Diana Maurice Cadı
Mesaj Sayısı : 1172 Kayıt tarihi : 30/07/14 Yaş : 31
| Konu: Eclipsa İle Yüzleşme Paz Kas. 29 2020, 22:57 | |
| Çemberden dışarı çıktığına çocuklar gibi sevinmesi çok kısa sürmüştü. Karşısında alaycı bir şekilde sırıtarak onu izleyen Eclipsa, Diana’nın bütün moralini yerle bir etmişti. Tam da beklediği gibi o istediği için o iğrenç çemberden çıkmıştı. Kendi olağanüstü çabası yetersiz hatta bir hiçten ibaretti Diana için. Ama gururunu da korumasını iyi biliyordu. Her şeyi anlamazdan geliyormuş gibi yapacaktı en baştan. Ancak daha sonra bundan vazgeçti. Çünkü biliyordu. Bu anlamsızdı. Karşısındaki kadının hastalıklı bir beyni olsa da kurnaz bir topal şeytandı. Bu yüzleşmeyi de çok daha fazla uzatmak da istemiyordu. Bu yüzden ilk lafa başlayan da kendisi olması gerektiğini düşündü. Bu yüzleşmeyi bekliyordu. Ancak bir sıkıntı vardı. Yüzleşmesini kafasında tasarlamamıştı. Ne söylemesi gerektiği hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu. Ama sessizliğin içinde kopan fırtınaların hatırına bozması gerektiğini iyi biliyordu.
“Çıktım işte.” Duraksadı. İlk cümlesinin bu kadar kısa olmaması gerektiğini iyi biliyordu. Tonlaması her ne kadar alaycı olsa da tam da beklediğin gibi der gibiydi. Aynı zamanda bundan sonra ne olacağını soruyordu boş ve alaycı gözlerle. “Şimdi ne olacak?” Güzel bir yerden başladığını an kelimelerin dudaklarından döküleceğini iyi biliyordu. “Benim için planların neler?” Boşluk bırakmak istemiyordu. Ardı arkasına kesilmeyen sorularını bir tokat gibi yüzüne indirmek istiyordu. Büyüyle de olsa artık onun kanı akıyordu damarlarında. Her ne kadar kini de olsa ona karşı, o; bağlı bulunduğu klanın lideri ve annesiydi. “Hangi iğrenç intikam planına ait edeceksin gene beni?” Eclipsa’nın konuşmamasına ve alaycı bakışlarına artık daha fazla katlanamıyordu. Susması onu anbean çileden çıkartıyordu. Yüzünde öfkeden hallice bir kan fışkırdı sanki. “Konuşsana!” diyerek var gücüyle büyü yaparak onu duvara ittirmişti. Eclipsa’nın alaycı kahkahası yankılanırken Diana da hıçkırıklar içerisinde ağlamaya başladı.
Ortam ciddileşmişti bir anda. Eclipsa artık gülmüyordu. “Ben intikamımı sen ilk kızını doğurduğunda zaten çoktan aldım.” Kafasında bir sürü soru işareti yankılanıyordu. Bu sefer de 100 küsur çember yılı neyin acısını çekmişti. Neden Fransisco’nun spermlerinin bitmesini beklemişti? Kafasında bir dünya soru yığını vardı. Öfkenin yerini bir an binlerce cevapsız soru doldurmuştu. Sıra ondaydı. Kendisinden ne istenildiğini anlamaya çalışıyordu. Beklediği cevap bu değildi. Aklından geçen bu değildi. Ama olan da tam şu an yaşadığıydı. Tüm bu acıların büyük kısmı bir hiç uğruna mıydı? Anlayamıyordu bir türlü Eclipsa’yı. Sanki zihninde dolaştığı kadın o değildi. Eclipsa hala büyük bir gizemdi. Eclipsa hala anlam veremediği kadındı. Diana yutkundu ve gözyaşlarını sildi.
“Peki, neden onca çember yılı esaret altında kalmamı istedin?” Bu sorunun cevabını bilmiyordu. Doğrudan ona sormuştu. Açık ve en ufak kinayeden uzaktı sorusu. Bunca yıl neden acı çektiğini, eski benliğini unuttuğunu öğrenmek istiyordu. Bu nasıl bir intikamdı böyle masum Fransisco’ya ödetilen? Bütün cevaplar onun hakkıydı. Bu intikam oyununda basit bir figürandan öte en büyük mağduruydu kendisince. “Bana o kadar çocuğu neden Fransisco’nun spermleriyle doğurttun?” İsyan edercesine haykırıyordu. Her ne kadar sakinleşse de öfkesi tekrardan parlıyordu. “Geçmişi biliyorum. Büyük baba Armani’ye aşıktın. Ancak o erkek kardeşini seçti senin yerine. Anaerkil bir kabile olduğunuz için sen lider olur olmaz iki kabile arasında savaş başlattın. İntikamın yüzünden erkek kardeşini yanlışlıkla öldürdün. Suçu Büyükbaba Armani’ye atıp iki klan arası savaş çıkarıp kendi klanını ve Armani klanını yok ettin. Yaptığın bir hata sonucu da kısır kaldın.” Duraksadı. Ağlamaklı bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. “Ama hala seni anlayamıyorum. Hala neyin peşindesin? Soyun tam 33 tane çocuktan devam ediyor. Daha ne istiyorsun?” Dizlerini kırıp yere oturdu. “Cevap ver! Diye ses tonunu yükseltip haykırdı.
“Anlamayacağın şeylere burnunu sokma.” Eclipsa duraksadı. Başını sola çevirdi. Ciddi ve üzgün bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. “Asla anlamayacaksın. Tüm bu olanlara rağmen neden böyle yaptığımı asla ama asla anlamayacaksın.” Bir an Diana’nın kafasında şimşekler çakmıştı. Olanları yavaş yavaş anlamaya çalışıyordu. Bir an dehşete düştü. Nefret, intikam, sevgi ve aşkından yapmıştı. Tek yanılmadığı nokta Eclipsa’nın hastalıklı zihniydi. Olayları idrak ettikçe bambaşka dehşete düşüyordu. Eclipsa’nın hastalıklı duyguları ve ağlamaklı bakışı, indirdiği alaycı gardı her şeyi açıklıyordu. Yanına doğru yürüdü. Elinden tuttu. Gözlerinin içine baktı.
“Seni şimdi anlıyorum.” Sarf edeceği cümle baştan aşağıya cesaret gerektiren bir cümleydi. “Hala onu seviyorsun. Ona deliler gibi aşıksın. O çocuklarda da ondan daha fazla parça olmasını istedin.” Der demez Eclipsa’nın bir büyü darbesiyle geriye doğru savrulmuştu. Konuşmasına dahi fırsat vermeden büyüsüyle Diana’ya seri tokatlar atıyordu. Eclipsa’nın Büyükbaba Armani’yi hala sevdiğini kabul edemeyişi ve bunun onun yumuşak karnı oluşunu anlamasının Eclipsa’ya verdiği zayıflık duygusu ve acıyı iliklerine kadar hissedişini apaçık bir şekilde görüyor ve anlıyordu. Büyüsüyle Diana da ona karşı koymaya çalıştı. “Beni baştan yaratırken de onun tohumlarını kullandın öyle değil mi?” Mirai taşı büyüsü olmasaydı çoktan orman savaş alanına dönecekti. İkisinin de kısıtlı güçleri bile ufak çaplı bir yıkıma neden oluyordu zaten. “Doğa yasalarıyla resmen dalga geçtin? O yüzden o çocukların babasının Fransisco olmasına izin verdin. Hem intikamını aldın, bu sayede hem de sevgini fazlasıyla yaşadın.” Diğer yandan da kısmi bir ensest dölü olan çocukları aklını kaçırtmak üzereydi. Artık hem fiziksel hem de ruhsal olarak daha fazla dayanamıyordu. Eclipsa ondan çok daha güçlüydü. Büyüyü daha fazla tutamadı ve bir ağaca çarptı. Yere düştü.
“Sus yeter!” Diye bağırdı Eclipsa. Hıçkırıklar içerisinde ağlıyordu. Saniyelerce süren bir sessizlik oluşmuştu. İki taraf da eteğindeki taşları tam anlamıyla olmasa da dökmüştü. Artık Eclipsa’nın intikamı Diana için anlamsız değildi. Korkunç ve ürkütücüydü. Bir o kadar da akıl almazdı. Sahip olduğu genler ve değişen huyu suyu o deli kadının bir parçasıydı. Hayat ona çok farklı bir ironi sunmuştu. Hem eski hastalıklı genleri hem de bambaşka delinin genlerini taşıyan çifte bir deliydi. Çocuklarını öğrenmesi gerektiği aklına gelmişti. Evet, her ne kadar Fransisco’dan çok az şey kalsa da o artık Diana idi. Hem de Fransisco’dan fazla Diana idi. Yutkundu. İki kadının da kalp ritimleri heyecandan son derece hızlı çarpıyordu ve kesik kesik nefes alıp veriyorlardı. Avuçlarını toprağa dayadı. Sanki topraktan güç almak istiyordu. İki kadın da birbirine o kadar benziyordu ki fiziksel olarak.
