| Melek ve Şeytan | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Raven Aeron Cadı
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 01/06/13 Lakap : Kuzgun
| Konu: Melek ve Şeytan Paz Tem. 14 2013, 02:07 | |
| Bir meleğin kalbini çalabileceğini hiç düşünmemişti. Aslında hiç öyle bir niyeti de yoktu. Aşk, sevgi bunlar ona hep yabancı kelimelerdi. Yani bir sevgilisi olmuştu hayatında sevgilim diyerek sadık olduğu biri... Ama onunla bile aşk ve sevgi işine dönüşmemişti hiçbir şey. Sadece sahip oldukları bitmek, tükenmez bir tutku vardı. Hatta geçen gün bunu hala sönmediğini net bir şekilde görmüştü. Tiffany, ise tamamen farklıydı. Onu tek gecelik diğer kadınlar gibi kıyaslamak istemişti. Hatta kıyaslamıştı da, ama bir damla göz yaşı aslında onlardan ne kadar uzak olduğunu ona göstermişti. Bu masumiyeti bir şekilde korkmasını sağlıyordu. Bu ise daha tuhaftı. Bu tatlı melek, kendi gibi bir başka şeytanın eline düşebilirdi. Barda geçirdikleri ateşli dakikaların ardından onu şatosuna getirmişti. Aslında bu da tuhaftı ne zamandan beri birilerini öldürmek ya da becermek yerine sadece canı istediği için buraya getiriyordu. Gerçi elbette Tiffany ile bir kaç ateşli saate hayır diyemezdi, aslında çok daha fazlasına. Ama şu an aklında başka bir şey vardı. Bu meleğin seni seviyorum kelimelerini gerçekten düşünerek kurduğundan emin olmak istedi. Sonuçta tutku ve seksin arasında insan her şey söylerdi. Kızla istediği odaya geldiğinde onu en yakın koltuğa ittikten sonra özel barına yöneldi.
"Beni tek yönlü yorumlaman hiç hoş değil. Benim birden fazla özelliğim var belki ileride daha fazlasını öğrenebilirsin"
Konuşmalarının ardından bir kaç içki şişesi ve kadehlerle kızın yanına yöneldi. Kendini koltuğa attığında kadehleri içkilerle doldurdu. Kendi içinse hiç kadehe gerek yoktu. Direk eline aldı bir viski şişesini kafasına dikti.
| |
|
| |
Tiffany Nelson Cadı l Cafe Nova'nın Sahibi
Mesaj Sayısı : 144 Kayıt tarihi : 03/06/12 Yaş : 33 Nerden : İstanbul Lakap : Acemi Cadı
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Paz Tem. 14 2013, 13:43 | |
| Tiffany yaptığı itiraftan pişman mıydı emin değildi. Garip hissediyordu. Ona hissettiklerini itiraf ettiği için bir nebze rahatlamış olsa da büyük ölçüde huzursuzdu. Kahretsin bunu neden yapmıştı hala bilmiyordu. Kendine o an hakim olamamıştı. Düşündüğünü pat diye kelimelere döken biri olarak hayatında yapabildiği en büyük patavatsızlığı gerçekleştirdiği su götürmez bir gerçekti.Raven’ın olaya yorumu da oldukça manidardı doğrusu kurduğu cümleyle duygusuzun teki olduğunu net bir şekilde kanıtlamıştı. Peki şimdi ne olacaktı? Bunun gibi bir sürü soru işareti kafasında dönerken ettikleri danstan pek bir şey anlamamıştı. Ayakları alışkanlık üzere ona rahatça uyum sağlarken gözlerini onun gözlerine dikmiş genelde bu yüzden sevinçten ve heyecandan havalara uçacağı bir durumdayken son derece durgun bir şekilde düşüncelere boğulmuştu. Öyle dalgındı ki birinin onları izlediğini bile fark etmemişti. Durduklarında kendini düşüncelerinden soyutlayıp çantasının nerede olduğunu hatırlamak adına barda göz gezdirmeye kalktığı esnada fark ettiği şeyle dondu. Artık barda değillerdi onlar… şatodaydı. Raven’ın şatosundaydı. Buraya ne ara gelmişlerdi? Her şeyden önemlisi neden buradaydı? Tabi ki aşık olduğu adamla daha fazla zaman geçireceği için mutlu olmuştu ama yakışıklı cadısının bu konudaki nedenini sorgulamadan da edemiyordu. İtirafından sonra aşık olduğu adamın onun yanından kaçarcasına gideceğini düşünürken kendini onun şatosunda bulması tiffany’i şaşkına çevirmişti.
