| Kanlı Ziyaret | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Kanlı Ziyaret C.tesi Ağus. 25 2012, 00:48 | |
| Güne diğer günlerin aksine hüzünlü bir şekilde başlamıştı. Gerçi kısmen her günü zaten hüzünlü değil miydi? Ailesi kaybetmiş bir kız olarak pekte mutlu bir hayatı olduğu söylenemezdi. Ama son günlerde başına gelen her şey içindeki küçük mutlu kızı sanki asırlar süren uykusundan uyandırmıştı. İçten gülümsemesi yüzünden eksik olmamıştı, şu son bir kaç gün. Ofelya, bağlanarak yeminini gerçekleştirdiği sihirbazı. Acaba kabul ederek onun ne kadar mutlu olduğunu anlayabilmiş miydi? Anlamasının nedense imkansız olduğunu düşünüyordu. Çünkü Ofelya onu hiç bir zaman üzgün görmemişti ki. O, ilk tanıştıklarında bir yabancıydı, onun için. Şimdi ise hayatının bir parçası olmuştu. Belki de ilerde bir gün bunu gerçekten anlardı. Bunu zaman gösterecekti. Şimdilik aralarındaki bağ onun için herşeye bedeldi. Sihirbazını bulduğunda böyle olacağını düşünmemişti. Yani gerçekten bulduğu hiç görmediği bir yabancıyı aileden biri gibi göreceğini. Ofelya, bir sihirbazdan öte birisiydi onun için, yeni sahip olduğu bir kardeş... Ofelya hayatının iyi gitmesine neden olan kişi değildi elbet. Çünkü ondan daha mucizevi bir olay gerçekleşmişti. Hayatına giren bir peri. Onu hem alt üst etmiş, hem de üstüne üstlük kalbini çalmıştı. Phin, ona duyduğu aşkı kelimelerle anlatamıyordu. İnanması zor bir şeydi, gerçekten aşık olmuştu. İleride belki de birlikte aile kuracağı adamı seçmişti. Aile kurmak, teyzesi her söylediğinde onunla kavga etmesinin en büyük nedeni olmuştu bu. Ona göre sevdiği biri karşısına çıkacak ve aşık olacaktı sonrasında ise mutlu bir yuva. Ama o anne ve babasızlığın ona yaşattığı acıyı bildiğinde dünyaya bir çocuk getirmek istemiyordu. Aile kurmak mı? buna tek bir cevabı vardı. Asla... Şimdiyse nedense buna uzak hissetmiyordu kendini. Bir insana aşık olduğunda hayatının geri kalanının her anını onunla geçirmek istiyordu. Yatağında bir anlığına daldığı düşünceler yüzündeki hüznü azaltmayı başarsa da yok edememişti işte. Teyzesinin sesini duyduğunda merdivenler den aşağı indi. Üstünü çoktan değiştirmişti bile. Teyzesinin yüzünde de hazırlanırken aynada kendi yansımasında gördüğü hüzün vardı. Ailesini en az onun kadar teyzesine özlemişti. Ölenlerden biri ne de olsa kız kardeşiydi. Ailesi bugünden tam 13 yıl önce ondan koparılmıştı. Her yıl onların mezarlarını ziyarete giderlerdi, teyzesi ile birlikte. Bir süre sonra mezarlarının yanı başında sadece o kalırdı. Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleri ile ailesine sanki yanı başlarından onu dinliyormuş gibi başından geçenleri anlatırdı. Bugünde farklı olmayacaktı. Tek bir şey dışında her zamanki kadar çok ağlamayacaktı. Evden teyzesi ile çıktıklarında doğruca Sombreness Mazarlığına gittiler. Yanlarında getirdiği çiçekleri özenle yerleştirdi. Mezarın etrafındaki bitkilerin bir çoğu susuz görünüyordu. Elementini kullanarak onları suladı. Yeniden hayat bulmaları için. Fazla uzun sürmemişti ki teyzesi yanından ayrıldı. Ailesi ile baş başa kaldığında onlara olanları başına gelenleri anlattı. Phin'i, Ofelya'yı... Kendi öyle tuhaf ve huzurlu hissediyordu ki çok yakınında olmasına rağmen tehlikeyi sezememişti. _Daniel_
Bugünü iple çekmişti. Yandaşlarının o peri kızı hakkındaki yaptığı araştırma sonunda meyvesini vermişti. Peri kızı bugün burada olacaktı. O gün Phin ile birlikte ona yaptıkları aşağılamayı ödeyecekti. İkiye karşı tek olduğunu o gün üstüne basa basa söylemişti. ama şimdi ortada ne Phin ne de ona yardım edecek biri vardı. Daniel'in yanında ise ortağı ve henüz Rose'un burada yaşadığından bir haber olan cadısı Diana buradaydı. Ona köle bir peri getireceğine söz vermişti. Güçlü bir peri onun hep Phin olacağını hayal etmişti. Ama şimdi elinde Phin'in canını acıtacağı bir koz vardı, Rose. Diana'nın yeni peri kölesi Rose olacaktı dahası da vardı. Cadı onun kalbini mühürleyecek ve tek aşkının Daniel olacağını düşünüyordu. O geceden beri istediği bir şeydi bu peri kızına sahip olmak. Şimdi ise çok az kalmıştı. Ona sadece bir kaç adım mesafedeydi. Öncelikle bir büyü mırıldandı. Tıpkı ona o gün yaptığı gibi hissettirmeden sonra ise kulağına fısıldadı. "Seni özledim bebeğim, benim olmaya hazır mısın?" ___ Rose'un bir anlığına duyduğu bu cümle kendini kaybetmeden önce duyduğu son şey olmuştu. Tüm dünyası bir anda karardı. Neler olduğunun bile farkına varmadan kendini bir hiçliğin ortasında bulmuştu. | |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Ptsi Ağus. 27 2012, 07:01 | |
| Hızla akan trafikte deli gibi araba kullanıp öfkeden delirmiş biri için oldukça iyi araba kullanıyordu. Yarım saatlik yolu 15 dakikada gelmişti ve phin park etmek için hiç uğraşmamıştı. Tek bir hamlede başarıyla arabayı park edip kapıyı sertçe çarparak arabadan çıktı. Yol boyunca phin arabada kendine ve daniel'a bol bol sövmüştü. Birkaç gün öncesine kadar aralarındaki kan bağı yüzünden öldüremediği kuzenini şimdi ciddi ciddi öldürme planları yapıyordu. Bir gün bunu düşüneceği hayır düşünmek bir yana aklının ucundan bile geçireceğini hiç zannetmiyordu. Şimdiyse onun canını yakmaktan ve onun cansız bedenini yerde görmekten ne kadar mutlu olabileceği gerçeğiyle karşı karşıyaydı. Gözleri öfke saçıyordu. Kalbinde nefretten başka bir duygu kalmamıştı. Sevgili kuzeninin dört gözle Phin’in gelmesini beklediğine emindi. Tabi onu karşılama merasimi hazırladığında biliyordu. Phin’in damarına bu kadar basmak için ya canına susamış olmalıydı ya da harika bir planı. Aşağılık kuzeninin canına ne kadar düşkün olduğunu bildiği için ikinci seçenek daha olası geliyordu. Ne kadar plan yapmış olursa olsun ne kadar büyük oyunlar hazırlarsa hazırlasın bu onu acı sonundan ve phinîn elinden kurtaramayacaktı. Gözleri deyim yerindeyse alev saçmasına ve öfkeden çıldırmasına rağmen üzerinde ürkütücü bir sakinlik vardı. İçerde olabilecekleri düşündükçe yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. Boş gözleri, soğuk gülümsemesi ve ürkütücü sakinliğiyle bakıp ''Evet aile üyelerini çok bekletmeyelim.'' Dedi ve ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Buluşma anı yaklaştıkça phin’in yüzündeki soğuk gülümsemesi de yayılıyordu. Birazdan bu mezarlıkta deyim yerindeyse ufak bir savaş yaşanacaktı ve ikisinden biri kesinlikle ölecekti. Etraftaki sesleri dinledi bir süre. Etraf derin bir sessizliğe gömülmüştü.
