| Av Zamanı | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Ruby Bianca Howlett Avcı / Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 295 Kayıt tarihi : 09/06/12 Yaş : 30 Lakap : Benliksiz
| Konu: Av Zamanı Paz Ağus. 31 2014, 22:16 | |
| [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]İçindeki nefret gün geçtikte daha da büyüyordu. Önce onu Trey... Sanrı tarafından benliği ele geçirildiği sırada tanıştığı, avcı. O günden sonra aklından hiç çıkmamıştı. Eve döner dönmez, telefon numarasını kaybetmemek için not almış, sonrasında ise cesaretini toplayıp onu bir türlü arayamamıştı. Aslında konu cesur olmaktan kaynaklanmıyordu. Sorun şuydu ki kendine güvenmiyordu. Erkekler hala kafasını karıştıran bir konuydu ve Trey tadı ve her hareketiyle onun kafasını daha çok karıştırmıştı. Derin bir nefes alarak yatağında dönmeye başladı. Bugün artık yeniden av işine girişmesi gerekiyordu. Sanrı ile ilgili endişesi yüzünden bir kaç gündür kendini eve kapatmıştı. Ama bugün bu iş için hazır olduğuna karar verdi. Hem bu şekilde Trey'i de düşünmezdi. Kendisi için av işini gerçekleştirdikten sonra da rahatlayarak onu arayabilirdi. Tabi üzerine atlamayacağı konusunda kendini ikna etmeyi başarırsa...
Alt kata inip antrenmanlarını yaptıktan sonra güzel bir yemek yedi. İş plan yapmaya geldiğinde öncelikle bugün hangi klanı hedef alacağını belirlemeliydi. En son kendinin de bir zamanlar ait olduğu klandaki bir kaç avcıyı öldürmüştü. Şimdi Reilly'nin lider olduğu klan ile ilgilenebilirdi. Aklına gelen barla oraya uygun giyinmeye karar verdi. Ne kadar başarılı olabilirse, seksi olacaktı. Yani en azından seçtiği kıyafet biraz et gösterecekti ve bu sayede onu kolay hedef yapacaktı. Sonuçta bir erkeğin bir kadını becermesi için güzel olması gerekmediğini öğrenmişti. Dolabını karıştırarak siyah oldukça mini bir elbise buldu. Kalın askılı, göğüs dekolteli kıyafet iş görür gibi görünüyordu. Üzerini giyinip, saçlarını at kuyruğu şeklinde dağınık bir halde topladı. Topuklu ayakkabılarını da giydiğinde bara gitmek için hazırdı. Silah taşımıyordu, çünkü o zaten ayaklı bir cephanelik durumundaydı.
Bara girdiğinde etrafı taradı. Bardaki kızların çoğu avcı değildi. Daha doğrusu erkeklerin gölgesinde yaşayan kişilerdi. Erkeklerin ise tamamı avcıydı, zaten buraya gelmesinin nedeni de buydu. Bara yaklaştığında aradığı kurbanla göz göze geldi. Kendine bir içki alırken kırıtan hareketleri ile adamın ilgisini çekmeyi başardığında gülümsedi. Barda yapılan kısa bir konuşmanın ardından masalarına geçmişlerdi. Bir süre adam ile iyi geçinmesi gerekecekti. Ta ki adam onunla seks yapacağına emin olup bardan dışarı gitmeyi teklif edene kadar... O an gelene kadar ise ufak tacizlere ne yazık ki göz yumması gerekiyordu. Öyle ki mini eteğinin açıkta bıraktığı bacaklarının okşamasına bile ses çıkarmamıştı. Adam bundan cesaret alarak göğsüne yakın bir yere dokundu. O ise içten içe kendini sıkıyordu. Sürekli kendini telkin ediyordu. "Sakin kal Ruby... Bu adam bir kaç dakika sonra ölmüş olacak... Sakin kal...". Dışarıdan ise sadece gülümseyerek onun yalanlarla dolu başarısını dinliyordu. | |
|
| |
Trey Letalis Avcı
Mesaj Sayısı : 115 Kayıt tarihi : 22/07/14
| Konu: Geri: Av Zamanı Ptsi Eyl. 01 2014, 23:25 | |
| Güne yalnız başlamaya alışkın değildi. Her sabah kahvaltı da amcasını günün devamında ise lexina’yı yanında görmeye alışıktı. Bugünse evden elinde uzun bir liste ile süresini bilmediği bir göreve çıkmıştı. Önünde bitmeyeceğini düşündüğü koca bir gün içinde izlediği iki kişiyle konuşup hangi tarafta olduğunu kendi klanı için ne düşündüklerini öğrenmeye çalışmıştı. Kaydettiği ilerleme mi? Bir arpa boyu kadar bile yol alamamıştı. Belki lexina olsa erkeklerin dili daha kolay çözülürdü diye düşünürken aklına tanıdığı başka bir kız geldi.
Ruby… Tadı enfes olan ama bunun dile dökülmesinden hoşlanmayan dengesiz güzellik. Onu hala unutabilmiş değildi. Başını döndürmeyi başaran ender kişiler arasındaydı ve ondan garip bir şekilde etkilenmişti. Kızla ayrılmadan önce ona telefon numarasını vermişti. Ormandan ayrılırken kızın kendisini affettirmekte ki kararlılığını gördüğünden arayacağından emin bir şekilde birkaç gün beklemişti. Neredeyse bir hafta olmuştu ama aramamıştı. Bu kendisini arayacağına olan inancını kaybetmesini sağlarken şuan ne yapıyor acaba diye düşünmeden duramadı.
