Morgana Cadı l Admin
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 29/05/12 Yaş : 35 Lakap : Kara büyücü
| Konu: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Cuma Şub. 22 2013, 20:22 | |
| Malikanenin camından süzülen sabah güneşi ile açtı gözlerini. Güneş sisteminin en büyük yıldızı bile olsa içindeki karanlığı aydınlatmaya yetmeyecek bu zavallı ışık kütlesinin önünü kesmek için basit sözcüklerden oluşan büyülü kelimelerle boydan boya camlarını örten perdeleri kapattı. Büyüler bu yüzden güzeldi. Yerinden kalkmadan işlerini halletmesini sağlayan gizemli piyonlarıydı ve gerçek piyonları gibi değillerdi. Onları fark edilmedikleri sürece ya da o izin vermediği sürece kimse göremiyordu. Yani kimsenin Morgana'nın büyülerinden haberi yoktu. O hayatta kalan cadılardan daha da güçlüydü ve fark edilmemek onun uzmanlık alanıydı. Sonunda loş bir karanlığa kavuşan odasında, büyük yatağına huzurla yerleşirken piyonlarından biri onun için sıradan olan kara büyülerden birini yapıyordu. Elbette ki kimse bunun Morgana'nın işi olduğunu bilmiyordu.
Kara büyü cadılarının en güçlüsü olmasının bir nedeni de buydu zaten. İkizi ve ailesi tarafından terk edildiğinde, en büyük kara büyücülerden olan büyük annesi, oğlunun küçük bir hatırası olarak onu sahiplenmişti. Ancak uğradığı ihanet ile avcılar tarafından öldürülmüştü. Genç yaşta yalnız kaldığından beri gizlenmiş, cadı avcılarından tek başına kaçmıştı. Güçlerini geliştirecek çok zamanı olmuştu. Öğrendiklerini uygulamakta ayrı bir güzellikti. Kara büyülerin yasak olmasının en büyük nedenlerinden biri insan hayatına olan etkileriydi. Ama insanları yönetmek Morgana'nın en büyük tutkularından biriydi. Tanrı onları cadı olarak dünyaya getirmiş ve bu gücü onlara bahşetmişti. Bunu kullanmamak yazık olurdu. Bu tutkusuna rağmen malikanesinde hiç bir canlı yoktu. Ne bir köle peri ne bir sihirbaz, ne zavallı kukla insanlar ne de cadı ya da büyücüler... Büyüleri isteklerinin yerine gelmesi için yeterliydi. Başka kimseye ihtiyacı yoktu. Bir hayvana, hizmetçiye ya da bir aileye...
"Aile?... Hepsi ayak bağı." diye mırıldandı Morgana uykunun verdiği mahmurlukla. Yataktan kalkıp gerilirken gülümsemesi hala yüzündeydi. Soğuk bir savaşın ortasında olmasına rağmen bu kadar rahat olması çok komikti. Ama Morgana bu rahatlığını çok nadir zamanlarda kaybetmişti. İlk kaybolduğunu hissettiği zaman Caitlyn, yani ikizi onu terk etmişti. O zamandan beri kayboluşlarının sayısı parmaklarının sayısını geçmemişti. Kaç yıl geçmişti? Saymamıştı bile, gereksiz sayılarla aklını doldurmaktansa yeni büyülerle donanmayı tercih ederdi. Gece karanlığını aydınlatan, onun dişiliğini simgeleyen ve işaretinde yer alan Ay'ı izlerken içtiği kahvenin fincanı ve yanında yediği tatlılar hala orada duruyordu. Onlar cadının tek bir bakışıyla yok olurken yerini yenileri almıştı. Sabahlığına sarınıp boydan boya camın karşısına oturdu yeniden. Onun oturması ile düşüncelere dalmadan önce kapattığı perdeler yeniden açıldı. Kahvesini yudumlarken ilerideki ölüm kayalıklarını izlemek ayrı bir güzel oluyordu sabahları. Hayatın ne kadar acımasız olabileceğini hatırlatıyordu ona. Ama Morgana hayattan da acımasız olmayı öğrenmişti. Ya da acının ta kendisiydi. Belki de rahatlığı buradan geliyordu.
