Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Maurice Klanından Diana Çarş. Ağus. 02 2017, 17:43 | |
| “Maurice klanından Diana…”Bu isim fısıldadığında kendini kötü hissetmişti. İsmim Ritüeli ve kabul ritüeli ve adanma ritüelinin ardından artık tam bir Maurice idi. Rosalinda’nın yani Eclipsa’nın psikopat planı işliyordu. En kötüsü de ne istediğini neler yapacağını artık biliyordu. En akıl almaz şekilde hayal gücünün hudutlarını zorlayan bir şekilde Armani klanından intikamını almakla kalmıyor, Maurice klanının üzerindeki laneti lehine çeviriyordu. Artık kabul etmeliydi kaçtığı savaşı kaybetmişti. Armani klanı tarihe gömülmüş, Maurice’lar ise tekrar yükselişe geçecekti. Büyük Babası’nın aptalca gururu yüzünden yaptığı lanet Fransisco’nun yani Diana’nın eski hayatına mal olmuştu. Yüzlerce yıl tutsak olarak kalacak, bir sürü bebek doğuracak ve en kötüsü de bunu Fransisco iken ki spermleriyle yapacaktı. Mide bulandırıcı bir şeydi. Tüm bunların sebebi ise Armani klanının kanıyla yapılan lanetti. Düşünüyordu, klan reisi olan ölmüş büyük babası sırf intikam amaçlı bütün klanı büyüyle kısırlaştırması kadar saçma bir şey olamazdı. Armani klanı güçsüz bir klandı ve yapabileceği tek şey böyle süründürücü bir şeyden öte olmayışından da öte bir şeydi. Eclipsa’nın yani Rosalinda’nın anıları her şeyin cevabıydı aslında. Ama anlamadığı tek şey, son derece duygusal, fevri, gürültücü ve barışçıl insanlardı Armani klanı. Eclipsa’nın bilmediği şeyler vardı besbelli. Ama neydi? Asıl önemli olan soru buydu.
İsim ritüelinin ardından Eclipsa’nın hayatının şoklarını atlatmak günlerini almıştı. Maurice klanının kutsal yerinde hayat son derece sıkıcıydı. Sınır büyüsü yüzünden kutsal mekandan çıkamıyordu. Yalnızca güçlerinin de küçük bir kısmını kullanabiliyordu. Aslında eskisinden katbekat bile güçlü olması gerekirken Mirai taşı büyüsünü güçlendiren bir büyü yapılması onu güçsüz kılmıştı. Diana gibi antik bir ritüelle ilk cadıların yaratılışına benzer bir ritüelle sonradan yaratılan cadılar bir antik cadı kadar güçlü sayılırdı. Maurice klanının hırsının kurbanı olmak eskisi kadar meledromik gelmiyordu. Huyu suyu da değişmişti. Şüpheci, sinsi, içten pazarlıklı, hırslı ve karanlık yönü artmaya başlamıştı. Daha önce hiç olmadığı gibi biri olmaya başlamıştı. Bu onu biraz ürkütse de alışıyordu sanki gerçek doğası buymuş gibi. Bayıltıcı ve geçici felç geçirici toz üzerine doğru üflendiğinde başına geleceği çoktan anlamıştı. Gözler, kararıp hissizleşmeye başlayınca güçlü bir erkeğin kollarına çoktan düşmüştü. Son hissettiği şey bu kollardı. Gözlerini açtığında ise çoktan iş bitmişti. Üzerinde bir uyuşma hissetti. Ayağını kıpırdatmak istiyor fakat yapamıyordu. Fakat Fransisco olduğu haldeki spermiyle döllendirildiğini anladığında ki bunun olacağını zaten biliyordu. Bütün öfke hissi başına toplanmış kıpkırmızı kesilmişti. Sağ gözünden birkaç damla yaş taş zemine düştüğünde Güçlükle de olsa ayağını hafifçe kıpırdattı. O lanet olası toz yüzünden sabaha kadar kıpırdayamayacaktı.