Derin birkaç nefes alıp düşüncelerini dağıtmaya çalışırken kızlardan yana pek şansı olmadığına karar verdi. Şimdiye kadar hiç devamlı bir sevgilisi olmamıştı. Kız olarak uzun süre yanında duran tek kişi ortağı lexi’ydi ama tek dostu olmasına rağmen şu aralar pek sık vakit geçiremiyorlardı. Keşif görevlerine bile tek çıkmaya başlamıştı. Ortağını yanında istediğini söylediğinde amcasının sözlerini unutamıyordu. Gözlerinin önüne gelen görüntülerle sinirle kendisini en yakın bara attı. Biraz içip kafa dağıtmazsa ya ruby’i takıntı haline getirdiği ya da hayatındaki ani değişikleri kabullenmekte zorlandığı için sinirden çıldıracaktı. Bara doğru ilerlerken dikkatini tanıdık bir sima çekmişti. Durup daha dikkatli bakınca onun ruby olduğunu gördüğünde bir anlık donukluk yaşadı. Gözlerini oradan ayıramadan bir süre onları izledi. Kızın yanındaki erkeğin davranışlarından rahatsız olmayan hali onu sinir ederken birilerini dövme isteğini bastırmaya çalışarak bara gitti. Kendisine söylediği ilk içkiyi kafasına diktikten sonra bir yenisini istedi. Bütün benliğiyle kızın olduğu yere bakmamaya çalışıyor ama başaramıyordu.
| |
|
| |
Ruby Bianca Howlett Avcı / Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 295 Kayıt tarihi : 09/06/12 Yaş : 30 Lakap : Benliksiz
| Konu: Geri: Av Zamanı Salı Eyl. 02 2014, 19:18 | |
| Bara gitmek için hazırlanması normalden uzun sürmüştü. Kıyafet konusunda sıkıntıya düşmüştü. Bir kadın olarak eski kıyafetleri özlüyordu. Özlediği kıyafetlerin büyük bir bölümü ölüm emrinin verildiği evde kalmıştı. Kalanlar ise sevgisini güzelce kullanmış adamın evinde... Şu an elinde olan kıyafetler ise Jonathan'ın ona verdiği para ile aldıklarıydı. Yine de kafasına göre bir şey bulduğuna memnun bir şekilde evden ayrıldı. Tabi bu memnuniyet sadece kıyafet konusundaydı. Diğer yandan aklına gelen ölüm emri ve kullanılma içindeki intikam ateşini körüklüyordu. Bara vardığında avını kolayca bulmuştu. Adam şansına kısa kol bir tişört giyiyordu, daha da iyisi işaretini sağ bileğinde taşıyor olmasıydı.
Onunla oturdukları masa da biraz daha yakınlaştı. Sözlü yalanlarına ve taciz dolu dokunuşlarına izin veriyordu. Bir hırsla önündeki içkiyi kafaya dikti. Bu pek iyi olmamıştı, çünkü içkinin sertliği hafifçe başını döndürmüştü. Derin bir nefes alarak adama biraz daha sokuldu. Bu durum ciddi anlamda canını sıkıyordu. Avcının eli bacaklarından yukarı doğru çıkarken bedeninde ki titremeye engel olamadı. Bu durum gerçekten tiksindiriciydi, göğsünü hafifçe sıkan el ise sınırlarını zorluyordu. Adama tatlıca gülümseyip yakasını kavrayıp yüzünü yüzüne yanaştırdı. Dudaklarının arasında bir milim mesafe kala onunla baş başa bir odada yapmak istediklerini anlattı. Ateşlenen adam onu öpmek için yanaşırken hafifçe iterek kırıtmaya çalıştı. Adamın hızlı bir şekilde hesabı ödeme girişimine seksi bir kahkaha attı. İstediğini alacağından emin olan adam elini beline dolamış ve hızlı adımlar atmaya başlamıştı. Bardan çıktığında derin bir nefesle ciğerlerini temiz havayla doldurdu. Avcıya bir bakış atarak önden önden adımlar attı. Her adımda kalçasını sallıyor ve hızlanmaya çalışıyordu. Barın arka sokağına geldiklerinde etraftaki gölgelerin onları gizleyeceğine emin olarak adamı duvara yapıştırdı. Adam ise elini beline atmış, bedenini ona yaslamaya çalışıyordu.
Ama her şey buraya kadardı. Kolundaki bilekliğin de bulunan ucu sivri metalle koluna küçük bir yara açtı. Akan kan biraz hızlıca boşalırken kanı sivri bir hançere dönüştürüp kanın akmasına engel oldu. Ardından hançer adamın boğazında derin bir kesik açmış, boşta kalan eliyle de adamın ağzını sıkıca kapatmıştı. Gölgeler onları gizlese de sesler duyulabilirdi. Özellikle de acı dolu bir yakarış... Adamın öldüğünden emin olduğunda arkasında döndü. Hızla uzaklaşması gerekiyordu. Ama karşısına çıkan kişi ile dondu. Yüzü karanlık sokakta seçilmezken sonunun geldiğini düşündü. Şimdiye dek yakalanmamıştı. Ama şimdi bir tanık vardı. Belki fazla düşünmeden onu da öldürmeliydi.
| |
|
| |
Trey Letalis Avcı
Mesaj Sayısı : 115 Kayıt tarihi : 22/07/14
| Konu: Geri: Av Zamanı Çarş. Eyl. 03 2014, 19:02 | |
| Hatırladığı her bir detay sinirden çıldırmasını sağlamıştı. Amcasının ona küçük çocuk gibisin korkuyorsan ablanı değil de abilerini yanına vereyim daha güvenli olur senin için tarzındaki konuşması öfkeden deliye dönmesini sağlarken görevi hiç düşünmeden kabul edip ani bir kararla hızlıca evi terk etmişti. Günün geri kalanında can sıkıntısından ölmekle boğuşmuş, ortağı yanında olmadan her şeyin ne kadar çekilmez olduğunu fark etmişti. Şuan amcasıyla bir şeyler yapabilir ya da lexi ile takılabilirdi ama o burada tek başına pineklemeyi kendisi seçmişti. Daha fazla çiftlik evinde kalamayıp kendisini bara atmıştı. İçki ve kız ikilisinin onu eğlendirdiği bir gerçekti. Küçük bir molanın iyi olacağını düşünerek geldiği barda ise sürekli aklını meşgul edip aramasını beklediği kızın onu çoktan unutup başkalarıyla fingirdediğini görmüştü. İçkileri birbiri ardına devirirken kendi aptallığına kızmadan duramadı.