Sabah kahvesinin en tatlı yudumunda zihninde çınlayan sesle derin bir nefes çekti. Keyfinin bölünmesi onun sevmediği anlardan biriydi. "Ah Andrew." dedi, ona seslenen piyonlarından birine. "Hayatını karanlığa boğan yanlış zamanlamadan, geçen elli sekiz yılda kurtulduğunu sanmıştım. Ama bu düşüncemde yanılmışım. Umarım keyfimi bölmeye değer bir konudur." diye devam etti kahve fincanını altın kaplama sehbasına bırakırken. Zihninde yeniden aynı ses duyuldu. "Sana bahsettiğim sihirbazla ilgili. Bugün, gece yarısından sonra Dean Ormanı'nda buluşacağız. Ama ondan önce seninle buluşmak istiyorum." dedi adamın sesi. Deneyimli cadının kelimelerdeki endişeyi seçmesi zor olmamıştı. "Sorun ne Andrew? Bunu kolaylıkla hissedebiliyorum." dedi Morgana karşıdaki ölüm kayalıklarına bakarken. Orası piyonları ile buluştuğu yerdi. Piyonu olmaya hak kazananlar önce onunla iletişime geçme hakkını kazanıyordu, sonrasında ölüm kayalıklarında buluşma hakkına ulaşıyorlardı, eğer bir parçada olsa güvenini kazanırlarsa malikanesine gelebiliyorlardı. Andrew ölüm kayalıklarını görmeyi başarmıştı. Ama içindeki ses daha fazla ileri gidemeyeceğini söylüyordu. Adamın söyledikleri içindeki sese bir kez daha güvenmesine neden olmuştu. "Sadece küçük bir sorun. O kız ile bazı nedenlerden dolayı ben ilgilenmek istiyorum." demişti. Morgana sakince gülümsedi ve "Ufak bir sihirbazın seni etkilemesine izin mi verdin?" dedi. Bu büyük bir sorundu. Zayıf olanlar her ne kadar fark edemese de bağlanmak, engellerin en büyüklerindendi. Yaklaşık bir dakika süren sessizlik sırasında kahvesinden bir yudum daha aldı ve adamın sesinin yankılanması ile yeniden fincanı yerine koydu. "Hayır etkilenmedim. Ben sadece..." Morgana onun konuşmasını tamamlamasına izin vermeden cümlesini kesti. "Yarım saat için de ölüm kayalıklarına gel Andrew. Bu konuyu orada görüşürüz.'' dedi yerinden kalkarken. Adamdan cevap olarak sadece kısa bir "Peki." gelmişti.
Morgana'nın hazırlanması çok kolay olmuştu, evine yakın olan kayalıklara gitmekte bir o kadar kolaydı. Kayalıkların ucundaki uçurumdan ölümle hayat arasındaki çizgiyi izledi piyonu gelene kadar. Genç adam geldiğinde -Aslında yeterince büyük olmasına rağmen Morgana'nın gözünde genç bir çocuktu- onu bekleyen cadının yanına gitti. Ama Morgana konuşmasına izin vermeden konuya girmişti. "Hoşgeldin. Konuya girmeden önce sihirbazın adı neydi?" dedi piyonunun gözlerine derinlemesine bakarken. Adam sesinde saklamaya çalıştığı heyecanla "Daphne. O senin tarafına geçmek istiyor. O yüzden bende onunla ilgilenmek..." "Andrew, Daphne'yi bir daha göremeyecek olman çok üzücü. Sesindeki heyecan malesef yarım kalacak." dedi gülümseyerek. Garip tepkileri yüzünden onu anlamak bazen zor oluyordu. Adam anlamadığını belli eden bir şekilde kaşlarını çattı ve "Nasıl yani?" diye sordu. Morgana'nın sinsi gülümsemesi büyürken Andrew'a iyice yaklaştı. İşaret parmağını yanağından çenesine doğru kaydırırken "Hatalar bazen ölümcül olabilir Andrew." dedi cadı yumuşak bir sesle. İşaret parmağı genç adamın çenesinde durduğunda kulağına belki de adamın daha önce hiç duymadığı gizemli büyülerden birini fısıldadı. Kocaman açılmış gözlerini gördüğünde başarılı büyüsünün adamı felç ettiğini anladı. Ama onun anlamadığı belliydi ve hayatının son dakikalarında bir açıklamayı hak ediyordu.