Sevdiği adamın yönlendirmesiyle üçüncü kattaki odalardan birine gittiklerinde onun itmesiyle kendini koltukta bulurken ''Tanrım… Ne kadar da kabasın gerçi senden nezaket elbette beklemiyorum ama en azından beni iteklemekten ya da çekiştirmekten vazgeç. Kendi başıma hareket edebiliyorum ben'' dedi. Hırçınlığına engel olamamıştı. Böyle bir tutumu hak etmiyordu. Sadece onu sevdiğini söylemişti sonuçta kötü bir şey yapmamıştı ki. Önüne gelen içkiyi o sinirle kafaya diktikten sonra boğazındaki yakıcı tatla yüzünü buruşturdu. Koltukta kendini geriye doğru yasladıktan sonra yan dönerek ayaklarını altına aldı. Üzerindeki seksi kıyafetin açılıp açılmamasını umursamadan oldukça rahat bir pozisyonda oturup ona baktı. Derin bir nefes alarak ''Seni tek yönlü yorumlamak… Ne düşünmemi bekliyordun? İlk karşılaşmamız andan beri ya bir yerleri yakıp yıkıyorsun ya da gözümün önünde birilerini bir an bile düşünmeden öldürüyorsun. Bu durumda tek uzmanlık alanının öldürmek olduğunu düşünürken haklı sebeplerim vardı. Ha birde başını belaya sokma konusunda benden bile yetenekli olduğunu söyleyebiliriz. 108 yıldır asla senin gibi eve yarı ölü döndüğümü hatırlamıyorum'' Dedi. | |
|
| |
Raven Aeron Cadı
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 01/06/13 Lakap : Kuzgun
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Paz Tem. 14 2013, 14:56 | |
| "En azından benden nezaket beklemeyecek kadar beni tanımaya başlamışsın güzelim. Bu bir ilerlemeye sayılır... Ayrıca seni bir yerlere sürüklemek bende bir alışkanlık oldu seni fazla mı rahatsız ediyor bu durum"
Bu konuşmayı kızı koltuğa ittikten sonra onun sözlerine karşılık söylemişti. Ortada bir gerçek vardı o da bu meleğe olan garip alışkanlıklar edinmesi... Hala neden onun peşindeydi bilmiyordu. O özel sözcükleri ondan duyduktan sonra arkasına bile bakmadan kaçması gerekirdi. Bağlılık ona göre bir şey miydi? Buna verecek yanıtı hala yoktu. Gerçi eskiden bir bağlılığı olmuştu her ne kadar işin içine aşk girmese de buna bir bağlılık çeşidiydi. Sonu ise farklı işler ve yönelimler yüzünden bitmişti. Jezebel ile ayrılıklarını bir an olsun kafasına taktığını hatırlamıyordu. Cadının da bu konuyu takıntı haline getirmediğini biliyordu. Ama Tiffany farklıydı. Eğer bir bağlılık olacaksa sonuna kadar gitmesi gerekiyor, gibi görünüyordu. Yani başka türlü bir kadın neden kendini saklayarak bu zevkten kendisini mahrum bırakırdı. Ama o kızın bu arzusunu zaten içindeki tutku nedeniyle elinden almıştı. O an kafasına dank eden şeyle sinirleri gerildi. Tiffany'i ciddi anlamda umursamaya başlamıştı. Aralarında oluşabilecek bir ilişki için onun üzülüp üzülmeyeceğini kafasının içinde çözmeye çalışıyordu. İşte bu saçmaydı. Üstelik kız sadece seviyorum demişti. Hayatımı bundan sonra geçirmek istediğim tek erkek sensin dememişti. Üstelik başka erkeklerle birlikte de olmamıştı. Belki de bir sonraki yatak arkadaşını kendinden daha çok sevecekti ve o onun sevgilisi olacaktı. Bu düşünce içindeki öfkeyi daha da arttırdı. Bu yüzden bardakla uğraşmadan viski şişesini başına dikip normal konuşmaya dönmeye çalıştı. İçkiyi eline almadan önce söylediği kelimelere hırçın güzeli cevap verirken şişeyi masaya bıraktı. Bir anda bu kelimeler kafasının içinde sinsi planları devreye soktu. Bir eli kısa bir süre kızın yanağını okşarken delici bakışlarıyla gözlerinin içine bakıyordu.