Gerçekten kendisini affettirmek istediğine inanmıştı. Önündeki içkiyi yeniden bir dikişle bitirip yenisini istediğinde öfkeyle dişlerini sıktı. Onun utangaçlığından etilenmiş ettiği iltifatlar karşısında kekelemesi sempatisini kazanmıştı. Kızın diğerleri gibi olmadığını düşünüp onun üzerine gitmeyip evine bırakmayı bile teklif etmişti. Tam bir aptaldı. Kendisinin masum zannettiği ruby’nin başkasıyla hiç utanmadan gayet rahat bir şekilde oynaştığını gördüğü her dakika bundan daha fazla emin oluyordu. Bir an acaba kendisine hayat hikayesi konusunda da yalan mı söyledi diye düşündü.
Gördüğü manzara an be an kötüleşirken daha fazla durursa kendisine engel olamayacağı gerçeğiyle kendisini dışarı atmıştı. Barın arka sokağında karanlık gölgeler arasında duvara yaslanmış sakinleşmeye çalışırken duyduğu kıkırdama sesiyle başını çevirdi. Ruby yi tanıması çok uzun sürmemişti. Kendisine engel olamayarak ona bakarken tedirginliğini fark etti. Bir şeyler ona tuhaf gelirken kontrolsüz bir şekilde adım atmaya başlamıştı. Diğer yandan kendisine bolca küfür ediyordu. Ne yapmaya geldim ki diye düşünürken gördüğü hareketlilikle kaşlarını çattı. Olanları sessizce izlerken gördükleri dondurmuştu. Onu ilk gördüğü yer aklına geldiğinde tüm parçalar yerine oturduğunda kız kendisini fark etmişti. Trey tedbir amaçlı bileğindeki bıçağı ufak bir hareketle eline alırken birkaç adım öne çıkarak''Tebrik ederim oyunculuğun harikaydı. Kullandığın teknikte öyle… '' dedi. Kızı seri bir hareketle kolundan yakalayıp yanında sürükleyerek cesetten uzak bir yerde serçe duvara dayarken ''Ama şaşırmamalıyım değil mi? Ne de olsa bu avladığın ilk avcı değildi.'' Dedi. | |
|
| |
Ruby Bianca Howlett Avcı / Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 295 Kayıt tarihi : 09/06/12 Yaş : 30 Lakap : Benliksiz
| Konu: Geri: Av Zamanı Çarş. Eyl. 03 2014, 21:44 | |
| Tüm o taciz ve kahramanlık yalanlarının ardından sonunda bardan çıkmışlardı. Onun dokunuşlarına ve aptalca hareketlerine daha fazla tahammül edemezdi. Barın dışında derin bir nefes alırken aklına birden Trey geldi. Onu öperken bir kez bile iğrenmemiş hatta bundan zevk almıştı. Dokunuşları bile öylesine iyi hissettirmişti ki uykuya daldırdığı kadınlık duygularının ortaya çıkmasını sağlamıştı. Hatta onu arzuladığına bile emindi. Zaten onu bir türlü arayamamasının nedeni bu değil miydi? Arzu... Onu yeniden öperse kesinlikle sonunun geleceğini düşünüyordu. Diğer yandan onunla birlikte olduktan sonra duyacağını düşündüğü şeyler canını sıkıyordu. Tamam ona iltifat etmişti, güzel ve tatlı olduğunu söylemişti. Ama tüm bunları hasta bir kızı mutlu etmek için de söylemiş olabilirdi. Tenine değen elle yarım bıraktığı iş kendini hatırlattı. Hafif kıkırdamalar eşliğinde gölgelere çektiği adamın işini oracıkta bitirdi. Bu iş çok basit olmuştu. Beyni bacak arasında olan avcıları avlamak gerçekten kolay oluyordu. Diğer yandan çok kolay olmadı mı diye düşünürken gördüğü karartı ile dondu. Yakalanmamak adına yeni adamı da öldürmeyi düşündüğünde üzerine gelen adamla onu gördü. Trey... Neden buradaydı? Neden onu bu şekilde görmüştü? Normalde savaşabilirdi ama ondaki bir şey kendisini çoktan ele geçirmişti. Duyduklarının ardından sürüklenen bedeni ile kendini cesetten uzakta bir duvara dayalı buldu. Ne yapacağını ise bilmiyordu. Sonraki kelimeleri ise algıladığında hızlıca düşündü. Trey ile ormanda karşılaşmaları kesinlikle tesadüf değildi. O öldürmek için, Trey ise katil için oradaydı. Bu durumda peşine düşecek ilk avcı Trey'in kendisiydi. Tadı güzel olan ve kafasını bir hayli karıştıran avcı. Ellerinden kurtulmaya çalışmadan onun gözlerine baktı.
"Trey, ben..."