"Andrew, merak etme. Seni sadece felç ettim. Ama merak ettiğin şey başına gelecek olanlarsa bunu da açıklığa kavuşturabilirim. Birazdan ateşler eşliğinde uçurumdan düşeceksin." dedi, gözleri adamın arkasındaki uçurumun kenarına, ölüm-hayat çizgisine kaydı. İşaret parmağı Andrew'un çenesinden yukarı doğru çıkıp yanağını okşarken konuşmasına devam etti. "...ve çizginin ölüm tarafına geçen bedenin uçurumda süzülürken küllerin rüzgara karışacak. Olacakların hepsi bu." dedi. İşaret parmağı bu kez Andrew'un alnında durduğunda, genç büyücünün gözlerine baktı ve ona son kez bir gülümseme verdi. Adamın alnına hafifçe dokunmasıyla az sonra kavuşacağı soğuk ve sonsuz karanlığa, çığlıklarla dolu sıcak bir ölüm yolculuğu başladı. Bu yolculuğu izlemek Morgana'nın hüzünleri üstüne kurduğu ayrı bir eğlenceydi. Piyonları ile bu yüzden daha çok burada buluşuyordu. Bugün başka bir buluşması daha olduğunu hatırladı. Sadık piyonlarından Jazebel onu ziyaret edecekti. Doğrusu ziyaret saatine çok da fazla kalmamıştı. O yüzden onu beklemekte bir sakınca görmedi. Çığlıklar sessizliğe kavuştuğunda, ölüm yolculuğu son durağına ulaştığında, Morgana kendi karanlığına çekilip hayat ile ölümü birleştiren çizgiye, uçurumun kenarına oturdu ve gökyüzüne ulaşan güneşi izlerken sessizce bekledi.
| |
|
Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Cuma Mart 08 2013, 19:10 | |
| Uzun zaman olmuştu, eskiyi düşünmeyeli. Oda çoğu cadı gibi kendini bir anda karanlığın içinde bulmamıştı. Gerçi onu doğduğu zamanı ve sonrasında olanlar düşünüldüğünde karanlık onun için karşı konulamaz bir son olmuştu. Böyle düşünmek sanki içinde bulunduğu bu durumdan şikayetçi gibi göründüğünü gösteriyordu. Ama durum pekte öyle değildi. Ait olduğu bu karanlıkla adeta bütünlenmiş, ruhu ve tüm benliği tamamen kaplanmıştı. Kendini başka bir şekilde düşünemiyordu artık eğlence ve zevk düşkünü bir cadıydı ve bu ününü korumakta da kararlıydı.
Gözlerini açtığında gözü saate takıldı. Tüm gece katıldığı parti onu oldukça yormuştu. Sanki hiç bir derdi tasası yokmuş gibi sadece eğlenmişti. Gerçi evet eğlenmek onun için önemliydi ve hayatına yön veren önemli bir durumdu. Ama bunun yanında o aynı zamanda görevi olan bir cadıydı. Morganaya belki de en yakın olan kişiydi kendisi. Zaten görevinin önemli olmasının en büyük nedeni de buydu. Uzun zamandır onu görmemiş ve bilgi vermemişti. Elbette bunun için öncelikle köleleri ile iletişime geçmesi gerekiyordu. Tabi bunlardan önce toparlanması... Saat kaçtı onu bile bilmiyordu. Etrafında uyuyan diğer yüzlere göz attı. İnsanların arasına karışmış olduğunu fark etti. Nedense eğlenmek olunca insanları kullanmak hoşuna gidiyordu. Belki verecekleri tepkilerin farklılığıydı onu çeken şey ya da periler artık onu eskisi kadar eğlendirmiyordu. Ayağa kalkarak bedenini esnetmek için gerildiğinde bir kaç kişinin uyanmaya başladığını gördü. Çoğu baş ağrıları nedeniyle başını tutuyordu. Bir kaçı ise onun ayaklarına kapanmak için geliyordu. Ayaklarının dibindeki gereksiz kişiye ne var dercesine baktığında gitme diyen yalvarışlar ile karşılaştı. İnsanlarla ilgilenmek güzel olsa da her ırkta olduğu gibi çok bir kaç dengesiz oluyordu. Niyeti hemen gitmek olsa da her halde sabah eğlencesini bulduğunu düşündüğü için orada kaldı. En sevdiği büyüydü lanetler... Kara büyü ile uğraşmaya bayılıyordu. Yasak olan her şey daha cazibeli bir şekilde beni al diyordu, tıpkı kara büyüler gibi. Adama doğru eğilerek cazibeli bir bakış attı önce onu kollarından kavrayarak ayağa kaldırdığında başını çenesinden kavradı. Onu yüzüne doğru çekti nefesi yüzüne değecek mesafeye dek. Bir kaç büyülü kelime mırıldandı önce ardından insanın dudaklarını öptü. Öpmeyi bıraktığında adam tekrarı için ona yanaştı ama aynı anda hareketsiz kalması bir oldu. Yavaş yavaş rengi değişmeye başladı önce. Çığlık atmak istiyordu ama sesi çıkmıyordu. İçten içe biriken her şey adamın karnına akın etmeye başladı, karnı bir kaç saniyede oldukça büyümüştü. Çok kısa bir süre de ise adam büyük bir gürültü ile patladı. Uyanan diğer insanlar ile birlikte bulundukları yerin büyük bir bölümü kanla kaplanırken insanların dehşet içindeki çığlıkları yankı yapmaya başladı. Korkuları endişeli karanlık olan her duygu ve düşünce onu besliyordu. Bu gerçekten harika bir duyguydu. Kısa süre sonra oradan ayrıldığında yeni uyanmış sersem halinden çoktan kurtulmuştu. Kendini bir an önce eve atmalıydı.
Evine gittikten sonra önce güzel bir banyo yapmış ardından da kahvaltı ve koyu bir kahve içmişti. Şimdi ise geriye kalan kölelerinden bilgi almaktı. Sahiplerine hizmet eden köleler ona istedikleri her şeyi çok kısa bir süre de vermişlerdi. Şimdi ise uzun zamandır görmediği efendisini görmeye gidecekti, Morganayı. Aslında ona efendi demek istemiyordu. Onun bir nevi öğrencisiydi. Çok küçük yaşlarla onunla tanışmıştı ve geçen onca zamanda çok fazla şey öğrenmişti. Hazırlandıktan sonra bir büyü mırıldanıp malikaneye gitti. Burayı bilen çok az kişiden biriydi. Malikanenin içinde bir süre dolaştıktan sonra pencereden manzaraya baktı, ölüm kayalıklarına. Belki oradadır diye düşünerek malikaneden çıkıp oraya yürüdü. Çok geçmeden Morganayı bulmuştu. Güneşe bakarak konuşmaya başladı.
"Güneşe bakılacak olursa güzel bir gün olsa gerek"
| |
|
Morgana Cadı l Admin
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 29/05/12 Yaş : 35 Lakap : Kara büyücü
| Konu: Geri: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Perş. Mart 14 2013, 01:30 | |
| Ölümün karanlık sınırlarındaki çığlıklar sessizliğe gömüldüğünde hayatın aydınlanmasını sağlayan güneşe baktı. Her sabah doğan güneşin bile gücü tüm dünyayı aydınlatmaya yetmiyordu. Ancak karanlık her an insanların ensesindeki ölümün soğuk nefesi kadar yakındı herkese.Arkasından gelen sesle gözlerini yakan güneşten ayırdı kendini bulanık bir görüntü ile gelen yardımcısına baktı. "Karanlık bana bile sandığımdan çok yakın." diye geçirdi içinden Her ne kadar karanlığın içinde olsa da karanlıkta gelenleri görmek kolay değildi ve Jezebel karanlığın bir parçası olmayı başaran nadir piyonlardan biriydi. Nadir ve değerli... Belki de vezir olabilecek sayılı piyonlardan biri olduğunu söylemek daha doğru olurdu. Karanlıkta neredeyse Morgana kadar rahat dolaşabiliyordu ve karanlığın ona yakın olan parçasıydı. Görünüşü düzeldiğinde sadık yardımcısının tanıdık gözlerine bakarak gülümsedi ve "Yaşamak kadar güzel bir gün Jezebel." dedi sesinin yumuşaklığını bozmadan.
Uçurumun kenarından kalkıp Jezebel'e döndü. "Hoşgeldin. Bende seni bekliyordum." diyerek yardımcısına yaklaştı. "Gerçi buluşma yerimizden ufak bir değişiklik oldu. Bunu fark etmene sevindim." dedi karşısındaki cadının gözlerine bakarak. Jezebel ile malikanesinde buluşacaklardı. Ancak aniden ortaya çıkan ufak bir iş nedeni ile buluşma yerlerinde bir değişiklik olmuştu. Jezebel haber vermemesine rağmen onun ölüm kayalıklarında olduğunu anlamıştı. Bu cadı onun en sadık yardımcısı olduğu gibi piyonları arasında en tehlikeli olanlarındandı. O yüzden Morgana'nın gücüne ve öldürmeye olan tuhaf ilgisine en yakın olan kişilerdendi. Çünkü kendisi hakkında daha derinlemesine bilgi vermişti ona. Bir çok piyonunun bilmediklerine sahipti ve bilgi güç demekti... Bu gücü ona sağlayan da yine kendisiydi. Çok uzun zamandır Jezebel'in bilgiye aç gözlerine bakıyordu. Onu diğerlerinden özel kılan bir özelliği de buydu. O gücü değil, bilgiyi istiyordu. Morgana'nın eğlenmeyi bilen "sevgili öğrencisi"ydi ve yüzünden anlaşıldığı kadarıyla sabaha güzel başlamıştı. Anlatacaklarının da güzel olmasını umuyordu. Aslında artık Andrew olmadığına göre onun yarım bıraktığı işleri de halletmesi gerekiyordu. Bu konuda Jezebel'den yardım alabileceğini biliyordu.Sonuçta Jezebel bunun için vardı. | |
|
Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Salı Nis. 09 2013, 01:07 | |
| Güzel bir gün... Güneşe bakarak böyle söylemişti. Güneş, dünyadaki saf ışık kaynağı, onun içinse gereksiz bir şeydi. O karanlığa aitti ve böyle olmaktan da gayet memnundu. Karanlığın ona göre tek lideri olarak gördüğü kişinin yanındaydı şu an. Morgananın, onu neden buraya çağırdığını bilmiyordu. Öğrenmesi içinse fazla beklemesi gerekmeyecekti büyük ihtimal... Aralarında oluşan sessizlikte havadaki ölüm kokusunu hissetti. Gerçi burası adından da belli olduğu gibi ölümün bir adım kadar uzak olduğu bir yerdi. Bu yüzden ölümü hissetmek bu yerdeki havayı içine çekmek kadar basit bir şeydi. Ama şu an hissettiği taze bir bedendi en azından onun hisleri bu şekildeydi. Belki de Morganayı buluştukları yerden uzaklaştıran da bu nedendi. Yinede onu fazla aramak zorunda kalmamıştı. Oldukları bu yer belki de konuşmaları gereken şeyler için daha iyi bir atmosfer sağlıyordu. Ölümün yakınında onunla konuşmak, üstelik buraya gelmeden de ölümü bizzat elleri ile çağırmıştı. Gözleri uçuruma odaklanmışken Morgananın sesi ile ona döndü.
"Sizi bulmak için fazla düşünmeme gerek yoktu. Malikanenizin en güzel manzarası bu yer. Bu yüzden sizi aramak için ilk olarak buraya geldim..."
Konuşması sonrası gözleri yeniden güneşe kaydı. Bu ışık onu deli ediyordu. Yinede burada var olan büyü ışığın buraya ulaşmasına izin vermiyordu. Bu karanlığın tadını çıkartırken aklından neler geçtiğini giderek merak ettiği kişiye döndü. Morgana onun için bir efendiden çok daha fazlasıydı. Kendini hiç bir zaman bir patrona bağlı köle gibi görmemişti. Sonuçta yaptığı ve onun istediği her şeyden zevk alıyordu. Gözlerini yeniden Morganaya diktiğinde ona yaklaştı.
"Beni buraya çağırma nedeninizi öğrenebilir miyim?"
| |
|
Morgana Cadı l Admin
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 29/05/12 Yaş : 35 Lakap : Kara büyücü
| Konu: Geri: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Perş. Nis. 18 2013, 21:53 | |
| Karşısında dikilen genç cadıya baktı. Tecrübeleri onu her geçen gün daha da güzelleştiriyordu. Çünkü o öğrendiklerini en iyi şekilde kullanmasını biliyordu. Aynı şu anda olduğu gibi. "Elbette burada olduğumu tahmin etmek onun için zor değildi." diye geçirdi içinden Morgana. Onun için iyi planları vardı. Caitlyn ile aralarındaki sıcaklık git gide ateş topuna dönüşmeye başlamıştı ve bu gidişle geçtiği her yeri yok edecekti. Bu oyunda Jezebel'in de güzel bir rol alacağına emindi. Elbette bu rolü de ona kendisi verecekti. Ama bunlar için henüz zaman vardı. Şimdilik onun için başka planları vardı. Jezebel'in sorusu da bunu açıklaması için gereken uygun ortamı sağlamıştı.
"Senin için yeni planlarım var Jezebel. Eğleneceğine eminim." dedi gülümseyerek. Bu gülümseme sakin ve yumuşak olsa da gözlerindeki karanlık pırıltılar planlarının o kadar da yumuşak oladığını gösteriyordu. "Andrew artık bizimle değil. Bu yüzden planlarda biraz değişiklik yaparak onun görevini sana veriyorum. Karanlık tarafa geçmek isteyen küçük bir sihirbazın senin için eğlenceli olacağını düşünüyorum." dedi. Ancak kendisinin de eğlenmesi gerektiğini biliyordu. Bu gece tam olarak yapmayı düşündüğü şey de buydu zaten. O yüzden "Ancak bende eğlenmeyi hak ediyorum değil mi? O yüzden bu gece o sihirbazı görmeye gideceğim. Arada sırada benim de sahneye çıkmam lazım." dedi sesinin yumuşaklığını koruyarak. İnsanların arasına sık sık çıkıyordu, hatta sihirbazlarla ya da perilerle bile takıldığı oluyordu. Ancak tüm bu eğlencelere Morgana kimliği ile katılmıyordu. O daha çok saklanmayı tercih ediyordu. Güçlü aurası zaman zaman onu ele verse de o söylemediği sürece kimse onun kim olduğunu bilemezdi. Bir süre daha böyle saklanmaya devam edecekti. Zaten onun için çalışan yeteri kadar kişi vardı. Buna en iyi örneklerden biri karşısında duruyordu.
"Biraz oynadıktan sonra, bu oyunu sana devredeceğim." diyerek Jezebeli yanıtladı. | |
|
Jezebel Blacken Cadı
Mesaj Sayısı : 159 Kayıt tarihi : 16/09/12 Yaş : 35
| Konu: Geri: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Cuma Mayıs 10 2013, 13:19 | |
| Merakı gözlerinden okunuyordu. Çok geçmeden bir soru ile bunu dile getirmişti. Merakının nedeni görevin zor olacağını düşündüğünden değildi. Sadece eğlencenin ne zaman başlayacağını merak etmesiydi. Daha önce de Morgana'nın sihirbazlar ya da periler ile ilgili görevlerini almıştı. Her biri ile ayrı ayrı ilgilenirken oldukça keyif almıştı. Hatta bazıları son nefeslerini elleri arasında verirken aldığı hazzın sınırlara ulaştığını anımsıyordu. Üstelik biraz önce hissettiği ölüm sessizliği ona büyük bir eğlence vadediyor gibi görünüyordu. Morgana'nın dudaklarından dökülen kelimeler ve gözlerindeki parıltılar ise heyecanlanmasını sağlamıştı.
"Siz öyle söylüyorsanız bende eğleneceğim konusunda eminim. Planları öğrenmek için sabırsızlanıyorum"
Konuşmasının ardından içindeki heyecanı bastırarak cadıyı dinlemeye başladı. Plan her ne ise oldukça ilgisini çekmişti. Şimdi ise detayları öğrenmeli ve eğlenmeye bir an önce başlamalıydı. Andrew'un ismini duymak garip gelmişti. O cadıya hiç bir zaman tam olarak ısınamadığını anımsıyordu, zaten pek fazla da görüşmüyorlardı. Üstelik yakışıklı bir cadı olmasına rağmen ilgisini çekmemesi gerçekten garip gelmişti. Şimdi ise görevini onun yerine getirmesi gerekiyordu. Görevi neden kendisinin aldığını sorma zahmetine bile girmedi. Aklına gelen ilk nedene bağlı kaldı. Cadı bu görevi başaramayacak kadar zavallı olmalıydı ve Morgana ona gereken cezayı vermişti. Yarım kalan işlerden ise hoşlanmadığını bildiğinden görevi kendisine en iyi öğrencisine vermesi gayet doğaldı.
"Karanlık tarafa geçmek isteyen bir sihirbaz eğlenceli görünüyor"
Konuşurken bile aklında bir sürü plan oluşmaya başlamıştı. Sihirbaza neler yapacağı konusunda. Morgananın sonrası sözlerini başını evet anlamında sallayarak yanıt verdi. Sonuçta onunda eğlenmeye ihtiyacı vardı, buna karşı çıkmayacaktı.
"Sihirbazla işiniz bittiğinde, haber verirsiniz. Şimdi baka bir konu yoksa izninizi istiyorum. Yapılacak diğer işler için."
| |
|
Morgana Cadı l Admin
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 29/05/12 Yaş : 35 Lakap : Kara büyücü
| Konu: Geri: Ölüm ile Hayat Arasındaki Çizgi Perş. Mayıs 30 2013, 22:39 | |
| Sevgili Jez... Eğlence düşkünü becerikli öğrencisi. Elbette yapması gerekenler vardı. Ona verdiği tek görev bu değildi. Elbette aradaki ufak tefek eğlenceleri de görmezden geliyordu. Jezebel karanlığın tadına varabilen nadir insanlardandı neticede, ya da cadı mı demeliydi?
Cadılarla insanlar arasında her zaman önemli farklılıklar olduğunu düşünmüştür. Geçmişte yaşadıkları da bunu kanıtlıyordu. Bu bedene sahip olması için yaşadıkları bile bunu açıklamaya yetiyordu. Hiç bir insan onun yaptıklarını yapamazdı ya da onun bildiklerini bilemezdi. Bilgi insanları bile kendi aralarında ayırmaya yeterken bu kutsal güce sahip cadılar için yeterince açık bir farktı bu.
Jezebel'in bakışları ile insanlarla ilgili düşüncelerinden ayırdı kendini. Sevgili öğrencisinin sabırsız bakışları onun vereceği cevabı bekliyordu. Morgana onu önceden çağırma sebebini hatırladı. Ancak Andrew'un sürpriz girişi ile planında biraz değişmeler olmuştu. Jezebel'in omuzuna elini koyarak "Aslında seni birer çay içip sabah keyfi yapmak için çağırmıştım Jez. Ancak madem seninde işin var çayımızı başka bir güne ertelemeliyim. Ben de yeni oyuncaklarım için hazırlansam iyi olacak. O yüzden şimdilik gitmeliyim." diyerek gülümsedi öğrencisine ve yavaş adımlarla yola koyuldu. Geceye kadar vakti boldu o yüzden bu yürüyüş fırsatını kaçırmayacaktı... | |
|