Bir yaprak bile yerinden kımıldamıyordu. Sanki her şey durmuştu. Buz gibi sesiyle ''Fırtına öncesi sessizlik…'' dedi phin sonra aynı sesle ''Hayır ölüm sessizliği'' diye düzeltti. Daniel’ın telefonda söylediği ev görünmüştü sonunda. Gittikçe yaklaşıyordu. Sürekli aklında olan rose’un iyi olup olmadığıyla ilgili soruları ve kaygılarını geri plana itti. Daniel’a odaklanmalıydı rose’a değil. Ne durumda olursa olsun rose hala hayattaydı en azından bunu biliyordu. Daniel bazen hırsı yüzünden salak konumuna düşebiliyordu ama kesinlikte aptal değildi. Phin’e karşı elinde olan tek kozundan asla kolay kolay vazgeçmezdi. Hem istediği şey phin’in acı çekmesiydi değil mi ve bunu yapmak içinde rose’a ihtiyacı vardı. Canlı olarak. Eve az bir mesafe kala phin durdu ve eve bir müddet dışarıdan baktıktan sonra insanın kanını donduracak bir ses tonuyla ''Madem benimle oyun oynamak istiyorsun öyle olsun. Oynayalım bakalım. Harika bir giriş yaparak da ilk adımı atalım'' dedi ve o an büyük bir patlama sesi duyuldu. Evin bir duvarı artık yoktu. Phin oluşturduğu hortumla beraber içeri girdi. Duvarın yıkılmasından dolayı bir süre ortalık tozdan görünmese de bu birkaç saniyede phin’in evin içine girmesiyle son buldu. Her şey çok net görülebiliyordu şimdi. Phin gözlerini kuzeninin gözlerine dikerek az önceki ses tonuyla '' Merhaba daniel beni özledin mi? Umarım tüm sevdiklerinle vedalaşmışsındır çünkü bugün dünyada nefes aldığın son gün olacak. Seni kendi ellerimle öldüreceğim.'' Dedi. Yumruklarını sıkarak cam parçalarının kestiği elinden birkaç damla kan damladı yere. Daniel elindeki kanı görür görmez sinsiz bir gülüş yerleşmişti yüzüne phin yumruklarını daha fazla sıkarak ''Bakalım yüzünü dağıttığımda da bu şekilde gülebilecek misin?'' dedi insanın kanını donduracak türden olan ses tonuyla. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Ptsi Ağus. 27 2012, 19:24 | |
| Üzerini biraz daha düzelttikten sonra boy aynasında kendine baktı. Kıyafetler çok güzeldi, mini elbisenin içinde gerçekten çok güzel görünüyordu. Tabi saçları dışında her şey iyiydi. Uykudan yeni uyandığı için darmadağınık bir haldeydi saçları. Neyse ki bulunduğu odada banyo da vardı. Hemen elini yüzünü yıkadı. Bir kaç küçük büyü sözcüğü mırıldanarak kendisiyle ilgilendi. Artık hazır gibiydi. Sevgilisi gerçekten zevkli biriydi, Daniel. Başta garip gelen her şeyi geride bırakmış bir anda. Hatta hatırlamıyordu bile. Tek bildiği şey kalbinin sevdiği erkek için atmasıydı. Daniel onu deli gibi seviyordu ve oda onu. Hatta ailesi ile tanışacaktı. Her ne kadar ailenin daha büyük üyeleri ile tanışmak istese de kuzeni her kimse o kişi iyi bir başlangıç olabilirdi. Geri odaya döndüğünde Daniel'in telefonu kapatmadan önceki son cümlesini duymuştu.
"Aşkım bu ne hız bir misafirimiz gelecek ve senin aklın nerede"
"Bunun için beni suçlama sevgilim. Bu kadar güzel olman senin suçun"
Konuşmalarının ardından birbirlerine giderek daha da yaklaştılar. Daniel onu belinden kavrayarak kendine doğru çekmişti bir anda. Uçuşan saçlarını arkaya atarak onu ateşli bir şekilde öpmeye başlamıştı. Rose ona sıkıca sarılarak kendini ona teslim etti. Öpüşmeleri giderek daha da ateşli bir hal alıyordu. Daniel'in elleri bir an olsun boş durmuyordu. Az önceki söylediklerini gerçeğe dönüştürmekte kararlı gibiydi. Sanki bir kaç saniye içinde ona en yakın kanepede sahip olacakmış gibi. Nefes nefese bir şekilde onun kollarının arasından sıyrıldı.
"Kendimi yeni toparladım sevgilim ama sen saçımı başımı tekrar dağıttın. Bu arada zevkini beğendim kıyafet mükemmel. "
"Sana söyledim bunun tek suçlusu sensin Ruby"
"Senin bir yaramazlık yapmaman için sanırım misafir gelene kadar fazla ortalarda olmamam gerek ben masa ile ilgilensem iyi olacak"
"Tamam güzelim fazla uzaklaşma. Bu arada senden bir ricam var ben söyleyene kadar ne olursa olsun çağırana kadar gelme. Benim şakacı bir kuzenim varda."
_Daniel_
Ruby odadan evet anlamında başını sallayarak ayrılmıştı, o ayrılırken hala aklı fikri onun tatlı dudaklarıydı. Ona dokunuyor olmak, söylediği kelimeler her şey bir rol olması gerekiyordu. Ama şimdi sanki o peri kızı ile ilgili kalben bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Neler oluyordu. Ona aşık oluyor olamazdı. Onu ilk gördüğü andan itibaren yatağa atmak istemişti onu. Gelip geçici bir kız olacaktı. Hatta Phin ile işi bittiğinde de yapmayı düşündüğü şey hala buydu. Şimdiye dek. Kafasını iki yana salladı. O duygusuz bir serseriydi. Asla Phin gibi duygularına yenik düşecek bir aptal değildi. Kendini toparladı. Olacakları düşündükçe içinde nefret ve intikam duyguları alevlenmişti. Phin'e hiç unutamayacağı bir gün yaşatacaktı. Zaten büyük ihtimalle onun için bu geceden sonrası diye bir şey olmayacaktı. Ortağı Peter kapıdan girmişti. Bir kaç saniye içinde de sevgili kuzeni burada olacaktı. Birden ani bir gürültü ile ev sarsılmaya başladı. İşte o an gelmişti. Phin buradaydı. Ortağı tedirgin olsa da onun üzerindeki soğukkanlılığı fark ettiğinde oda hızla kendini toparlamıştı. Ortalıktaki toz dumanı azaldığında baş konuğu ile göz göze gelmişti işte. Ne kadar sinirli olduğunu görebiliyordu. Peter'a el işareti verdiğinde o hemen bir büyü mırıldanmaya başlamıştı ve aynı anda kendisi de öyle. Bu büyü Phin'i dizlerinin üzerine çöktürüp hareket etmemesini sağlayacak bir büyüydü. Phin bir anda yer çöktüğünde konuşmaya başladı. Peter bir saniye olsun konsantresini kaybetmiyordu. Bu gerekliydi. Phin'i tanıyordu. Daha kötülerinden kurtulmuştu ama yinede onu tanımak Daniel'e karşı onu zayıflatan bir şeydi. Tabi tam tersi de muhtemel bir şeydi. Ama ne yazık ki şu an tek başınaydı.
"Evet seni özledim Phin. Öyle ki bu aile toplantısının baş konuğu olarak seni seçtim. Ailemize yeni katılan üye ile tanışman için sevgilim Ruby eminim onu çok seveceksin."
Ruby'ye seslenmişti. Peri kızı gördüğü bu durumdan ötürü şaşırsa da hiç bir şey söylememişti. Cadının büyüsü gerçekten mükemmel işliyordu. Ruby'i yanın doğru çekerek belinden kavradı. Sanki bir odada yalnızlarmış gibi onu ateşli bir şekilde öpmeye başlamıştı. Ellerinde vücudunda geziniyordu. Ruby'de ona ateşli bir şekilde karşılık veriyordu. Kızın kalçasını kavrayarak biraz daha kendine yaklaştırdı sonra ise onu serbest bıraktı.
