Küçük Bir Görev Mm-3_zps38d4803f
Küçük Bir Görev Mm-3_zps38d4803f
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Küçük Bir Görev

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Rosemary Ruby Silent
Su Perisi
Su Perisi
Rosemary Ruby Silent


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 01/06/12
Yaş : 32
Lakap : Peri kızı

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeC.tesi Ara. 22 2012, 17:52


Yeni bir kabustan uyanır gibi başladı, güne. Neden böyle olduğu konusunda ise hiç bir fikri yoktu. Ritüelin teninde oluşturduğu dövme bugün çok azla canını yakıyordu. Phin yanında mışıl mışıl uyurken o acının dinmesini derin nefesler alarak bekliyordu. Acı giderek daha da arttı, acı öyle çok canını yakıyordu ki acıdan kurtulmak için kolunu bile koparabilirdi. Dişlerini dudakların geçirdi, çığlık atmak istemiyordu. Ama bir saniye daha bu sürmeye devam ederse çığlık atacağı kesindi. Dövmeye bakmaya başladı, parlıyordu. Acaba diye düşündü. Ofelya'nın başında bir şeyler gelmiş olabilir miydi? Bu acı belki de kendisinin değil onun çektiği acıydı. Eğer durum buysa hemen bir şeyler yapması gerekiyordu ama acı yüzünden yataktan kalmak bile tam bir işkenceydi. Gücüne odaklanarak suyun iyileştirme gücünü devreye sokmaya çalıştı bu belki de acıyı bir nebze olsun yok etmek için bir işe yarardı yan, yaraması gerekiyordu. Yine de bu bile işe yaramamıştı ne yazık ki. Ne kadar süredir yatakta o şekilde bulunduğunu bilmiyordu ama bir süre sonra acı bir anda nasıl geldiyse aynı şekilde yok oldu. Derin bir nefes alarak yanındaki bedene sarılarak uyumaya çalıştı. Onun sıcaklığı sanki her şeye iyi geliyordu gibiydi. Phin'in teni, sevgisi bir süre sonra Phin uykusunda ona sarıldı. Sanki ne istediğini biliyor gibi ona sıkıca sarıldı. Bu durumda uykuya dalması fazla uzun sürmedi. Sonunda rahat bir uykudan iyi bir şekilde uyanmıştı. Yatağın kenarında bir not buldu. Notta; 'Tatlım iş çıktı kahvaltı hazır görüşürüz. Seni seviyorum' yazıyordu.

Gözü ister istemez saate takıldı, saat neredeyse bir olmak üzereydi. Bu kadar uzun süre yatakta kalıp uyumayı nasıl becermişti. O an sabahın köründe çektiği acı geldi aklına. Bunun için bir şeyler yapılmalıydı. Sevgilisinin hazırladığı kahvaltının tadını çıkarıp, güzel bir duş aldı. Kıyafetlerini giydiğinde dışarı çıkmak için hazır görünüyordu. Yapacağı iş basitti, Ofelya'nın iyi olup olmadığını kontrol etmesi gerekiyordu. Bunu ona hissettirmeden yapmak istedi onu endişelendirmemek için. Sadece uzaktan onu kontrol edecekti. evden çıktıktan sonra onu bulması fazla uzun sürmedi. Akademide her zamanki gibi dersleri ile uğraşıyordu ve elbette uyukluyordu. Derin bir nefes alarak rahat bir şekilde oradan ayrılırken telefonu çaldı. Leon bir görevleri olduğunu söylüyordu. Görev bir buluşmadan ibaretti. Yine nasıl kişilerle yüz yüze kalacaktı bilmiyordu. Ama Leon ile ortak olmayı sonuçta kabul etmişti ve onu yarı yolda bırakmak istemiyordu. Üstelik bu sefer gerçekten doğru bir şeyler yapıyorlardı. Buluşma yeri Prasinus Ormanıydı. Oradaki diğer ağaçların aksine bir toprak perisi tarafından mühürlenmiş bir ağaç vardı sadece perilerin hissettiği türden. Orada cadılar için sihirbaz avlayan bir periyi yok etmeleri gerekiyordu ve elbette öncü kuvvet olarak Rose seçilmişti. Gerçi Leon kendisini buraya gönderdiğine göre kendisi daha büyük bir belanın içinde olmalıydı. O yüzden buradaki işi çabuk bitirip onun yanına geri dönmesi gerekiyordu tabi her neredeyse.

Ormana vardığında peri sezgileri onu hemen ağaca getirmişti. Çok geçmeden ise iki berbat peri kaşısın da belirdi. Acaba onu nasıl peri sanıyorlardı. Muhtemelen onlara katılmak isteyen acemi bir peri ya da belki de sadece eğlence için kullanılacak bir peri kızı. İkinci düşünce midesini bulandırırken aam ilk atağı yaptı.

"Selam güzel şey. Bizi eğlendirmek için gelmen ne güzel"

Adamın lafından sonra bir kahkaha attı.

"Bence beni yanlış anlıyorsunuz. Neden burada olduğumu size gösteririm"


Adam konuşması bitiminde fiziksel atağa geçti. Onu çabuk avlanacak bir yem gibi gördüğü her halinden belli oluyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathan Dwight
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Nathan Dwight


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 30/11/12
Lakap : The Rock

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeÇarş. Ara. 26 2012, 10:11

Güzel bir gün gibi gözüküyordu. Hava biraz soğuktu; ama Nathan bunu önemsemiyordu bile. Ne de olsa o bir ateş perisiydi ve ısınmak için insanların yaptığı gibi şeyler yapmıyordu. Evini hiç ısıtmıyordu mesela ya da hiç mont tarzı bir kalın giysiler giymiyordu. Zaten bundan da nefret ediyordu. Kendi tarzına hiç uymuyordu bu tür şeyler. Bugün kamp yapmaya karar vermişti. Bir hafta öncesinden planlanan bir şeydi. Her ne kadar Daphne de gelmek istediğini söylese de Nathan buna izin vermedi, veremezdi de. Bir kızla koskoca ormanda tek başına geçirmek mi? Asla olamayacak iki zıt kavramdı bunlar Nathan için: Kız ve baş başa kalmak. O an midesine bir kusma isteği dolmuştu. Hemen bu düşüncelerden uzaklaşarak kanepeye oturup kendisini rahatlatmaya çalıştı. İşe de yaramıştı. Dışarı çıkmadan önce güzel bir duş almak ona iyi gelecekti. Çünkü dün eve yorgun argın gelmişti ve duş alamayacak kadar kendini yorgun hissettiğinden hemen yatağa atmıştı kendini. Hatta kıyafetlerini değiştirmeden. O yüzden bu sabah da yapması gerekiyordu hem de çabucak. Beklemenin manası yoktu değil mi? Hem kampa gitmesi gerekiyorsa biraz erken de gitmesi gerekiyordu ormanlık alana. Yoksa istediklerini yapacak zamanı da bulamazdı. Bu kampa kendini biraz geliştirmek için gidiyordu. Evet, bir gün yetmeyecekti ona kendini geliştirmesi için; ama buna mecburdu. Sonuçta kendisinden bile önemli olan bir sihirbazı koruması gerekiyordu. Üstelik bu sihirbaz da hiç öyle yerinde durmuyordu. Sürekli hareket halindeydi. Bir bakmışsın orda bir bakmışsın burda hesabı yani. Hatta bir keresinde Daphne ile alışverişe gitmek zorunda kalmıştı. Bu alışveriş olayı ne kadar da acı verici bir şeydi öyle. Aslında Nathan ona gidip arkadaşlarıyla alışveriş yapmasını söylemişti; ama Daphne’nin bütün arkadaşları doluydu o gün için. Bu yüzden de mecburi olarak gitmişti o kıyamet meydanına. Ama neyse ki fazla kalmamışlardı orda. Daphne kendisine lazım olan birkaç şey almıştı. Demek ki Daphne diğer kızlar gibi alışverişte kendisini fazla kaybetmiyordu. Buna sevinmişti. En azından sihirbazında seveceği bir özellik çıkmıştı değil mi? Yakın bir zamanda tekrardan buluşmaları gerekiyordu. Daha detaylı konuşmaları gerekiyordu. Birbirlerine uyum sağlamaları gerekiyordu ve en önemlisi de birbirlerine bağlanmaları gerekiyordu. O an tekrardan içine bir kusma hissi dolmuştu. Bu kadar Daphne’yi düşünmek yeterdi. Hemen banyoya giderek hızlı bir şekilde duş aldı ve üzerine ince kıyafetler giyerek ve çantasını alarak direkt ormana yollandı. Orman evinden biraz uzaktaydı; ama bu onu engellemiyordu. Sonuçta motosiklet almıştı kendisine bu şehirde. Ailesi olsa bunu pek iyi karşılamazdı. Ama sonuçta Nathan genç bir delikanlıydı ve en azından hayatında bir farklılık olarak bu motosikleti almıştı.