Lanet olsun ne diyecekti ki... O haklıydı. öldürdüğü ilk avcı o değildi. Diğer yandan kendine doğru gelen bir şekilde intikamını alıyordu. En önemlisi de ölen avcılar Trey'in klanın da bile değildi. Öyleyse neden umursuyordu? Belki de burada konuşmaya başlamak en iyisiydi. Ama elinde gördüğü bıçak sadece konuşmayacaklarını ona gösterdi. Üstelik adamı öldürdüğü hançerde hala elindeydi. Trey'i biraz iterek kendinden uzaklaştı.
"Dinle beni... Evet öldürdüğüm ilk avcı o değil... Diğer yandan senin klanında da değil... Neden umursuyorsun?"
O an aklına bir şey geldi... Acaba Reilly ile arkadaş olabilirler miydi? İşte o zaman kesinlikle işi biterdi. Kafası karmakarışık olmuştu. Reilly'e yakın olan her avcının işini bitirmeye yemin etmişti. Ama Trey'e zarar veremezdi. Az önce acımasızca birini öldüren kızdan öylesine uzaktı ki, gözleri doldu. Böyle bir şeyi kabul edemezdi. Hançerini yere atarak bir beyaz bayrak çekmeye karar verdi. Diğer yandan gerekirse bir bıçak daha yapabilirdi. Yarası hala açıktı. Trey'e yaklaşıp elinde bıçak tutan kolu ve boşta kalan elini tuttu. Ona dokunmak kendisini gerçekten etkilerken dolan gözlerinden bir kaç damla yaş aktı.
"Klan, liderinin dostu falan mısın? Ölü avcılarla yakından ilgilendiğine göre sanırım öyle olmalısın..."
| |
|
| |
Trey Letalis Avcı
Mesaj Sayısı : 115 Kayıt tarihi : 22/07/14
| Konu: Geri: Av Zamanı Perş. Eyl. 04 2014, 23:08 | |
| Hangisi daha kötüydü karar veremiyordu. Kızın avcıları öldürüyor olması mı yoksa onun düşündüğü gibi utangaç, dengesiz ama tatlı biri değil de yalancı, başkalarıyla oynaşan ve hobi olarak adam öldüren biri olması mı? Aklında binlerce soru ile kızı incelerken onunla ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Kızın artık o ormanda ne aradığını ne kadar zeki olduğunu biliyordu. Kendi gibi avcılık yapan insanları öldürürken bazılarını da kendisi gibi kandırıp hayatıyla klanıyla ilgili şeyler öğreniyor olmalıydı. Öfkesi kat ve kat artarken dişlerini sıkıp kısa bir durum değerlendirmesi yaptı. Burada durmaları tehlikeliydi. Neler olacağı belli değildi. Eğer konuşmak yerine savaşırlarsa etraftakilerin dikkatini çektiklerinde yanlarında bir ceset olmaması daha iyi olurdu. Bu yüzden kıza oradan uzaklaştırıp içinde yaşadığı fırtınayı sözlerine yansıttı. Kızın konuşmaya çalışmalarını büyük bir sabırsızlıkla izlerken elindeki hançeri bırakması ile gözlerini kıstı.
Savaşmadan teslim mi oluyordu? Bu oldukça iyi diye düşünürken ellerine değen ellerle kendisini tuhaf hissetti. Gözlerini onun gözlerine diktiğinde ilk fark ettiği gözünden akan yaştı. Sonra kelimeleri işitti. Kız kendisinden bir cevap beklerken ona şöyle bir baktı. Şimdi empati kurmanın sırası değildi kız kendi klanı için bir tehlike arz ediyorsa onu ortadan kaldırmalıydı…
İçinden kendine küfürler yağdırdı. O bu kadar savunmasızken bunu yapamazdı. Bu nedenle önce onunla konuşacaktı. Gözlerini onun gözlerine dikerek''Reilly mi? Onu tanıyorum.'' Diyip birkaç dakika bekledikten sonra''Ancak hayır dost falan değiliz. Düşüncelerimiz farklı ve ondan nefret ediyorum.'' dedi. Kendisini kızın gözünden akan damla yaşı silmemek için zorlarken ''Öldürdüğün hiçbir avcı umurumda değil. Önemsediğim tek şey kendi klanım ve avcıları öldürdüğünü düşünürsek onlarda tehlikede demektir.'' Dedi.
| |
|
| |
Ruby Bianca Howlett Avcı / Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 295 Kayıt tarihi : 09/06/12 Yaş : 30 Lakap : Benliksiz
| Konu: Geri: Av Zamanı Cuma Eyl. 05 2014, 00:12 | |
| Karanlık sokakta birine yakalanmak bir yana karşısına çıkacağını hiç düşünmediği Trey'i görmek donmasını sağlamıştı. Kaçması gerekirdi ama bunu bile yapamamıştı. Kolundan tutan elin yardımı ile cesetten uzakta onunla baş başaydı. Kafası yine karışmaya başlamıştı, Trey konusunda... Diğer yandan beyni parçaları birleştirdiğinde kendisini araştırdığını fark etmişti. Yani daha en başında aralarında başlayan o küçük kıvılcım hataydı. Daha birbirlerini görmeden düşman olmuşlardı. Hem neden buna şaşırıyordu ki? Trey, bir avcı olarak zaten düşmanıydı. Sadece şu an onu öldürmüyor çünkü sihirbaz olduğunu bilmiyordu. Aralarında geçen sorgulayıcı konuşmalardan sonra bir düşüncenin beynine dank etmesi ise bir an da kırılganlaştı. Evet onu öldürmek gibi bir niyeti yoktu. Hançeri de bu yüzden atmıştı. Ama böylesine aciz görünmek kesinlikle tercihi değildi. Gözünden akan yaş ise ne kadar zavallı olduğunu ona hatırlatıyor gibiydi. Sorularına cevap beklerken kalbi küt küt atıyordu. Reilly ve o dost olmamalıydılar... Bu olmamalıydı. Başına yeterince kötü şey gelmişken birde kalbini biraz olsun hayata döndüren bu erkeğin de kendisine zarar verecek olmasını düşünmek istemiyordu. Onu tanıyorum demesi ile elini üzerinden çekti. Aniden başı dönmüş gibi arkasındaki duvara yaslandı, Trey den en fazla bu kadar uzaklaşabilmişti. Gözlerinden daha fazla yaş akarken dudakları titremeye başladı. Sessizlik dolu bir kaç dakika ona yüzyıllar gibi gelirken onun sesi ile yüzüne baktı. Sonraki sözleri ona hayat öpücüğü gibi gelirken hafifçe doğruldu. Dost değillerdi, ondan nefret ediyordu. Bu durumda klandaki diğer avcılarda umurunda değildi. Bunu o düşünürken Trey'de dile getirmişti. İçine düşen rahatlama duygusunu biraz özümsediği anda yeni bir kötü düşünce belirdi. Peki yalan söylüyorsa? O yüzden bu kadar bitkin olsa da kendini salmak istemedi.