"Ruby sevgilim bu sana bahsettiğim kuzenim Phin. Dağınıklığın sebebi de o kendisi biraz fazla şakacı biridir de"
"Sevgilim adımı söyledi ama birde ben söylesem iyi olacak. Adım Rosemay Ruby tanıştığımıza memnun oldum Phin. Ayrıca deminki manzara için kusura bakma nedense bu aralar kuzenin o konuda fazla takıntılı"
| |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Ptsi Ağus. 27 2012, 22:26 | |
| Phin şuan burayı onların başına yıkmak onları duvardan duvara çarpıp kemiklerinin kırılırken çıkardığı o harika melodiyi dinlemek ve onları elleriyle acı çeke çeke öldürmeyi o kadar çok istiyordu ki. Gülümsedi çünkü biliyordu eğer isterse bunları sadece ama sadece birkaç dakika da yapabilirdi. Onları şuan burada öldürmesi o kadar kolaydı ki… Tanrım az önce düşündüklerini yapmamak için kendine o kadar zor hakim oluyordu ki… Çoğul konuşuyordu çünkü daniel’ın ortağına hiç bakmamış olsa da biliyordu şuan onun tam çaprazında ona doğru bakıyordu. Kapıdan girdiği an… O az önce kapıdan mı demişti çünkü eve kapıdan sakince girmek yerine ona ve öfkesine yakışır bir şekilde büyük bir patlamayla duvarı yok etmişti her neyse eve girdiği an daniel hariç iki perinin varlığını anında hissetmişti. Daniel tam karşısında duruyordu ve ortağı da tam çaprazındaydı. Üçüncü peri henüz ortalarda gözükmüyordu ama oda bu evdeydi hissediyordu. Daniel’ın bu aciz ve berbat planına alaycı bir şekilde gülümsedi. Ah zavallı kuzeni onu hiç tanıyamamıştı. Doğrusu hayal kırıklığına bile uğramıştı. Kuzeninden daha zekice bir plan beklemişti daha zorlu kendini ona göre hazırlamıştı fakat gördükleri onu şaşırtmıştı birazda hayal kırıklığına uğramıştı kabul ediyordu. Phin bundan daha beterlerinden kurtulmuştu bunu en iyi daniel biliyordu tüm bunları bile bile böyle kötü bir plan yapması mantıksızdı. En azından kölesi olduğu cadı ve ya daniel hariç en az 4 kişiden oluşan bir peri grubu falan bekliyordu oysaki. Yani eğer daniel ciddi ciddi onu öldürmeyi düşünüyorsa ki düşünüyor hatta düşünmekle kalmayıp bunu deli gibi istiyordu phin’in az önce söylediği gibi ya bir cadı yada peri grubuyla burada olmalıydı ki onu öldürme şansı olsun ama ikisi de gözükmüyordu ortalıkta dahası hissetmiyordu da auralarını. Şuan aklından saniyeler içinde beyninden geçen ölüm şekilleri ve işkence sahnelerini onların üzerinde uygulamasını engelleyen tek şey rose’un nerede olduğunu bilmemesiydi. Önce onun nerede olduğunu ve iyi olup olmadığını öğrenmeliydi. Sonra bunların icabına kolaylıkla bakacaktı.
Yine de daniel’ın bu soğuk kanlı tavırları ve üzerindeki sakinlik tam olarak rahatlamasını engelliyordu. Kuzenini iyi tanıyordu eğer ciddi ölçüde mükemmel bir planı yoksa bu kadar sakin durmazdı. Phin’i bu kadar sinirlendirdikten sonra rose’u bu evde onun bulması için bırakıp köşe bucak saklanırdı çünkü bu üç kişilik grubun onu durdurmayacağını çok iyi biliyordu ve phin’in bu sinirli haliyle onun gazabına uğramak istemezdi. Daniel’ın gözlerinin içindeki intikam parıltısını gördüğünde düşüncelerinde haklı olduğunu anlamıştı. Bir planı vardı mükemmel sayılacak bir planı phin’in ilk girişte fark etmeyeceği bir şey. Gözlerini kısıp etrafı inceledi. Gözüne şüpheli bir şey çarpmamıştı. Planı her neyse bu sefer phin’in fark etmeyeceği kadar kusursuzdu. Gözlerini yine daniel’a dikti. O anda dizlerinin üzerine çökmüştü istemsizce. Kalmaya çalıştı ama yerinden kıpırdayamadığını görünce gözlerini daniel’a dikip iç çekti. Onu bu küçük numaralarla durduracağını düşünüyorsa yanılıyordu. İkisini de saf dışı bırakıp bu durumdan kurtulması ve onları gebertmesi o kadar kolaydı ki yine de rose’un nerede olduğunu ve durumunun nasıl olduğunu öğrenmeden hiçbir şey yapmamaya karar vererek iplerin onun elinde olduğunu düşünmesine izin vererek tepkisizce ona bakmaya başladı. Konuşmaya başlamıştı. Bu adamdan neden nefret ettiğini bir kez daha hatırladı ve kendini zorlayarak dediklerini dinlemeye çalıştı. Onu sevgilisiyle tanıştırmak istediğiyle ilgili şeyler saçmalıyordu. Anlaşılan sevgilisine o kadar da değer vermiyor yoksa onu göz göre göre ölüme getirmezdi diye düşündü. Ruby isimi tanıdık gelmişti. Birkaç saniye sonra kapıdan içeri geleni görmesiyle büyük bir şok dalgasının bedenine çarpması bir oldu. Daniel’ın onun dudaklarına yapışması ve rose’unda buna büyük bir iştahla ve ateşli bir şekilde karşılık vermesiyle ilk şoku üzerinden atamadan ikinci bir şok yaşamıştı. Yanlış görmüş olma ihtimaline karşı gözlerinin sımsıkı kapatıp yeniden açtı. Eğer hareket edebilseydi kendine bir cimdik bile atabilirdi ama hareket edemediği için sadece gördüklerinin yanlış yada hayal olduğunu görmek için gözlerini sımsıkı kapatıp açtı. Yanlış görmüyordu bu rose’du. Hayır bu doğru olamazdı rose ona aşıktı o phin’in sevgilisiydi ve asla böyle bir şey yapmazdı. Gördüğünün bir başka bir peri olup olmadığını kontrol etmek için içinden birkaç sözcük söyledi içinden fakat görüntü değişmemişti. Hala rose’u görüyordu.
Zaten başına yıkılan dünyasının daha da karardığını fark etti. Karşısında daniel’la tutkuyla öpüşen kişi rose’tu lanet olsun ki oydu. Neydi bu? Yoksa… Yoksa daniel’ın kusursuz planı bu muydu? Her şeyi ama her şeyi daniel mı planlamıştı. Barda karşılaşmalarını, tanışmalarını, öpüşmeleri sonra birbirlerine karşı hissettikleri şeyler hepsi bir yalandan ibaret miydi? Önce rose’la hayır sevgilisi ruby’le tanışmasını sağlamış ve Phin ona istediği gibi aşık olunca da oyunu bitirmeye karar vermişti. Kabul etmeliydi ki planı kusursuzdu. Phin’in canını hiç olmadığı kadar çok yakmayı başarmıştı. Bu sahneyi göreceğine ölmeyi bile tercih ederdi. Canı o kadar çok yanıyordu ki kaşları çatılmıştı bu gördüğü manzara karşısında yüzünden acı çektiğini anlamak zor olsa da imkansız değildi. Nasıl kanabilmişti rose’a nasıl aşka inanmak gibi bir aptallık yapabilmişti. Nasıl hiç tanımadığı birine aşık olabilmişti nasıl? Gözlerini öfke ve nefretle önce daniel’a ardından gerçekleri gördüğü halde hala aşık olduğu kıza dikti. Kalbi hala onun bu tür bir şey yapacağına inanmıyordu ama durum ortadaydı işte. Öfkeli gözlerle kıza bakarken kızın gözlerinde gördüğü bir şey onun dikkatini çekmişti. Rose’un gözlerinde aradığı bakışı görememişti. Rose ona tiksintiyle yada aşağılamayla bakmıyordu bu tuhaftı. Eğer bu başından beri onların planıysa neden gözlerinde aradığı nefreti göremiyordu. Bunda kesinlikle garip bir şey vardı. Gözlerine bakınca hiçbir duygu göremiyordu rose’un bu normal değildi. Ortada phin’in düşündüğü gibi bir şey varsa rose’un gözlerine baktığında mutlaka bir duygu görmeliydi ama görmüyordu. ‘Tanrım neler oluyor aklımı kaçırmak üzereyim hiçbir şeye anlam vermiyorum’ diye düşündü ve nefes almayı unuttuğunu fark ederek derin bir nefes aldı. Rose’un kendini tanıştırmasından sonra phin’in içinde kalan son mantıklı yanda kaybolmuş oldu. Gözlerini daniel’a dikerek içinden birkaç büyü yaptı. Kimse neler olduğunu anlamaya fırsat bulamadan bir çığlık sesi duyuldu o sırada da phin ayağa kalktı. Ağaya kalkarken de birkaç büyü yaptı içinden böylelikle daniel’ın ortağı geçiçi süreliğine sorun olmaktan çıkmıştı şimdilik gözlerini rose’a dikerek ''Merhaba ruby hım güzel isim ama ben sana eskisi gibi rose demeyi tercih ederim sevgilim. Ben daniel’ın elinde zorla tutulduğunu sanıyordum ama görüyorum ki baya eğleniyormuşsunuz hiç acı çeker gibi yada halinden rahatsız olur gibi bir durumun yok. Doğrusu bana olan aşkına hayran kaldım. Hem beni hem de daniel’ı aynı anda idare ediyordun demek seni tebrik ediyorum çok güzel başardın ikimizi de idare etmeyi''dedi duygusuz bir şekilde birkaç saniye daniel'ın zafer kazandığını sanmasına izin verdi sonra gözlerini daniel’a dikerek ''Sanırım bunu bana açıklamak istersin sevgili kuzenim.'' Demesiyle içinden büyü yaparak daniel’ı yere yapıştırması bir oldu ''Söyle ne yaptın sevgilime? Çabuk bana cevap ver daniel yoksa seni öldürürüm rose’a ne yaptın?'' dedi buz gibi bir şekilde sonra dayanamayarak ''Sevgilime nasıl bir büyü yaptın da beni tanımıyor ve senin sevgilin olduğunu sanıyor çabuk söyle'' diye bağırdı sinirle. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Salı Ağus. 28 2012, 22:42 | |
| Olanları anlamaya çalışıyordu. Eğer bu bir şakaysa neden kimse gülmüyordu. Üstelik olanlar bir şaka için bile çok fazlaydı. Kendini Phin denen periye nezaketen tanıştırmıştı ama hepsi buydu. Onda garip bir şeyler vardı. Gözlerindeki anlamsız öfkeyi çözememişti. O sıradan bir aile toplantısı bekliyordu ama durum karmaşıktı. Ortada anlamlandıramadığı çok fazla şey vardı. Phin'in Peter'a yaptıklarından sonra ona söylediklerini dinledi. Perinin kullandığı her bir kelime kafasında neyi bir soru işareti oluşturuyordu. Bu peri neler saçmalıyordu. Onun sevgilisi olamazdı, onu tanımıyordu bile. Üstelik kalbi Daniel'a aitken bir başkası ile nasıl sevgili olabilirdi ki. Bu peri ya onunla dalga geçiyordu ya da gerçekten garip bir şaka anlayışı vardı.