“Çocuklarıma ne yaptın? Onlar nerede?” Kendi torunlarına zarar verebileceğini düşünmese de tehlikeli bilinçaltından neler çıkabileceği konusunda en ufak bir fikri dahi yoktu. Bu şüphe de onu normal bir anne gibi korkuya ve bilinmeze itiyordu. İçten içe güvensizdi. Ne kendisine ne de bir başkasına tam anlamıyla güvenebiliyordu. Bu yönü tıpkı Eclipsa idi maalesef. Ama sorusuna karşı bir cevabı hak ettiğini düşünüyordu. Alacağı cevaptan büyük korku ve endişe duyuyordu. Eclipsa’nın hastalıklı ve şeytani zihninden alacağı zalim bir karar hem Diana’nın hem de çocuklarının kaderini belirleyecekti. Kalp ritimleri olduğundan daha da hızlanmıştı. Alacağı cevaptan duyduğu korku sanki ömründen ömür götürmüştü.
“Çocukların hala döngünün içerisinde kalacak. 25 yaşına kadar da yardımcılarım ve ben onları büyüteceğiz.” Çocuklarının hayatta olduğunu öğrenmesi bile bir nebze olsun yüreğine su serpmişti. Ama onlardan ayrı kalacak olması affedilemezdi. Ancak zayıflık gösterip en ufak bir damla gözyaşı akıtarak o hastalıklı kadının egosunu okşamayacaktı. O artık Eclipsa’nın kızıydı. Ve ona göre davranacaktı. Başını hafifçe yerden kaldırdı ve konuşmasına devam etmesi için Eclipsa’nın yüzüne baktı. “Diğerleri kendi kaderini yaşamaya devam edecek.” Eclipsa’nın onu çemberden çıktığı için cezalandırmasını artık tuhaf karşılamıyordu. Eclipsa konuşmasına devam etti. “Sakın çocuklarını bulmaya kalkma! Bırak kendi yollarını bulsunlar, yaşayarak öğrensinler ve güçlü olsunlar. Ömürlerinin sonuna kadar onları koruyamazsın.” Tüm bu laflarının üzerine en ufak bir karşı çıkma belirtisi göstermedi. Sanki tüm olan biteni kabul etmiş gibiydi. Düştüğü yerden kalktı. Ellerindeki ve üzerindeki tozu toprağı el hareketiyle üzerinden çırptı. Eclipsa’ya doğru birkaç adım attı. Artık Eclipsa’dan korkmuyordu. Bunu belli etmekten de çekinmiyordu. Bilakis görmesini ve anlamasını istiyordu.
“Peki, öyle olsun.” Kupkuru ve soğuk bir ifadeyle en ufak bir karşı çıkma ve itiraz belirtisi göstermedi. “Çemberden çıkmanın ve özgürlüğün bir bedeli her zaman olacak” Sağ elini kaldırdı. Başparmağını Eclipsa’nın kalbi üzerine koydu. “Asla bir çocuk doğurmadın ve anne olmadın. Onları büyütmedin ve kaybetmedin. Ellerinin arasından teker teker alınmadı. Asla bu acıyı yaşamadın. İşte tam bu yüzden asla beni anlamayacaksın. Asla seni affetmeyeceğim.” Arkasını döndü ve yavaşça bir iki adım attı. Eclipsa’yı şaşırtmış ve afallatmıştı. Duraksadı. Tekrar arkasını döndü. “Unutma bu bedeli hepimiz ödeyeceğiz.” Ufak bir pişmanlık tohumunu Eclipsa’nın kalbine çoktan ekmişti. Her ne kadar Eclipsa soğukkanlı ve acımasız bir intikam meleği olsa da duygusal ve bipolar kişiliğinin Diana farkındaydı. Bir yandan intikamın ve gücün verdiği zafer duygusunun ona verdiği hazzı iliklerine kadar hissederken öbür yandan yaptığı akıl almaz ve kabul edilmez deliliğin sınır noktalarında gezen hareketlerinin bir vicdan muhasebesini sorgulayacaktı. Kazandıkları kadar kaybettikleri ve bu yolda ödediği bedelin verdiği yaman çelişkiyi tüm hiddetiyle yaşayacaktı. Diana da bu esnada hafif esen meltem eşliğinde gün batımıyla beraber ormanın çıkışına doğru yavaş adımlarla yepyeni bir geleceğe ilerliyordu. SON
|
| |
|