Sabah olduğunda güçlükle de olsa yürümeye başlamış, yarım saat gibi bir sürede kendisine gelmişti. Eclipsa’nın şeytani gülümsemesiyle burun buruna geldiğinde öfkeden kudurması gerekirken bile ona karşı sıcak hisler benziyordu. Kızamıyordu, sanki aralarında akrabalarmış gibi karmik bir bağ vardı. Bu bağa odaklandı. Gülümsediğinde Eclipsa’nın yüzündeki şaşkın ifade çok hoşuna gitmişti. Birden anlamaya başladı. Bu klandan biri olarak yeniden doğmuştu. Yani bu da demek oluyordu ki artık bu yeni bedende Maurice kanı taşıyor demekti. Bu düşünceye iyice tutundu. Eclipsa, Dönüşüm ve Yeniden doğuş ritüelini yaparken kendi saç,deri, tırnak örneğini ve yumurta hücresini kullanmıştı Maurice klanında soy anneden devam ederdi ve anaerkil bir topluluktu. Şeytani bir şekilde gülümsedi. Hızlıca Eclipsa’nın yanına doğru yürüdü. Koluna yavaşça girdi. “Benimle gel.” Genelde iksirlerin yapıldığı yere geldiğinde hızla küçük bir havan alıp büyüsünü yapmaya koyuldu. Eclipsa’nın hafızalarından çaldığı bir büyüydü. Orada dişil enerjiyi çağrıştıran birkaç bitkiyi karıştırıp kutsanmış ay suyu ile karıştırdığında iki farklı lam alıp baş parmağının ucuna hafif bir iğne batırdı. Daha sonra da aynı şeyi Eclipsa’yı yaptı. Sonra büyüsüyle kutsal sudaki bitkisel karışımı ısıttı. “Mater, mater, mater…” Büyülü sözleri söyleyerek kanın üzerine doğru yöneltti. İkisinin de korktuğu şey olmuştu. Artık
Kan parladığını gördüklerinde anne- kızlardı. Eclipsa’nın şaşkınlığı Diana’yı mutlu etmişti. v“Ava giderken avlandın gene. Hep bir şeyleri yanlış yapıyorsun. Sürekli hesap edemediğin, gözden kaçırdığın şeyler var. Kabul et! Bu senin kaderin…” Başını öne eğdi. “Şimdi intikamının tadına bak anne!” Son sözünü imalı ve altına basa basa söyledikten sonra büyük, kötücül bir kahkaha attı. Ellerini bağlayıp yavaş ve gıcık sayılabilecek adımlarla Eclipsa’nın yanında uzaklaşırken yeni soğuk ifadesini çoktan yüzüne takınmıştı. |
| |
|
Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Maurice Klanından Diana Paz Kas. 29 2020, 15:08 | |
| Vulneribus Ormanındaki hapishanesinde günler ayları, aylar yılları kovalıyordu. Eclipsa öyle bir hapishane hazırlamıştı ki kendi lideri olduğu Maurice klanı kutsal topraklarını zamanının 365 kat hızlı aktığı, asla Diana’nın çıkamadığı bir hapishaneye çevirmişti. Damızlık inek gibi bir sürü çocuk doğurtuyordu ona. En kötüsü de bunu dondurduğu Fransisco’nun spermleriyle yapıyor olmasıydı. Yani aynı kişi doğan cadı bebeklerinin hem annesi hem de babası aynı kişi oluyordu. Bu durum Diana’ya göre hem bir mucize, hem de apacık bir küfürdü doğaya karşı. Eclipsa’nın bu planı son derece akıl almaz, zalimce ve çılgıncaydı.
Sürekli çocuk doğuruyordu. Bir yerden sonra kaç çocuk doğurduğunu bile unutmaya başlamıştı. Bedeni, tam anlamıyla kullanamadığı büyü gücü olmasaydı çoktan yıpranmıştı. Ama ruhundaki yaralar ve yaşadığı psikolojik şiddet onu bambaşka biri yapmıştı. Diğer yandan da dönüşümü esnasında yaptığı zihin büyüsü sayesinde hızla Eclipsa’nın hayatını sindiriyordu. Bu intikam hırsını, kalp kırıklığını idrak ettikçe sürekli delirmenin eşiğinden dönüyordu. Sınır büyüsünü kaldırabileceği büyüyü kırma hırsı olmasaydı çoktan hayatına son vermişti.
Maurice klanının kutsal mekanında bir kadının fiziksel olarak isteyebileceği her şeye sahipti. Her ne kadar eski ve teknoloji yoksunu bir ev olsa da Eclipsa ona ve çocuklarına her imkanı sağlıyordu ta ki 25 yaşına kadar. 25 yaşından sonra ise onları alıyor ve gerçek dünyaya salıyordu. Ondan sonrası Diana için muammaydı. Eclipsa’nın yüzlerce yıllık hayatı kafasında ve zihninin derinliklerinde olsa da bazı yerleri belirsiz ve korunaklıydı. Şifreleri kırmak binlerce yıl sürebilirdi. Öyle şeytani ve intikam ateşiyle yanan bir zihni çözümlemek hiç de kolay değildi. Anıları zihninden geçirmek de öyle kolay değildi. Yaptığı zihin büyüsünün de ciddi yan etkileri vardı. Eclipsa’nın anıları zihninde kapladığı yer arttıkça Fransisco’nun güçlü anıları hariç her şey zihninin bir köşesine akıyordu.
