Uzun zamandır tavanı izliyordu. Gecenin bir yarısı terler içinde uyanmıştı. Gözleri yine dikenler saplanıyormuşçasına ağrıyordu. Son zamanlar deliksiz derin uykuları bölünmeye başlıyordu. Birden terler içinde ya da buz tutmuş bir şekilde yatağından fırlıyordu. Rüyaları daha gerçekçi bir hal almaya başlamıştı. Bunu hissetse de yine uyandığında gözbebekleri olmayan gözlerden başka bir şey hatırlamıyordu. Bunun anlamını çözemesede bölünen uykusunu son zamanlarda yaşadıklarına veriyordu. Birden kendini farklı bir dünyanın içinde bulmuştu. Aslında içinde bulunduğu dünyayı saklayan perdeler aralanmış ve gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı. Ama perdeyi aralayan kişi anlaşılan perdeleri tamamen açmayı becerememişti ya da unutmuştu. Bunları düşünürken aklına Ruby geldi. Bir kaç gün önce ona yardım etmek için bağlandığı perisi... Büyükbabası sadece bu perdeleri hafif bir esinti ile dalgalandırırken, onları aslında aralayan Ruby olmuştu ve perisinin yardımı ile bu dünyayı tamamen görecekti.
Peri demek hala garibine gidiyordu. Ama geçirdiği o gün bunların gerçek olduğunu gösteriyordu. Artık aralarında bir bağ vardı. Henüz bir kaç defa gördüğü bu kızı çok iyi tanımasa bile ona güveniyordu ve tüm sorularının cevabı olduğunu düşünüyordu. Bunun nedeninin aralarındaki bu bağ olduğunu düşünüyordu. Ruby'e henüz yabancı olsada kendini normal bir yakınından daha yakın hissediyordu ona. Bu düşünceleri içinde birden karmaşık hale gelen hayatına gülümsedi. Belki bu gülümsemesine karşılık bazı cevapları sunardı ona. En azından bu konuda biraz umudu vardı. Çünkü Ruby'e yardım edecekse hala bilmediği bazı soruların cevaplarına ihtiyacı vardı. Ona nasıl yardım edeceği hakkında hala pek bir fikri yoktu. Ofelya etrafındaki insanlara yardım etmeyi severdi. Aynı annesi gibi... sıkıntılı zamanlarda insanlara yardım ederek yeniden gülümsemeyi başarıyordu. Ofelya'da bunu annesinden öğrenmişti. İnsanların gülümsemesi unuttuğu zamanlarda ona yeniden mutlu olması gerektiğini hatırlatıyordu. Çünkü yardıma muhtaç olan değil yardım eden taraftı. Yine de ağrıyan gözleri için biraz yardıma hayır demezdi. Yatağından kalkıp odasından çıktı ve kimseyi uyandırmamak için kapısını yavaşça kapattı. Sessiz adımlarla mutfağa doğru gitti. Gözlerine sıcak çay torbalarını koyarsa belki biraz ağrısını alırdı. Tam mutfağın kapısına gelmiştiki ışığın açık olduğunu gördü. Kafasını yavaşça içeriye uzattı ve yardımcılarının koltuk değneği ile sabırsızca bir sağa bir sola yürüdüğünü gördü.
"Bir şey mi oldu?" dedi kadının yanına giderek. Geçen ay geçirdiği kazanın izleri hala korkudan sıçrayan kadının üzerindeydi. Endişe ile ne diyeceğini şaşıran kadının omuzlarından tuttu ve sandaliyelerden birine oturması için yardım etti. Ayaklarını böyle yaparak zorlamaya devam ederse yırtılan lifler bir süre daha sorun olacaktı. Kadın anlatmakta tereddüt etsede en sonunda içinde endişeden patlayacak olan volkanı kelimelere dökerek söndürmeye karar vermişti. Tek solukta her şeyi anlatmaya çalıştı kadın.
"Melandy, kızım... Az önce aradı. Daha doğrusu arayan başka biriydi. Kızımın sarhoş olduğunu ve gidip almamı söylediler. Ama bu halde onu almaya gidemem. Ne yapacağım, bilmiyorum. Şu an hala barda." dedi. Sonra ciğerlerinde sonuna kadar kullandığı havayı fazlası ile geri almak için derin bir iç çekti. Ofelya endişeli kadına gülümseyerek baktı. Kaybolan uykusunu bulmak için iyi bir yol bulmuştu. Melandy ona buraya ilk geldiği zaman arkadaşlık etmişti. Hala ihtiyacı olduğunda onunla dertleşiyorlardı. Anlaşılan sevgilisi ile aralarındaki sorunu düzeltememişlerdi.
"Onu ben almaya giderim. Merak etmeyin. Ama bundan büyükbabamın haberi olmasın." dedi kadına göz kırparak. Kadın ne kadar itiraz etmeye çalışsada Ofelya onu dinlemeden odasına çıkıp üstünü değiştirdi. Dolabında eline geçen ilk şeyleri üzerine geçirdi. Mavi kotu, beyaz tişörtü ve lacivert hırkası. Sonra bir taksi çağırdı ve yola koyuldu. Normal zamanlarda bisikletini tercih ederdi ama sarhoş bir kızı eve getirmek için bisikletin pek uygun olacağını sanmıyordu. Taksi barın önünde durduğunda hızlı bir şekilde parayı verip barın içine attı kendini. Kalabalığın içinde ilerleyerek Melandy'i aradı. Barmenin yanına geldiğinde arkadaşını ona tarif etti. Belki kızı hatırlar umudu ile. Şansı vardı ki barmen kızın az önce dans etmek için kalabalığa daldığını söyledi. Evet bu şansı Melandy'i o kalabalıktan çıkarmak içinde gerekiyordu. Tezgahın önündeki uzun sandaliyelerden birinin üstüne çıkıp kalabalığa göz attı. Tam arkadaşını gördüğü sırada insanların ona bakışlarını gördü. Garipsemekten çok eğlenir gibi görünüyorlardı. Büyük ihtimalle sarhoş olduğunu ve birazdan sandaliyenin üstünde saçma sapan haraketlerle dans edeceğini düşünüyorlardı. Ofelya bir an kendini öyle düşündü ve bu komik hayal ile oradan aşağı indi. Kalabalıkta zar zor ilerleyerek Melandy'e ulaştı. Kızın kolunu tuttu ve gürültülü müzikte kulağına bağırarak konuştu.
"Melandy, hadi eve gidelim."dedi gırtlağını yırtarak.
"Ofelya,Sende buradasın mı? Dans edelim."dedi sarhoş arkadaşı beceriksizce koluna sarılırken. Ofelya onu buradan çıkarmanın en iyi yolunun dans etme bahanesi olduğunu anladı ve beceriksizce ona ayak uydurmaya çalışarak dans ediyormuş gibi yaptı. Bu sırada da onu yavaş yavaş kalabalıktan çıkarmaya çalışıyordu. Tam boş bir alana çıkmışlardıki yanlarına iki tane garip görünümlü adam gelmişti. Biri saçının yanlarını kazıtmış geri kalanını havaya dikmişti. Diğeri ise suratını delik deşik bir hale getirmişti. Halbuki korkunç görünmesi için kaşındaki çengelli iğne yeterliydi. Bu adamlar az önce sandaliyenin üzerindeyken Ofelya'ya bakanlardandı.
"Size eşlik edelim bayanlar" dedi delik suratlı adam. İkiside kızların kolunu tutmuştu. Melandy buna razı gözüksede Ofelya hem kendi kolunu hem de arkadaşını geri çekti ve en yakın kapıya doğru yürüdü. Adamlar hala söylenerek arkalarından geliyorlardı. Ofelya arkadaşını zar zor dışarıya itip kapıyı adamların suratına çarptı. Adamlardan biri "Burnum!" diye bağırırken Ofelya özel, küçük odaların olduğu bir koridora girdiklerini fark etti. "Burası herhalde özel müşteriler için." diye söylenirken sarhoş arkadaşı ile boş olduğunu düşündüğü sessiz bir odaya daldı. Az önceki adamların koridora girdiğini duyabiliyordu. Buradan dışarıdaki gürültü yok denilecek kadar az duyuluyordu. Ofelya bir belaya bulaşmadan buradan nasıl çıkacaklarını düşünürken omuzuna konulan el ile yerinden sıçradı.