Ormanın kenarında durduğunda hemen ormana doğru yollandı. Tabi gitmeden önce de motosikletini iyice kilitlemeyi de ihmal etmedi. Ormanın biraz derinliklerine girmişti ki, güzel bir kız görmüştü karşısında ve onun karşısında da iki adam vardı. İçinden bunların peri olduğunu anlayabiliyordu. Durduk yerde ne istiyorlardı bu peri kızından o aşağılık varlıklar? Bir an kendi hemcinsinden nefret etti. Böyle savunmasız bir kıza ne diye dokunmaya cesaret edebilirlerdi ki? Ama aniden adamlardan biri kıza atakta bulunmuştu ki kız ona gereken dersini vermişti. Nathan ise bu kızın ya çok cesur ya da kafayı yediğini düşünüyordu. Hangisi doğruysa bu kavgayı izlemeyi öncelikle istiyordu. Geçen günkü Whoopi olayını henüz atlatamamıştı. Kız resmen az daha sarhoş adamı öldürecekti. Neyse ki kendisi kurtarmıştı adamı. İnsanlar ya da herhangi bir yaratık ne kadar kötü olursa olsun ölmeyi hak etmiyordu. Doğal yollardan ölmediği takdirde. Kendisi de zaten öldürmeyi hiç düşünmemişti şimdiye kadar. Daphne’nin başına kötü bir olay gelse neler olurdu bilemiyordu. Çünkü kendisini o sihirbaza yakın hissetmiyordu hem de hiç. Ama sihirbazına kötü bir şey olursa da perilik görevini yerine getirirdi herhalde.

Kavgayı izlemek çok eğlenceli geliyordu ona. Bu seferki kavgaya karışmayı düşünmüyordu. Oradan bir an önce ayrılmalıydı; ama ayrılamıyordu işte. Bu kıza yardım etmek istiyordu. İçinden bu kibarlık duygusuna lanet etti. İstemiyordu bu duyguyu. İnsanlara kaba davranmak istiyordu kendi ailesi hariç. Böylelikle insanlarla arasına mesafe de koyabilirdi. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Ama Daphne ile konuşmuştu ve bağlandıklarında artık aralarında gizli bir çekim gücü olacaktı. Birbirlerine muhtaç olduklarında bu görünmez bağ sayesinde birbirlerinden haberdar olacaklardı. Neyse ki henüz bu gerçekleşmemişti; ama çok yakında gerçekleşecekti sonuçta. Sonra karşısındaki kıza odaklandı birden. Erkek perilerden biri kıza karşı bir hamlede bulunmuştu. Acaba bu iki erkek peri ve peri kızı ne perileriydi? Çok merak ediyordu. Belki de kıza yardım etmeliydi? Sonuçta onlarla tek başına savaşamazdı değil mi? Bir adım öne çıkacakken hiç beklenmeyen bir gelişme oldu.


En son Nathan Dwight tarafından Paz Şub. 10 2013, 13:25 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rosemary Ruby Silent
Su Perisi
Su Perisi
Rosemary Ruby Silent


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 01/06/12
Yaş : 32
Lakap : Peri kızı

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeÇarş. Ocak 09 2013, 20:02

Nasıl göründüğünü biliyordu, sırf bu nedenle ilk izlenim sonrası ona yapılan davranışlara sinirlenmemesi gerekiyordu. Ama bazı şeyleri sadece bilmek engellemek için yeterli olmuyordu. Sarışın, masum bir peri kızı gibi görünüyordu, belki de aptal bir sarışın. Gerçi bakışlarında asla böyle bir şey yoktu. Yine erkeklerin bir kızın ilk önce gözlerine bakmadığını herkes bilirdi. Özellikle bir kızı götürmek istedikleri zaman. O zaman tek yaptıkları şey fiziğini incelemek oluyordu. Tıpkı karşısındaki perilerin yaptığı gibi. Önce bakışlarını hissetmişti üzerinde sonra ise perilerden biri ilk golu attı. Güzel şey, bu nasıl bir yakıştırmaydı böyle. Bir eşyanın güzelliğinden bahsediyordu sanki adam. Gerçi onu eşya gibi görüyor olduğu içindi tüm bu konuşma tarzı, kullan at tarzı eşyalardan. Ama bilmediği şey onun öyle bir kız olmadığı gerçeğiydi. Zaten buraya gelmeden önce de kafasında bir kaç şey canlandırmıştı, nasıl pisliklerle uğraşması gerekirse gereksin hepsi lafa aynı şekilde başlıyordu. “Bizi eğlendirmeye mi geldin?”. Sorun neydi bilmiyordu. Dışarıdan bakıldığında gerçekten yatağa atmalık kolay bir kız gibi mi görünüyordu? Buna kesinlikle cevabı hayırdı. Sadece karşılaştıkları kişiler sapık ve kızları kullanmayı seven tiplerdi. Demek böyle kişilerdi karşısındakiler o zaman onlara gereken dersi ilk elden vermeye gönüllü oldu. Bir kızın eğlendirmek dışında bir erkeğe neler yapabileceğini göstermek. Adam konuşma sonrası sözlerine neredeyse hiç aldırış etmeden hareketini sürdürmüştü. İlk davranışı bu gece yaptığı ikinci hataydı, hatta belki de son hatası bu olacaktı. Çünkü yanına gelmekle kalmayıp Rose’un kolunu kavramıştı. Yüzünde istediğimi alırım tarzında iğrenç bir gülümseme vardı. Rose’un ise yüzünde sadece donuk bir ifade... Adam kolunu daha da sıktı ve çekmeye çalıştı, yanımda gel der gibiydi. Ama kelimeleri kullanmak yerine onu sürüklemeyi tercih ediyordu, ne kadar kaba bir davranıştı. Adamın onu tutan elini bileğinden kavradı.

“Lütfen madem eğlenmek istiyorsunuz. Sizi eğlendirmeme izin verin”

Sözleri adamı memnun etmiş olacaktı ki yüzünde aynı gülümsemeyi bozmadan ona bakmaya başladı. Hadi bizi eğlendir bakışı bu olmalıydı, her halde. Evet onları eğlendirecekti ama kendi tarzında. Önce en yakınındaki periden ilgilenmeye başladı. Adamı kendine doğru yakasından tutarak çekti, sanki ona dokunmasına izin verecek gibi. Sonra ise aniden kasıklara bir tekme attı. Ani darbeye hazırlıksız yakalandığından acı içinde kıvranmaya başladı peri ve sonra diğer ona yaklaştı. Elbette buna diğer gibi sürpriz bir saldırı yapamazdı. Gerçi böyle olması dövüşü biraz daha eğlenceli kılıyordu. İlk önce fiziksel atakları savurdu, karşı perini aksine dövüşte daha iyiydi. Elbette bunu Leon tarafından verilen eğitimlere borçluydu. Ama elbette kendini dövüşe fazla kaptırmaması gerekiyordu. Sonuçta karşısında iki kişi vardı. Zaten çok geçmeden beklediği şey oldu, ilk darbeyi alan peri arkasından elementini kullanarak ona atak yaptı. Ataktan anladığı kadarıyla bir toprak perisiydi. Dikkatini tam olarak dağıtmadığı için ondan kurtulmayı başardı. Sıra onun güç kullanmasına geldiğinden çıkan küçük savaşta kazanan taraf Rose olmuştu. Derin bir nefes alarak üstüne başına çeki düzen verdi. Yorgun görünüyordu ama henüz işi bitmediğinden kendini salmaması gerekiyordu. Dayak yiyen perilerin sonrası gelebilirdi muhtemelen. Zaten asıl işi arkalarındaki kişiye ulaşmaktı. Saatini kontrol etti. Leon'un söylediği zamanın biraz gerisindeydi. İşi biraz daha çabuk bitmişti. Etrafta başka biri olup olmadığına bakmak için gözleri ile etrafı taradı. Bir anda birini hissetmişti yakınlarda bir yerde ayakları ister istemez o yöne gitti ve karşısında peri olduğunu hissettiği başka bir erkek peri ile karşılaştı.

"Sen de kimsin. Sadece biz izleyici mi yoksa onlardan biri mi? "

Hissettirmese de temkinli davranıyordu. Eğer o da onlardan biri ise ve bir atakta bulunursa diye.






Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathan Dwight
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Nathan Dwight


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 30/11/12
Lakap : The Rock

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeSalı Ocak 22 2013, 16:28

Kızın bütün kavgayı tek başına idare etmesi güzeldi. Güçlü kadınları oldum olası sevmişti. Joanne de bu güçlü kadınlardan biriydi ve ona aşık olmasını sağlayan da dik kafalı, güçlü ve inatçı kişiliğiydi zaten. Sonrasında kendisini aldatan bu kadına bir tiksinti duymaya başlamıştı ve ondan ve bütün kızlardan nefret etmeye başlamıştı. Hiç onlarla konuşmazdı ya da kendisinden yardım istemeye kalkıştıklarında hep onları terslerdi. Joanne’den sonra çok değişmişti. Eskiden hep neşeliydi, insanlara yardım etmeyi çok severdi, onlarla konuşmayı, birlikte takılmayı… Maalesef hepsi geçmişte kalmıştı ve hayatında da büyük bir boşluğa neden olmuştu. Joanne’den sonra toplanması çok uzun sürmüştü. Hala içinde ona karşı bir şeyler vardı, bunu biliyordu; ama ne kadar büyük olduğundan haberi yoktu. Joanne ile karşılaşınca da bu hislerin ne kadar fazla ve yoğun olduğunu anladı. Oysaki bunun olmaması gerekiyordu Ona ikinci bir şansı veremezdi. Ondan sonsuza kadar kurtulmalıydı. Joanne niye son zamanlarda kasını karıştıran bir öğe haline gelmişti ki? Sürekli onu düşünüp duruyordu. Hayatının her anında her saniyesinde onu düşünüyordu. Karşına çıkmasaydı belki hiçbir şey hissetmeyecekti ve böyle şeyler de yaşamayacaktı; ama yine bir şekilde Nathan’ın hayatını alt üst etmeyi becermişti. Ondan bir an önce kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı, yoksa hayatı dayanılmaz bir hal alacaktı. Karşısındaki kızsa Joanne’e çok benziyordu. Onun gibi altın sarısı saçları ve kırmızı dudakları vardı. Yüz şekli ve elmacık kemikleri de Joanne’i andırıyordu. Kızın kavgayı kazanmasına sevinmişti; ama yüzünü daha net seçmeye başladığında donmasına neden olmuştu. Gerçekten de kız yakınına geldikçe onun Joanne’e benzediğini daha da idrak etmeye başlamıştı. Üstüne üstlük kim olduğunu da sormuştu. Gerçekten o kimdi? Eskiden neşeli ve iyi yürekli bir adamken şimdi buz gibi soğuk ve kaba biriydi. Hiçbir zaman değişebileceğine ihtimal veremişti. Hep insanlara yardım edeceğini ve neşeli olacağını sanıyordu; ama yanılmıştı o şok edici olayı yaşadıktan sonra. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyordu. Kız diğer erkek perilerden olduğunu sanmıştı heralde; ama değildi ki. Sadece bir günlüğüne ormana idman yapmaya gelmiş biriydi o kadar. Onun haricinde kızlara da asla el sürmeyecek biriydi. En azından Nathan böyle düşünüyordu.

Kızın sorusunu cevaplamak istemiyordu. Sadece oradan olabildiğine uzaklaşmak istiyordu ve kamp yapmak için uygun bir yer aramak. Ama yapamıyordu. Ayrılamıyordu kızın yanından. Joanne’in yüzü gelmişti sanki karşısına ve ona sarılmak, hiç bırakmamak istiyordu. Neyse ki kendini hemen toparlamıştı. Kıza karşı biraz alayla karışık olarak kabaca: “Kim olduğum seni ilgilendirmez. Ama diğer perilere ne yaptığını gördüğümden anlıyorum ki ikinci şıkkı söylememem lazım. Gerçi doğrusu da birinci şçenek olacak. Sadece bir izleyiciyim hepsi o kadar. Ormanda birtakım işlerim olduğu için bulunuyorum. Bence asıl soru senin kim olduğun ve senden ne istiyorlardı?” Bir başkasının hayatını merak etmek ona göre değildi. Bu daha çok Daphne’ye yakışan bir hareket olurdu; ama çıkmıştı ağzından bir kere. Bir daha geri dönemezdi bu sözlerinden ötürü. Joanne’e benzeyen kızın gerçekten de kim olduğunu çok merak ediyordu.


En son Nathan Dwight tarafından Paz Şub. 10 2013, 13:26 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rosemary Ruby Silent
Su Perisi
Su Perisi
Rosemary Ruby Silent


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 01/06/12
Yaş : 32
Lakap : Peri kızı

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeCuma Şub. 01 2013, 22:37

Henüz işi bitmemişti ne yazık ki. Bu pislikler tek gezinmekten hiç hoşlanmıyorlardı. Lanet periler bütün pis işlerine rağmen aynı zamanda korkak zavallılar topluluğuydu. Elbette hepsini küçümsemek varılabilecek en kötü sonuç olurdu. Çünkü içinden bazıları gerçekten kötü tarafta olmanın hakkını vererek başlarına bela olmayı başarıyorlardı. Zaten öyle perilere karşıda asla tek başına karşılık vermemişti, Rose. Leon hep bir adım gerisinde onun arkasını kollayan kişi olmuştu. O da buna karşılık ortağının arkasını kolluyordu. Bir sorun daha vardı elbette o da böyle perilerin arkasında cadıların baş gösteriyor olması. Sadık köpeklerinin bir adım gerisinde onları izleyen efendileri. Bir anda eski anıların gözünün önüne gelmesi ile gardını düşürdüğünün farkına vardı. Tam o anda ise yeni bir perinin varlığı onu rahatsız edercesine kendini belli etmeye başladı. Şu an peri sürüsü hakkında keşke yanılsam diye düşündüğü bir zamandı. Ama onlar onu ne zaman yanıltmamışlardı ki. O tür perilerin daha yanına bile gitmeden kendisine nasıl davranacaklarını, savaşta ne gibi adilikler yapacaklarını çok iyi biliyordu. Kendini içindeki hisse bırakarak bir süre etrafına baktı. Çok geçmeden aradığı periyi bulmuştu. Onu bulur bulmaz da konuşmaya başladı. Merak ediyordu, sonuçta karşılaştığı her perinin adi bir cadı kölesi olması gerekmiyordu. Hoş buralarda genelde onlardan bulunurdu ya, yine de sormayı bir ihtiyaç gibi görerek sormuştu. Periden cevap beklerken, bu sessizliğin daha ne kadar süreceğini merak etti. Çok kolay bir soru sorduğunu sanıyordu ama galiba yanılmıştı. Üstelik perinin ona bakan bakışları giderek daha da tuhaf bir hal almıştı. Neler olduğuna dair bir fikir bile yürütemiyordu şu an. Sonunda dilsiz perinin dili çözüldüğünde onu dinlemeye başladı. Konuşmalarından ve hareketlerinden adeta kabalık akıyordu. Niyeti ne kadar kaba biri olduğunu göstermekse gerçekten bunu başarıyordu. Sözlerinin ardından sinsice bir kaç gülücük gösterdi ona ve donuk gözleri ile konuşmaya başladı.

"Kim olduğunun beni ilgilendirmediğini düşünüyorsan sen neden benimle ilgilenerek kim olduğumu merak ediyorsun. Ayrıca madem doğru seçenek sadece bir izleyici olduğun sana tavsiyem işlerini halledecek başka bir yer bulman çünkü buralarda tek başına gezen perileri genelde avlarlar dikkatli olmanı öneririm"

Konuşmasına bir süre daha devam etmek istemişti. Ama etraftaki gürültüler ve onlara yaklaşan kalabalık ne yazık ki buna engel oldu. Bir anda yüzündeki tüm gülümseme yok olmuş yerini büyük bir öfke almıştı. Kötü cadılar için çalışan tüm perilere öfkeliydi çünkü. Bir anda etrafları sarıldığı için az önce konuştuğu ve muhtemelen etrafındaki savaştan bir haber olan perinin de kaçma şansı pek kalmamıştı. Kalabalığın arasından tanıdık bir sima ile göz göze geldi Rose. İçinden küfürler ve lanetler savururken ona giderek daha da yaklaştı adam.

"Bende adamlarımın başına bela olan dişi periyi merak ediyordum. Aslında tahmin etmiştim. Senden başka baş belası bir peri kızı tanımıyorum Ruby. Tüm peri kızları ya erkeklerinin bacaklarının arasında ya da bizim tarafımızda sen neden bu savaşın içindesin."

"Nedenlerim var Felix senin anlamayacağın nedenler."

