|
| Karanlık Tehlike | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Colin Dread Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 235 Kayıt tarihi : 23/02/13 Yaş : 33 Lakap : Fear
| Konu: Karanlık Tehlike Paz Mart 10 2013, 21:37 | |
| Bugün kendini yataktan kalkarken oldukça yorgun hissediyordu. Gece katıldığı iki partiden de iki farklı kızla ayrılmış ve hem onlarla ilgilenip üzerine partiler ile uğraşmak onu oldukça yormuştu. Bir gece de iki ateşli bedenle ilgilenmek onun için bile yorucu olmuştu. Kızlar düşündüğünde daha tahrik edici ve zevk verici olmuştu. Böylesi ise onu daha da eğlendirmişti elbette. Bazen içten içe bu şehre neden daha önce gelmediğini sorguluyordu. Şimdi ise madem bu şehir için biraz geç kalmıştı. Sırf o yüzden bazı şeyleri daha hızlı yaşamaya karar verdi. Zaten sırf bu nedenle bir gecede iki kızla ilgilenmişti. Şimdi ise sabahın bu saatinde akşamın yorgunluğunu çekiyordu. Yataktan çıktığında bedenini gererek rahatlamaya çalıştı. Bedeninde gerginliği biraz olsun attıktan sonra kendini soğuk duşun altına altı. Bu soğuk duş bedeni için oldukça iyi olacaktı. Ardından ise mutfağa indiğinde kendi için koyu bir kahve hazırlanmasını istedi. Bir kaç bardak sonrası kendini iyi hissederek sonunda evden ayrıldı. Aslında akademiye gitmeyerek uyumayı tercih ederdi bugün. Ama akademiye gitmesi gerekiyordu. Derslere meraklı olduğu için değil elbette, daha çok bir kaç güzel kızla ilgilenmesi gerektiğini bildiği için gidecekti. Sihirbazlar olmasa da insanlar şimdilik yeterince onu eğlendiriyordu. Bundan önceki okulunu hatırladı da kızların toplanıp ne zaman Colin fan kulübü kuracaklarını merak ediyordu.
Akademiye gittiğin de bir kaç ders sonrası sonunda kızlar ile yakınlaşma fırsatı buldu. Sıradan insan olduklarını auradan anlamak mümkündü. Sahip olduğu güç olmasa o da o insanlardan biri olacaktı. Ama farklılığı her zaman onu takip etmişti. Şu anki hayatına nasıl sahip olduğu bilinse hiç bir kızın yanına yaklaşmayacağını biliyordu. Dışarıdan zengin bir aileye sahip yakışıklı bir mirasyediydi. Derinlerde ise aklı sürekli karanlıkta kalan, hayalleri insanların kalpleri durduracak kadar korkutucu olan bir hayalperestti. Şu an ki mirasa sahip olmasının tek nedeniydi, herkeste bulunan korkular. Bir kızın kolun çarpması ile düşüncelerinden kurtulup kendine geldi. Kız ondan özür diledikten kısa bir süre sonra aralarında geçen ufak bir konuşma beklediği şekilde sonuçlanmış ve akademideki bir kızın daha numarasını almayı başarmıştı. Üstelik bunu için fazla da uğraşması gerekmemişti bu ne kadar güzeldi. Bir sonraki derse girmek istemediği için dersi asmaya karar verdi. Nasıl olsa insanların girdiği sıradan bir dersti. Derse girmek yerine okul arazisinde bir kaç tur atmak istedi. Gölün kenarından ilerleyerek ormanı bulduğunda bir süre ormana baktı uzaktan. Sahip olduğu karanlık sanki onu içine çekiyor gibiydi. Ormana girenlerin buradan korktuklarını rahat bir şekilde hissedebiliyordu. Hiç düşünmeden ormanın derinlerine doğru ilerlemeye başladı. Bir süre sonra bir ağacın dibine oturarak yanındaki kitabı okumaya başladı. Bir korku romanı. Bir sonraysa garip bir ses duydu, ama pekte önemsemedi ne olduğu belirsiz olan sesin. | |
| | | Ofelya Forfeit Sihirbaz | Akademi Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 333 Kayıt tarihi : 31/05/12
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Ptsi Mart 11 2013, 01:01 | |
| Havanın aydınlık olmasına rağmen dalların kapattığı gökyüzü güneş ışınlarının ona ulaşmasına engel oluyordu. Normalde olsa bundan hoşlanırdı. Dalların arasından sıyrılmayı başaran ışık demetlerinin, ormanın serin ve ferahlatıcı havasıyla karışıp tenine dokunduğunda ki rahatlatıcı etkisine kendini bırakabilirdi. Ancak şu an bunu yapacak durumda değildi. Çünkü şu an aklını kurcalayan bir problem vardı. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Doğrusu hangi zaman diliminde olduğunu da hatırlamıyordu. Gökyüzüne baktığında öğlen saatlerinde olduğunu söyleyebiliyordu. Peki ya tarih?... Dahası neden buradaydı? Bir an önce bunların yanıtını bulup ormanın rahatlatıcı havasının tadını çıkarmak istiyordu. Nereye gitmek gitmesi gerektiğini düşünerek etrafına baktı ve bir kaç adım atması ile geri çekildiğini hissetmesi bir oldu. Hemen arkasını dönmesiyle elbisesinin çalılıklara takıldığını gördü. Elbise mi giymişti. "Ne zaman?" diye fısıldadı. Ofelya, şaşkınlıkla üzerindeki bordo elbiseye bakarken.
Üzerindeki orta çağ kıyafetlerinden biri vardı. Normalde uzun olduğu anlaşılan elbisenin etek uçları yırtılmıştı. büyük ihtimalle az önceki gibi bodur çalılıklara takılmıştı. Belini saran koyu yeşil kuşağın arkadan sarkan tül uçları da elbisenin etekleri ile aynı kaderi paylaşmıştı. Kuşakla aynı renkte başka bir tül parçası ise bordo elbisenin dekoltesini kapatıp boynunu sarıyordu. Kendine dikkatlice bakarken bir yandan da bunu nasıl ve ne zaman giydiğini hatırlamaya çalışıyordu. Ofelya, tülleri sevmezdi, onu kaşındırıyorlardı. Dahası elbiselerle hiç bir zaman anlaşamazdı. Elbise giydiğinde dikkatsizliği yüzünden mutlaka bir yerlere takıldı ve sonucunda ya sakarlığı sayesinde bir yerleri deviriyordu yada elbisenin sonu dolabına yeni katılan bir çok elbise gibi yırtılmaktan geçiyordu. Bu yüzden Ofelya daha çok, genç kızlara yakışmayan bir şekilde dar binici kıyafetleri ile dolaşıyordu. Bu nedenle şu an içinde bulunduğu durumdan pek mutlu değildi. Elbisesini çalılıklardan kurtardığında hafızasını daha çok zorlamaya başladı. Çünkü her şey giderek daha da sinir bozucu olmaya başlıyordu. Yavaş adımlarla ilerleyip dalların örttüğü gök yüzüne baktı ve adımlarının yavaşlığına ayak uyduran huzur verici bir şarkı mırıldanmaya başladı. Aklına ilk gelen bu şarkı hakkında da hiç bir şey hatırlamıyordu. Ne sözlerini nede nereden duyduğunu... Sadece yumuşak melodisini mırıldanıp düşünüyordu. Yarım saat içinde ulaşabildikleri ise bir tahminden ileri gitmiyordu.
Ofelya, böyle elbiseleri sadece özel günlerde giyerdi. Büyük babası onu normalde ne kadar özgür bıraksa da en azından önemli günlerde kurallara uymasını isterdi, hemde tüm sakarlıklarına rağmen... Neden bu konuda ısrar ettiğini anlamazdı ve onu kıramadığı için partileri hiç sevmezdi. "Tamam, kıyafetin nedeni bu olmalı, özel bir yere gidiyorum. Peki neden orman da olabilirim?" diye mırıldandı kendi kendine. O sırada önünden geçen sevimli, küçük yaratık Ofelya'nın sorusuna kısmen cevap vermişti. Gremlin denilen bu küçük, tüylü ve tatlı yaratıklar bir o kadar da yaramazdılar ve az önce önünden geçen gremlinin elinde Ofelya'ya ait bir resim vardı. Genç kız hiç bir şey hatırlamıyor olmasına rağmen, tuvalin üzerindeki, günlerce uğraştığı o resmi hatırlıyordu. Evet, bu ormanda olmasının ve bu kıyafetle dolaşmasının nedeni kesinlikle bu resim olmalıydı. Küçük bir tepeden, tuvalin üstüne binerek kayan gremlinin peşinden bağırarak koşmaya başladı.
"Hey, ona öyle davranmamalısın! O resim için çok uğraştım." Diye bağırdı tüm gücüyle. Ancak tepenin sonuna gelen gremlin tuvali yeniden eline alarak koşmaya başladı. O zıplayarak uzaklaşırken tepeden yuvarlanmadan inmeye çalışan Ofelya, " Sana diyorum! Ona bana ver!" diye seslendi yine arkasından. Tepenin sonuna vardığında ise küçük yaratık ortalıkta görünmüyordu. Onun gittiği tarafa gitti, etrafa dikkatlice bakarak.
Sonunda Bir ses duydu ve onu yakaladığını umut ederek sesin geldiği tarafa yöneldi. Ancak orada garip giyinimli bir çocuktan başka kimse yoktu. Yinede yardımı dokunabileceğini düşünerek yanına gitti. "Affedersiniz" dedi mahcup bir şekilde ve ara vermeden konuşmasına devam etti. "Buradan elinde tuval ile geçen tüylü bir gremlin gördünüz mü? Az önce bu tarafa doğru geldi." dedi telaşla. O sırada az ileride iri kulaklarını sallayarak, neredeyse boyu kadar olan tuvalin arkasından bakan gremlini gördü. "İşte orada!" dedi, heyecan ve telaş karışımı bir sesle. Tam ona doğru koşmaya başlamıştı ki aha ne olduğunu fark etmeden garip giyinimli çocuğun ayaklarına takılıp yüz üstü yere düştü. Sakarlıktaki yeteneklerini sergilemekten hiç bir zaman çekinmiyordu. Zaten bundan çekinmek gibi bir seçeneği var mıydı?
Yerden kalkmaya çalışırken göz göze geldiği gremlinin gözlerinin pırıltısından ne kadar eğlendiği belli oluyordu. Ayağının kuşağına dolanmasıyla, onu yerden kaldırmak için uğraşan çizik işindeki kolları kayarak yeniden yere yapışmasına neden oldu. "Ama bu hiç eğlenceli değil" dedi yorgun bir halde. O resmi almak için gremlini peşinden koşması gerekiyordu. Ama bu, o yaramaz yaratığın eğlenmesinden başka bir işe yaramıyordu. Ama onun peşini bırakırsa da çok uğraştığı resmi kaybedecekti. Kafasını karıştıran belirsizliklere şimdi de " Ne yapmalıyım" sorusu eklenmişti. | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Ptsi Mart 11 2013, 13:58 | |
| Yalnızlık ve sessizlik… Onu son zamanlarda rahatlatan şeylerden sadece ikisiydi. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Kendi düşüncelerinde kaybolmak istiyordu. Kafası çok karışıktı. Başında bir sürü dert dolanıp duruyordu. Hepsiyle baş etmesi gerçekten de zordu. En önemli derdi ise Andrew idi. Onu kaybettiğini öğrendiğinden beri kendine gelememişti bir türlü. Sürekli onu düşünüyordu ve gözlerindeki yaşlar da boşanıyordu beraberinde. Böyle kendini çok aciz ve zayıf hissediyordu. Ama elinden gelen bir şey yoktu ki… Sonuçta ilk defa aşık olmuştu ve maalesef ki onu da kaybetmişti. Onun karanlık taraftan olduğunu öğrenmişti bir de. Gerçi bu Andrew’a olan hislerini hiçbir şekilde değiştirmemişti, değiştiremezdi de. Buna ek olarak içindeki karanlıkla da baş etmesi gerekiyordu diğer yandan. Ondan kurtulamamıştı hala. İnsanlarla konuşmamasının en büyük iki sebebi bunlardı işte. Karanlığa söz geçiremiyordu. Aydınlık tarafını tamamen yok etmesinden korkuyordu. Zamanında bunu fark edemediği için kendine çok kızıyordu. Eğer fark etseydi şimdi bunlar gelmeyecekti başına. Nathan ve Alexis onun her zaman yanındaydılar ve Daphne’ye destek oluyorlardı. Yaşadıkları bu olay sayesinde Nathan ile de daha iyi anlaşmaya başlamışlardı. Bundan ötürü memnundu; ama yine de yalnız kalmayı her şeyden çok seviyordu. Kimseye derdini anlatmak istemiyordu. Herkes ayrı ayrı soruyordu neler olduğunu; ama o hiçbir şey anlatmak istemiyordu. Yaşadığı şeylerden ötürü zaten yorgundu, bir de insanlara ayrı ayrı derdini anlatmak onu daha da fazla yoracaktı. Bunu biliyordu. Bu yüzden kimseyle konuşmuyordu. İnsanlardan kaçıyordu sürekli. Ayrıca onlara kötü davranmak da istemiyordu. Çünkü karanlık onu hep kötü şeyler yapmaya itiyordu. Bedeni zayıf mıydı bilemiyordu. Çünkü sürekli karanlık onun bedenini ele geçiriyordu. Ne zaman kadar buna dayanacağını bilmiyordu. İçinde hala çok küçük de olsa iyilik kırıntılarının olduğunu hissedebiliyordu; ama karanlık sürekli onları susturuyordu. Konuşmasına asla izin vermiyordu. Karanlık içini o kadar çok kaplamıştı ki artık gözlerinden de anlaşılıyordu bu. O yüzden kimseye bakmamaya özen gösteriyordu. Nathan ve Alexis’ten de çok uzaklaşmıştı. Her seferinde onlardan kaçıyordu. Onlardan utanıyordu yaptıkları için. Çok mahcuptu. Ama bir türlü Daphne’yi bırakmıyorlardı. Daphne ise buna içten içe çok sinirleniyordu ve her seferinde onlara kötü davranıyordu. Daha fazla kalplerini kırmamak adına onlardan kaçıyordu. Oysaki Nathan ve Alexis bunu anlamak istemiyorlardı bir türlü.
Bugün de ders bitiminden sonra Alexis’ten kaçarcasına okuldan uzaklaşmaya karar vermişti. Okulun avlusuna çıktığında biraz uzakta bir orman dikkatini çekmişti. Burayı ilk defa görüyordu. Yeni mi yaptılar diye düşünürken kendini oraya giderken buldu. Bu ormana giderse onu kimsecikler bulamayacaktı ve üstüne üstlük Alexis’ten de uzaklaşmış olacaktı. Nathan ile ikisi istedikleri kadar arayabilirlerdi Daphne’yi. Şu an umurunda değildi ikisi de. Tek istediği şey biraz yalnız kalmak ve kafa dinlemekti. Çünkü insanların sorularından o kadar bunalmıştı ki artık başı ağrımaya da başlamıştı. Karanlık ormanın içine doğru ilerlediğinde etraftaki seslere kulak vermişti. Birtakım hayvan seslerinin yanında insan sesleri de duymuştu ve bir de çıtırtı. Normalde bir insan olsa belki hemen ormandan çıkak isterdi; ama Daphne meraklı bir insandı ve cesur. Bu yüzden neler olduğunu anlamak için ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladı. Bir yandan da etrafına dikkatli bir şekilde bakıyordu. Peki böyle ilerliyordu; ama oraya gittiğinde ne yapacaktı ki? “Pardon ben burdan öylesine geçiyordum. Bir yandan da sesin geldiği yöne doğru ilerledim ve gelmişken ne yapıyorsunuz diye sorayım dedim." Aynen bunu mu söyleyecekti? Tam olarak ne yapacaktı? Hiçbir fikri yoktu bu konuda. Oraya gidince düşünürüm diyerek ilerlemeye devam etti. Sesin geldiği yere vardığında iki kişiyi gördü. Biri elinde kitap tutan bir çocuktu, diğeri ise yere kapaklanmış bir kızdı. Kim olduklarına bakmak üzere azıcık daha ilerledi. Şu an bir ağacın arkasında saklanıyordu; ama ağaç bir girintinin üstünde duruyordu. Eğer ani bir hareket yapacak olursa oradan aşağı doğru yuvarlanabilirdi. Ağacın arkasından biraz eğilerek gözlerini kıstı ve yere kapaklanan kızın kim olduğunu hatırladı. Bu Ofelya idi. Onun orada ne işi vardı ki? Ayrıca bir şeyler konuştukları belliydi. Ama ne olduğunu duyamıyordu bir türlü. Sesi duyabilmek için biraz daha eğildiğinde dengesini kaybedip o girintiden aşağı doğru yuvarlanmaya başlamıştı ve bir ağaca çarpmasıyla da yuvarlanması bitmiş oldu. Ağaç beline denk geldiğinden beli sızlamaya başlamıştı. Bir eliyle belini tutarak ayağa kalktığında her iki çift gözün de kendisine bakmakta olduğunu görmüştü. Ne yapacağını şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Kısa bir sessizliğin ardından sadece “Merhaba!” diyebilmişti. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Ptsi Mart 18 2013, 12:44 | |
| Hayatından sıkılmaya başlamıştı. Yalnızlıktan, çektiği acılardan, hayatta kalma mücadelesinden… Kısacası tüm yaşamından. Diğer herkes gibi güzel bir hayatının olmasını istemişti; ama bu mümkün olmamıştı hiç. Onu sürekli ezmişlerdi bir şekilde. Ayrıca ailesinin yokluğu. Hiçbir zaman onları tanıyamamıştı, hatta ufak bir an için bile görememişti. Onların yokluğu içini parçalamıştı. Her zaman diğer çocuklar hep annesi ve babası yok diye onunla alay etmişlerdi. Diğerleri alay ettikçe bir köşelere sığınıp ağlardı. Ama bunların hepsi geçmişte kalmıştı. Çocukluğunda… Artık büyümüştü ve bütün olanları kabullenmişti. Eskisinden çok daha güçlü ve katı biri olmuştu. Artık hiçbir şey onu ağlatmıyordu. Duygularını saklamayı iyi öğrenmişti. Bu yüzden asla kimsenin yanında ağlama krizlerine girme gibi bir hataya düşmüyordu çoğu kızın aksine. Bu yönüyle de gurur duyuyordu. Diğer taraftan yalnızlık da ona kendini iyi hissetme olanağı sağlıyordu; ama bir dostun yanında olması bambaşka bir şeydi. Belki de bir an önce kendine yeni arkadaşlar edinmeliydi; ama yalnızlığa alışmıştı bir kere. Ayrıca insanlarla iletişimi her zaman kötü olmuştu. Kendi başına yetmeyi çocukken öğrenmişti ve o zamandan bu zamana da türlü türlü işlerde çalışarak hayatta kalmayı başarmıştı. Hala da çalışmaya devam ediyordu. Belki de okumamalıydı şimdiye kadar. Para biriktirip daha iyi bir hayat sunabilirdi kendine belki de. Bu sadece geçici bir çözüm olurdu o kadar. Her ne kadar okuldan nefret etse de okumaya mecburdu. Çünkü hem sihirbazlık konusunda kendisini geliştirmek hem de daha iyi bir iş bulma şansının artmasını sağlamak zorundaydı. Bu okul onun için biçilmiş bir kaftandı. Burada her iki şeyi de yapabilme imkanına sahipti.
Derslerden tamamen kurtulduğunda saat öğleden sonra ikiyi geçiyordu. Zaman çok yavaş geçmişti bugün onun için. Resmen sıkıntıdan patlamıştı. Derslere dayanabildiği için kendini şanslı sayıyordu. Bugünkü dersler bitmişti; fakat günün geri kalanında ne yapacağını kararlaştırmamıştı. Can sıkıntısından patlamaya niyeti yoktu. Bu nedenle uzun bir düşünmenin ardından yeni yerler keşfetmenin iyi olacağına karar verdi. Böylelikle insanlarla içli dışlı olmayacağı bir yerlere de sahip olmuş olacaktı. Ders bitiminden hemen sonra çantasını sırtına geçirerek okulun koridorlarında dolaşmaya başladı. Keşfedeceği her yeni gizli yer onu daha da güçlendirecekti. Nedenini bilmiyordu; ama yeni yerlerin onu güçlendirdiğine inanıyordu. Çünkü onu hiç kimse bu özel yerlerde rahatsız etmiyordu ve insanların alaylarından kurtulduğu için de duyguları güçleniyordu, aynı zamanda da ruhu. Bedeni de güçleniyordu; ama gücüne dair pratik yaptığı zamanlarda. Okulun neredeyse her yerini keşfe çıkmıştı. Tek yeri arşınlamamıştı. Orası da okulun avlusuydu. Avluda pek bir şey yoktu gerçi. Özel olabilecek ya da saklanılabilecek herhangi bir yeri; ama yine de içindeki bir ses oraya da bakması gerektiğini söylüyordu. Avluya çıktığında farklı olan bir şeyler arıyordu. Ne olduğunu bilmiyordu. Sadece beyni onu bulduğunda bir şekilde farkına varıp hissedecekti. Avlu çok büyük olduğundan etrafı araması da biraz uzun sürmüştü; fakat aradığını henüz bulamamıştı. Aradığı şeyin yakınlarda olduğunu biliyordu. Yavaş yavaş adımlarla avına yürüyen bir avcı misali dikkatli şekilde ilerliyordu. Bu durum ona çok komik gelmesine rağmen vücuduna da söz geçiremiyordu. Aradığı şeyi bulduğunda ise biraz ürpermişti. Zira aradığı şeyin bir orman olduğu fikri aklına gelmemişti hiç. Ayrıca bu orman diğer ormanlardan farklı olarak fazla karanlık ve ürkütücü gözüküyordu. Annabel’in içine de biraz korku salmıştı; fakat bu, onu durduramamıştı. Annabel tehlikeleri seven bir kızdı ve hiçbir normal insan da buraya gelmeye cesaret edemezdi bela istemedikleri sürece.
Karanlık ormana ilerledikçe vücudundaki adrenalin seviyesi de yükseliyordu. Ormanda kısa bir tur atarak burasının saklanma yeri olarak iyi bir yer olup olmadığına da karar verebilirdi. Gerçi şimdiden gözünde bir artı kazanmıştı. Ormanda herhangi bir vahşi yaratığın olup olmadığını bilmiyordu; fakat yine de onlardan biriyle karşılaşırsa karşı atakta bulunabilirdi. Bu cesareti kendisinde görüyordu. Kendini korumayı çok küçük yaşlarda öğrenmişti. Bir Glock tabancası vardı; fakat onu okula getirmek yasak olduğundan bir işe yaramazdı. Bu tabanca taa çocukluk zamanlarından kalmaydı. Ruhsatı yoktu tabancanın. Onu bir yerlerden aşırmıştı sadece o kadar. Ormanın derinliklerine ilerledikçe bir grup sesler işitmeye başlamıştı. Sesin nereden geldiğini kestirmek olanaksızdı. Kendine rastgele bir yön seçerek o taraf doğru ilerlemeye başladı. Anlaşılan doğru yönü seçmiş olmalıydı ki sesler kesilmesine rağmen birtakım insanların varlığını hissedebiliyordu. Bu his, onlara yaklaştıkça daha da artıyordu. Annabel ormanda ilerlemesine rağmen bir türlü bu insanları bulamıyordu. Ya ormanın çok derinliklerindeydiler ya da varlıklarını gizlemeye çalışıyordular. Ama Annabel’in bu iki savı da çürümüştü. Çünkü kısa bir süre sonra o insanları görmüştü. İki kız ve bir erkek. Onların neler yaptığı kendisini ilgilendirmezdi. O, buraya ormanın saklanma yeri olarak iyi olup olmayacağına bakmaya gelmişti, gizli gizli insanları dinlemeye değil. Onu asla ilgilendirmezdi bu durum. Bu orman yeterince iyiyse antrenmanlarını da burada yapabilirdi; fakat şu anlık bu düşünceden vazgeçmişti. Zira o kimsenin gitmeyeceği bir yer istiyordu; fakat burası şimdiden üç kişiyle doldurulmuştu bile. Belki daha fazlası da gelecekti. Bunu bilemezdi. Ama bildiği bir şey varsa o da şu an buradan gitmek istemediğiydi. Bir şekilde vücudu gitmesini engelliyordu ve olacakları izlemesini istiyordu. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Salı Mart 19 2013, 21:31 | |
| Alexis şu sıralar hayatını kaplayan saçma olayların etkisindeydi. Neler oluyordu hayatında? Alexis her zaman hayatını gözden geçirirdi. Ne yaptığını, ne yapması gerektiğini düşünürdü. Ama son birkaç aydır buna hiç fırsat bulamıyordu. Bulsa bile düşüncelerinin karmaşıklığında çözünüyordu. Ne yaparsa yapsın başa çıkamıyordu hayatıyla. Özellikle şu Daphneye olanlar en çokta onlar mahvediyordu hayatının büyük çoğunluğunu. “Ahh Daphne gayet mutluyduk ne bu şimdi?” diye düşündü ve akademiye gitmek için hazırlanmaya başladı. Yüzünü yıkayıp üstünü değiştirdikten sonra akademiye doğru yola çıktı. Bir süre sonra akademiye gelmişti. Birkaç derse girdi. Derslerden sonra ilk olarak eve gidip sıcak yatağına yeniden girmeyi düşündü. Ama canı hiç istemiyordu. Kafeye gidip bir kahve istedi. Üçüncü kahveden sonra artık kalkmaya karar verdi. Canı sıkılıyordu. Nathanımı arasaydı acaba? Belki bi işi vardır diye bundanda vazgeçti. Yapacak hiçbir şey yoktu. Hiçbir zaman çalışmak istemediği dersler bile yoktu şu an. Ne yapacaktı şimdi? Bunları düşünürken yolun ortasında olduğunu fark etti ve okulun bahçesindeki bir taşın üzerine oturdu. Düşünmekten başka yapacak bir şey yoktu. Daphne, Nathan hiçbir zaman tanıyamadığı ailesi… Hepsini düşünmeye çalıştı. Artık aklıda Alexise itaat etmeyi bırakmış gibiydi. O bile bir çözüm bulamıyordu bu sıkıcılığa.
Daha sonra gözü karşıdaki ormana takıldı. Kim bilir neler oluyordu şimdi orda. Birden yerinden kalktı ve ormana doğru ilerlemeye başladı. Bedeninin hareketlerine engel olamıyordu. Teslim etmişti kendini. Yön duygusu onu nereye götürürse oraya gidecekti. Kısa bir yürüyüşün ardından ormana girmişti. Kafası nereye eserse oraya gidiyordu; sağa, sola… Uzun bir süre böylece ilerledi Alexis. Yoluna devam ederken ağaçların arkasından sesler geldiğini fark etti. İki kişi konuşuyordu. Alexis bunların iki sevgili olabileceğini düşündü. Onları rahatsız etmek istemiyordu. Tam gidecekti ki. Ağaçların arkasındaki konuşma sesi yerini çalılıkların sesine bırakmıştı. Ne oluyordu o ağaçların arkasında? Alexis bunu merak etmişti. Ama iki sevgili düşüncesi onu buradan uzaklaştırmak için tekrar uyarmıştı. Adımını attığı sırada biri “Merhaba” demişti. Bu Daphnenin sesiydi. Alexis bu sesi nerde olsa tanırdı. Peki ne yapıyordu Daphne ormanın ortasında. Alexis Daphnenin başının belaya girebileceğini düşündü ve seslerin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Ağaçları aştığında karşısında oldukça ilginç bir görüntü vardı. Bir çocuk ağacın dibine oturmuş kitap okuyordu. Bir kız kapaklanmış bir vaziyette yerde sere serpe uzanmıştı. Daphne ise her tarafı yara içinde bir ağacın yanında yatıyordu. Hemen solundaki ağacın arkasında da bir kız tüm bu olanları izliyordu. Alexis gülümseyerek, imayla: “Daphne?” dedi ve yanıtını beklemeye başladı. Şu an karşısındaki görüntü ilginçti ve gerçekten büyük bir merak uyandırıyordu… |
| | | Colin Dread Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 235 Kayıt tarihi : 23/02/13 Yaş : 33 Lakap : Fear
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Paz Mart 24 2013, 11:22 | |
| Okuduğu kitaba geçen her saniye biraz daha fazla gömüldü. Cümleler birbirini takip ederken kitabın kurgusu içerisinde adeta kayboluyordu. Kızları yatağa atmanın dışında tek zevki buydu, kitap okumak. Her hangi bir kitap değil elbette. Korku hikayelerinin olduğu kitapları küçüklüğünden beri seviyordu. Ailesinin yanındayken, babasının kütüphanesinde bulduğu bir kitapla başlamıştı her şey. Okuduğu her bir kelimeyi gerçeği dönüştürdüğünü fark ettiğinde ise bu ailesine mal olmuştu. Aptal ailesi, onlar hakkında hala aynı şeyi düşünüyordu. Hayatındaki gereksiz kişilerdi ve onlardan oldukça erken bir zamanda kurtulduğu için şanslı sayılırdı. O kendi ailesini kendi seçmeyi istemişti her zaman. Zaten yetiştirme yurdundan sonra bir sürü aile deneme şansı olmuştu. Dread ailesine kadar sayısız aptalla uğraşmak sinirini bozmuş olsa da sonunda istediği elde etmişti. Dread ailesi tam ona göreydi. Çocukları olmayan zengin çift... Gerçi paralarının olması önemli değildi. Ayağına bağ olacak kardeşlerin olmasını istemiyordu. Ayrıca Bay Dread ile oldukça iyi anlamıştı. Adamın korkularını özümsemiş ve onu kullanılacak kıvama getirmişti. Reşit olduğundan beri işler daha da güzel olmuştu.
Kitabın etkisi duyduğu bir ses yüzünden yavaşça kayboldu. Duyduğu garip sesin neye ait olduğunu söylemek zordu. Her hangi bir hayvan sesinden oldukça farklıydı. Ses giderek yaklaştığı için ister istemez kitabı kapatarak yanına koydu. Yerinden kalkamadan gözlerini kapattı. Kendini kitaba veremiyor olsa da hala yorgun olan bedenini dinlendirmeyi deneyebilirdi. Ama bu dinlemede aniden ortaya çıkan kız yüzünden bozulmuştu. Kıza bir süre baktıktan sonra dediklerini anlamaya çalıştı. Gremlinler mi, bu kız kaç yaşındaydı? Küçükken anlatılan küçük yaratıklı korku hikayeleri için büyümüş görünüyordu. Tabi sadece fiziken... Kıza cevap verme gereği bile duymadı önce takmıyormuş gibi davranmaya başladığı anda kızın sesi ile ayaklarına kapanması bir oldu. Bu da kızın zeka yaşını gerçekten merak etmesine neden oldu. Ayaklarına düşen kıza ister istemez dikkatle baktığında ilk dikkatini çeken şey kıyafeti oldu. Kıyafeti bir tuhaftı. Eski moda kıyafet temalı bir balo vardı da onun mu haberi yoktu? Eğer öyleyse bu kötü olmuştu. Sonuçta partiler kız avları için en güzel mekanlardı. Derin bir iç çekerek ayaklarının dibine düşen kızı ayağa kaldırdı. Kızın yüzünü yeni görünüyordu. Zeka yaşı ne olursa olsun güzel bir kız olduğu kesindi. Bu da onu götürmek için iyi bir nedendi zaten.
"Sen iyi misin? Gremlinler derken ne demek istiyorsun. Korku hikayelerinin etkisinden henüz çıkamamış birisin galiba..."
Kızın düştüğü yöne baktığında gremlini oda fark ettiğinde bir anlığına kafası karıştı. Ama okudukları akademi ve bu orman onun şaşırmasına engel oluyordu. Eğer kız da onu görebiliyorsa anlaşılan insan değildi. Eh bu da kızla ilgilenmek için yeni bir sebepti. Kızla tam tekrar konuşmaya başlayacağı bir anda ani ses ile refleks gereği arkasını döndü. Başka bir kız ağacın dibinde toparlanmaya çalışıyordu. Kızın merhaba demesi ile neredeyse kahkaha atacaktı. Yanında kıyafeti düşmekten berbat hale gelmiş bir kız ve ilerisinde düştüğü için canının yandığı her halinden belli olan başka bir kız vardı. Kalp atışlarının fazlalaşması üzerine ormanda sadece yanındaki iki kızla beraber olmadığını fark etti. Henüz görmediği biri daha vardı ve elbette kendini direk belli eden ve ikinci kızı tanıdığı belli olan başka bir kız. Şanslı olduğunu hep bilirdi ama bu kadarını oda beklemiyordu. Etrafı kızlarla çevrili iken başka ne isteyebilirdi bilmiyordu. Ama bu sakarlık için kendini tutamayarak konuşmaya başladı.
"Merhaba kızlar bu akademideki kızların geneli mi sakar yoksa siz özel üretim falan mısınız?"
| |
| | | Ofelya Forfeit Sihirbaz | Akademi Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 333 Kayıt tarihi : 31/05/12
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Perş. Mart 28 2013, 23:16 | |
| Düştüğü yerden ayaklarına dolanan elbisesine lanetler okumamak için kendini zor tutuyordu. Az ileride dalga geçerek ona bakan gremlin ise ayrı bir sinirini bozuyordu. Bu gremlinlerle ilk karşılaşması değildi aslında. Bu küçük yaratıklar ondan ne istiyorlardı? Hepsini büyük bir ateşin etrafına toplayıp yoğun bir ışık kütlesine maruz bırakmak istiyordu şu an. Halbuki o tatlı suratlarını ilk gördüğünde ellerinde en değer verdiği eşyalardan biri olan, zümrütlerle süslenmiş bıçağı olmasaydı, onları köye gelen sirkin yeni maskotları sanabilirdi. Neyse ki babasından kalan bıçağı geri alabilmişti, şimdi sırada bitirmek için çok uğraştığı resim vardı.
Çocuğun kalkmasına yardım etmesi ile sonunda ayağa kalkabilmişti. Üstünü çırparken "Teşekkürler" dedi. Ancak çocuğun ona bakışları garipti. Büyük ihtimalle yırtık kıyafetleri ile birden karşına ahkam bu kızım deli olduğunu düşünüyordu. Fakat üstündeki kıyafet ile asıl garip görünen oydu. Konuşmasından anladığı kadarıyla Ofelya'nın dediklerini pek bir anlam verememişti. "İyi gibi göründüğümü sanmıyorum. Gremlilerden bahsediyorum işte. Tanrım, daha önce hiç gremlin görmedin mi? Onlar korkunç değiller fakat sinir bozucu oldukları çok daha doğru. Bir tanesi resmimi çaldı. " dedi. Hızlı bir şekilde. Şu asıl korkutucu olan doğru düzgün hiç bir şey hatırlamamasıydı. Bilgisizlik ve bilinmeyenler gerçekten korkutucuydu. Sonunda çocukta gremlini görmüştü. Ama arkadan gelen ses ikisinin de dikkatini gremlinden alıp o tarafa çekmişti. Yanlarına biri daha gelmişti. Az ileride ağacın altında duran kıza dikkatle baktı. Evet sonunda hatırlamıştı. " Kuzen D...D..." bir an durdu ve adını hatırlamaya çalıştı. O yüzden çocuğun son sözlerine dikkatini verememişti. En sonunda "Kuzen Dorothy" diye seslendi. Evet, evet adı bu olmalıydı. " Bana yardım için mi geldin? O gremlini hala yakalayamadım. " dedi sinirle. Ancak kuzeninde üzerinde garip bir kıyafet vardı, aynı çocukta olduğu gibi. Şu an o rahat görünen kıyafetlere çok ihtiyacı olsa da teyzesi bunu görseydi, kıyamet kopardı her halde. O yüzden Dorothy'nin aşırı kuralcı annesine yakalanmaması gerekiyordu. Dorothy'nin yanına gitti ve onu " Hadi bana yardım et. Resmin hala o yaramaz yaratıkta." diyerek çocuğun olduğu tarafa doğru çekti. Gremlin ise çığlık gibi yükselen sesiyle hala onları bulunduğu yerde seyrediyordu. Ama bu ses çokta iyi değildi. Geriden gelen gürültü seste bunun kanıtıydı. Gremlinler asla yalnız dolaşmazlardı. Ormanın dört bir yanından sürüler halinden küçük gremlinler fırlarken Ofelya bunu bu kadar geç fark ettiği için kendine kızıyordu. Anlaşılan bu bir tuzaktı. Bu ufaklıkların bugünkü eğlencesi olacaklardı.
Ancak yanlış giden bir şey vardı, gremlinler düzenli davranmıyorlardı. Düzensiz bir şekilde sağ sola koşuşturuyorlardı, sanki bir şeylerden kaçıyorlardı. Etraflarında koşturan gremlinlerden biri kafasından zıplayıp ağaca tırmanırken " Acıdı." diye inledi Ofelya. O sırada bu karışıklığa neden olan şeyi gördü. Deli gibi koşan gremlinlerin arasına daha büyük yaratıklar karışmıştı ve pekte iyi bir şey oldukları söylenemezdi. Ofelya " Crown" denilen yaratıkları daha önce duymuştu. Ancak hiç yakından görmemişti. Ne gözleri ne de burunları vardı, hareket etmesini sağlayan şeyin çırılçıplak derisinin olduğu düşünülüyordu. Bazılarına göre derisindeki gelişmiş hücrelerle avının ısısını takip ediyordu. Bir başka gruba göre solunumunu derisi ile yapıyor, avını kokusuyla takip ediyordu. Ofelya ise bunların her ikisini de yapabildiğini düşünüyordu. En tehlikeli kısmı ise ne uzun kolları ne de büyük adımlar atmasını sağlayan uzun ayaklarıydı. Asıl tehlike adını almasını sağlayan kafalarındaki taç şeklinde ağızlarıydı. Uçları sivri bir mızrak gibi olan dilleri avlarını yakalamalarını sağlıyordu ve avlarının beyinlerini yiyerek geri kalan parçaları dışarıya geri tükürüyorlardı. Kovalamacanın yarattığı karışıklıkta, Ofelya bir Crown'un tükürdüğü bir gremlinin ardından başka bir gremlini kafasından yakaladığını gördü. Dilini kafasına saplayıp kendine çektiği küçük yaratık elindeki tuali yere düşürmüştü. Ofelyanın resmi! Genç kız çocuğun ve kuzen Dorothynin bileğinden tutup kaçmaya hazırlanıyordu ki bunu görünce onları bırakıp koşmaya başladı. O karmaşanın arasından ilerleyip hatırladığı tek şey olan resmi düştüğü yerden alıp tuale sımsıkı sarıldı. O sırada bir Cronw'un ona doğru hareket ettiğini gördü, dilinin sivri kısmı tam gözüne doğru gelirken babasına ait zümrütlerle dolu bıçağı çekip hızlı bir şekilde o dili kesti. Bu saldırıdan kurtulmuştu, ama her şeyi hiçe sayıp resmine kavuşmak için koşarken bu karmaşanın ortasında kalacağını düşünmemişti. Bir gremlin omzundan aşağı hoplarken bunu fark etmeyen genç kız şimdi ne yapacağını düşünüyordu.
| |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Ptsi Nis. 01 2013, 22:19 | |
| Yakalanmayı hiç düşünmemişti. Bir ağacın arkasından sadece olanları izleyecekti o kadar. Aslında neden onları izleme gibi bir dürtüye kapıldığını bilemiyordu. Sadece hala eski Daphne’nin içinde bir yerlerde var olduğunu hissediyordu. Karanlık tarafından tamamen ele geçirilmemişti. Ufak da olsa iyilik kırıntıları varlığını sürdürmeye devam ediyorlardı. Ama Daphne bunların vücudunu ve zihnini zayıflattığını düşünüyordu. Eski Daphne’nin zayıf biri olduğunu biliyordu. Çünkü arkadaşları ve bir ailesi vardı. Yani değer verdiği insanlar. Bunlar olduğu sürece asla güçlü bir sihirbaz olamazdı. O insanlara zarar gelse çok üzülecekti ve bu, daha da zayıf olmasına neden olacaktı. Bu zayıflıklarından tamamen kurtulmadığı sürece asla güçlü bir sihirbaz olamazdı. Dean Ormanı’ndaki Andrew’un ölüm haberini almasını, arkadaşlarının ve kendisinin gizemli bir kadın tarafından acı çekmesini ve ardından da gizemli kadının hepsini orada bırakmasını dün gibi hatırlıyordu. Zaten olay da birkaç gün önce gerçekleşmişti. Ama bir insan zaman geçtikçe yaşadığı anılardaki detayların bir kısmını ve bir süre sonra da hepsini unutabilirdi. Bu kişiden kişiye değişirdi. Fakat bir şekilde bir şeyler hep unutulurdu. Daphne ise olan biten her şeyi çok net hatırlıyordu. Konuştukları şeyleri ve karanlık yüzünden acı çekmeye mahkum edilişini. Hala kalbi sızlıyordu Andrew yüzünden. Onun şimdi yanında olmasını her şeyden çok istiyordu. Evet, kötü biri olduğunu öğrenmişti; ama bu hiçbir şekilde onu sevdiği gerçeğinden Daphne’yi soyutlamıyordu. Aşkın gücü bu olsa gerekti. Aşk, yapılan her hatayı affediyordu. İnsanlara aynı anda hem acıyı hem de mutluluğu yaşatabiliyordu. Bir insanı hem çok sevebiliyor hem de ondan nefret edebiliyordunuz. Fakat her ne olursa olsun yine de ona olan aşkınızdan dolayı ona her seferinde yeniden ve daha sıkı bir şekilde bağlanıyordunuz. Daphne’nin yaşadığı şey de tam olarak böyle bir şeydi. Belki Andrew’dan nefret etmesi gerekiyordu; ama sahip olduğu aşk yüzünden ona kızamıyordu. Sadece onu öldürenleri bir an önce bulmak ve onlara gereken cezayı vermek istiyordu.
Buraya gelme sebebi ise sadece yalnız kalma isteğiydi. Fakat hem Ofelya ile karşılaşmış hem de Alexis’ten kaçmaya çalışırken onu görmüştü. Yani kısacası yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştu. Bu kadar tesadüfün bir arada olması kırk yılda bir başına gelecek hadiselerden biriydi. Meraklı bir insan olduğundan tanımadığı çocukla Ofelya’nın konuşmasını daha yakından ve net bir şekilde dinlemeye çalışayım derken küçük çıkıntıdan düşmesi de daha güzel bir olaydı. Bu kadar olayın toplanıp bir araya gelmesi ve sürpriz ziyarette bulunması ise bambaşka bir şeydi. Eğer onları merakından ötürü dinlemeye çalışmayıp yoluna devam etseydi hem kimseye yakalanmayacaktı hem de sırtını incitmek durumunda olmayacaktı. Meraklı ve konuşkanlığının yanında sakar olması yepyeni bir şeydi. Böyle bir şeyi kendinden hiç beklemezdi. O, her zaman dikkatli biri olmuştu; fakat şimdi belinin incinmiş olması sakarlıkta zirve yapıp bütün rakiplerini de geride bıraktığının bir sonucuydu. Ardından kendi adını duymak sesin geldiği yöne dönmesine sebep olmuştu. Alexis’i görmesiyle de vücuduna bir öfke dalgasının yayılması aynı anda gerçekleşmişti. Yanında ağacın arkasına saklanan başka bir kızı daha görmüştü. Harika bir gün geçirdiği söylenemezdi. Yalnız kalmak isterken fazladan 4 işinin daha eklenmesiyle bir voleybol takımı oluşturulmuş oluyordu. Geriye yalnızca diğer takımın oluşturulmasıydı. Neler diyordu böyle? Yeni yeni huyları çıkmaya başlamıştı son zamanlarda. Sakarlığın üzerine şimdi de alay etme dürtüsü ekleniyordu. Başka ne gibi yeni özelliklerin vücudunu ele geçireceğini meraklı gözlerle bekliyordu. Hala gözleri Alexis’e dönüktü.
“Sen ve Nathan’dan kurtulamicak mıyım ben? Neden sürekli sizlerle karşılaşıyorum. Ben yalnız kalmaya çalışırken her seferinde ya sen ya da Nathan ile karşılaşıyorum.”
Alexis’in hüzünlü gözlerine aldırmaksızın bu sefer tanımadığı çocuğa dönmüştü gözleri. Onun da alaycı bir şekilde konuşmasıyla kendine hakim olamayarak konuşmasına devam etti.
“Kusura bakma ben bu iki kategoriye de girmiyorum. Ama senin özel üretim olduğun belli. Ormanda yalnız başına kitap okumak hiç akıllıca değil bence. Gidip bir kütüphanede de okuyabilirsin kitabını.”
İşte alaycı Daphne konuşuyordu. Eski Daphne çok kısa süreliğine de olsa gün yüzüne çıkarak çocuktan özür dilemişti. Fakat özür dilemesiyle ortalığın karışması da bir olmuştu. Ofelya’nın kendisine Dorothy demesi tuhafına gitmişti. Burada neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Ofelya ile daha önceden tanışıklığı vardı. Daphne’yi unutmasının mümkünatı yoktu. Ama kafasında yavaş yavaş bir şeyler oluşmaya başlamıştı. Kafasındaki ampül yanınca fikir de oluşmuş oldu. Ofelya bir kez daha rüya görüyor olmalıydı. Bunu ortaya çıkan gremlin denen ufak yaratıklar ve sonrasında da yine ortaya çıkan şekilsiz ve yüzü olmayan yaratıklardan bunları anlamamak son derece zordu. Ofelya’yı ikinci karşılaşmalarında çözmüştü zaten. Onun özel gücünün ne olduğunu ya da hiç uyumaması gerektiğini. Çünkü her defasında kötü şeyler geliyordu başına Ofelya’nın uyuması yüzünden. Onu uyandırmayı şimdi deneyebilirdi; fakat yaratıkları yenmedikleri sürece bunun bir faydasının olmayacağını biliyordu. Ofelya’nın rüyada olduğundan haberi olmadığı için bozuntuya vermeden kuzen Dorothy kimliğine büründü.
“Evet, kuzen. Sana yardıma geldim. Merak etme fotoğrafı gremlinden alacağız.”
Yaratıklardan biri Ofelya’ya saldırmaya çalışırken kendisini kurtarmasını sessiz bir şekilde kutladı. Diğer bir yaratık ise Daphne’nin üstüne doğru ilerliyordu. Elinde Ofelya’da olduğu gibi sivri bir silah yoktu. Sadece elleri ve etrafındaki küçük sopalar. Sopalardan en sivri olanını aramaya çalışırken yaratık da üzerine hızlı bir şekilde ilerliyordu. En sonunda sopalardan birini kaparak yaratığa doğru koşmaya başladı ve sivri sopayı da yaratığın ağzına saplayıp kafasının arkasından çıkması için iteledi. Ama bu sırada arkasından gelen yaratığı görmediğinden dolayı yaratık diliyle elini yakaladı ve kendisine doğru çekmeye başlamıştı. Ne yazık ki Daphne ani gelen bu hareketle dengesini kaybedip yere düşmüştü ve yaratığa doğru da hızlı bir şekilde sürükleniyordu. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Çarş. Nis. 03 2013, 13:48 | |
| İçindeki dürtüye engel olamayarak bir ağacın arkasına saklanıp olan biten her şeyi izlemeye başlamıştı. Arkasındaki kızdan haberi yoktu. İzlediği iki kız sakarlıklarına yenilerek bir taraflarını incitmişlerdi ve az da olsa üstleri kirlenmişti. Onların bu haline sessizce gülerek bakışlarını kitap okuyan çocuğa kaydırmıştı. Her ne kadar Annabel kitap okumaktan nefret etse de çocuğun okuduğu kitabı merak etmişti. Aralarında 20 m ya vardı ya yoktu. Kitabın kapağından ismini okumakta güçlük çekmişti. Bunun üzerinde daha fazla durmadan bakışları çocuğun yüzüne odaklanmıştı. Onun burada ne aradığını çok merak ediyordu. Gizlenmeyi bırakıp izlediği kişilerin yanına gitmeyi düşündü; fakat bu insanlarla ne konuşacağını bilemiyordu. Annabel insanlarla konuşmayı pek sevmezdi. Kız arkadaşı neredeyse hiç yoktu. Erkek arkadaş ise sadece tek gecelik ilişkilerinde olurdu ve ertesi günse hiçbir şey olmamış gibi onların yanında ayrılırdı, bir daha da yüzlerine bakmazdı. Sadece nadir de olsa içlerinden birkaçı hoşuna giderse bir gecelik ilişki daha yaşamak isterdi onlarla. Ama genelde erkekler peşinden gelirdi hep. Onları peşinden sürüklemek hoşuna gidiyordu Annabel'in. Tek gecelik ilişkierinden arta kalan zamanlarında da okula, televizyon izlemeye, gezmeye ve spor yapmaya zaman ayırırdı. Her zaman formuna dikkat ederdi. Ne bir kilo fazla ne de bir kilo eksik.
Düşüncelerinden arkasındaki kızın sesiyle sıyrılmıştı. Arkasını dönüp baktığında kendisini yerinden hoplatan kızı görmüştü. Sinirli bir ses tonuyla "Biraz daha sessiz olamaz mıydın? Sayende yerimizi belli ettin." dedikten sonra hem yanındaki kıza hem de kendisine meraklı gözlerle bakan yüzlere karşılık olarak "Kusura bakmayın. Maksadımız sizi izlemek değildi." dedi. Fakat sarışın kızın ani öfke patlamasıyla yüzü gerilmişti. Yanındaki kıza söylenen sözlere üzülmüştü. Ne de olsa o da bir insandı ve kimse böyle azarlanmayı hak etmiyordu. Derken aniden ortaya çıkan yaratıklarla ortalık da karışmıştı. Yüzü olmayan garip yaratıklardan birinin gremline yaptığı hareket karşısında bir adım gerilemişti. Hemen şu anda buradan koşar adım uzaklaşmayı istiyordu; ama o cesur bir insandı ve bu garip yaratıklara da pabuç bırakacak biri değildi. Konsantre olup öğrendiği büyülerden birini fısıldayarak yaratıklardan birini hücrelerine, hızlı bir şekilde ayırmış oldu. Bu büyünün biraz daha uzun versiyonu ise büyünün uygulandığı kişiye acılı bir ölümü tattırıyordu. Şu an hiç kimseyi öldürmek istemezdi; ama bir şey yapmazlarsa Annabel ya da başka biri ölebilir ya da zarar görebilirdi bu yaratıklar yüzünden. Karşısına çıkan her yaratığa aynı büyüyü ve konsantre olarak uyguluyordu. Bu büyüyü daha önce hiç bu kadar çok yaratığa uygulamamıştı. Bu yüzden de hem bedeni hem de zihni yorulmaya başlamıştı. En sonunda elini burnuna götürdüğünde burnunun kanadığını da görmüştü. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Salı Nis. 09 2013, 20:21 | |
| Alexis bu komik görüntünün karşısında Daphnenin yanıtını bekliyordu. Kim bilir şimdi ne diyecekti. Büyük ihtimal şu son zamanda hakim olan ters cevap modu değişmeyecekti. Her neyse şu an Daphnenin söyleyeceklerinden çok etraftaki ilginç yaratıklar ve gremlinlerle ilgileniyordu. Çünkü şu an onlarla başı belaya girmek üzereydi. Daphnenin Alexisin tahmin ettiği gibi verdiği ters cevabın ardından gremlin ve yaratıkları bir kenara bıraktı ve: “ Ahh Daphne, her senle karşılaştığımızda neden aynı yargıya kapılıyosun? Ne yani şimdi ben seni takip mi ettim? Nathanı bilemem, ama ben seni takip falan etmedim. Sadece ormanda gezintiye çıktım ve kendimi burada buldum.” Dedi. Ağzından dökülenlerden sonra biraz ağır olup olmadığını düşündü. Ama ağır değillerdi ağır olsalar da geri almak gibi bir şansı yoktu. Kısa bir süre sonra: “ Sana gelince bay ukala sakarlık konusunda seni geçemeyiz bence. Etrafın kızlarla çevrili ve sen bunu fırsata çevirmek yerine şansını zorluyosun. Senin yerinde olsaydım biraz aklımı kullanmayı denerdim. İşe yarayacağına eminim çünkü.” Dedi. Bugün gerçekten ters tarafından kalkmıştı. Bunun sonucunu da buradakiler çekiyordu. Son zamanlardaki olayların ve can sıkıntısının artık fazla olduğunu düşünüyordu ve bunu etrafına hissettiriyordu.
Konuşmaların ardından bir anda ortalık karışmıştı. Ağaçların arkasında gizlenen kız birkaç yaratığı öldürüyordu. Bir anda burnundan kan akmaya başlamıştı. Alexis bunu görünce ona tam yardım edecekti ki hemen sağında Daphnenin bir gremline doğru sürüklendiğini gördü. Bunun aciliyetinin daha fazla olduğunu düşündü ve Daphneyi kendine çeken gremlinin zihnine girmeye başladı. Kısa bir süre sonra yaratığın beynine girmişti. Yaratığa ilk olarak Daphneyi bırakmasını ve daha sonra diğer yaratıkları öldürmesini emretti. Gremlin komutu yerine getirirken Alexis diğer kıza yardım etmek için ona biraz daha yaklaştı ve: “ Burnun kanıyo biraz dinlenmelisin. Yorulmuş olmalısın, zihnini daha fazla yorma kötü sonuçlara yol açabilir.” Dedi ve karşılarındaki yaratıkların teker teker zihinlerine girmeye başladı. Bir süre sonra yaratıklar birbirlerini öldürmeye başladı. Ardından tam karşısına baktı ve karşısındaki çocuğun arkasında bir yaratık olduğunu fark etti : “Bay ukala arkana baksan iyi olacak.” dedi ve yaratığın zihnine girmeye başladı… |
| | | Colin Dread Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 235 Kayıt tarihi : 23/02/13 Yaş : 33 Lakap : Fear
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Cuma Nis. 12 2013, 13:26 | |
| Şans, genel anlamda her zaman yardım eden bir araç gibiydi onun için. Bugün tek istediği şey kitap okumak olsa da şu an içinde bulunduğu durumdan gayet memnundu. Sakarlıkla ilgili konuşmasını sadece bir kız sorun etmişti. Onu tersleyen kız daha bir ilgisini çektiği için ona doğru bir kaç adım attı. Alaycı tavrına daha ne kadar devam edebilirdi merak ediyordu, doğrusu. Kıza umursamaz bakışını atarak konuşmaya başladı.
"Kitap okumanın sadece kütüphane de ineklemek olduğunu düşünen biri gibi konuşuyorsun. Açık havada kitap okumak her zaman daha iyidir, bu benim özel üretim olduğumu göstermez. Bence sende bir ara dene. Ayrıca şu an üstü yırtılmış ve canı yanan biri olarak sakar olmadığını söylemen saçma..."
Kızdan uzaklaşarak ilk gremlinler den bahseden kıza yöneldi. Bu kız ona ciddi anlamdan tuhaf görünüyordu. Üstelik kıyafeti kafa karışıklığına neden olacak türdendi. Diğer kızlarda ortaya çıktığında hepsini görme fırsatı olmuştu. Ne diyebilirdi ki, onu bu akademiye getiren kesinlikle şans olmalıydı. Yoksa bu kadar güzel kızı en fazla bir bara giderse bir arada bulabilirdi. Alaycı kızı tanıdığını belli eden sarışın gözüne takıldığında onu da sinirlendirdiğini fark etti. Kızın sözleri ise onu gülümsetmeye yetmişti. Şansını zorlamak mı? Bu hayatta en çok sevdiği şeydi ve kızın ima ettiği şey, ilgi istediğini bu şekilde mi ifade ediyordu yani...
"Madem işe yaracağına eminsin güzelim. İlk şansımı seninle denemek isterim adım Colin... Peki kızlar siziz adınız ne? Gerçi senin adını öğrendim Daphne arkadaşın sayesinde alaycı tavrına rağmen güzel bir ismin varmış."
Kızlardan cevap beklerken bir anda etraftaki canlı sayısındaki artış dikkatini çekti. Gremlinler fazla sayıda ortalığa çıkmışken bir anda başka türlü yaratıklar çevrelerini sardı. Minik yaratıkların çığlıklarına bakılırsa yeni gelenler kesinlikle tehlike arz ediyordu. İlk önce saklanmayı tercih eden gizemli güzelin güç denemesi sonrası bedenine ne kadar zarar verdiği akan kanından belli olmuştu. Ona akıl veren kızda bir şeyler denemeye çalışıyordu. Önce gizemli güzelin yanına ilerledi hızla ve kızı elinden tutup bir ağaca yaslayıp sonra diğer kızlarında yanına gelmesini işaret etti.
"Kızlar birazdan ortaya çıkacak olanlar sizi korkutmasın. Aslında düşündüm de korkmanız işime yarabilirdi. "
Gücüne odaklanıp kafasının içinde hayalleri kurmaya başladı. Gözleri en koyu halini almış sadece karanlık aura yayarken bir anda etraflarında bir sürü yaratık oluştu. Gremlinleri avlayan yaratıklardan çok daha büyüklerdi. Kısmen onlara benziyor olsalar bile vücutlarındaki tek keskin uzuv dilleri değil aynı zamanda sahip oldukları pençelerdi. Aura giderek artarken çok farklı bir yaratık daha ortaya çıktı. Kolları ve bacakları incelik, neredeyse kemiklerinin göründüğü tüysüz ve sonra derece tehlikeli bir yaratık. Sıska görünmesine rağmen oldukça tehlikeli ve aç olan yaratık bir kaç gremlini mideye indirdikten sonra asıl hedefine ilerledi. Gremlinleri yiyerek, yemeğine ortak çıkan yaratıklara...
"Kızlar bence yaratıklar birbirleri ile ilgilenirken buradan gitmeliyiz."
| |
| | | Ofelya Forfeit Sihirbaz | Akademi Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 333 Kayıt tarihi : 31/05/12
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Salı Nis. 16 2013, 23:49 | |
| Bulunduğu karmaşa içinde ne yapacağını bilmeden dururken kuzen Dorothy'nin ve o çocuğun ne durumda olduğunu görmeye çalışıyordu. Sonunda onları görmeyi başardığında ise başkalarınında burada olduğunu görmüştü. Sayılarının artması iyiydi; çünkü bu karmaşadan nasıl çıkacakları hakkında hiç bir fikri yoktu. Herkes elinden geleni yapıyordu. Dorothy'i bir Crown kendine doğru çekerken bir an korkmuştu. Yardım etmek için yanına gitmeye çalışmıştı, ancak gremlinlerin oluşturduğu kalabalıkta bu mümkün değildi. Neyseki diğer kızlardan biri onu kurtarmıştı. Bu onu biraz rahatlatmıştı. Ah şu gremlinler! Tamamen ayak bağı oluyorlardı. İlk önce onun tuvalini çalarak yolundan alı koymuşlardı, şimdi de Crown denen yaratıkları buraya çekmişlerdi.
Crownlardan biri onu yakalamaya çalıştığında yeniden geriye kaçtı ve diğerlerinden uzaklaştı. Bir türlü yanlarına gidemiyordu. Hepsinin çabaladığını, kendini zorladıklarını güçlükle görebiliyordu. Ofelya ise yardım etme isteği ile bir elinde sımsıkı tuttuğu bıçağı ve diğer elinde koluyla sarıldığı resimle onların yanına gitmeye çalışıyordu.
Sonunda çocuğun gür sesini gremlin çığlıkları arasında zorda olsa duydu. Bir araya toplanmalarını söylüyordu. Ancak Ofelya ne kadar çabalasa da daha fazla uzaklaşıyordu onlardan. Git gide daralmaya başlamıştı. Bu kalabalık, üzerine hoplayıp kaçmaya çalışan greminler, bir türlü geçemediği yol onu daha fazla sıkmaya başlamıştı. Ancak daha da kötüsü ortaya çıkan yeni yaratıklardı. Kalabalık ve hareketlilik artmıştı. Artık daha fazla nefes alamıyordu. Göğüsü hızla şişip inerken bir anda her yer kararmıştı. Gremlinlerin tamamı yok olurken ormanda sadece Crownlar kalmıştı ve sonradan ortaya çıkan diğer yaratıklar...
Ofelya sıkışan kalbiyle gözlerini açtı. Bir süre olduğu yerde nefesi düzenli bir hale gelene kadar hareketsiz kaldı. Etrafta sadece soluklarının sesi duyuluyordu. Sözde öğlen arasında sessiz bir yerde kitap okumaya gelmişti; ama yine kabus görmüştü anlaşılan... | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Çarş. Nis. 17 2013, 18:37 | |
| Ormandaki yaratıkları teker teker öldürüyorlardı. Ama bir türlü ardı arkası kesilmiyordu bu yaratıkların. Bir tanesini öldürmüştü ve bir diğeri tarafından da farkında olmadan tutulup sürüklenmeye başlamıştı. Eğer bir an önce ayağa kalkmazsa bu yaratık tarafından öldürülecekti. Neyse ki son anda Alexis gelip onu kurtarmıştı bu yaratıktan. Alexis’e yaşattığı onca şeye rağmen hala kendisine yardım etmesi, onun ne kadar iyi kalpli ve anlayışlı biri olması ve Daphne’yi çok sevdiğinin bir göstergesiydi. Fakat Daphne öyle değildi. Eskiden sahip olduğu her şey karanlıkla birlikte yok olup gitmişti. Aslında herkes onun yanındaydı; ama Daphne hiçbirinin yüzünü görmek ya da onlarla konuşmak istemiyordu. Yine de ona teşekkür etmeyi ihmal etmedi. Kendisini kurtardıktan sonra Alexis’in ilk defa gördüğü kızın yanına gitmesini izledi. Onları izlerken gelen tehlikenin farkına bile varamamıştı. Şu garip yaratıklardan biri daha Daphne’ye doğru geliyordu. Yaratığın salyalı ve iğrenç dili Daphne’ye doğru hızla yaklaşırken kuzeni Dorrit’in şekline bürünerek havanın daha da kararmasını ve gökyüzünde yıldırımların oluşmasını sağladı. Kendisine doğru gelen yaratığa bu yıldırımlardan birinin fırlatılmasını diledi. Daphne’ye yakın olan bütün yaratıklar için aynı şeyler oluyordu, yıldırımlar tarafından yok ediliyorlardı. Fakat bir süre sonra taç şeklindeki dillere sahip yaratıklardan daha büyük yaratıklar çıkmıştı ortaya.
Adının Colin olduğunu söyleyen çocuk hepsinin bir araya toplanması için işaret etmişti. Daphne’ye kalsa hala savaşacak gücü kendinde buluyordu; ama yine de bedenini fazla yormak ölümüne kadar sonuçlanabilirdi. Bu yüzden Colin’in ve yanındaki kızın yanına doğru gitti. Giderken de Alexis’in de kolundan tutarak sürüklemeyi ihmal etmedi. Ofelya’nın ise nerede olduğunu bulmaya çalışıyordu; fakat hiç görünürlerde yoktu. Ormanda kendilerinden başka gremlinler, taç ağızlı yaratıklar ve onlardan bir hayli büyük olan diğer yaratıklar vardı. Bu kadar karmaşadan nasıl kurtulacaklarını düşünürken aniden gremlinlerin ortadan yok olduğuna şahit olmuştu. Sadece gremlinlerin ortadan yok olması işlerine yaramazdı ki! Colin’in dediği gibi buradan bir an önce gitmeleri gerekiyordu. Ama önce Ofelya’yı bulması gerekiyordu. Her yere göz gezdirmişti; ama hiçbir iz yoktu ondan. Bu demek oluyordu ki Ofelya bir rüya daha görmüş ve gremlinleri de buraya o getirmişti. Gremlinlerin hiçbir zararı dokunmazdı kendilerine. Taç ağızlı yaratıklar ve büyük canavarlar dışında. Gerçi büyük canavarlar da taç ağızlı yaratıkları öldürmekle meşguldü. Bu fırsattan istifade ederek bir an önce burada gitmeliydiler.
“Bence de buradan gitmeliyiz. Yoksa hepimiz bu yaratıklara yemek olucaz. Bu arada Colin neden korkmamız senin işine yarayacak? Onu anlamış değilim.” |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Karanlık Tehlike Perş. Nis. 18 2013, 15:39 | |
| Bu kadar çok yaratıkla savaşmak daha önce karşılaşmadığı şeylerden biriydi. Bunun cezasını da bedeni ödüyordu. Burnunun kanamasından bunu anlamıştı. Sadece burnu kanamıyordu. Ayrıca başı da dönmeye başlamıştı. Kendisine doğru gelen yaratığı hücrelerine bölmeyi istemişti; fakat onu öldürdüğü takdirde başına neler geleceğini bilmiyordu. Hem bedeni hem de zihni yorulmuştu tüm bu kargaşadan. Birilerinin yardım etmesi gerekiyordu. Daha fazla savaşacak gücü yoktu. Neredeyse bayılacaktı ve bu sırada bir kurtarıcı yetişmişti imdadına. Kızın sözlerine karşılık olarak:
“Evet, bedenim çok yoruldu. Yardımın için de teşekkür ederim. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var; ama hareket edecek gücüm kalmadı hiç.”
Bu konuşmanın ardından adının Colin olduğunu söyleyen çocuk yanına geldi ve Annabel’in elinden tutarak onu bir ağaç gövdesine doğru götürdü ve ağaca yaslanmasını sağladı. Zoraki de olsa yürümeyi başarmıştı. Ağaca yaslandığında biraz kendini toplamak için yeterli vakit bulmuştu. Sadece yorulmamıştı, aynı zamanda karnı da acıkmaya başlamıştı. Buradan ilk olarak revire, oradan da bir şeyler yemek için bir cafeye gitmeye karar verdi. Gece olduğunda da sıcacık yatağında uyumayı tercih edecekti. Colin’in koyulaşmış gözlerine bir süre bakmıştı ve ardından da ormana başka yaratıkların geldiğini. Bu kadarı hepsi için biraz fazlaydı. Yorgun olan bedeninin daha fazla bunlara dayanamayacağını biliyordu. Diğer kızların da yanlarına gelmeleriyle kısık bir sesle ve ara ara nefes alarak:
“Benim adım da Annabel. Kısaca bana Anny diyebilirsiniz. Bugün duyduğum en iyi fikir buydu. Bence de buradan gitmeliyiz. Hatta benim revire de gitmem gerekiyor. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.”
dedikten hemen sonra gözleri kararmaya başlamıştı. Bir süre sonra da yere yığılmıştı. Gözleri tamamen karanlıkla buluştuğunda bayıldığını anlamıştı. |
| | | | Karanlık Tehlike | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |