik de olsa işi buydu. Nedenini bilmese de Rosalinda, Fransisco’nun tohumlarını topluyordu.
Kahvaltısını ettikten kısa bir süre sonra yanına 4 tane iri yarı ve çıplak adam geldi. En çok zorlandığı şeyle başlayacaktı. Grup seksi bedenini ve ruhunu baya yoruyordu. Zor olacağını anladı ve derin bir iç çekti. Yarı korkulu gözlerle adamlara baktı. En iri yarı olanı yanına geldi ve oturduğu yerden Fransisco’yu oturduğu sandalyeden sol kolundan tutup ayağa kaldırdı. Kendine doğru çekti ve kolları arasına sarıp kocaman dudaklarını Fransisco’nun dudaklarına kavuşturdu. Elleriyle de diğer yandan Fransisco’nun poposunu sertçe sıktı. Ayakta dururken bile hiçbir şey yokken canı yandığı yetmiyormuş gibi daha da fazla yanıyordu. Hissettiği iki keskin duygu haz ve acıydı. Bedeni çürükler ve morluklar içinde olması gerekirken lanet olası cadı onu her gece büyüsüyle iyileştiriyordu. Hakaretler, küfürler içinde her gece ona hakaret ediyordu.

Diğer ikisi boynunu öperken diğeri de sertleşen uzvunu Fransisco’ya değdiriyordu. Dördü de sıkıca sarmıştı. Hızlıca omuzlarından tutup yere indirdi. Ne demek istediğini anlamıştı. En iri yarı sarışın olan adamın organının hizasına indiğinde daracık o tenine yapışan ten rengi tangamsı mayoyu sıyırdı eliyle uzvu ayarladıktan sonra dudakları arasından sertçe adama sakso çekiyordu. Hızlanması için saçlarından tuttu. Kıpkırmızı olmuştu. Saçından tutup geri ittirdiğinde taş zemine sertçe oturdu. Mavi mayolu olan solundaki adama da yeşil ve kırmızı mayolu olan adama da aynı muameleyi çektiğinde en iri yarı olan ilk muamele çektiği adam kucağına alıp havuzun yanında olan ve varlığına ilk etapta anlam veremediği yatağa doğru sert ve seri bir adımla fırlatıldığında canı çok yanmıştı. Bacaklarından tutup iki yana sertçe açtı. Fransisco’nun deliğine tükürdü. Sertçe ve tek bir hamleyle uzvunu içine aldığında büyük bir çığlık kopardı. Konuşmasına fırsat vermeden solundaki adam çoktan uzvunu Fransisco’nun ağzına sokmuştu. Sırayla geçirdikten sonra ters çevirdiler ve üzerinde zıplattılar tam bitti zannederken bu sefer de üzerinde zıplattılar. Kan revan halindeyken uzvu ikinci en büyük olan da kanata kanata bağırta bağırta en büyük uzuv içindeyken uzvunu içine soktu. Aynı anda iki tane kocaman uzuv canını çok yakmıştı. Acıdan ve hazdan kıvranırken gürültülü çığlıklar bırakıyordu. Hızlandılar, acı artmıştı. Sıvılarını içine bıraktığında derin bir oh çekti. Ama diğer iki de aynı şeyi yapınca tam bitince uzvunun üzerinde oturduğu adamın üzerine sıvısını bıraktığında erkeklik sıvısı bir anda kaybolmuştu. Bunu fark ettiğinde dehşete de kapılsa tepki veremedi olduğu yere yığıldı bacaklarını hissedemiyordu. Kakmayı denedi fakat düştü.
Topuklu ayakkabının taş zemine vuruş sesini duyduğunda cadının geldiğini anladı. Bu kadar erken beklemiyordu. Şaşırmıştı. Dehşet yüklü dakikaların ardından Rosalinda’yı gördüğünde pek sevinemezdi. Büyüsüyle bedenini havaya kaldırdı. Alaycı sözlerinden, küfürlerinden, hakaretlerinden küfürlerinden tek bir eser yoktu. Ama yapacağı şey tam bir acıydı. Şiddetli ve acı veren bir elektrik dalgası o kadar canını yakmıştı ki ömrü hayatında böyle bir acı hatırlamıyordu. Ama çektiği acı çekeceğinin yanında hiçbir şeydi.

Rosalinda’nın büyüsü bittiğinde vücudunda tek bir saç teli ve vücut tüyü kalmamıştı. Bacakları kasıldı. Ölü bir et yığını gibiydi. Bir şey hissetmiyordu. Yalnızca ismini duyduğu bu antik işkence büyüsü üzerinde yapılmıştı. Sesi çıkmıyordu. Güçlükle dudaklarından bir cümle döküldü. “ Neden bana bunu yapıyorsun?” Cevabı duymadan gözleri karardı ve bayıldı.

Uyandığında çoktan gece olmuştu. İki kadın koluna girmişti. Hala çıplaktı. Soğuk tenine vuruyordu. Ritüel alanına geldiğinde Fransisco’yu bağladılar. Ay ışığı tam üzerine vurduğunda başına geleceği anlamıştı. Tekrar Franceska olacaktı. Ama Büyü farklıydı. Bu sefer birden fazla ses işitti. Tam olarak duyamıyordu. Beyaz ışık süzmesi üzerinde yoğunlaştı. Tek tek kemikleri kırılıyordu. Büyük bir acı hissediyor ama bağıramıyordu. Kasları, yağları ve tüm bedeni eriyordu. Beden namına bir şey kalmadığı zaman hissetti ve anladı. Ay ışığının büyüsünü bedeninde hissetti. Ruhu da değişiyordu. Bedeni tekrar oluşmaya başladı. Elleri, kolları, göğüsleri parmakları, saçları ayakları yeniden oluşuyordu. Bedeni tamamlandığında yepyeni, capcanlı ve güçlü hissediyordu kendisini.

Işık süzmesi kaybolduğunda diğer cadılar çoktan kaçışmaya başladılar. Ama Rosalinda karşısındaydı ve kıpırdamadı. Ona doğru yürüdü. Güçsüz bir haldeyken onun büyüsüne karşı koydu. Eskisinden mirai taşından önceki halinden bile katbekat güçlüydü o an için. “Neden?” Cevap alamadı bir mühlet. İki elini Rosalinda’nın kafa hizasına getirdi. Kulaklarını kapadı. Cadının yüzlerce yıllık hayatı saniyeler içinde Fransisco’nun yani Francesca’nın gözleri önünde aktı. “Eclipsa!” der demez bir şey hissetti. Güçlü bir histi. Hareketsiz kaldı birkaç saniye. Mirai taşının büyüsü yenilenmişti. Gene eskisi gibi eksik bir cadıydı. O anlık boşlukta tekrar Rosalinda bildiği kadının büyüsüne maruz kaldı ve bayıldı.