Şanslı olmadığını zaten biliyordu. Bu yüzden boşuna umutlanma gereği bile duymamıştı kapıyı seçerken... Kapıdan girdikten sonra oldukça gösterişli bir malikanede buldu kendini. Tam karşısına koyulmuş ayna da yansımasına baktı. Büyük annesinin özenle seçtiği kıyafetlerden birinin içindeydi. Bu işin sonunun nereye varacağı tahmin edebiliyordu. Bu kabusu daha önce de görmüştü. Yeni bir şey değildi. Tüm asiliği ve karşı çıkmasına rağmen büyük annesi tüm hayatını ele geçirmişti. Hizmetçiler etrafına geldiğinde onu bir gösteriye hazırlar gibi son dokunuşları yapıp büyük salona göndermişlerdi. Salonda ailesi ve daha önce görüşme zorunda olduğu kişi vardı. Grey, ailesine göre onun müstakbel eşi olacak kişi. O, ise hayatında Thomas olmasını istiyordu. Ama onun artık nerede olduğunu bilmiyordu. Bir anda hayatına girmişti. Ona aşık olmuştu. O ise hayatına girdiği ani bir şekilde ortadan kayboldu. Onu ne kadar özlediğini biliyordu. Birden Grey'in sol tarafında onu görmek beyninden vurulmuşa dönmesini sağladı. Sonraki konuşmaları dinledi. Thomas, Grey'i kendisi ile evlendiği için ne kadar şanslı olduğu konusunda tebrik ediyordu. O an yanlış duyup, duymadığını anlamak için dikkatle dinledi hatta yanlarına gitti. Ama düğün için Thomas'ın onu da tebrik etmesi kalbine bir hançerin girmesi ile aynı şey demekti. Tüm bedeni titremeye başlamıştı. Gücü yine kontrolden çıkmak üzeredeydi. İçinden bunun imitasyon dersi olduğunu tekrar etse de bu hiç bir işe yaramıyordu. Şu an yok olmak istiyordu, salondaki tüm insanlarla birlikte ve sonunda gücüne odaklandı. İşe yaramasını istiyordu. Bu kabus hemen bitmeliydi...