"Buda şakalarından biri mi Phin seni tanımıyorum bile ben kuzenin sevgilisiyim. Onu seviyorum ve ona aşığım"
Konuşması bittiğinde Phin'in gözlerindeki öfkenin daha da büyüdüğü fark etti. Gerçekten de bu perinin derdi neydi, anlamıyordu. Phin yaptığı büyü sonrasında sevgilisi yere düştüğünde kendi canının da yandığı hissetti. Bu peri bozuntusu artık sahiden sinirlerini bozmaya başlamıştı. Söyledikleri ve hareketleri ile. Hızla Daniel'in yanına ilerledi. Öfke gözünün kör etmiş bir şekilde Phin'e baktı. Elementine odaklanarak büyük bir su hortumu oluşturdu ve Phin'in hortumun içine çekilmesini seyretti. Saniyeler sonra Phin evin sağlam duran duvarına çarparak yere düşmüştü. Sinirli bir şekilde Phinle konuşmaya başladı.
"Benim senin sevgilinmişim gibi bahsetmekten vazgeç. Sevgilimin canını tekrar yakarsan daha kötü hale geleceksin."
Endişeli gözlerle Daniel'a bakıyordu. Suyun iyileştirme gücünü onun üzerinde kullanmıştı. Canı ve yarası oluşsa da bu sayede çabucak iyileşecekti.
"İyi misin sevgilim?"
_Daniel_
Phin'i yine hafife almıştı. Bu duruma düşmekten nefret ediyordu. Ortağı bile onu engellemek için bir işe yaramamıştı. Kendi bir anda yerde bulması sinirlerini bozmuştu. İçinden küfürler saydırıyordu ki. Gördüğü manzara karşısında yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Ruby sevgilisi için Phin'e saldırmıştı. Tıpkı tanıştıkları ilk gün Phin için kendine yaptıklarını şimdi kendi için Phin'e yapıyordu. Kuzeninin yüzünde gördüğü ifadeden sonra keyfi gerçekten yerine gelmişti. Ruby'nin kalbinin artık tamamen ellerinde olduğunu hissediyordu. Onun için yaptığı mükemmel bir şeydi. Bu onu ne kadar sevdiğini gösteriyordu. Diana nasıl bir büyü yaptıysa kalbindeki Phin'in yerini almayı başarmıştı. Peter'ın saf dışı kalması umurumda bile değildi artık. En büyük silahı yanı başındaydı. Kalbini ellerinin arasında tuttuğu güzel perisi.
"Sevgilimle düzgün konuş kuzen o benim, senin değil gördüğün gibi. O bana aşık"
Cümlesini bitirdiğinde odaya birden cadısı gelmişti. İkinci silahı. Cadı önce Phin'e bir göz attı. Bu bakışı biliyordu. Köle perisi olup olamayacağını tahlil ediyor olmalıydı. Sonra birden bir şey oldu. Phin bir anda evin biraz daha içerisine çekildi ve tam bulunduğu noktada etrafı çember ile çevrilmişti. Sonrasında sanki canı çekliyormuşçasına garip bir ifade belirmişti yüzünde.
"Size bir oyuncak bırakıyorum perilerim. O peri çemberin içinden çıkamaz ve sadece buda değil bir süre büyülerine el koydum. Yani şu an tamamen savunmasız. İyi eğlenceler size"
"Peki leydim"
Diana geldiği gibi hızla yok olmuştu. Peter kendini bir koltuğa atarak masada duran bira şişelerine uzandı ve içmeye koyuldu. Onunsa gözleri Ruby'ye takılmıştı. Onu kendine çekti yine dudakları esir almıştı bir süre. Bu kızı öpmekten asla bıkmayacak gibiydi. Hatta daha fazlasını istiyordu, çok daha fazlasını.
"İşte şimdi mükemmelim bebeğim. Cadımızın bize verdiği bu muhteşem hediyeyi sana veriyorum. Ona yapacaklarını seyrediyor olacağım. Bana zevk aldır bebeğim"
"Memnuniyetle aşkım"
Daniel kanepede Peter'ın yanına otururken oda Phin'e doğru yavaş ve soğukkanlı adımlar atmaya başlamıştı. Güçleri olmayan bir periye güç kullanmak zavallılık olurdu ve o bir zavallı değildi. Tamamen insani yollarla onun canını acıtacaktı.
"Güçleri olmayan bir periye güç kullanacak değilim Phin. Ama bu canını yakmayacağım anlamına gelmiyor"
Sözleri bittiğinde ona sinsi bir bakış attı önce. Sonra yumruk yaptığı eli ile karın boşluğa bir yumruk attı. Hemen ardından suratına art arda bir kaç kez darbe geçirdi. Eli acımıştı ama biliyordu o perinin canı daha fazla yanıyordu. Üstelik canını yakan şey sadece kendisinin ona uyguladığı darbeler değildi. Onu sıkıştırmış bariyerde her çarpışında canını yakıyordu. Bir süre sonra hem sevgilisi ve ortağının yokluğundan faydalanmak hemde kendini biraz dinlendirmek için durdu. Sonra birden ona doğru sokulmaya başladı. Onun olduğu bariyerin içine girmişti. Aslında korkması gerekirdi, Phin'in ona bir şeyler yapmasından ötürü ama kaçışı kolay olduğundan pek umursamadı hem içindeki dürtüyü artık engelleyemiyordu. Ona daha da fazla sokuldu, vücutları birbirlerine değecek kadar yakın ve kulağına fısıldamaya başladı.
"Beni gördüğün andan beri sevgilin olmamı bu kadar çok mu istedin Phin"
Sözleri bittiğinde onun boynunu öpmeye başladı bunu neden yaptığını bilmiyordu. Ama yapmak hoşuna gitmişti. Teni dokunmak, teninde dudaklarını gezdirmek. Daniel'ı aldatıyormuş gibi de hissetmiyordu kendini peki neden...