"Güldürme beni Ruby. Ayrıca bu yanındaki çaylakta kim o hergele Leon seni yarı yolda bıraktı da yanında bir çaylak mı taşımaya başladın"

"Felix onu tanımıyorum bile senin derdin benimle o sadece muhtemelen tarafsız bir peridir."

"Ruby korkman gerektiğini ne zaman öğreneceksin. Ayrıca tarafsızları da avladığımı en iyi senin bilmen gerekir. Evet dostlar haydi biraz eğlenelim"

Derin nefesler alarak Felix'e odaklandı onu tanıyordu. İyi ya da tarafsız birini öldürmek için fazla bir nedene ihtiyacı yoktu. Sadece zevk için bile onu öldürebilirdi. Elbette sıra kendine geldiğinde nedense sadece öldürme niyetinde değilmiş gibi davranıyordu. İçindeki tüm güce odaklanarak elementi ile bütünleşti. Riteülini çoktan gerçekleştirdiği için daha da güçlüydü. Etrafı bir anda saran girdap çevredeki perileri avlamaya başlamıştı. Fırsattan istifade ilk başta konuştuğu çocuğun kolunu kavradı ve onu sürükleyerek biraz uzaklaştıktan sonra bir ağacın arkasında durdu.

"Beni dinle eğer ölmek istemiyorsan buradan bir an önce toz ol. O perilerin hiç şakası yoktur buradakilerle ben ilgilenirim"

Bir anda düşündü bu kadar kalabalıkla kesinlikle tek başına baş edemezdi. Leon'a ulaşmayı denedi önce ama aralarındaki bağ onu bulması için yeterli olmuyordu. O da Phin'e yoğunlaşmayı denedi. Bu belaya sevdiği erkeği dahil etmek istemezdi ama şu an birine ihtiyacı vardı. Yoksa buradan kurtulma şansı gerçekten çok azdı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathan Dwight
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Nathan Dwight


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 30/11/12
Lakap : The Rock

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeÇarş. Şub. 13 2013, 18:24

Kendisi kaba olabilirdi. Bunu inkar etmiyordu; ama karşısındaki Joanne’e benzeyen kızın da Nathan’dan altta kalır yanı yoktu. O da kaba biri gibi gözüküyordu. Ya da Nathan’a öyle geliyordu. Her ne olursa olsun kızdan biraz da olsa etkilenmişti. Sadece Joanne’e benzemesinden değil aynı zamanda Joanne’in huylarını da taşıyor olmasından kaynaklanıyordu. Öncelikle cesur ve güçlü bir kişiliği vardı. Konuşmasından anlaşılırsa da inatçı biriydi ya da yeni tanıştığı kişilere de böyl davranıyor olabilirdi. Henüz kız hakkında bir şeyler söylemek için çok erkendi. Belki de kız haklıydı Burada kalıp kızla daha fazla konuşmasa daha iyi olurdu kendi iyiliği açısından. Anlaşılan kızın savaştığı periler tehlikelilerdi. Peki bu kızın bu tip perilerle ne işi olabilirdi ki? Oysaki dıştan hiç de tehlikeli birilerine bulaşacak birine benzemiyordu. Kızla ilgili birtakım çıkarımlarda bulunurken etraftan birtakım sesler işitti. Sesin nereden geldiğini anlamak için etrafına göz gezdirdiğinde etraflarının başka perilerle kaplandığını gördü. İçinden küfürler yağdırmıştı. Nathan olaylardan kaçmaya çalışırken her ne şekilde olursa olsun belaları kendine mıknatıs gibi çekmeye başlamıştı buraya geldiğinden beri. Daphne'den aldığı kötü özelliklerinden biri de bu olsa gerekti. Aslında sarışın kızın söylediği üzere gitmeyi planlıyordu. Bir günlük idmanını başka bir zamana erteleyebilirdi ya da ormanın başka bir bölgesinde yapabilirdi. Ama ne yazık ki etrafları başka periler tarafından sarılmıştı ve kaçmak için yapabileceği hiçbir şey de yoktu. Şimdi burada diğer perilerle savaşması gerekiyorsa savaşmak mecburiyetindeydi. Ama işin iyi yönünden bakılırsa da bir günlük tek başına yapacağı idmandan daha yararlı olabilirdi bu iç savaş. Gerçi bunun sonucunda ya ölecekti ya da yaşamına devam edecekti. Fakat yine de arada sırada böyle maceralar yaşaması iyi olabilirdi. Böylelikle hayatı da monotonluktan biraz olsun uzak olabilirdi.

Sarışın kızla kötü olduğuna inandığı perilerden biri arasında kısa bir konuşma geçmişti. Erkek perinin konuşması onda bir tiksinmeye yol açmıştı. Tamam, kendisi de kızlarla pek iyi geçinemezdi; ama o asla kızları geeksiz bir eşya olarak örmemişti. Aksine onların da erkekler gibi başardıkları pek çok iş vardı. Erkek peri sayesinde sarışın kızın ismini de öğrenmişti. Kızın adı Ruby idi. Çok değişik bir isimdi. Bu kadar güzel bir kızın böyle ilginç bir isme sahip olması enteresan bir şeydi. Tabii bunu kızın yüzüne söylemeyecekti. Söylediği şey yanlış olarak algılanabilirdi. Çoğu kişi enteresan ya da ilginç kelimesini hep kötü anlama yoruyorlardı; ama bilmiyorlardı ki bu kelimenin iyi anlamı da olduğunu. Erkek perinin adı da Felix idi. İğrenç bir isim diye düşündü Nathan. Tam onun iğrençliğine yakışacak bir isim. Üstüne üstlük o Felix denen iğrenç yaratık kendisine de çaylak diyordu. Bu ne cüret! Daha fazla Felix'in davranışlarına ya sözlerine dayanamayacaktı. Bir an önce bir şeyler yapması gerekiyordu. Keşke yanlarında birkaç kişi daha olsaydı. Böylelikle bu perilerin hepsini daha rahat dövebilirlerdi. Felix'in son konuşmasının ardından Ruby kendi gücünü kullanarak perilerden saklanmak için biraz vakit yaratmıştı. Daha sonrasında ise Nathan'ın kolunu tutup bir ağacın arkasına sürüklemişti. Gerçekten de bu kıza aşık olabilirdi. Ama şimdi bunları düşünmenin ve bir kıza aşık olmanın hiç de sırası değildi. Ruby ona bir soru sormuştu. Perilerin kedine gelip onları bulmaları için çok kısa süreleri vardı. O kısacık anda iki seçeneği vardı düşünmek için. Gitmek ya da kalmak. Hangisini seçecekti? Giderse Ruby denen sarışın kız tek başına bu perilerle baş edemezdi. Eğer kalırsa da ikisi bu sefer dayak yerlerdi büyük ihtimal. En iyi ihtimal olarak Rub^'nin yanına biraz daha sokuldu ve fısıltılı bir sesle Ruby'ye şunları söyledi:

"Kaçmak işime gelirdi; ama seni de burda tek başına bırakamam. Yoksa herkes beni ödlek biri olarak tanır. Bu yüzden sana yardım edicem. Ama büyük bir sorunumuzun olduğunun farkındasındır. Maalesef etrafımız bayağı bir peri tarafından çevrilmiş durumda. Eğer destek ekip gibi birileri çıkmazsa işimiz bitti demektir. Hepsini haklayamayız. Sen de bunun farkındasındır heralde."