"Beni sadece gözlemlerine dayalı olarak yorumluyorsan, bazı yeteneklerimi şu an görmezden geliyorsun, güzelim. Yani karşılaştığımız ilk andan beri canını yakmış olsam da sana hiç tatmadığın bir zevki yaşattım. Hatta bir kaç dakika önce zevkten altımda adımı söyleyerek inliyordun, bu da benim yeteneklerimden biri değil mi? Aksini iddia edersen yeteneklerimden memnun kalmış bir sürü seksi güzelle sana bir görüşme ayarlayabilirim..." | |
|
| |
Tiffany Nelson Cadı l Cafe Nova'nın Sahibi
Mesaj Sayısı : 144 Kayıt tarihi : 03/06/12 Yaş : 33 Nerden : İstanbul Lakap : Acemi Cadı
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Paz Tem. 14 2013, 19:26 | |
| Gözlerini devirip iç çekerek '' Evet bu durum beni son derece rahatsız ediyor. Bir eşya gibi oradan oraya sürüklenmekten hoşlanmıyorum. Sürükleyen sen bile olsan '' dedi. Onu tanımaya başlayıp başlamadığı kısmına yorum yapmamıştı. Gerçekte nasıl biri olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu ama ona aşık olmuştu. Bu da başka bir kafa karıştıran durumdu. Yani karşılaştıkları ilk andan beri onun iyi biri olmadığını biliyordu. Kendisine olan davranışları göz önüne alınırsa son derece kabaydı. Acımasız ve bir katil olduğunuysa gözleriyle görmüştü zaten onun için birini öldürmek sorun değildi. Garipti. Gözlemlerine göre mantıken nefret edeceği adama sırılsıklam aşıktı. Tüm yaptıklarına rağmen ondan uzaklaşamıyor ya da herhangi kötü bir duygu besleyemiyor oluşu şaşırtıcıydı. Tabi bazen öfkeden gözü dönerek ağzına geleni sayıyordu ama siniri geçtiğinde içindeki sevgide hiçbir azalma bulamıyordu. Şimdi de değişen bir şey olmamıştı. Barda onu ucuz kadınlarla kıyaslamasına hala kırgındı ama onunla vakit geçiriyor olmaktan da mutluydu. Üstelik onun şatosundaydı. Beklenmedik aşk itirafından sonra arkasına bakmadan kaçacağını düşünmüştü oysaki. Kendisini neden buraya getirdiğini merak etse de halinden memnun olduğu için durumu çokta fazla sorgulamamıştı. Durup düşündü. Acaba onunla sevgili olmak nasıl bir şey olurdu? Sonra bu düşüncesine gülümsedi. Kalbi olmayan bir adama aşıktı ve o arada sevgi olmadan bir birliktelik istemiyordu. Yine de onunla beraber bir hayatın nasıl bir şey olacağını merak ediyordu işte.
Elindeki bardağı kafasına dikti. Onun kendisine sadık bir sevgili olacağını düşünmek herhalde fazla hayalperestlik olurdu. Hem raven’ın bir dolu kız varken kendisi gibi beceriksiz bir cadıyla kalıcı bir birliktelik isteyeceğini de sanmıyordu. Düşüncelerinden yanağındaki dokunuşla kurtulurken duydukları canını yakmaya yetmişti. Onun ağzından başka kızları duymak berbatken eski yattıklarıyla bir görüşme fikri kesinlikle korkunçtu. Gözlerini kaçırarak '' Böyle bir şey isteyeceğimi hiç sanmıyorum. Tamam zevk vermek konusunda da oldukça yetenekli olduğunu kabul ediyorum. Gerçi seks konusunda pek bişi bildiğim söylenemez ama bu konuda konuşmak istemiyorum. '' diyerek yattığı yerden doğrulup kendine yeni bir bardak içki doldurup onu da hiç düşünmeden kafaya diktikten sonra yüzünü yine buruşturmuştu. Gözlerini aşık olduğu adamın gözlerine dikerek '' Ayrıca gözlemlerimin yanlış olduğunu söylemediğine ya da sen aslında öyle biri olmadığınla başlayan bir konuşmaya kalkışmayarak her şeyi kabul ettiğine göre bu konuyu kapatabilir miyiz lütfen? '' diye sordu. | |
|
| |
Raven Aeron Cadı
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 01/06/13 Lakap : Kuzgun
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Paz Tem. 14 2013, 22:52 | |
| Kafasının içinde Tiffany ile ilgili düşünceler canını sıkmaya başlamıştı. O kız neden bir anda böylesine değerli olmiuştu. O kadınlara değer vermezdi. Aslında durum sadece kadınlarla sınırlı değildi. O kendisi dışında hiç kimseyi düşünmezdi. Ama şimdi bir başka erkeğin ona dokunması bile sinir kat sayısı yükseltirken onu umursamadığını söyleyemiyordu. Zaten böyle söylemek kendine yalan söylemek olurdu. Derin bir nefes alıp önünde içki şişesine gömüldüğünde göz ucuyla Tiffany'e baktı. Kafasının içinde hem onunla ilgili iyi şeyler hem de fazlasıyla sinsi planlar kol geziyordu. Hırçın güzelin yorumlarının ise bir sonu gelmiyordu. Kızın yanağını okşarken aklının içindeki sinsi planlarla düşüncelerini kelimelere döktü. Tiffny'nin tepkisini gerçekten merak ediyordu. Gözlerinde gördüğü bir şey bir anlığına onun o kelimeleri gerçekten hissederek söylediği konusunda ikna olmasını sağlamıştı. Ama yinede hırçın güzelin kafasının içindekileri duymak istiyordu. Sorasında tek bir kelime dahi etmeden onun hareketlerini seyretti ve dikkatlice dinledi.
"Peki dilediğin gibi olsun meleğim, seks konusunu ve başka kadınları kapatıyorum. Diğer yorumlarına gelirse onlar zaten ortada... Barı kan gölüne çevirmenin nedeni oradaki bir kaç kişi ile aramda olan meseleydi. Vincent ise tamamen şahsi o seninle alakalıydı. Bunların dışında zaten şeytan olduğumu kabul etmiştim..."
Bu sözlerden sonra viskisini kafasına dikti. Kızın tavırları onu başka bir kadınla görmeye ya da düşünmeye tahammül edemezmiş gibi görünmesini sağlıyordu. Eğer durum buysa belki o iki kelimeye özel ona bugünlük bir şans verebilirdi. Viskiyi tamamen bitirdiğinde elinin tersiyle ıslak dudaklarını sildi. Koltukta iyice gerinerek rahat bir pozisyonda oturduğunda başına çevirip kıza baktı.
"Benden konuştuk gelelim sana. Sen sana dediğim gibi bana göre bir meleğe benziyorsun ve ayrıca barda söylediklerim için sana bir özür borçluyum. Seni diğer ucuz kadınlarla kıyaslamamam gerekirdi, ama bu dışarıdan gerçekten öyle göründüğü içindi her neyse... Hem özürüme hemde senin söylediğin iki kelimeye karşılık sana bir teklifim var... Burada neden birlikte olduğumuzu, seni neden şatoya getirdiğimi merak ediyorsundur, cevap basit. Şu an dan itibaren seninim, bana istediğin her şeyi yapabilirsin yarına kadar vaktin var... "
Kelimeleri bir süre kızın sindirmesine izin verdikten sonra sinsi bir kahkaha attı.
"Bu arada bu süre zarfında canımı yakmayacağını umut ediyorum..." | |
|
| |
Tiffany Nelson Cadı l Cafe Nova'nın Sahibi
Mesaj Sayısı : 144 Kayıt tarihi : 03/06/12 Yaş : 33 Nerden : İstanbul Lakap : Acemi Cadı
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Ptsi Tem. 15 2013, 18:34 | |
| Başka kadınlar… Raven’ın yanındayken ne kadar mutluysa onun ağzından başkalarını dinlemek o kadar üzücüydü. Kalbi acıyordu. Oluşabilecek fiziksel bir acıdan daha kötüydü bu çünkü bedensel yaralar büyüyle bir şekilde iyileştirilebiliyordu ama ne yazık ki aşk acısına bir çözüm yoktu. Büyüler ya da iksirler konu kalp ve duygular olunca etkisiz kalıyordu. Hiçbir anlamı yoktu. Bu durumda her şeyi zamana bırakmaktan başka bir seçeneği kalmıyordu. İleride ne olacağıyla ilgili en ufak bir fikri olmasa da her şeyin iyi olmasını umuyordu. Onun tatlı tatlı yanağını okşaması ruhunu dinlendirse de söyledikleri canını fazlasıyla sıktığından yavaşça doğrulup onun dokunuşlarından uzaklaştı. Önündeki içkiyi önlem büyüsünün etkisini yitirdiğini bilse de tek seferde kafasına dikti. Sevdiği adamın yanındayken sarhoş olmayı umursamıyordu. Sabah onun koynunda uyanmayı problem etmeyeceği kesindi sonuçta ona aşıktı. Karmakarışık düşüncelerle biten içkisinin yerine yenisini doldururken yakışıklı cadının konuşmaya başlamasıyla onu dikkatle dinledi. Duyduklarından sonra istediğine ulaşmış olmanın verdiği huzurla saniyeler içinde ufak bir gülümseme geçti yüzünden ve saliseler içinde kayboldu. Sessiz sedasız önündeki içkiyle ilgilenirken onun yeniden konuşmaya başlamasıyla gözlerini gözlerine dikip dediklerini dinledi. Konuşma başta oldukça sevindirmişti. Onun diğer kadınlar gibi olmadığını görmüş ve kendisine bir özür borçlu olduğunu kabul etmişti. Özellikle kendisinin bir meleğe benzediğini söylediğinde gece boyunca yaptığı tüm kabalıkları unutmuştu ta ki cümlenin devamını duyana kadar.
Duruma kahkahalarla gülmek istese de sessizce içkiyi kafasına dikti. Sonunda neden burada olduğunu anlamıştı. Aşık olduğu adam ona acıyarak onu şatosuna getirip son kez kendisiyle birlikte vakit geçirmesine izin vermeye karar vermişti. Kendisine sadaka veriyor aklınca iyilik yapıyordu. Bu düşünceyle gözleri doldu ve içkiye daha çok sarıldı. Sarhoş olana kadar hiç konuşmadan içmeye devam etti. Kendi içindeki ağlama dürtüsünü bastırmanın tek yolu buydu. Düşünemeyecek duruma gelene kadar kadehleri arı ardına devirirken aklında onun son sözcükleri dönüyordu. Sonunda kör kütük sarhoş olduğunda düşünemediği için halinden gayet memnun bir şekilde yerinden kalkıp onun kucağına oturdu. Ellerini yavaşça vücudunda gezerken gözlerinin içine bakarak ''Demek sabaha kadar kendini benim ellerime bırakıyorsun öylemi?'' diye sordu. Sarhoşluğun etkisiyle kıkırdadıktan sonra dudaklarına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. Gömleğinin düğmelerini çözdükten sonra durdu. Gözlerini yine onun gözlerine dikerek ''Gerçekten çok yüce gönüllüsün ama bana acımana ihtiyacım yok. Benim ihtiyacım olan şey senin bana bahşettiğin sadaka değil. Sadece zaman.'' Dedikten sonra yeniden onu öpmeye başladı. Alt dudağını bir süre emdi. Bu sırada elleri de boş durmayıp onun vücudunda geziniyordu. Dudaklarını zevk veren bir şekilde ısırıp geri çekilerek ''Madem sabaha kadar benimsin o zaman son kez seni istiyorum.'' Diyerek tekrar öpmeye başladı. | |
|
| |
Raven Aeron Cadı
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 01/06/13 Lakap : Kuzgun
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Ptsi Tem. 15 2013, 21:38 | |
| Tiffany'nin üzülmesini istemediğinden konuyu değiştirme fikrini kabul etti. Bir meleğin onu kıskanıyor olması tuhaf geliyordu. Kız ona bir şekilde bağlanmaya başlamıştı. O iki kelime bugün gerçek bir kanıtıydı. ama onu endişelendiren şey Tiffany'nin kendisine olan bağlılığı değildi. Asıl endişeli olan onun kıza değer vermeye başlaması hatta bağlılık belirtileri göstermesiydi. Onu yatağına aldığından beri sadece tek bir kadınla birlikte olmuştu, Jezebel... Bunun ise tek aralarında hala sönmemiş olan bir tutkunun var olmasıydı. Şimdi ise Tiffany ile olanları o cadı ile kıyaslayamıyordu. Önceleri onu en tek tatmin eden dişinin Jezebel olduğunu sanırdı. Ama Tiffany hiç uğraşmadan Jezebel'in bir şeyler yaparak verdiği zevki ona vermişti. Eğer Jezebel gibi olsa neler olacağını tahmin bile edemiyordu. Bir an durdu. Saçma düşüncelerin beynini ele geçirmesine izin vermek istemiyordu. Tiffany gibi bir meleğin kendisine bağlandığında başına hiçte iyi şeylerin gelmeyeceğini biliyordu. Ama ona git demekte istemiyordu. Kafası hala allak bullak iken bu gece aslında bir şey düşünmek istemediğine karar vererek viski şişesini devirdiğinde kızdan özür diledi. Ardından ise bir teklif sundu. Teklifin nasıl göründüğünü umursamamıştı. Sadece Tiffany'nin mutlu olmasını istemişti, bir şey daha vardı ki kıza ödül vermeye çalışırken kendisinin bir ödüle konduğuydu. Kızın tepkisini sessizce beklerken bekleme süresi biraz uzadı. Cadının neden böyle davrandığını bilmiyordu, tek bildiği kızın giderek kafayı bulduğuydu. Tiffany'i bir anda kucağında bulmak beklemediği bir şey olduğundan ona bir süre vardı. Sözlerine evet anlamında başını salladığında dudaklarına kapanan dudakların tadını çıkarmaya başladı. Eli ise kızın belini tutuyordu. Gömlek düğmelerinin sökülmesini izlerken kızın sözlerini dinledi. Kız onu yanlış anlamış görünüyordu. Bu sarhoş olmasının kesin açıklamasıydı.
"Bir şeyi açığa kavuşturayım, meleğim. Sana acıdığım falan yok. Seninle geçirdiğim her an aslında bana verilmiş bir ödül. Çünkü sen farklısın..."
Konuşması yeni bir dudak istilası ise son bulduğundan kızın elbise askıları ile oynamaya başlamıştı. Giderek her harekette daha fazla baştan çıkıyordu. Az önce düşündüğü şeylerin bir gerçeğini yaşıyordu, sanki. Tiffany daha şimdiden ona oldukça zevk vermeye başlamıştı. Dudaklarından duyduğu yeni sözler ile ufak bir büyü mırıldandı. Artık bir yatakta, Tiffany üzerindeydi. Kızın bir süre üstte olup onu baştan çıkarmasına izin verdi. Artık dayanamadığını hissettiğinde onu altına alarak üzerindekileri parçalara ayırıp tüm bedenine öpücükler kondurmaya başladı. elleri kadınlığı ve göğüsleri ile ilgilenirken ikisi de çıplak kalmıştı. Yerini alıp içine girmeden önce kızın gözlerine baktı.
"Bu gece bir son olmayacak, bebeğim. Bunu aklından çıkar"
Bu kelimelerden sonra içine yerleşti, sertçe. Her hareketinde aldığı zevk katlanarak artarken sonunda bedenindeki titreşimler sıklaşarak o mükemmel an gerçekleşti. Kızın üzerine nefes nefese bir halde yığılırken kendini kenara çekti. Kızı kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı. | |
|
| |
Tiffany Nelson Cadı l Cafe Nova'nın Sahibi
Mesaj Sayısı : 144 Kayıt tarihi : 03/06/12 Yaş : 33 Nerden : İstanbul Lakap : Acemi Cadı
| Konu: Geri: Melek ve Şeytan Salı Tem. 16 2013, 18:39 | |
| Başlarda kendisini mutlu eden konuşma sonlarında oldukça üzülmesini sağlamıştı. Bir an için sadece bir süreliğine imkansızda olsa onun kendisini önemsediğini ve şuan bu yüzden burada onunla olduğunu düşünüp sevinmişti tabi büyük bir hayalperest olduğunu aşık olduğu adam sayesinde çok geçmeden öğrenmişti. Şuan aşk itirafından sonra raven’ın şatosunda onunla olmasının tek nedeni duygusuz prensinin kendisine acıyarak beraber geçirecekleri bir gün bahşetmeye karar vermesiydi. Önündeki içki bardağını kafasına dikerek bunu sindirmeyi denedi. Normal koşullarda kendisine bir parçada olsa değer verdiğini bilerek onunla birlikte geçireceği koca bir gün kendisini mutluluktan havalara uçurabilirdi. Ama şimdi sadece kendisine acıdığı için bahsedilen bu durum onu üzmekten başka bir işe yaramıyordu. Gözleri engelleyemediği bir şekilde dolarken ağlamamak için kendisiyle büyük bir savaş veriyordu. Ağlama dürtüsünü bildiği tek yolla bastırıp birbiri ardına içkileri kafaya dikerken canı o kadar yanıyordu ki sarhoş olmayı umursayacak durumda değildi. Düşünemeyecek kadar kafayı bulduğunda onun kucağına oturup dudaklarını öpmeye başladı. Kendisini ve kelimeleri kontrol edemediği için yine düşündüklerini bir anda söylemişti. Duyduklarına cevap verme gereği duymadı. Bunlara inanmak çok isterdi ama nedense kendisini teskin etmek adına söylenmiş birkaç kelime olduğuna daha çok inanıyordu. Cevao vermedi. Sözlü birkaç şey söyleyeceğine dudaklarına kapandı. Artık konuşmak istemiyordu. Elleri onun vücudunda gezinirken az önce düğmelerini çözdüğü gömleği tamamıyla sorun olmaktan çıkardı. Bedenini onun bedenine sürterken kalçalarını da hafifçe erkekliğinin üzerinde oynatmaya başlamıştı. Dudaklarını büyük bir zevkle emdikten sonra onu istediğini yeterince göstermiş olmasına rağmen kelimelere de döktü. Bu öpücükler ve dokunuşlar az geliyordu artık nitekim sözlerinden sonra kendilerini rahat bir yatakta bulmuşlardı.
Sevdiği adamı bir büyüyle tamamen çıplak bıraktıktan sonra vücuduna ufak öpücükler kondurmaya başladı. Bunu yaparken erkekliğinin üzerindeki kalçaları bir an olsun hareket etmeyi bırakmamıştı. Onu bir süre daha bu şekilde baştan çıkarmaya devam ettikten sonra kendini bir anda yakışıklı cadının altında bulmuştu. Elbisesinin parçalara ayrılmasıyla gülümsedi. Vücudunda hissettiği öpücükler ve dokunuşlarla inlemeleri daha da artarken duyduklarına cevap veremeden onu içinde hissettiğinde dudaklarından bir zevk çığlığı firar etti. Bedenleri birbiriyle son derece uyumlu bir şekilde zevkin doruklarına ulaştığında o harika an gelip rahatladığında üzerindeki ağırlıktan hiç şikayetçi olmaksızın nefesini düzenlemeye çalıştı. Kendini onun kollarında bulduğunda dudaklarına küçük bir öpücük kondurup ''İyi geceler'' dedikten sonra sarılarak uykuya daldı. Sabah uyandığında onun kolları arasında olduğunun bilincinde olarak rahat bir nefes aldı. Gece ile ilgili son hatırladığı şey onun kendisine acıyarak beraber geçirebilecekleri bir gece bahşettiğiydi. Sonrasını hatırlamasa da tahmin edebiliyordu. Kolları arasından yavaşça sıyrılıp bir büyüyle kıyafetlerini giydi. Raven’ın dudaklarına ufak bir öpücük kondurarak oradan ayrıldı. | |
|
| |
| Melek ve Şeytan | |
|