"Senin ve klanının peşinde değilim, Trey... Bana inanmayabilirsin... Benim az önceki kelimelerine inanmakla inanmamak arasında kaldığım gibi... Ama seni temin ederim, klanının peşinde değilim..."
İkilem de kaldığını ona söylese de kalbi ona güvenmek istiyordu. Birine güvenmeye o kadar ihtiyacı vardı ki... Yalnızdı tek başına... Hayatının tek aksiyonu intikamı ve öldürülen avcılardı. Bunun dışında gerçekten güldüğü tek zamanın onunla karşılaştıkları gece olduğunu anımsadı. Beyni hızlı bir düşünme maratonu yaptı. Trey, katil olduğunu görmüştü, buna rağmen konuşmaya çalışıyordu. Onu her hangi birilerine teslim etmeye ya da öldürmeye de çalışmıyordu. Belki de gerçekten dürüsttü diye düşündüğünde ona doğru adım atarak yeniden onun elini tuttu. Bu durum acizce bir davranıştı. Ama ona dokunursa sanki biraz güç alır ve daha rahat konuşurdu. Kafasının için iyice dengesiz bir hal aldığında yeniden gözleri doldu. Bunu yapma diyordu kendine ama göz yaşlarını tutamıyordu.
"Beni dinlemeye çalıştığın için teşekkür ederim, Trey... Yani en azından yargısız infaz yapmıyorsun. Bu yüzden sana bir konuda dürüst olacağım... Ben avcı değilim... Yani artık değilim... Durumlar çok karışık ve gerçekten de klanın ile ilgilenmiyorum... "
| |
|
| |
Trey Letalis Avcı
Mesaj Sayısı : 115 Kayıt tarihi : 22/07/14
| Konu: Geri: Av Zamanı C.tesi Eyl. 06 2014, 01:12 | |
| Başka bir avcı olsaydı kızı hiç düşünmeden öldürebilirdi. Kendisi ise ikilemdeydi. Avcı yanı onu tehlike olarak görürken yıllardır aldığı eğitim olayları sorgulamasına neden oluyordu. O ve onun klanı diğerleri gibi değillerdi. Amcası onlara sadece öldürmeyi değil aynı zamanda herkesin yaşamaya hakkı olduğunu öğretiyordu. Dinleyip sorgulamadan, gerçeklerden emin olmadan masum olabilecek birinin canını almamayı… Kız ise ilk karşılaşmalarından beri aklını meşgul etmeyi başarmıştı. Hiç düşünmeden ona kötü damgasını vurup öldüremezdi. Bu inandığı her şeye tersti. Kızın sözlerini dinlerken ciğerlerine temiz havayı doldurdu.
Ruby’nin ağlaması dediklerine odaklanmasını zorlaştırıyordu. Elinde yeniden onun elini hissettiğinde gözlerini kapayıp beynini boşaltmaya çalıştı. Birkaç dakika sessizliğin ardından gözlerini aralayıp elindeki bıçağı bileğine yeniden yerleştirdi. Artık hala temkinli olsa da savaş pozisyonunda değildi. Her şeyi dinleyip onunla ne yapacağına karar verene kadar trey de beyaz bayrağı çekmişti. Gözlerini onun gözlerine dikti. Bir eliyle göz yaşlarını silerek '' Sana güvenip güvenmemek konusunda kararsızım. Tıpkı senin olduğun gibi…'' dedi.
Geri çekilerek '' Gece uzun ve zamanımız bol. Neden her şeyi bana anlatmıyorsun? Ya da şöyle yapalım'' diyerek kızın ayakta durmakta zorlandığını düşünerek belinden tutup gördüğü merdivenlere oturtup yanına yerleşerek '' Soru cevap gidelim. Bir sen yanıtla bir ben. Söylediklerimiz kanıtlanabilir verilere dayansın. Mesela biz avcıyız ama diğerlerinden farklı bir düşünceye sahibiz. Biraz araştırırsan bunu öğrenebilirsin. '' dedikten sonra sormak istediği ilk soruya karar vererek '' Neden avcılığı bıraktın?'' diye sordu.
| |
|
| |
Ruby Bianca Howlett Avcı / Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 295 Kayıt tarihi : 09/06/12 Yaş : 30 Lakap : Benliksiz
| Konu: Geri: Av Zamanı C.tesi Eyl. 06 2014, 15:35 | |
| Trey'in Reilly'i tanıyor olduğunu öğrendiğinde beyninden vurulmuşa döndü. Öyle ki ayakta bile durmakta zorlanıyordu. Duvara yaslanıp kafasını toparlamaya çalıştığında ise bir süre sonra konuşmak için kendini yine Trey'i tutarken buldu. Bu durum ne kadar acizce olsa da diğer türlü ayakta kalamayacağını düşünüyordu. Ona tutunup mantıklı cümleler kurmayı denediğinde kendini itiraf ederken buldu. Onun bazı hareketleri bir şekilde güven vermişti. Trey'in ağzından çıkan kelimeleri duyduğunda ise sessizce bekledi. Halsizlik ise hala bedenini ele geçirmeye niyetli görünüyordu. Belinde hissettiği elle Trey'e çekilmişti. Bir süre sonra ise bunun niyetini anladı. Merdivenlere yerleşip avcıya bakarken az önceki o ufacık dokunuşun bile neden bedenini titrettiğini sorguluyordu. Her duyduğu kelime içini biraz daha rahatlatırken Trey'in klanı ile ilgili sözlerini dinlediğinde kısa bir süre düşündü. Katıldığı toplantılarda farklı görüşe sahip klanlar olduğunu biliyordu. Bunun dışında o klanın hangisi olduğunu bilmiyordu. Trey'in işaretini bildiğinden klanı hakkında bilgiye ulaşması kolaydı. Yinede kalbini dinleyerek ona güvenmeye tercih etti.
"Farklı görüşe sahip olduğunu anlamak için klanını araştırmama gerek yok. Farklı olduğunu zaten gösteriyorsun..."
Derin bir nefes aldı. Ona sihirbaz olduğunu söylemeye karar verdi ve ailesini... Peşinde olan klanları bilirse kendi klanına dokunmayacağını bilir ve belki de gitmesine izin verirdi. İçinde güvenmek için yanıp tutuşan hisse odaklanmayı denedi. Gözleri ise yeniden dolmaya başlamıştı. Trey'in bir süre önce sildiği yanakları yeniden ıslanıyordu.
"Aslında ben avcı olmayı bırakmadım... Ölüm emrim verilerek klandan atıldım... Çünkü, çünkü ben bir sihirbazım..."
Bunu algılamasını beklerken göz yaşları daha da arttı. Ailesinin, ölüm emrini verdiği anı... Ailesi öldürmeye o kadar kolay karar vermişti. İtirafı ve ölüm emrinin arasında sadece bir kaç saat vardı. Aslında dakikalar da olabileceğini biliyordu. Çünkü o ara ailesi klan liderinin gelmesini beklemişti. Ağlaması biraz daha artarken Trey'in ellerini elleri arasına alıp sıkmaya başladı. Dudakları titriyordu.
"Bak benim öz ailem be... ben küçükken öldüler sana söylediğim kaza sırasında ise hayatta kaldım, hastalığım ile beraber... Avcı ailem beni evlat edindi. Her şey normaldi. Ama... Ama sonra bir peri ile karşılaştım, kendi perimle... Aileme bunu itiraf ettiğimde ise lider ile birlikte sadece... Sadece bir kaç saat içinde öldürme e... emrini verdiler... Bunu odamdan duyduğum da oradan kaçtım. Dostum, arkadaşım, ailem olan herkes beni öldürmeye çalıştı... Şi... Şimdi de... Ben onları avlıyorum... Başka bir klanla derdim yok... A... Ayrıca gücümü sana ispatta edebilirim..."
Titreyen elleri ile bilekliğini kolundan çıkardı. Az önce açtığı yarayı biraz daha deşerek ucu sivri metal bir hançer oluşturup Trey'in eline verdi.
"Ba... Bana... İnanıyor musun?"
Hafif baş dönmesi geri geldiğinde boynunu şoka soktuğu Trey'in omzuna koydu. Aldığı sık nefeslerin eşliğinde avcının kokusu başını döndürürken kafasını yavaşça ona çevirdiğinde teni dudaklarına değdi. Algıladığı tatla boynuna bir kaç öpücük kondurdu, çılgınca bir şeydi ama bunu yaptı.
| |
|
| |
Trey Letalis Avcı
Mesaj Sayısı : 115 Kayıt tarihi : 22/07/14
| Konu: Geri: Av Zamanı Paz Eyl. 07 2014, 00:43 | |
| O an yanlış mı yapıyordu emin değildi. Belki de diğer avcılar gibi sadece iç güdülerini dinleyip kızın işini oracıkta bitirmeliydi fakat yapamıyordu. Küçüklüğünden beri öğrendiği her şey, örnek aldığı, idolü olan adamın yani amcasının söylediği sözler kıza karşı ilk karşılaştıkları andan beri olduğunu inkar ettiği etkilenmesi buna izin vermiyordu. Bıçak ellerinin ucunda dururken karşısında bu kadar savunmasız olan birinin boğazını kesmek diğerleri için kolay olabilirdi. Trey ise en azılı katilin bile öldürülmeden önce kendisini savunma hakkı verilip dinlenmesi gerektiği mantığı ile yetiştirildiği için bunu düşünemiyordu bile. Yanlış yapıyor olabilirdi. Kızın karşısında ağlaması ya da söylediği her şey yalanda olabilirdi yine de ona bir şans verecekti. Göz yaşlarının onu etkilemesine izin vermemeye çalışarak kızı oturtup aklındaki soru sürüsünün içinden bir tanesine karar verip ona yöneltmeyi denedi. Cevapların özellikle kanıtlanabilir olmasını istemişti. Böylelikle onu biraz araştırdığında yalan söyleyip söylemediğini öğrenip bir sonraki karşılaşmalarında ona göre hareket ederdi.Duyduğu ilk sözlerle şaşkınlıkla''Ne? '' diye kalakalmıştı. Kendisini toparlamaya çalışırken ellerinde hissettiği ellerle en azından ağzını kapamayı başarıp onun gözlerine baktı. Kızın sihirbaz olduğunu sindirmeye çalışıyordu.