Bunları söyledikten sonra Ruby'nin tepkisinin ne olacağını merak ediyordu. Eğer gerçekten de destek ekip gibi birileri gelmezse her ikisi de burada ölüme mahkum olurlardı ve kimse de onları bulamazdı büyük ihtimal.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Phin Silent
Toprak Perisi
Toprak Perisi
Phin Silent


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 13/06/12
Nerden : İstanbul
Lakap : Serseri peri

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimePerş. Şub. 14 2013, 13:50

Phin gözlerini çalan telefon sesiyle açtı. Yaptığı ilk iş saate bakmak olmuştu. Yattığı saati düşündüğünde uyuyalı sadece birkaç saat olmuştu. Telefonunu sessize alıp yanında yatan güzelliği izledi bir süre onun gibi bir sevgilisi olduğu için oldukça şanslıydı. Karanlık dünyasında aydınlık olan tek şeydi sevgilisi Phin’in aydınlıkla karanlık arasındaki o ince çizgide daha rahat durmasını sağlıyordu. Hayatına giren bir melekti rose… Her şeyi daha iyi yapan kişiydi. Ona bir türlü doyamıyordu. Bir elini başının altına alıp onun saçlarını okşamaya başladı ve en sonunda saçlarına bir öpücük kondurup ısrarla çalmakta olan telefonuna bakmak için yataktan yavaşça kalkıp salona geçti. Son günlerde işler yüzünden oldukça yorgun olan sevgilisini rahatsız edip uyandırmak istemiyordu. Leon denen periyle hiç istemese de ortak olmuşlardı ve ona ne kadar karşı çıksa da en azından bir ortağı olduğunu bilmek içini rahatlatıyordu. Leon’un gözlerinde sevgilisine değer verdiğini görmüştü bu yüzünden içi azda olsa rahattı. Rose’un başına kötü bir şey gelmesine izin vermeyeceğini biliyordu. Leon’un başına ne geleceğiyse umurunda değildi. Onun için önemli olan tek kişi sevgilisiydi. O lanet periye bir şey olursa rose’un üzüleceğini bildiği içinse onun ölmesini şimdilik istemiyordu. Düşüncelerinden zorlukla kurtulup telefona cevap verdi. Duyduğu ses karşısında yeni bir iş çıktığını anlaması sadece birkaç saniyesini almıştı. Sihirbazlarıyla ilgilenirken aynı zamanda tarafsızları korumak bunun yanındaysa kötülerle uğraşmak her geçen gün daha yorucu oluyordu. Sayılarının gittikçe azalmasıydı belki de bu kadar yorulmalarının nedeni çoğunluğu artık savaşmak istemiyordu. Tarafsızlara katılmışlardı yıllardır süren savaştan yorulup bazılarınıysa savaşta kaybetmişlerdi.

Tam vaktinde orada olup toplantıyı dağıtacağı konusunda telefondaki kişiye ikna edici birkaç kelime söyledikten sonra telefonu kapattı. Mutfağa gidip kendine bir kahve hazırlarken güzel sevgilisine de kahvaltı hazırlamıştı. Kahvesini bitirip duşa girerken bir yandan da saate baktı. Henüz zamanı vardı. Eğer acele ederse sihirbazını görmeye gidebilirdi. Belki de onu okula arabayla kendisi bırakırdı. Duşunu aldıktan sonra giyinip sevgilisine not bıraktı. Rose’un dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak evden ayrıldı. Arabasına atlayıp son hız sihirbazının evine giderken yoldan onu aramıştı. Hala evde olduğunu öğrenince hazırlanmasını bugün onu okula kendisinin bırakacağını ayrıca onu özlediğini söyleyerek telefonu kapattı. Sihirbazının evine vardığında onu görür görmez ona sarılıp kapı önünde biraz sohbet ettikten sonra onu iyi dersler dileyerek okula bıraktı. Sihirbazının somurtması karşısındaysa kahkahalarla gülmüştü. Anlaşılan tatlı baş belası bugün ders dinlemekten daha eğlenceli şeyler yapmak istiyordu. Onun istemeye istemeye okula girdiğini izledikten sonra arabasına atlayıp ona söylenen yere gitti. Yüzündeki gülümseme yok olmuş gözlerinde görülen sevgi,şefkat, aşk yerini öfkeye, karanlığa ve nefrete bırakmıştı. Telefondaki kişiye söylediği gibi tam saatinde orada olmuştu hatta birkaç dakika erken bile gelmişti. Toplanan perilerden toplantılarını böldüğü için yapay bir şekilde üzgün olduğunu dile getirdikten sonra birkaç alaycı cümle kurup savaşa girmişti. Toplantıya katılan tüm perilerin cansız bedenlerine birkaç dakika baktıktan sonra telefon edip işin bittiğini bildirdi. Artık eve dönebilirdi.

Bulunduğu yerden ayrılmak için birkaç adım attığında hissettiği huzursuzluk ve endişeyle beraber durdu. İçini saran duygu onu gittikçe tedirgin ederken rose’un tehlikede olduğunu bilmek canını sıkmıştı. Bu durum ilk kez başına gelmiyordu. Aşık olduğu kız ne zaman tehlikede olsa kendini kötü hissediyordu. Derin birkaç nefes alıp gözlerini kapatarak odaklanmayı denedi. Gözlerini hızla açıp koşmaya başladı. Sevgilisinin yardımına ihtiyacı vardı ve ondan uzakta da değildi. Bunu hissedebiliyordu. Hızını gittikçe arttırırken Ormanda sevgilisini bulması uzun sürmedi. Ona yaklaşan bir periyi gücüyle etkisiz hale getirirken sevgilisine gülümseyerek ''Bensiz eğlenmenden hoşlanmıyorum sevgilim'' dedi. Yanındaki periyi korumaya çalışan sevgilisi onu fark ettiğinde gözlerini çocuğa dikerek ''Tarafsızlar artık işimizi yaparken sorun olmaya da başladı demek'' dedi. Duyduğu tanıdık sesle arkasını döndü. Geçmiş hayatının pürüzlerinden birini karşısında görünce sahte bir gülümsemeyle ''Sonunda yeniden karşılaştık… Sanırım seninle kapanmamış bir hesabımız vardı.'' Diyerek bir süre duraksadı. Dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Onu tanıyan birkaç periye gülümsedi ve ''Aradan geçen onca yıla rağmen hiç değişmemişsiniz ne hoş bende değişmedim'' diyerek savaşı başlattı. Diğer perilerden çok tek bir periyle ilgileniyordu aslında onunla ve birkaç periyle savaşırken sevgilisi de diğer perilerle ilgileniyordu. Ortalık kısa sürede fazlasıyla karışmıştı. Savaşırken sevgilisine doğru gelen saldırıyı fark edip onu son anda kurtardı. Koluna aldığı yarayla yüzünü acıyla buruştururken ''iyi misin? Dikkatli ol sevgilim'' diyerek az önce sevgilisine saldıran periyle ilgilenmeye başladı. Öfkeliydi. Gözlerinde görülen tek şey ölümdü.Yaydığı karanlık auradan da bu oldukça net bir şekilde anlaşılıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rosemary Ruby Silent
Su Perisi
Su Perisi
Rosemary Ruby Silent


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 01/06/12
Yaş : 32
Lakap : Peri kızı

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimePaz Şub. 24 2013, 21:02

Felix gördüğü ilk günden beri ona karşı iğrenme duygusu dışında hiç bir duygu besleyememiş peri. Şu an neden karşısına çıkmıştı ki... Onu yıllar öncesinden hatırlıyordu. Leon’u hala Nathan sandığı zamanlardan... Onunla yaptığı ilk konuşma hala aklındaydı. Henüz kaç yaşındaydı? En fazla on altı olmalıydı. Felix önce onu gözünde tartmış sonrada kendine göre not vererek konuşmaya başlamıştı. Düşündüğü şey onun kolaylıkla ağına düşürebileceği saf bir kız olduğuydu. Ama o bundan daha fazlasıydı. O zamanlar kendini daha çok hissettiren öfke ve intikam duygusu ile hareket ediyordu. Gerçi yinede aslında saf bir kızdı. Ama önünde ona yol gösterecek birini bulmuştu. Leon... Hayatına bir anda dahil olmuş kişi için tanıştığına asla pişman olmamıştı. Elbette tek bir gün dışında, o zaman onu terk ettiğini sanmıştı. Ama durum, sonradan öğrendikleri ile ona daha da hayran kalmıştı. Şimdi ise karşısında duran Felix yine aynı tutum içerisinde yıllar önceki davranışını sergiliyordu. Gerçekten kolaylıkla koynuna girebileceği bir kız olarak mı onun aklında kalmıştı. Üstelik çok önceden ona yaptıklarına rağmen... O gün Felix ile konuşması dışında çok eğlenmişti. Elbette Felix’in başına açtığı bela yüzünden, bulundukları barda büyük bir kavga çıkarıp tüm herkesi ona karşı kışkırtmış ve onu ortada bırakmıştı. Şimdi ise bu durumun içinde ondan kurtulmakta o kadar kolay değildi. Üstelik yalnızda değildi. Gerçi o zamanda yalnız değil yanında Leon vardı. Ama şu an yanındaki kişinin nasıl olduğunu kendini koruyup koruyamayacağından emin değildi. Sırf bu nedenle en mantıklı şeyi yaparak bir karmaşa yaratarak kendi ile çocuğu perilerden uzaklaştırdı. Ama fazla zamanları yoktu. Çocuğun sözlerinden sonra ona bakarak gülümsedi böyle bir savaşın ortasında gülümseyebilmek bir tek ona göreydi zaten.