| |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Çarş. Ağus. 29 2012, 01:30 | |
| Roseu’un ilk sözlerinden sonra çıldıracağını hissetmişti. Resmen onun yüzüne daha birkaç saat öncesine kadar aşık olduğu adamın yüzüne karşı onu kaçıran aşağılık herifi sevdiğini söylüyordu. Bunu bir büyü altında olduğu için söylediğini bilse de bu canını çok yakmıştı. Yumruklarını ve dişlerini sıkarak gözlerini daha fazla dayanamayarak rose’un gözlerinden kaçırdı. Lanet olsun ki az önce aşık olduğu ilk ve tek kız, duygularının onu yönetmesine izin verip kalbinin kapılarını sonuna kadar açtığı tek kız gözlerinin içine baka baka phin ona sırılsıklam aşıkken başka birine aşık olduğunu söylemişti. Kalbi acıyordu tahammülü imkansız bir acıydı bu. Nefesinin kesildiğini hissediyordu dahası nefes almakta istemiyordu zaten yaşamak istemiyordu çünkü rose’un ağzından bu sözleri duyacağına ölmeyi tercih ederdi. Mantığı onun bunu bir büyünün etkisi altında olduğu için yaptığını son ses haykırsa da kalbi acıyordu yine de. Mantığının bağırışları bir şey değiştirmiyordu. Sonunda dişlerinin arasından öfke ve üzüntüyle ona bakmadan ‘Ben şaka falan yapmıyorum. Sen benim sevgilimsin… Sevgilimdin birkaç saat önce bu pislik seni kaçırıp beni unutmanı ve onu sevgilin yapmanı sağlayacak bir büyü yapmadan önce’ dedi. Phin rose’un az önce sözleriyle paramparça ettiği kalbiyle uğraşıp kendini toparlamaya çalışırken kendini bir anda sudan oluşan bir hortumun içinde buldu. Boğulmak üzereydi aklını sonunda toparlayıp tam kendini bu durumdan kurtaracaktı ki su bir anda kayboldu ve önce sert bir şekilde duvara çarpıp sonra yere düştü. İçinden kendine ve o hissettiği saçma duygular yüzünden onu korunmasız bırakan kalbine söverken sinirli gözlerini bunu ona yapan kişinin canına okumak için odada gezdirdi. Bunu ona rose’un yaptığını görünce gözlerine belli etmek istemediği hüzün çöktü. Az önce sevgilisi biricik aşkı onu neredeyse öldürecekti. Aptal duygularının harekete geçtiğini hissedip daha da sinirlendi. Gözleri dolmuştu fakat hayır o bu kadar zayıf değildi. O ağlamazdı şimdiye kadar hiçbir şey için ağlamamıştı. Sevgilisi bir büyünün altındaydı ve onu geri alacaktı. Gözlerine akın eden yaşları geriye itti. Artık gözleri dolu değildi. Boş bakan gözleri rose’a dikildi. ''Lanet olsun rose hatırlamaya çalış'' dedi fakat sözleri daniel tarafından kesildi. Ona büyük bir öfkeyle ve öldürme isteğiyle baktı ve hızla ayağa kalktı. O sırada yeni birinin aurasını daha hissetmişti gözleri bir anda odada beliren cadıya kaydı ve bu rose işinde kimin ona yardım ettiğini de o anda anlamış oldu sevgili kuzeni zeki olmasa da cin fikirliydi ama planlarını kusursuz işletemeyecek kadar salaktı yani gözleri duyduğu öfkeden ve kinden o kadar kararıyordu ki mutlaka bir yerlerde hata yapıyordu salak.
O bunları düşünürken o şu aralar sorundan başka bir işe yaramayan aptal kalbi yine onu saçma duygulara ve düşüncelere yönlendirdiği için kendini cadıyı hissettiği anda koruma altına almak aklına gelmediği için kendini bir anda odanın ortasında buluverdi. Birkaç saniye sonra duyduğu acı ve hissettiği güçsüzlükle dizlerinin üzerine düşüp etrafında oluşan bariyeri gördüğünde kendine ve o aptal kalbine bir kez daha lanetler yağdırıp küfürler savurdu. Lanet olsun ki normalde tek başına olsa rose bu işin içinde olmasa bu aptal oyuna asla düşmeyecek olan phin’in işin içine rose girince beyni durmuştu. Bir cadıya yem olmak phin’in asla yapmadığı bir şeydi. Eğer rose burada ve bu işin içinde olmasaydı phin buradaki iki periye şuan işkence ediyor olur gelen cadıyı da hissettiği gibi kendini koruma altına alırdı. Böylelikle şuan bu şekilde olmazdı. Kahretsin… Kahretsin rose işin içinde olunca mantıklı düşünemiyordu ve bu yüzdende gafil avlanmıştı. Cadının söylediklerini duyduğunda şok olmuştu. Nasıl böyle bir aptallık yapabilmişti phin nasıl? Bir anlık dalgınlığı büyülerine el konulmasını sağlamıştı phin böyle büyük bir aptallığı ve hatayı nasıl yapabilmişti? Çemberle ilgili detaya hiç girmiyordu bile Daniel’ın rose’u öptüğünü görünce hala dizlerinin üzerinde olan phin yere sağlam sert bir yumruk geçirdi sinirle. Kapana kısıldığına inanamıyordu. Bu durumdan onu kurtarabilecek tek kişi vardı oda caitlyndi ama ortalarda gözükmüyordu. Lanet olsun nerede bu cadı diye söylendi içinden. Sinirle ayağa kalktı ve öfkeli gözlerini daniel’a dikti. Ne yapacaksa bir an önce yapsa iyi olurdu artık beklemeye tahammülü yoktu. Eğer caitlyn birkaç dakika daha gecikirse daniel tek bir büyüyle onu birazdan gebertecekti. Phin aklına gelen bu düşüncelerden anında kurtuldu. Hayır onu çabucak öldürmeyecekti. Yıllardır bu anı bekliyordu daniel ve şimdi eline böyle büyük bir fırsat geçmişken onu yavaş yavaş ve acı çektire çektire öldürmek varken asla bir büyüyle hemen bitirmezdi işini. Daniel’ın söylediği sözlerle şaşkınlıkla rose’a baktı. O aşağılık pislik, o kahrolası şey phin’in daha fazla acı çekmesi için elinden geleni yapıyordu. Yada belki sadece kendini sağlama alıyordur diye düşünmeden edemedi. Çünkü biliyordu ne olursa olsun phin’in güçleri olmasa da ve asla çıkamayacağı bu çemberin içine tıkılıp kalsa da ya kurtulursa ya bir şekilde güçlerini kullanmayı başarırda bana bir şey yaparsa diye ölesiye korkuyordu daniel ondan. Korkak dedi içinden ve gözlerini rose’a dikti. Güçleri olmadığı halde bu çemberin içinde kapana kısılıp kalması kısmını düşününce başka bir açıklama getiremiyordu buna. Gözlerini nefret ettiği kuzeninden çekip aşık olduğu tek kıza dikti.
Rose’un söylediklerinden sonra yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirdi üzgündü evet canı rose henüz bir şey yapmamış olsa da deli gibi acıyordu ama bu bile onun iğneleyici ses tonuyla ''Ya demek öyle güçleri olmadığı halde bir çemberin içine kısılmış ve hareket kabiliyeti en aza indirilmiş birinin insani yollarla canına okuyacaksın demek peki bu adil mi? Senin istediğinde kullanabileceğin gücün ve büyülerin var benim ise gücüm ve büyülerim olmadığı gibi hareket edebileceğim alanda yok ah ama pardon adil kelimesinin sizin sözlüğünüzdeki karşılığı adaletsizlik oluyor unutmuşum.'' Dedi. Sevdiği kıza karşı böyle iğneleyici sözler söylemek canını daha da yakmıştı ama tutamamıştı da kendini elinde değildi. Bu duruma katlanamıyordu. Phin’in karnına yediği yumrukla canı acımıştı eve ama kalbi daha çok acımıştı. Karnını tutup yüzünü buruşturup elinde olmadan geri sendeledi ve bariyerlere çarpıp yere düştü. Ne olursa olsun daniel’ın bu işten minimum zevk almasını sağlamak için sesini çıkarmamaya özen gösterdi. Acı dolu iniltisini zorla boğazında tutup derin bir nefes verdi. Toparlanmak için zamana ihtiyacı olsa da kendi bedenine bu fırsatı tanımadan zorda olsa ayağa kalktı. Rose ona uzak olsa da onun yumruğunu havada yakalayıp onu kendine doğru çekerek kendini savunabilirdi aslında eğer rose’un yerine başka biri olsaydı ama o rose’du aşık olduğu kızdı ona asla ama asla zarar veremezdi. Rose’dan aldı her darbe fiziksel olarak canını yakıyordu evet ama kalbindeki acı canını daha çok yakarak fiziksel acının üstüne geçiyordu. Rose’un ard arda gelen yumrukları yüzünden tekrar bariyerlere çarptı birkaç kez ve bu sefer kendine hakim olamayarak ''ahh'' diye acıyla mırıldandı. Rose’un son darbesiyle yine bariyerlere çarpıp yere kapaklandı fakat bu sefer yerinden sadece doğrulmakla yetindi ayağa kalkmadı. Rose’un son sözlerinden sonra onun boynunu öpmeye başlamasıyla kısa bir şok yaşadı. Rose onu öpüyordu ne olursa olsun ondan uzak duramıyordu. Phin birkaç dakikalığına bile olsa bu anın tadını çıkararak rose’u kendine çekti ve o sıcak ve tatlı dudaklarına yapıştı. Ne olacağı umurunda değildi ya da kimin göreceği rose onundu. Onun sevgilisiydi ve daniel’da bunu gayet iyi biliyordu. İsterse phin’i öldürebilirdi yada rose ona bu öpücük yüzünden daha kötü şeyler yapabilirdi fakat şuan bunların hiçbiri umurunda değildi. Phin’ uzun süre rose’u öptükten sonra rose’un gözlerinin içine bakıp ''Ciddiydim ve ciddiyim şaka yapmıyorum rose sen benimdin. Benim sevgilimdin hala benimsin sadece lanet büyü yüzünden aşık olduğun kişinin daniel olduğunu sanıyorsun.'' Dedi ve rose’un dudaklarını yeniden öpmeye başladı. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Çarş. Ağus. 29 2012, 02:25 | |
| Ne yaptığını bilmiyordu. Gerçekten ne yapmaya çalışıyordu. Daha bir kaç dakika önce öfke ve sinirden onu öldürmeye çalışmışken. Hatta bir kaç saniye önce ona yumruklar atarken şimdi bu yaptığının anlamı neydi. Boynunu öpmeye başladığından kollarıyla da bedenini sarmaya başlamıştı yavaş, yavaş. Daniel, hala aşkıydı onu seviyordu. Ama içindeki tuhaflık giderek daha da büyüyordu ve onu öpmeyi istese de bırakamıyordu. Onu öpmeye devam ederken Phin'in belini sararak onu kendine çektiğini fark etti. O kadar yumruk ve su dalgasından sonra hala bu kadar gücü kalması ilginçti. Tam başına gelecekler ile endileşelenmeye başladığı bir anda dudaklarından Phin'in dudaklarını hissetmişti. Phin onu deli gibi öpüyordu. Kendini bir süre ondan kurtarmaya, onu itmeye çalıştı. ama olmuyordu yapamıyordu. İçinde dürtü yüzünden nasıl davranması gerektiğini bile bilmiyorken onun öpücüğüne karşılık vermeye başladı. Ona sıkı sıkı sarılmıştı sanki sevgilisi oymuş gibi. Ama değildi bunu biliyordu. Lanet olsun neler oluyordu. Dudaklarının tadı öpücük derinleştikçe daha fazla hoşuna gidiyordu. Nefesi kesilmiş bir anda Phin onu öpmeyi bıraktığında şaşkına dönmüş bir yüz ifadesiyle ona baktı. Perinin dudakları öpüşmeden dolayı kıpkırmızı olmuştu. Kendi dudaklarının da aynı onun gibi göründüğünden emindi. Konuşmaya başlamasıyla göz göze gelmişlerdi. Söylediği sözlere inanası gelmiyordu. Ama gözlerinden yalan yoktu. Buna çok iyi inanarak söylemesi mi yoksa gerçekten gerçeğin bu olması mı neden oluyordu bilmiyordu. Kafası karışmıştı hemde çok fazla. Suratını buruşturdu.
"Lütfen bunu söylemekten vazgeç lütfen"
Kendini rahatsız hissediyordu hemde çok fazla ve birden yine dudakları Phin esir almıştı. Bu sefer ona engel olmaya çalışmamıştı bile. Sadece bu öpücükten olabildiğince zevk almaya çalışıyordu. Kendini iyicene kaptırdığı bir anda ensesinden boynunu sıkan bir el onu Phin'in dudaklarından ayırdı. Canının acısı ile ah diye bağırmıştı.
"Sen yapıyorsun Ruby. Ona işkence etmeni istemiştim, tatmin etmeni değil."
"Ben şey Daniel ben üzgünüm ne olduğunu bilmiyorum her şey bir anda oldu o beni..."
"Kes bu oyun artık canımı sıkmaya başladı. İkinci raunda geçmeye hazırız. Şimdi beni dinle Ruby bu gördüğün zavallı kuzenim doğru söylüyordu. Sen onundun ama artık benimsin o yüzden ona göre davranmaya başla hemen. Aslında düşündüm de başlamasan da olur aklıma yeni bir fikir geldi"
Duyduklarının ardından donmuştu. Phin sevgilisinin kuzeni aslında kendi sevgilisi miydi? Yani aslında Phin onun sevgilisi ve onun kuzeni Daniel... Kafası allak bullak olmuş bir halde Phin'e baktı. Şimdi az önce olanlar onu öpmesi daha mantıklı geliyordu.
"Madem o benim sevgilim Daniel bende ona göre davranmalıyım"
Daniel'a odaklanarak ona bir büyü yapmaya çalıştı. Ama bir anda beynine giren ağrı ile çığlık atarak dizlerinin üzerine çöktü neler oluyordu. Tekrar odaklanmaya çalıştı. Elementine onun üzerine yollayabileceği her hangi bir şeye ama sonuç yine aynı hüsrandı. Daniel onu saçlarından çekiştirerek koltuğa doğru sürüklemeye başladı. Canı yanıyordu hemde çok fazla ama hiç bir şey yapamıyordu. Aciz bir insan gibi görünüyordu.
"Bırak beni!"
"Seni bırakacağım güzelim ama işim bittiği zaman bırakacağım. Bir cadı ile bir anlaşma yapmanın böyle iyi yanları olduğunu bilmezdim. Ama sayenizde öğreniyorum. Şimdi güzelim sevgilinin önünde seni bana ait kılacağım işimiz bittiğinde işte o zaman sevgilinin kalbini sana sunacağım"
Korku dolu gözlerle Daniel'e bakıyordu. Sanki bir şekilde hem fiziksel hemde büyü gücü elinden alınmış gibiydi. Ona karşı o kadar acizdiki çığlık atıp onu iterek kendinden uzaklaştırmaya çalışmaktan başka hiç bir şey yapamıyordu. Ama bu çabalarda hiç bir işe yaramıyordu. Daniel'in ellerini neredeyse vücudunun her yerinde hissediyordu ve dudakları onun çığlık atmasına engel olmak istercesine onu öpmeye başlamıştı. Ağlıyordu kendi çaresizliğine birden gözü Phin'e kaydı. Kalbi acıyordu. Phin'i öperken Daniel'i aldattığı bir an olsun düşünmeyen kalbi şimdi bu halde bile olsa Phin'e ihanet ettiğini ona fısıldıyordu.
| |
|
| |
Caitlyn Cadı l Admin
Mesaj Sayısı : 386 Kayıt tarihi : 29/05/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Çarş. Ağus. 29 2012, 03:20 | |
| Bu iş düşündüğünden biraz uzun sürmüştü. Ama her şeyi bir şekilde en iyi haliyle ortaya koymak zorundaydı. Üzerindeki yükü hiç bir peri, sihirbaz, cadı kimse bilemezdi. Yaptığı en ufak hata da sadece kendi hayatını tehlikeye atmayacaktı. Ona güvenen tüm peri ve sihirbazların canı yanacaktı. Bu yüzden ayrıntılı bir plan yapması gerekmişti. Planını kusursuza yakın bir şekilde meydana getirmişken serseri perisi çoktan gitmişti. Oraya varabildiği en kısa sürede varacaktı elbet ama perinin başına gelenleri ne yazık ki engelleyemeyeceğini taşlara bakmadan da söyleyebiliyordu. Yine de emin olduğu şey ikisinin hayatını da kurtaracak olmasıydı. Kendi malikanesindeki gizli odanın içine attı. Buna gerçekten değer miydi? İşte bunu bilmiyordu. Bilmekte istemiyordu. Bazı şeyleri zamanla kendi bilmeli ve öğrenmeliydi. Oturduğu yerde gözlerini kapattı. Uzun zamandır kendi zihninde kapalı tuttuğu o benliğini serbest bırakmak üzereydi. Hep bunun için bir sebep aramıştı, dışarıya çıkmaya hevesli canavar ve sonunda istediğini elde etmişti işte. Annesine verdiği söz yüzünden kendi içine hapsettiği karanlığı serbest bırakarak gözlerini açtı. Etrafında oluşan karanlık aura kendini fark ettiriyordu. Ayna da kendine baktı. Gördüğünün kendi olduğundan emin olamıyordu. Karşısında ikizi var gibiydi. Bakışları, sahip olduğu o kendine has havası. Kendini şu an tamamen Morgana gibi hissetmişti. Aralarındaki tek farkı ortadan kaldırmak demek ki böyle bir his uyandırıyordu. İçindeki karanlık giderek büyüyordu. Onu ele geçirmek istiyordu. Gözlerini yansımadan kaçırmaya çalışsa da başaramıyordu. Bir anlığına sadece bir anlığına bu karanlıkla bir bütün olmuştu. Karanlıklar kraliçenin yeniden doğuşu gibi ama sonra içinde hiç değişmeyecek olan bir kıpırtı oluştu. Yeni açan bir çiçek gibiydi, göz alıcı. Annesine verdiği söz ile beslenen içindeki çiçek. Bu kendisine gelmesini sağladı. Aynı anda kaybedecek vakti olmadığını bildiğinden Phin'in onu gördüğünden çok farklı bir kıyafetle malikanesinden ayrıldı.
Bir kaç saniye içinde Sombreness Mezarlığına varmıştı. Biraz ileride olan eve göz attı. Harabeye benziyordu ve perilerin orada olduğuna emindi. Ama öncelik cadıydı, onu bulduğunda gerisi çorap söküğü gibi meydana gelecekti. Onun yerini bulduğunda karanlık aurasına yoğunlaşarak cadıya yaklaştı. Ona tam olarak nasıl hitap edeceğini bilmiyordu. Ama neyse ki cadı bu durumu kolaylaştırmıştı. Arkasını döndüğünde şaşkın bir ifadeyle bakmıştı ona önce sonra selam vererek konuşmaya başladı.
"Leydim bir istediğiniz mi var? Emrettiğiniz gibi köle perileri fazlalaştırma çalışmalarına devam ediyorum. Bir terslik mi var siz buradasınız? "
"Hiç bir terslik yok Diana ben sadece sahip olduğun periler için buradayım. Ait olduğu sihirbaz aileleri için bir kaç fikrim var hepsi bu"
Konuşmayı çabuk kesmişti. İkizi hakkında aklında kalan özelliklerinin başında çok konuşmayı sevmemesi ve açıklama yapmaktan nefret etmesi geliyordu. Rose'un çığlıklarını duyduğunda hızla arka odaya geçti. Gördüğü manzara mide bulandırıcıydı. Serseri perisinin pislik kuzeni iğrençliğin son noktasına gelmişti. Bakışlarını ona odaklayarak onu tek hareketle Rose'un üzerinden çekip karşıdaki duvara attı. Düşen peri lanet ve hakaretler eşliğinden kendini toparladığında " Lanet olasıca bu kadın da kim Diana" dedi.
"Perine bir cadı ile nasıl konuşulacağını öğretme mişsin Diana ne kadar yazık sadece tek bir lafımla parçalara ayrılacağın bir haber ne kadar zavallıca"
"O Morgana, Daniel köken bir cadı. Cadıların en güçlüsü"
Son cümle Daniel'ın kalbini durdurmaya yetecek şekilde onu etkilemiş olmalıydı. Tamamen sus pus bir halde ayağa kalkmıştı. Zavallı, onu gerçekten şu an öldürmeyi ne kadar isterdi. Ama bir söz vermişti. Onu Phin'in ellerine teslim edecekti. Ortamda neler olduğunu serseri perinin kendini korumak için neden hiç bir şey yapamadığını anlamıştı. Boş gözlerle odadaki herkesin yüzüne baktı bir süre sonra içlerinden biri bile hareket edemeyecek duruma gelmişti.
"Cezalandırılmanız gerek ve ben size gereken cezayı biliyorum"
Cümlesinin bitiminde yumruk yaptığı eli tamamen değişmişti. Cehennemden fırlamış bir yaratığın eline benziyordu. Kapkara, uzun tırnaklı ve gerçekten iğrenç görünüyordu. Diananın bedeni oda doğru yaklaşıyordu. Aralarındaki mesafe bir adıma düştüğünde elini cadının göğsünden içeriye soktu. Göğüs kafesi anında parçalamıştı ve kalbi ellerinin arasında atarken onu büyük bir hızla kendine doğru çektiğinde eli normale dönmüştü. Eli dirseğine kadar kan içindeydi. Cadının ölümü Rose'u bayıltmış, Phin'in etrafındaki bariyeri yok etmişti. Diğer peri ise bir bakışı ile parçalara ayrılarak toza dönüşmüştü. Elinde bir kalple Daniel'e yaklaştı. İçindeki tüm büyü gücünü kalbin içine doğru aktardı. Sonra Phin'e yaklaştı. Neler olduğunu anlamamış gibiydi. Onun Caitlyn olduğunun farkında bile değildi muhtemelen. Kendi bile ayna karşısında Caitlyn olduğundan şüphe ederken onun bu durumu gayet doğaldı. Yüzünde soğuk bir gülümse ile konuştu.
"Söz verdiğim gibi Phin, Daniel senindir. Tam olarak hayalin bu değildi belki ama bana söylediğini ödemek zorundaydı. Son olarak işin bittiğinde malikaneye gel"
Cümlesi bittiğinde Rose ile birlikte kendini malikanesinde buldu.
| |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Kanlı Ziyaret Çarş. Ağus. 29 2012, 22:39 | |
| Rose’un kollarını bedeninde hissettiğinde içinde tüm bu olanlara rağmen hissettiği şeylere engel olamamıştı. Şimdi şuan burada bu durumda olmalarının tek nedeninin kendisi olduğunu düşündükçe farkında olmadan kendine daha da öfkeleniyordu. Daniel’a duyduğu öfkenin ve nefretin her saniye daha da arttığını söylemesine bile gerek yoktu. Eğer olurda phin bu gece ölmezse ve bu durumdan kurtulursa daniel’ı kesinlikle öldürücekti. Rose’u kaçırdığı için, ona dokunduğu için, onu öptüğü için, o iğrenç ellerini rose’a sürmeye cesaret ettiği için onu açı çektire çektire işkence ede ede öldürecekti. Aralarındaki kan bağı ya da akraba olmaları umurunda değildi. Onun nefes almasını istemiyordu artık onun cansız bedenini yerde görmek en çok istediği şeydi. Zaten eğer yaşamayı isteseydi rose’a dokunmazdı diye düşünmeden edemedi. Çünkü daniel bir şeyi çok iyi biliyordu oda eğer phin’e doğrudan zarar verirse ya da bunu denerse phin belki kurtulmayı başarınca onun canını çok kötü yakacaktı ve onu ölesiye dövecekti ama asla öldürmeyecekti. Daniel nedenini bilmediği şekilde phin onun kendisinden nefret etmesini ve onu öldürmeye çalışmasını anlayışla karşılıyordu. Tabi bu intikam olayına çevresindekileri karıştırmadığı sürece. Daniel onun zayıf noktasını bulmak için yıllarca uğraşmıştı sonuç sıfırdı. Sonunda rose’a aşkını itiraf ederken ne yazık ki daniel’da orada olup bunları duymuş ve uzun süredir aradığı fırsat eline geçmişti. Phin rose’u koruyamadığı için içten içe hala kendisine kızıyordu. Şimdi rose ona bu kadar yakınken onu ne kadar özlediğini fark etmişti. Sadece birkaç dakikalığına da olsa az önce olanları unutmak istercesine rose’u belinden tutup kendine çekerek dudaklarına yapıştı. Rose onu itmeye çalışsa da aldırmadı sonunda peri kızı da pes ederek onu öpmeye başlamıştı. Sadece birkaç dakikalığına da olsa olanlardan kaçmak ve rose’un sevgilisi olduğunu ve büyü altında böyle davrandığını kendine hatırlatmak istiyordu. Kalbinde duyduğu acı o kadar büyüktü ki birazda olsa bunu azaltmak istercesine tutkuyla ve aşkla öpüyordu onu herkese ama özellikle kendisine ve rose’a onun ona ait olduğunu göstermek istercesine. Onu uzun süre öptükten sonra az önceki söylediklerinin şaka olmadığını bir kez daha vurgulayarak söyledikten sonra tekrar o tatlı ve sıcak dudaklarını öpmeye tekrar öpmeye başladı. Bu sefer rose karşı çıkma gibi bir girişimde bulunmayarak öpücüğüne direk karşılık vermişti. Kaçmaması için sıkıca tuttuğu belindeki elini gevşeterek ellerinin rose’un bedeninde dolaşmasına ve onun vücudunu keşfetmesine izin verdi. Ondan bir an olsun ayrılmak istemiyordu ama çok geçmeden ayrılmışlardı phin ne olduğunu anlamaya çalıştığı anda daniel’ı gördü gözleri öfkeden koyulaşmaya başlamıştı Rose’un çığlığıyla içinden bir şeylerin koptuğunu hissederek ''Rose'' diyerek ona doğru hızla atıldı ama az önce unutmuş olduğu bariyer kendini hatırlatmakta geç kalmamıştı. Bariyerlere çarpıp geri düştü. Bu durumda elinden bir şey gelmemesi onu çıldırtıyordu. Lanet olsun ki elinden hiçbir şey gelmiyordu. Sinirle bariyerlere birkaç kez geçirdi. Tabi bu onun için hiç iyi olmamıştı yeri çok dar olduğu için bariyerlere çarpıp sendelemişti. Sinirle''Bırak onu daniel senin sorunun benimle lanet olsun sana'' diye bağırdı ama daniel bunu duymuyormuş gibiydi. Daniel rose’un büyü altında olmasına rağmen phin’i öpmesine oldukça sinir olmuş olmalıydı ki sevgili oyununu daha fazla sürdüremeyerek gerçekleri açıklamıştı.
Rose gerçekleri öğrenir öğrenmez şaşkınlıkla phin’e bakmıştı. Phin ise üzgün gözlerle ''Sana başından beri bunu anlatmaya çalışıyordum ama sen anlamamakta ısrar ettin'' dedi üzgün olduğunu ve acı çektiğini gayet belli eden bir ses tonuyla. Rose’un çığlığından sonra endişeyle ‘Rose iyi misin lanet olsun rose cevap ver’ dedi. Fakat rose şaşkınlıktan olsa gerek cevap vermiyordu. Duydukları ve gördükleri karşısında resmen başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Bariyerlere yumruklayarak ''Bırak onu aşağılık herif senin sorunun benle seni pislik çek o pis ellerini rose’un üzerinden seni doğduğuna pişman edeceğim daniel yemin ediyorum eğer buradan kurtulursam güçlerimi kullanmam engellenmişken beni öldürmediğin için pişman olacaksın emin ol pişman olacaksın'' diye bağırdı. Bariyerlere her vurduğunda kendine daha fazla zarar veriyordu ama umurunda değildi. Tek ilgilendiği şey rose ve şuan o pislik herifin ona yapmak üzere olduğu şeylerdi. İçeriye iki cadının girdiğini bile daniel sert bir şekilde duvara çarpıp yere düştüğünde bunu kimin yaptığına görmek için etrafa göz gezdirdiğinde fark etmişti. Bir an caitlyn’i gördüğünü düşünüp sevinse de sonradan caitlyn’in giydiği kıyafetlerin kesinlikle bu kıyafetler olmadığını hatırladı. Üstelik gözlerine baktığında karanlıktan başka bir şeyde göremiyordu. Caitlyn’in gözlerine baktığında karanlıkla aydınlığı aynı anda görürdü her zaman. Caitlyn karanlığa her zaman çok yakın ama bir o kadar da uzak biriydi. Karşısındaki cadının gözlerinde gördüğü tek şeyse saf koyu karanlıktı. Gözleri boş ve duygusuz bakıyordu cadının neler yapacağını kestirmek imkansız birşeydi. Bu durum kabul etmek istemese de ürkütücüydü yine de bu cadıya minnettardı. Cadının kim olduğunu öğrendiğinde gülümsemesine engel olamadı bir gün morganaya minnettar olacağı kimin aklına gelirdi ki? O cadının kim olduğunu tabiî ki biliyordu bilmeyen biri var mıydı ki? Morgana o caitlyn’nin ikiziydi caitlyn’in aksine onun kesinlikle öfke kontrol sorunu vardı. Öldürmeye ve güce takıntılı olduğu da bir gerçekti. Onun sihirbazına gerçekten acıyordu tabi perisine de morgana’nın o ikisine yapabileceklerini düşünmek bile istemiyordu. Morganaya karşı tek şansları caitlyn di şu durumda bile onlara cidden acımıştı. Çünkü cadının gözlerinde gördüğü şeyden ve hakkında duyduklarından nasıl biri olduğu belliydi bu bile onun az önceki olacakları engellediği için ona minnettar olmasını engellemiyordu. Morgana’nın sözlerinden sonra ah onu öldürsen ne güzel olur. Sana minnettarlığım bir kat daha artar sahi neden öldürmüyorsun onu sana saygısızlık etti hadi gebert şu periyi de diğerlerine örnek olsun dimi ama diye düşünmeden edemedi. Aslında biraz zorlarsa şuan rose’u kurtardığı için ona sempati bile duyabilirdi. Bu düşüncelerinden kurtulmak için kafasını salladı. O kadar da değil dedi kendi kendine içinden. Morgana’nın son sözlerinden sonra gözlerini ona dikerek yapacaklarını düşünmeye başladı. Cezalandırılmalısınız derken ne demek istemişti? Kimi cezalandıracaktı? Buradaki herkesi mi? O bunları düşünürken birden bir hareketlilik oldu. Sadece birkaç saniye içinde diana adlı cadı yerdeydi. Phin elinde diana’nın kalbini tutan morgana’ya şaşkın gözlerle bakıyordu. Bunu neden yapmıştı ki? Daniel’ın kalbini sökse daha iyi olmaz mıydı? Sonuçta ona saygısızlık yapan oydu. O sırada yerdeki sevgilisi çarptı gözüne şaşkınlıkla birkaç saniye ona neler olduğunu düşündü sonra cadının ona büyü yaptığını ve o cadının şuan yaşamadığı geldi aklına muhtemelen üzerindeki büyü kalktığı içindi bu hali. Bir dakika o az önce ona büyü yapan cadının öldüğünü söylemişti dimi yani bu demek oluyordu ki artık özgürdü ve güçlerini kullanabilirdi. Daniel’ın ortağı morgana’nın bir bakışıyla parçalara ayrılıp toza dönüşmüştü. Etkileyici bir son diye düşünmekten kendini alı koyamamıştı.
Cadı şimdide elindeki kalple daniel’a doğru gidiyordu. O daniel’la ilgilenirken phin’de rose’un yanına giderek nabzını kontrol etti. Normal olduğunu görünce derin bir nefes aldı. Gerçi cadı yüzünden bayıldığını düşünmüştü ama yine de emin olmak istemişti. Gözlerini morgana’ya dikti. Daniel’ın yüzündeki ifadeyi gördüğünde gülümsemekten kendini alamadı. Az önce phin’e olan şeyin aynısını daniel’a yapmıştı. Artık daniel’ında büyü gücü yoktu. Belki morganaya karşı hiç şansı olmayabilirdi ama en azından daniel’ın acı çektiğini görerek ölmekte güzel olacaktı. Hatta belki morgana ilk önce daniel’ı öldürür ve phin’e büyük bir sevinç yaşatırdı. Phin ona doğru yaklaşan cadıya büyük bir şüpheyle bakıyordu amacının ne olduğunu anlayamamıştı ama en azından çabuk pes etmeyeceği bir gerçekti. Hiç işe yaramayacak olsa da rose ve kendisi için bir koruma büyüsü yaptı içinden. Cadı çok güçlüydü kabul ediyordu ve onun karşısında hiç şansı olmadığı da bir gerçekti yine de ölümünü hiçbir şey yapmadan kabullenip cadının onları öldürmesini bekleyecek değildi. En azından ölürse elinden geleni yapmış olarak ölecekti bu da bir şeydi. Yüzündeki soğuk gülümsemeyle konuşmaya başladığında duyduğu ilk cümleyle şok oldu. Söyleyebildiği tek şey boş gözleriyle şaşkınlıkla ona bakarken ‘Caitlyn’ olmuştu. Söylediklerinden sonra şaşkınlıkla tamam anlamında kafasını salladı ve rose’la caitlyn’nin ortadan yok oluşunun ardından birkaç saniye şaşkınlıkla öylece olduğu yerde kaldı. Morgana sandığı kişinin aslında caitlyn olduğunu öğrenmenin verdiği şaşkınlığı üzerinden atmaya çalışıyordu. Hala aklı almıyordu caitlyn olmadığına o kadar emindi ki… Onu nasıl tanıyamamıştı? Az önce cadının kalbini söken kişinin caitlyn olduğunu düşününce morgana’yla bazen çok fazla ortak özellik taşıdığını görüp ürktü. Odanın içindeki hareketlilik düşüncelerinden kurtulup kendine gelmesini sağladı. Daniel… Tabi ya onu unutmuştu. Ayağa kalkıp daniel’a doğru ilerlemeye başladı. Yüzünde alaycı ve soğuk bir gülümsemeyle ''Sana beni elinde fırsat varken öldürmediğin için pişman olacağını söylemiştim daniel ama sen beni dinlemedin. Şimdi benim ellerimdesin şansa bak yada şanssızlığa mı demeliydim. Son duanı et daniel sana verdiğim sözü tutacağım'' diyerek onun yakasından tutup sert bir yumruk geçirdi ona ardından midesine bir tekme geçirdi. Yüzüne ard arda birkaç yumruk indirdikten sonra ''sana bu gece ikimizden birinin öleceğine dair söz vermiştim. Sözümü tutacağım bu gece öleceksin yavaş yavaş acı çeke çeke öleceksin. Seninle işim bittiğinde ölmek için bana yalvaracaksın sevgili kuzenim'' demesiyle onun yakasından tutup ona kafa atması bir oldu. Onu duvardan duvara çarpıp uzun süre dövdükten ve eve ilk girdiğinde aklına gelen işkence sahnelerinin birkaçını sevgili kuzeni üzerinde zevkle uyguladıktan sonra rose’u merak ettiği için onun tüm kemiklerinin kırılmasında çıkan seslerin ne kadar güzel olduğunu düşünerek son güzel melodiyi dinlemek için harekete geçti ve onun boynunu kırdı. Daniel’la işi bitmiş ve neredeyse her yeri kan olmuştu. Eve gidip üzerini değiştirip güzel bir duş almalıydı ama aklı rose’ta kaldığı için direk caitlyn’nin malikanesine gitti. | |
|
| |
| Kanlı Ziyaret | |
|