Gerçi bu onun için pek önemli değildi. Sonuçta o, ortağı ve onun klanı iyi sihirbazları,perileri ve cadıları koruyor onları avlamaya çalışmıyorlardı. Seavus letalis içinde güç bulunan canlıların da yaşamaya hakkı olduğunu onlara öğretmişti. Bu yüzden diğer klanlar arasında pek sevilmezlerdi. Aynı zamanda oldukça venari obscuram güçlü bir klan olduğu için onlara savaş açmaya cüret edebilen klanlar henüz olmamıştı. Birkaç tanesi bunu deneyip yok olduğunda onları sevmeseler de saygı duymayı öğrenmişlerdi. Düşüncelerinden arınıp kızın sözlerinin devamını dinlerken ona acımıştı. Yaşadıklarını tam olarak anlayamasa da ailesizliğin ne demek olduğunu iyi bilirdi. Kendisini profesyonelliğe zorlayıp söylediklerinin yalan olabileceğini düşündü. Ona hala güvenip güvenmemek konusunda kararsızken ruby’nin gücüne tanık olmuştu. Sahip olduğu yetenek gerçekten muazzamdı.
Ellerinin arasına bırakılan bıçağa bir süre baktıktan sonra onu ortadan kaldırıp gözlerini kızın gözlerine dikti. Cevap vereceği esnada onun iyi olmadığını fark edip endişeyle kızı inceledi. Omzuna konulan başla derin bir nefes alıp eğer kötüleşirse onu güvenli bir yere götürüp doktor çağırmaya karar verdi. Kelimelerine odaklanarak ''Anlattığın hikaye sihirbaz olduğunu düşünürsek doğru gibi duruyor. '' Dediğinde boynuna kondurulan öpücükle sustu. Bu içindeki bir şeyleri harekete geçirmişti. Kızı tutup onu görebileceği mesafeye getirip kendisine engel olamayarak dudaklarına kapandı. Bir süre öptükten sonra geri çekilerek ''Tadını özlemişim… Devam etmek istesem de sanırım önce içini rahatlatmalıyım. Öncelikle seni avlamayacağım. Avcı olsak da diğer klanların aksine dar görüşlü değiliz. Liderimiz bize herkesin yaşamaya hakkı olduğunu öğretti bu yüzden iyi olanları koruyoruz yani bizim yanımızda güvende olabilirsin tabi karanlık taraf için çalışmıyorsan. '' Dedi. Onun göz yaşlarını yeniden silerek ''Reilly konusunu dönecek olursak sanırım neden ondan nefret ettiğimi anlıyorsundur. Görüşlerimiz farklı ve kelimenin tam anlamıyla pisliğin teki. '' Dedi.
| |
|
| |
Ruby Bianca Howlett Avcı / Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 295 Kayıt tarihi : 09/06/12 Yaş : 30 Lakap : Benliksiz
| Konu: Geri: Av Zamanı Paz Eyl. 07 2014, 17:27 | |
| Trey'e güvenmeyi seçtikten sonra iş sadece söyleyeceği kelimelere kalmıştı. Yine de bunları söylemek gerçekten zordu. Çok acı çekmişti, aslında hala da çekiyordu. O günü tekrar yaşarcasına kelimeler dudaklarından dökülürken elleri titriyordu. Bedeninin tepkileri pekte normal değildi. Sanki her an bir krize girecekmiş gibi görüyordu. Ama sonra Trey'in de elini sıkmaya başlaması orada olduğu gerçeği ile güç bulmasını sağlamıştı. Anlattıklarını doğrulamak adına oluşturduğu bıçağı onun ellerine bıraktı. Başını omzuna koyduğunda ise duyduğu kelimelerle biraz olsun rahatladı. Sihirbaz olduğu gerçeği ona inanmasını kolaylaştırmış olmalıydı. Ama aklı burnuna dolan koku ile farklı şekillere büründü. Onu öpmek bedenini çok farklı şekillerde etkiliyordu. Arzu hissetmeyi bıraktığı bir his iken Trey'in tadı ve kokusu onu yeniden uyandırıyordu. Onun kavrayışı ile dudakları birleşirken yakasını kavrayarak onu öpmeye başladı. Kendine çekmeyi sürdürürken bırakmasını hiç istemiyor gibi davranıyor ve öpücüğü derinleştiriyordu. Yine de onun davranışı ile son bulan öpücükle onun gözlerine baktı. Alt dudağını ısırırken onu neden bir türlü arayamadığını hatırladı. İşte tam da bu yüzden onu aramamıştı, üstüne atlayacağı için... Derin bir nefes alarak mantıklı düşünmeye çalıştı. Hala konuşacakları bir konu vardı. Özlendiğini duymak ise onu yeniden şoka soktu.
""Be... Ben de özledim..."
Kızaran yüzü ile başı aşağı inerken konuşmasının devamına odaklanmaya çalıştı. Bahsettiği klan gerçekten ona yardım edebilir gibi görünüyordu. Ama o bir klan istemiyordu. Sadece ama sadece ona bu kötülüğü yapan kişileri yok etmek istiyordu. Göz yaşları hala yanaklarından süzülürken karanlık taraf ile ilgili konuşmaları onu biraz güldürdü. Aslında şu an tarafsız sayılırdı. Yani perisinin iyi tarafta olduğunu biliyordu. Ama o savaştan uzak sadece işini yapmaya çalışan biriydi. Trey'in ellerini yeniden yanağında hissettiğinde son sözleri ile hem rahatsız olmuş hem de mutlu olmuştu. Reilly'nin adını duymaya gerçekten tahammül edemiyordu, diğer yandan Trey'in nefreti gerçek olabilirdi. Çünkü sahip olduğu klanın bakış açısı ile Reilly'nin klanı oldukça farklıydı. İşaret parmağını Trey'in dudağına koyarak konuşmaya başladı.
""O ismi bir daha söyleme demiştim. Gerçekten rahatsız ediyor... Klan davetine gelecek olursak her hangi bir klanın yakınında bulunmak istediğime emin değilim... Yani klan geçmişim ortada... Bu... Bunun dışında... Sa... Sana i... inanıyorum... Söy...Söylediğim gibi sen da... davranışlarınla farklı olduğunu kanıtlamış birisin..."
Yine kekelemeye başlaması ile yüzü kızardı. Ama buna rağmen bakışları Trey'in arzu dolu dudaklarına kaymıştı. Nasıl bir güvenle bunu yaptığını bilmiyordu. Ama yaptı. Ayağa kalkarak, onun kucağına yerleşti. Bacaklarını iki yana açmış onun başını kavramıştı. Dudaklarını sahiplenici bir hisle öperken içindeki kadının onu yönetmesine kısa bir süre izin verdi. Elleri onun bedeninde gezerken kıyafetini biraz kıvırarak göğsünü çıplak bırakmaya çalıştı. Öpücükleri çenesine, boynuna kayarken göğsüne indi. Öpücüklerinin arasında dilini gezdirdiği beden gerçekten mükemmeldi. Ama birden kendine geldi, yine... Bunun devamı, onu içinde hissetmek, Trey'in tadından nefret edişi... Ani bir şekilde ondan uzaklaşıp ayağa kalktı.
""Şe... Şey ben... Se.. Sen öyle tatlısın ki... Be... ben üzgünüm... A... Ayrıca aklıma geldi. Sana ha... hala bir yemek borcum var... Bunu evimde sana ye... yemek yaparak ödememe ne dersin... Hem geçen seferki kabalığımı unutmuş oluruz... O... O günde avcı olduğun gerçeği ile evimi öğrenmeni istemediğim için öyle davranmıştım..."
| |
|
| |
Trey Letalis Avcı
Mesaj Sayısı : 115 Kayıt tarihi : 22/07/14
| Konu: Geri: Av Zamanı Ptsi Eyl. 08 2014, 22:39 | |
| Kızın hikayesini dinlerken oldukça dikkatliydi. Sözleri arasında bir tutarsızlık sezmemişti. Buna rağmen ikilemdeydi. Derin bir nefes alıp gözlerini onun gözlerine dikti. Büyük bir yanı ona güvenmişti. Küçük ve mantıklı yanı ise biraz daha soruşturmasından taraftı. Boynuna kondurulan öpücüklerse dikkatini dağıttıktan sonra sessiz kalmaya karar verip ona gerçeklerin bir kısmını aktarmıştı. Onu özlediği konusunda ise oldukça ciddiydi. Duydukları gülümsetti. İşte buna inanmazdı. Kız kendisini affettirmek için aramamıştı bile şimdiyse geçmiş karşısına seni özledim diyordu. Kötü bir yalan diye düşündü. Yeniden kekelemeye başlaması dikkatini çekse de bir şey demeyip etrafa göz gezdirdi. Kızı buraya getirirken tek düşündüğü şey o cesetten uzaklaşmak olduğu için nereye gittiklerine pek dikkat etmemişti. Keşif işi bittiğinde gözlerini gözlerine dikerek ruby’nin her zaman takıldığı kişiyle ilgili düşüncelerini dile getirdi. Dudaklarında onun parmaklarını hissettikten sonra duyduklarına tamam anlamında başını salladı. Yüzü mü kızarmıştı onun? Gülümsedi. Bu kızın ne zaman ne tepki vereceği belli olmuyordu. Gecenin karanlığında onula kimsesiz bir sokakta yıldızlar eşliğinde romantik sayılabilecek bir ortamdaydılar konuştukları konu ise klanlar ve hayatlarıydı. Zıtlıklar bu kızlayken hep bir arada diye düşündüğünde onun kucağına oturmasıyla şok oldu. Kız dudaklarına kapandığında ona karşılık verdi. Elleri onun bedeninde gezinirken onun tenine kondurduğu öpücüklerle inledi. Bedeni yavaş yavaş alev almaya başlayıp kızı çıplak, altında istediği sırada onun geri çekilmesiyle şaşkınlık,sinir ve arzuyla kalakalmıştı. Utangaç bir şekilde söylediği kelimelerle derin bir nefes aldı. Tam ileri gitmeyi düşündüğü esnada kızın kaçması can sıkıcı olmaya başlamıştı. Dişlerini sıkıp sakinliğini korumaya çalıştı. Gözleriyle kızı süzerken ''Üzgün olmanı gerektirecek bir şey yok senin öpücüklerin rahatsız etmiyor aksine baştan çıkmama neden oluyorsun'' dedi. Kızı kendisine çekip dudaklarına kapanarak bir süre tadını çıkardı. Teninde dudaklarını gezdirirken onu merdivenlere atmak istese de eve gitmelerinin daha iyi olacağını düşünerek geri çekildi.
Arzu yüklü bir ses tonuyla ''Harika. Demek bana yemek yapıyorsun. '' Diyerek ayağa kalkıp kızı da kaldırdı. Gözlerini onun gözlerine dikerek ''Ben acıktım galiba… Hadi gidelim'' diyerek kızın elinden tutarak arabasına götürdü. Önce yanındaki kapıyı açarak kızı yerleştirip emniyet kemerini bağladı. Kendi de şoför koltuğuna geçerek kıza ''Hız yapmam sorun olmaz umarım güzelim'' diyerek gaza yüklenip son sürat onun evine sürdü.
| |
|
| |
| Av Zamanı | |
|