“Tamam madem kalmak istiyorsun ama dikkatli ol. Yalnız başa çıkmanın zor olduğunu bende biliyorum ama gelen olur diye ümit ediyorum. Gelen olmasa bile başımızın çaresine bakmalıyız”

Konuşmasının hemen ardından perilerden birini onları gördü. Kendini ona vurmak için hazırladığı anda bir anda hissettiği aura ile yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Atak yapmak için gözüne gezdirdi perinin ortadan kalkması ile sevgilisinin yanına yaklaştı sözlerinden sonra ona kısa bir süre sarıldı fazla zamanları yoktu.

“Bende sensiz eğlenmek istemiyorum aslında neyse hadi biraz eğlenelim... O evet sanırım bir tarafsız ama kaçmak istemediğine göre işimize yarar sanırım”

Sonrasında savaş başlamıştı. Etrafta Phin’i tanıyan bir kaç peri gözüne çarptı. Ama sevgilisinin geçmişini ve aslında ne kadar tehlikeli olduğunu bildiği için pekte yadırgamıyordu. İlgilendiği bir kaç periden sonra Felix ile karşı karşıya geldi. Hayatı boyunca bu anı beklemiş gibi Felix ona sırıtırken aniden yaptığı büyüden Phin sayesinde kurtuldu. Bir anlık dalmıştı sanki ve bu savaşırken yapılacak en büyük hataydı. Koluna aldığı yaradan sonra yüzünü buruşturan sevgilisine baktı. Sanki aynı yara kendi bedeninde açılmış gibi canı yanmıştı.

“Tamam sevgilim sende dikkatli ol”

Konuşmasının ardından Felix ile karşı karşıdaydı işte ama şu an kendini ona daha hazır hissediyordu. Gözü bir an da sevgilisine takıldı. Bir sürü peri ile savaşırken öylesine korkusuz ve durdurulamaz görülüyordu ki. Ona olan aşkı hayranlığı ile daha da arttı. Perinin karşısında ona yapılan her hareketi engellerken aynı zamanda saldırı yapıyordu. Ama bir anda ne olduğunu anlamadan bir baş dönmesi tüm bedenini esir aldı, karnına giren garip ağrı ile birlikte dengesini kaybettiğinde kendini Felix’in elleri arasında buldu. O anda herkes durmuştu. Phin’in gözlerinde endişeyi görebiliyordu. Dikkatleri üstüne daha fazla çekmek için ona acı çektirecek bir büyü yaptığında aniden çığlık attı, Rose. Felix’in onca adamının arasında sadece bir iki kişi hala ayaktaydı.

“Kıza bir şey olmasını istemiyorsanız şimdi hareket etmeyin ve sen güzelim bir anda ne oldu. Bana karşı kazanamayacağı mı fark ettin?”

Konuşmasının ardından Felix yanağını yaladı ve dudağının kenarını öperek ortadan kayboldu. Bir anlık boşlukta kalan bedeni kendini ayakta kalmaya zorlasa da bunu başaramadı ve yavaşça kendinden geçti..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathan Dwight
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Nathan Dwight


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 30/11/12
Lakap : The Rock

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeCuma Mart 01 2013, 15:34

Ağacın arkasına geçtiklerinde Rose'un ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştı. Ama biraç dakika geçmeden diğerlerinden farklı bir auraya sahip bir peri görmüştü. Rose'un bu çocuğu çağırmış olabileceğini düşündü. Çocuğun sözleri ile bu düşüncesi pekişmiş oldu. Hatta birbirlerine kısa süreliğine de olsa sarılmaları ikisinin gerçekten de sevgili olduğunu kanıtlıyordu. Nathan buna sevinse mi ağlasa mı bilemiyordu. Joanne'e benzeyen kızın sevgilisinin olması içinde bir buruk tat bırakmıştı. Nedenini bilmiyordu. Belki de Joanne'e benzediğinden dolayı kendini ona yakın hissedebileceğini düşünmüştü. Bu da gösteriyordu ki Joanne'e karşı hissettiği duygular hala bitmemişti. Onu unutamamıştı. Kalbindeki kabuk bağlayan yara yeniden kanamaya başlamıştı. Kalbi ağrıyordu, hem de gereğinden çok ama çok fazla acı veriyordu. Bunları şimdi düşünmemesi gerekiyordu. Küçük bir savaşın içindeydiler ve şimdi Joanne'i düşümek, hele de onun yüzünden TEKRAR acı çekmek yapacağı en son şey olmalıydı. Zayıf düşemezdi, bir an önce kendini toplayıp hem sarışın kıza hem de yanındaki sevgilisine yardım etmeliydi. Joanne'i daha sonra düşünse de olurdu. Aslında hiç düşünmese onun için daha iyi olurdu tabii. Ama elbet onu yine düşünecekti ve yeniden ona karşı olan hislerini kalbine gömmesi biraz uzun zaman alacaktı. Onu düşücelerinden kurtaran kişi sarışın kızın sevgilisi olmuştu. Çocuğun söylediklerine içten içe kızmıştı, hatta yeterince belli etmeye çalışarak kızgın bir sesle: "Hiç kimseye sorun falan olduğum yok. Sadece buradan geçen biriydim o kadar."

Derken sarışın kız ve ve sevgilisi birkaç periyle savaşmaya başladığında Nathan da boş durmayarak en yakınındaki perierle dövüşmeye başlamıştı. Aslında bu perilerle savaşmayıp direkt evine gitmeliydi belkdi de; ama monotonluktan çok sıkılmıştı ve zaten buraya da idan yapmaya gelmişti. Buradaki küçük savaş ise kendi yapacağı idmandan 10 kat daha işine yarayacaktı. Hem de yeni öğrendiği birkaç üyüyü burada uygulayabilirdi Evet, son zamanlarda birkaç büyüye çalışıyordu. Bunları denemek için henüz uygun bir zaman bulamamıştı. Şimdi ise bunları rahatlıkla uygulayabilrdi. Gerçi işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordu; ama denemek zorundaydı. O Daphne gibi asla sporcu bir kişiliğe sahip değildi. En fazla yürüyüş yapmışlığı vardı. Ama bundan sonra daha çok alışaya karar verdi kendi kendine. Çünkü salladığı yumruklar hep hedefini ıskalıyordu. En sonunda dayanamayıp şu büyüleri yapmaya karar verdi. Sadece kendisinin duyabileceği şekilde büyülü sözleri fısıldayarak savaştığı perinin aniden alevler içinde kalarak yandığını seyretti. Gerçekten de büyüleri işe yarıyordu. Aynı şekilde bu büyüyü diğer birkaç periye de uygulamıştı. Hepsi de yanarak kül olmuş ve rüzgarla birlikte savrulup gitmişlerdi. O, bunlara sevinirken diğer iki perinin ne yaptığına bakmak için arkasını döndüğünde Felix denen iğrenç perinin sarışın kızı ele geçirdiğini görmüştü. Üstüne üstlük bir de hem kendisini hem de diğer çocuğu tehdit ediyordu. Ve birkaç saniye sonra Felix'in ortada kaybolmasıyla sarışın kız yere doğru süzülüyordu. Nathan buna izin veremezdi. Bütün var gücüyle koşarak kızın yanına gelerek onu son anda yere düşmekten kurtardı ve kolları arasına alarak onu uyandırmaya çalışıyordu. Zira kıza neler olduğunu anlayamamıştı ve onu uyandırmak da şu an her şeyden çok önemliymiş gibiydi. Başına kötü bir şey gelmesinden korkuyordu. Bu çok tuhaftı. Ne de olsa Nathan kızlar hakında pek endişelenmeyen biriydi; ama şu an bu kıza bir şey olmasından gerçekten de çok korkuyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Phin Silent
Toprak Perisi
Toprak Perisi
Phin Silent


Mesaj Sayısı : 230
Kayıt tarihi : 13/06/12
Nerden : İstanbul
Lakap : Serseri peri