Bir gün sonunun yaklaşacağını yani bunun biteceğini biliyordu. Fransisco’nun spermleri bitecekti. Ondan sonra ne olacağı tam anlamıyla muammaydı. Ya başka erkek cadılar bulacaktı. Ya da Diana’nın hayatına son verecekti. İki ihtimal de korkunç gelse de ikinci plan daha cazip geliyordu Diana’ya. Çünkü ruhu yorulmuştu. Hayatı kısır bir döngünün içindeydi. Doğur, besle, büyüt ve ellerinden akıp gidişini seyret. İsimleri, yüzleri, hatıralarının zihninden yavaş yavaş silinişini seyret… Eclipsa’nın büyülü çemberinde tam 112 yıl, yani dışarıdaki zamanda 112 gün geçmişti. Artık Fransisco’nun spermleri bitmişti. İkizler ve üçüzlerle beraber tam 33 cadı çocuğu doğurmuştu. Fransisco’nun spermlerini bittiğini anlaması tam 5 çember yılını almıştı. Çünkü Eclipsa nerede ve ne zaman içine sperm yerleştireceğini biliyordu. Artık git gide huzursuz olmaya başladı. Ölüm her ne kadar çözüm gibi gözükse de yapabileceği daha korkunç şeyler onu ürpertmeye yetiyordu. Zihninde yaptığı kısa yolculuk bile korkmasına yetmişti.
Bir gece hiddetle uyandı. Zihninde iki önemli anı canlanmıştı. Eclipsa’nın kendisine yaptığı büyüyü ve çember büyüsünü öğrendiği zamandaki anılarını gördü. Çember büyüsü kendi eseriydi. Annesiyle övünüyordu içten içe. Boşalan zihni bir anda huzura ermişti. Umutları güçleniyordu bu hapishaneden kurtulmak için. Tek ihtiyacının aslında boş bir zihin olduğunu anlaması çok uzun sürmüştü. Eclipsa’nın dönüşüm büyüsüyle hayvanlardan insan kölelere dönüştürdüğü yardımcıları sayesinde onca çocuğu büyütmesine tam anlamıyla izin vermek yerine kendini hem bedenen hem de ruhen harap etmesinin yanlışlığını artık fark ediyordu. Artık ne yapacağını biliyordu. Üzerinden kaldırması gereken ilk büyü Eclipsa’nın kendisine yaptığı güç kısıtlama büyüsüydü.
|
| |
|
Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Maurice Klanından Diana Paz Kas. 29 2020, 20:13 | |
| Bu tür köklü ve antik büyüler hakkında öğrendiği ilk şey güçlü bir odak noktası olması ve her zaman bir arka kapısı oluşuydu. Eclipsa büyük ihtimal ikisinin de odak noktasının aynı olduğunu hatta bir tür Mirai büyüsü gibi bir tür güç taşıyla yaptığını düşünüyordu. Burada geçen zamanın 365 kat daha yavaş olduğunu daha yeni anladığında biraz rahatlamıştı. Çünkü dışarıda geçen zaman daha kısaydı ve kaybı daha az olacaktı. Taşın güneş döngüsü ve çemberin sınırındaki dört büyük taş da elementlerden yararlandığı anlamına geliyordu. Ama kaçırdığı bir nokta vardı. Ay döngüsü... Ayın dişil enerjisini iliklerine kadar hissediyordu. Ama kaynağını bilmiyordu. Ta ki evin üzerindeki hilal şeklindeki antenden anladı. Hilal şeklindeki antenin etrafındaki ay taşlarının nedenini anlıyordu. Bunu anlaması da çok uzun sürmedi. Ay taşları ve o anten de bir tür transformatör görevi görüyordu.
Üzerine rahat bir tül elbise giyip evin oradaki antenin oradaki çimlerin üzerine oturdu. Gitgide kısıtlanan büyü gücüyle hava ile iletişim kurmayı denedi. Bir saat sonunda iyice konsantre olunca yükselebildiği kadar yükseldi. Ancak bir hata yapmıştı. o anten ulaşabileceği kadar kolay ve korunaksız değildi. Antene ve çevresindeki ay taşlarına yaklaştı. Enerji alanını avuçları içerisinde hissetti. Maurice klanının bir üyesi olarak enerji alanına yaklaştı. Enerjiyi kontrol edip dağıtmak üzereyken bir anda sanki enerji alanından çarpılmış ve metrelerce yükseklikten aşağıya düşmüştü. Sanki büyünün gücü bir anda bedeninden geçerek saniyeler içerisinde akıp tekrar etki alanına karışmıştı. İşte o an sadece büyünün kaynağı olan taşı bulması gerektiğini anladı. Ancak nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.
Çember zamanıyla birkaç gün bu duruma kafa yordu. Ancak nerede olabileceği yönünde en ufak bir fikri dahi yoktu. Ancak cevaba ulaşmak bu kadar zor ve karmaşık olmamalıydı. Çünkü antik büyüler hakkında bildiği bir şey varsa basitlik üzerine kurulu oluşudur. Bugün yapılan modern iksirler ve karmaşık büyülerden çok farklıydı. Bir antik cadı gibi düşünmeliydi. Büyünün kaynağına inmesi gerektiğiydi. Aradığı sorunun cevabı da doğadaydı. Buna ulaşmak için de ilk iş aradığı sorunun cevabını doğaya sormaktı. Güzelce ve rahatça giyindikten sonra biraz lavanta suyunu burnuna çekti. Ardından bargaş kurarak toprak zemine oturdu. Kutsal topraklarla her Maurice cadısı gibi bağlantı kurmaya çalıştı.
Bağlantı kurması saatler sürmüştü. Kurduğu zayıf bağlantıda gördüğü imgelemler de toplasan bir çember saniyesi dahi etmezdi. Kan gördü, savaş gördü, yıkımlar gördü, eğlence, aşk, haz... Kısaca her şeyi bir çember saniyesi içerisinde güçlü bir şekilde yaşamıştı. Ama hala gözünün önündeki basit cevabı göremedi. Aslında sorusunun cevabı çok basitti. Bedeninde kalan son enerji kırıntısıyla yere uzanıp ellerini toprağın üzerine sertçe vurdu. Beyaz ışık süzmesi içerisinde Eclipsa'nın yaptığı büyüyle bağlantı kurdu. Derinlere indikçe bağlantısı artıyordu. Büyünün zayıf noktasını aradı. Bir çıkış noktası bulduğunda çoktan halsizlikten yere yığılmıştı.
O kadar bu işe kafayı takmıştı ki Eclipsa’nın ondan bir adım önde olduğunu ve ne yapmaya çalıştığını anlayacağını hesap edemedi. Çocukları ve yardımcılar dahil herkes ortadan kaybolmuştu. Eclipsa onları saklamıştı. Bunu fark ettiğinde içten içe küfürler yağdırıyordu. Ancak yapacağından da geri kalmıyordu. Hırsla ve öfkeyle Maurice klanının kutsal mabet alanına gitti. Klan simgesinin ortasına bastı. Ayaklarını ve ellerini hafifçe açtı. Ellerinden çıkan hafif beyaz elektrik süzmesiyle klan simgesinin çevresindeki iki yarım ay şeklindeki taşların hizasındaki alıcılara eriştiğinde her yer bir anda bembeyaz olmuştu. İçinden sanki bir enerji akıp gidiyor aura çevresindeki zincirleri kırıyordu. Artık özgürdü. Eclipsa’nın onu güçlerini kısıtlayan aura büyüsü kırılmıştı.
|
| |
|
Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Geri: Maurice Klanından Diana Paz Kas. 29 2020, 21:02 | |
| Artık eskisi kadar güçlüydü. Mirai taşı öncesi kadar olmasa da tam anlamıyla da kısıtlı bir cadı değildi. Bir asrı aşkın süren esaret yarı manada da olsa bitmişti. Artık bu hapishaneden çıkabilirdi. Öncelikle güçlerinin zaferini kutlaması gerekirdi. Öncelikle yerden biraz yükseldi ve uçarak evine geldi. Kapıyı bir el işaretiyle büyü yaparak açtı. Çocuklarını Eclipsa’nın aldığını bilecek kadar emindi. Odasına çıkıp güzelce giyindi. Taktı ve takıştırdı. Süslendi. Buradan çıkmasının yakın olduğunu ve en kısa sürede Eclipsa ile yüzleşeceğinden emindi. Evin kütüphanesindeki kitapları kurcalamaya koyuldu. Bir ipucu olduğunu iyi biliyordu. Eclipsa her ne kadar antik büyü de yapsa kendi yorumunu katacak kadar da kendini beğenmişti. Güçlerine kavuşmuş da olsa hala intikam hırsıyla yanan bir kadındı. Artık bütün çocuklarını da onun elinden alınmış çaresiz bir anneydi. Koca evde yalnız başına kalmak yeteri kadar huzurlu görünse de sinir bozucuydu. Sanki sessizliğin sesindeki fısıltılar karışıyordu dört bir yana. Duvarlar üzerine üzerine geliyordu. Adeta onu boğuyordu. Sanki evin her yerinde o manyak Eclipsa’nın fısıltıları ile yankılanıyordu. Sanki duvarlar esaretini bir tokat gibi yüzüne vuruyordu. Aradığı cevabı bulması zannettiğinden daha zor ve karmaşıktı. Ancak bir o kadar da eksik ilerliyordu. Kendisi ile bir kedinin sanki fareyle oynadığı gibi oynandığını anlaması çok uzun sürmüştü. Eclipsa akıllıydı. Bir o kadar da kurnaz… Spermlerin bittiğini anladıktan sonra oradan çıkma yollarını arayacağını çok iyi biliyordu. Çocukları ondan kaçırarak sadece kendisini güvence altına almaya çalıştığını zannediyordu ilk etapta. Ama o sinsi cadının planının bambaşka olduğunu anlaması ihtimali yavaş yavaş aklına geliyordu. 112 çember yılı geçmesine rağmen hala Eclipsa’nın planlarını kavrayabilmiş değildi. İpuçlarını birleştirmek zor olamazdı. Elbet bir yerlerde ipucu olacağını iyi biliyordu. Artık emindi Eclipsa onun oradan çıkmasını ve yüzleşmek istiyordu. Ancak Diana’nın da büyük bir dezavantajı vardı. Eclipsa ondan iki adım daha öndeydi. Bu nahoş durumu o da biliyordu. Ancak hala Eclipsa’nın onun oradan çıkmasını neden istiyordu. Çocuklarını ondan saklayarak hastalıklı beyninden neler geçireceği hakkında en ufak bir fikri daha yoktu. Tüm bunlar kafasını kurcalarken delirmek üzereydi. Yalnızlık ona o gürültünün eksik olmadığı evde fazla gelmeye başlamıştı. Ancak hala sağlam görüntüsünden taviz vermemeye çalışıyordu. Zannettiği kadar kurnaz olmamak o yaşlı kurdu alt edememek canını sıkıyordu. Artık eski güçlerine kavuştuğunu hatırladığında eski metotları kullanması gerektiğinin bilincindeydi. Gözlerini kapadı. Cadısal önsezilerini kullanarak kütüphanede daha önceden okuduğu bir şiir kitabına doğru ilerledi. Gözü kapalı seçtiği kitabı masanın üzerine bıraktı. Sağ elini kitabın kapağının üstüne koydu. Kitaba dokunduğu an anlamıştı hangi kitabın elinde olduğunu. Hafızasını yoklaması her şeyi bulması için yetecekti. Ki nitekim de öyle olmuştu. Cevap işte bu kadar basit ve yakınındaydı. Kitabın kapağında gizlenen taşı basit bir büyü gücüyle çıkardı. Tüm o büyüden çıkış anahtarı basit bir ay taşıydı yalnızca. Aradığı cevap bir o kadar yakındı işte. Yüzünde hafif ve salakça bir tebessüm oluştu. Sevincinden hıçkırıklar içinde ağlıyordu. Gözlerini açtı. Yere çömeldi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Başını yukarıya doğru çevirdi. Minnetler içerisinde şükrediyordu sanki. Duygusal boşalması bittikten sonra yerden kalktı. Evin kapısına doğru ilerledi. Ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Kapının yıllardır düştüğünü zannettiği bir deliği olduğunu zannediyordu. Ancak o delik aslında bir büyülü bir kilitti. Kalp ritimleri hızlanmıştı. Dile kolay 112 çember yılı beklemişti buradan çıkmak için. Sayısını dahi unuttuğu canlar akıp geçmişti bedeninden. Elleri titreye titreye ay taşını deliğe soktu. Beyaz ışık süzmeleri içerisinde onca yılın ardından çemberin dışındaydı. Artık büyük yüzleşmenin zamanı gelmişti. SON
|
| |
|