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeC.tesi Mart 02 2013, 00:21

Phin kalbinde hissettiği acıyla nefesi kesildiğinde olduğu yere çöküp sakince beklemeye başladı. Tüm bedenini büyük bir huzursuzluk endişe ve telaş sararken içinden rose’un iyi olması için dua ediyordu. Onun tehlikede olduğu gerçeği nefesini kesmeye yetiyor beyninin ürettiği felaket senaryolarıysa onun her geçen saniye kalbini sıkıştırıyordu. Bir süre sonra acı kaybolduğunda rahat bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp sevgilisiyle arasındaki bağa ve onun aurasına odaklandı. Rose’un sürekli tehlikede olmasından hoşlanmıyordu fakat yapacak bir şeyin olmadığını da biliyordu. Rose’dan bu işlerden uzak durmasını isteyemezdi. İstese de sevgilisinin onu dinleyeceğini hiç sanmıyordu. Hem onunda koruması gereken bir sihirbazı vardı. Ayrıca rose, leon ve kendisi gibi olanların sayısı da gün geçtikçe azalıyordu. Savaşı kaybetmemek için savaşmayı ve öldürmeyi becerebilen herkese ihtiyaçları vardı. Son zamanlarda sayıca azaldıklarını düşününce de sevgilisinin bu işin içinde olması onlar için en doğrusuydu. Ondan çokta uzakta olmadığını fark ettiğinde koşmaya başladı. Büyü de yapabilirdi ama ona fazlasıyla yakın olduğu için buna gerek görmedi. Birkaç dakika sonra sevgilisini gördüğünde rahatladı. Hala hayattaydı ve gördüğü kadarıyla da yaralanmamıştı. Onu görmenin sevincini ona doğru yaklaşan peri sayesinde çokta uzun yaşayamamıştı. Etraftaki perilerin aurasına yoğunlaştığında oldukça fazla olduklarına karar verdi. Bir peri kızını yok etmek için oldukça fazla oldukları ortadaydı. Sevgilisinin yanındaki peri gözüne çarptığında rose’un onu koruma çabalarından tarafsız olduğunu anlamıştı. Doğru düzgün savaşmayı bilmeyen perilerin böyle bir karışıklığın ortasında olmalarını şanssızlığa bağlamaktan başka bir şey gelmedi aklına ya da bu peri canına susamıştı. Sevgilisine yaklaşan periyi problem olmaktan çıkarıp konuşmaya başladı. Rose’un ona sarılmasıyla oda güzel peri kızına sarılıp kokusunu içine çekti. Onu fazlasıyla özlemişti. Gözleri karışındaki tarafsız periye takıldığında onların bir işe yaramamalarının yanında artık işlerini yapmalarına da engel olduğunu dile getirmekten kendini alamamıştı. Sevgilisinin sözlerinden sonra gülümseyerek ''Umarım yarar neyse hadi partiye başlayalım'' diyerek rose’dan ayrıldı ve arkasında hissettiği perilerle sinsice gülümsedi.

Eski tanıdıklarla kısa bir konuşmanın ardından geçmiş hesapları kapatmak adına büyük bir savaşa girişti. Arada gözleri sevgilisine ve tarafsız periye kayıyordu. Önündeki perilerle ilgilenirken tarafsız perinin boşa savurduğu yumruklar kısa süreliğine onu gülümsetti. Etrafındaki perileri öldürdüğünde bir süre etrafa baktıktan sonra sevgilisine gelen saldırıyı son anda fark edip onu kurtardı. Kolundan yaralansa da bunu önemsemeden sevgilisini dikkatli olması konusunda uyarıp diğer perilerle ilgilenmeye devam etti. İçinde oluşan sıkıntıyla gözlerini sevgilisine diktiğin de onun düşmanın ellerinde olduğunu görmek nefesini kesmeye yetmişti. Olduğu yerde öylece kaldı. Endişeli gözlerle sevgilisinin gözlerine bakarken kalbi korkuyla deli gibi çarpıyordu. Sevgilisinin acıyla çığlık atmasıyla birkaç adım attı. Kendini fazlasıyla berbat hissetmesinin yanında oldukça öfkeliydi de etrafta karşı taraftan sağ kalan bir iki periyi de o sinirle kolaylıkla öldürebilirdi ama sevdiği kızı elinde tutan perinin ikazıyla adım atmayı kesip etraftaki bir iki periyi öldürme planlarını bir süre erteledi. Şu an öldürmek istediği tek kişi az önce sevgilisine büyü yapan aşağılık herifti. Perinin sözleriyle ölüm saçan gözlerini onun gözlerine dikip öfkeden yumruğunu sıkarken ''Eğer ona bir şey olursa seni öldürürüm. Ve inan bana bu hiçte acısız bir ölüm olmaz'' dedi buz gibi sesiyle. Perinin hareketleri onu öfkeden deliye döndürürken bir şey yapamamak son derece canını sıkıyordu. Perinin bir anda ortadan kaybolmasıyla bir küfür savurup iyi görünmeyen sevgilisine doğru birkaç adım attığında onun kendinden geçtiğini görerek endişeyle onu yakalamak için hamle yapmak üzereyken önüne geçen iki beyinsiz periye ölümcül bir bakış atarak soğuk bir şekilde gülümseyip onlara saldırdı. Kaçmak yerine phin’in öfkesine, gözlerindeki saf karanlığa, ölüme ve bir anda ortaya çıkan karanlık aurasına aldırmadan onun önüne çıkma aptallığında bulunan iki periyi öldürmesi sadece birkaç dakikasını aldı.

Onlardan kurtulduktan sonra koşarak sevgilisinin yanına gidip onu tarafsız perinin kollarından alıp bir büyü mırıldandı. Büyünün işe yaramasını beklerken de onu boş yere uyandırmaya çalışan periye bir süre boş gözlerle baktıktan sonra sevgilisiyle ilgilenmeye karar verdi. Onun saçlarını okşayıp dudağına bir öpücük kondurduktan sonra bir büyü daha mırıldanıp ''Hadi güzelim uyan artık beni fazlasıyla endişelendirdin'' dedi. Gözlerini aralayan sevgilisine bakıp gülümsedikten sonra ''İyi misin?'' diye sorup ona sıkıca sarıldı ve ''Senin için çok endişelendim. Lütfen rose daha dikkatli ol.'' Dedi. Geri çekilip sevgilisinin o doyamadığı dudaklarına küçük bir öpücük daha kondurduktan sonra tarafsız periye bakıp ''Yardımın için teşekkürler ama sevgilimle ben ilgilenirim yani artık gidebilirsin'' dedi. Ardından hissettiği acıyla yüzünü buruşturup ''Lanet olsun''diyerek kalbini tuttu. Bu savaşırken bir kez daha olmuştu. Sihirbazının tehlikede olduğu anlamına geliyordu fakat savaşın ortasında oldukları için gidememiş acı bir süre sonra geçip scarlett’ın güvende olduğunu hissettiği içinde önemsememişti. Şimdiyse yeniden oluyordu. Zar zor nefes alırken acıdan dişlerini sıktı. Sıkı sıkı kapattığı dudaklarından acı dolu bir inilti çıkarken gözlerini kapatıp acının geçmesini bekledi. Acı azalmaya başladığında gözlerini sevgilisinin gözlerine dikerek ''Sihirbazım tehlikede hayatım gitmeliyim. Savaşırken de hissetmiştim ama sonra geçmişti. Onun güvende olduğunu hissetmiştim fakat yine oldu. Bir şeyler ters gidiyor sihirbazımın başı belada ben hemen onun yanına gidiyorum. Sende eve git ve dinlen'' diyerek onun dudaklarını tekrar öpüp ayağa kalktı. Sevgilisini de kaldırdıktan sonra arkasını dönüp birkaç adım atmıştı ki rose’un söyledikleriyle geri dönüp '' Hayır rose yeni bir savaştan çıktın ve sen o savaşta bayıldın. Yorgunsun eve gidip dinlenmen gerekiyor söz veriyorum işim biter bitmez geleceğim.'' Diye itiraz etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rosemary Ruby Silent
Su Perisi
Su Perisi
Rosemary Ruby Silent


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 01/06/12
Yaş : 32
Lakap : Peri kızı

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimeC.tesi Mart 02 2013, 13:39

Kendini hiç bir kavgada böylesine kötü hissetmemişti, ona olanlar da neydi böyle. Bir an için acaba Ofelya'a bir şey mi oldu diye düşünmeden edemedi. Ama az bir odaklanma ile sihirbazının iyi olduğun hissetmişti. Peki öyleyse onu böylesine kötü etkileyen şey neydi? İlk kez bir savaşın ortasında böylesine dikkatsiz davranmıştı ve bu dikkatsizliği ne yazık ki kendisi ödememişti. Phin onu korumak için öne atıldığında onun yüzünden yaralanmıştı. Phin'in bedeninde yara açılırken sanki aynı yerde kendisinin de bir yarası olmuştu. Öyle ki acısını kendi yarasıymış gibi hissetti. Bu iyi değildi hemde hiç iyi değil. Bir an önce kendini toparlamalı ve bu savaşa dahil olmalıydı. Yeni tanıştığı peri bile muhtemelen kendisinden daha çok işe yarıyordu. O sırada kendine geldiğini düşündüğünde savaşa dahil oldu. Bir kaç peri ile yakından ilgilendikten sonra asıl kişi olan Felix ile karşı karşıya geldi. O periden nefret ediyordu ve şu an karşısında olduğuna göre tüm öfkesini ona kusa bilirdi. Bu düşünce ile ona atıldı ama ani ağrı yeniden ortaya çıktı. Karnına giren garip ağrıyı tanımlayamıyordu bile gerçi ağrı o kadar da önemli değildi. Sürekli savaşan biri için ağrının bir süre sonra etkisi olmuyordu. Asıl sorun başıydı. Aptal bir baş dönmesinin ardından üzerindeki halsizlik. Bir an için Felix'in kendisine büyü yaptığını düşündü. Ama ortada büyü yaptığına dahil hiç bir şey yoktu. Bedenini hareket ettirmekte zorlanırken kendini bir anda iğrenç perinin ellerinde buldu. O an kendini öylesine aciz hissetti ki kendisinden nefret edecek kadar. Phin bakışlarında gördüğü endişe ise bu duyguyu körükledi.

Derin nefes alırken ayakta durmaya çalışıyordu. Sanki Felix olmasa yere düşecekmiş gibiydi. Perinin yanağını yalayıp öpmesi midesini ağzına getirdi. Neredeyse kusacakmış gibi hissediyordu kendini. Ama buna fırsat bile kalmadan boşta kalan bedeni kendini serbest bıraktı. Gözlerinin önündeki karartı giderek büyürken kendinden geçti. Zihninin içinde garip bir girdaba sürükleniyordu. Sadece karanlıktan oluşan bir girdap, oraya gitmek istemiyordu ama kendine engel olamıyordu. Girdap onu yuttuğunda tüm her şey geride kalacakmış gibiydi sanki. O an ölüme yaklaştığını hissetti. Ölümü böylesine yakınında hissetmek kendisinden daha çok birini düşünmesine neden oldu, Phin. Gözlerinde gördüğü son şeyin endişe olmamasını isterdi. İçine dolan korkunun ardından dudaklarında hissettiği ıslaklık ile gözlerini açmaya başladı. Kafasını toparlamaya çalışıyordu, sanki hala dünya etrafında dönüyordu, içinde bulunan her şeyle beraber. Kendini sevdiği erkeğin kollarında bulduğunda ona sıkıca sarıldı. Derin nefesler almaya başladığında sonunda normale döndü.

"Ben iyiyim yani sanırım ne olduğunu anlamadım. Hiç bir savaşta kendimi böyle hissetmemiştim. Aslında kendimi daha önce hiç böyle hissetmedim"

Konuşması bittiğinde sevgilisi ondan uzaklaştığında ayağa kalktı Rose ve yanlarındaki periye Phin'in teşekkür etmesinden sonra gülümseyerek periye yaklaştı.

"Yardımın ve beni yalnız bırakmadığı için teşekkür ederim. Daha tanışamadık bile adım Rose ve sevgilim Phin senin ismin ne?"

Tam o sırada Phin'in sesi ile ona döndü. Bir şeyler olduğu belliydi Bir süre sonra konuşmalarından neler olduğunu anladı. Scarlett tehlikedeydi ve perisi olarak ona yardım etmesi gerekiyordu ama onu eve göndermesine üzerine konuşmaya başladı.

"Hayır seninle geliyorum seni yalnız bırakmak istemiyorum"

Ama Phin onu dinleyecek gibi değildi. Yeniden konuşmaya başladığında onun elini sıkı sık tuttu.

"Tekrar ediyorum sevgilim seninle geliyorum ben iyiyim şimdi her nereye gidiyorsan beni de yanında götürüyorsun. Yoksa bu kaldığım işe tek başıma devam ederim yalnız olmamı mı seninle mi gelme mi tercih edersin?"

Konuşması bittiğinde sinsi bir bakış attı. Onula birlikte gitmekte kararlıydı Rose. Tanıştığı yeni periye veda ettikten sonra sevgilisi ile oradan ayrıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nathan Dwight
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Ateş Perisi l Pastane sahibi
Nathan Dwight


Mesaj Sayısı : 125
Kayıt tarihi : 30/11/12
Lakap : The Rock

Küçük Bir Görev Empty
MesajKonu: Geri: Küçük Bir Görev   Küçük Bir Görev Icon_minitimePaz Mayıs 19 2013, 17:51

Nathan başka perilerle savaşırken aniden duyulan bir sesle duraklamıştı ve sesin geldiği yöne doğru döndü. Felix denen peri sarışın kızı esir almıştı ve üstüne üstlük hem Nathan’a hem de sarışın kızın sevgilisine tehditler savuruyordu. Derken Felix’in aniden ortadan kaybolmasıyla sarışın kız yere doğru hızlı bir şekilde düşüyordu. Buna izin veremezdi. O an hiçbir şey düşünmeden direkt kızın yanına koştu ve düşmeden onu tutmayı başardı. Uyanması için bir şeyler mırıldanıyordu; ama işe yaramıyordu. Onu daha sora hafifçe sarsmaya başlamıştı, yine işe yaramamıştı. Onun iyileşmesini gerçekten de çok istiyordu. Onun için çok endişeleniyordu. Tamam, bir insan için endişelenmesi normaldi; ama şu an onun yaptığı endişelenmenin çok çok üstündeydi. Onu iyileştirememek ise kalbini daha da çok acıtıyordu. Bu kızı Joanne’e benzettiğinden dolayı üzülüyordu onun için belki de. Başka türlü olması zaten imkansızdı. Bu kıza karşı bir şeyler hissediyor olamazdı. Çünkü Nathan uzun zamandır kapatmıştı kalbini, kızlardan uzak durması boşuna değildi. Aniden erkek perinin kollarındaki sarışın kızı alması karşısında sadece duraksamıştı. Dudaklarından dökülmeyi bekleyen sözcükler vardı. Ama kendine hakim olarak yalnızca yumruğunu sıkmakla yetinmişti. Bu erkek periye her ne kadar yardıma geldiği için teşekkür etse de sarışın kızı ellerinden almasını hazmedemiyordu. Belki de o kızı bir yolunu bulup iyileştirecekti. Bunu nereden bilebilirdi ki? Ama kimi kandırıyordu? İyileştirme konusunda oldukça başarısızdı. Hatta birini iyileştirmek yerine öldürebilirdi de. Belli mi olurdu?

Erkek perinin sarışın kızı iyileştirmesini ve ona sevgi gösterisinde bulunmasını hayretle izlerken kıskançlığı da içinde kabarmıştı. Eğer buradan bir an önce gitmezse bu erkek periyi dövebilirdi. Gerçi dövülen kendisi olurdu büyük ihtimalle. O nasıl bir periydi böyle? Bir şeyi de doğru dürüst beceremez miydi? Doğru yaptığı bir şey yok muydu perilik namına? Sihirbazından da oldukça uzaklaşmıştı. Oysaki tam tersinin olması gerekirdi. Her şeyi eline yüzüne bulaştırmakta kesinlikle birinciydi. Kendiyle verdiği bu iç savaştan sarışın kızın uyanmasıyla kurtulmuştu. Erkek peri ona iyi olup olmadığını sorduğunda Nathan da bu sorunun cevabını merakla bekliyordu. İyiyim kelimesi ise endişesini bir nebzede olsa hafifletmişti. Nathan onları izlerken aniden kendisine seslenen erkek periye odaklanmıştı. Buradan gitmek mi? Ne demeye çalışıyordu. Bu erkek peri oldukça kabaydı Nathan’ın aksine. Evet, Nathan da kabayı; ama bu kadar da değildi onun kabalığı.

“Kusura bakma ama buradan gitmeye niyetim yok. Belki sen gidebilirsin buradan. Sonuçta ben buraya antrenman yapmaya gelmiştim.”

Kızın teşekkür etmesi karşısında ona gülümseyerek başını hafifçe salladı.Kızın kendini tanıtmasıyla gülümsemesi daha da yüzüne yayıldı.

“Benim adım da Nathan. Tanıştığımıza memnun oldum Rose.”

İsmini öğrendiği erkek perinin acı içinde kıvranmasıyla dikkatini onun üzerinde yoğunlaştırmıştı. Bir an ona gidecek gibi oldu; ama son anda kendine hakim olarak bundan vazgeçti. Rose’un kendisine veda etmesiyle de Nathan da ona veda etti. Onların gitmesiyle bu ormanda yalnız kalmıştı ve yapağı antrenmanı da tamamlamış olduğu kanaatine vararak eve doğru yürümeye başladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Küçük Bir Görev
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Görev RP'leri
» Görev Mağduru
» Küçük Pürüzler
» Küçük Oyunlar
» Küçük Kaçamak

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Prasinus Ormanı-
Buraya geçin: