Yeni başlangıçlar...

Rose iyileştikten sonra hayatları bir parça daha normale dönmüştü. Onlar için olan endişesi büyük ölçüde azalırken öfkesi günler geçse de bitmek bilmemişti. Sihirbazını öldürme isteğinde hiçbir kaybolma yoktu. Hala ilk günkü kadar öfkeli ve nefret doluydu. Scarlett onun hayatını neredeyse mahvetmişti. Sevdiği kadını kaybetme korkusunun ne denli berbat bir şey olduğunu dün gibi hatırlıyordu. Sonrasında iyileşme sürecinde geçirdikleri o zorlu günleri... Neyseki her şey geride kalmıştı. Unutulmamıştı hayır.Geçen zaman sadece olanların etkisini azaltmıştı. Yaşananların üstünü örtmemişti ya da hiçbir şeyi unutturmamıştı. Karanlık tarafa o günden sonra daha yakın bir hayat yaşarken sevgilisine elinden geldiğince bu durumu fark ettirmemeye çalışıyordu. Aurasının büyük ölçüde değiştiğinin farkındaydı. Gözlerinde hep bir karanlık mevcuttu hatta rose'a bakarken bile gözlerindeki sevginin yanı sıra derinlerde bir yerlerde karanlık vardı. İnsanları önemsemeyi bırakmıştı. Hayatında önemli olan tek şey rose'tu. Eski phin olmaya çalışsa da başaramadığı ortadaydı. Daha bir duygusuzdu. Gözleri bazen boş bakıyordu ve ürkütücü bir sessizlikte uzun süre karanlığıyla baş başa kalıp düşüncelere dalıyordu. Savaştaki tutumunda bir değişiklik yoktu çünkü daha fazla acımasız nasıl olunur henüz bulabilmiş değildi.

Tüm bunlara rağmen sevdiği kadını önemsediği için ona eski phin'in yapabileceği bir süpriz hazırlamaya karar verdi. Mutlu olmasını istiyordu ve bunun için gerekli yolu da bulmuştu. 0 dan bir hayat, yeni bir başlangıç... Rose ofelyayı dedesini özlediği için ona götürme kararı alarak evden çıktığında işe koyuldu. Doğacak bebekleri için savaştan elini ayağını çeken sevgilisinin en çok takıldığı yer ev olunca ona süpriz hazırlamakta bir o kadar zor oluyordu. Öncelikle evin ışıklarını loşlaştırdı. Ardından salonda filmleri aratmayacak kadar romantik bir masa hazırladı. Şöminenin önüne kırmızı iki minder şarap kadehleri bir adet kırmızı şarap ve bir adet meyve suyu hazırladı. Etrafa gül yaprakları serpiştirip daha romantik bir hale getirirken yemek masasının etrafına küçük kırmızı kalpler iliştirdi. Tatlı tütsülerle ambiyansı tamamlayınca bahçeye çıktı burada işi bitmişti sıra gecenin süprizini yapacağı yerdeydi yani bahçede. Bahçeye çıktığında kırmızı ve beyaz güllerle birlikte sevgilisinin sevdiği çiçeklerle donattı etrafı havuzun orda oturabilecekleri hoş bir salıncak kurdu. Son olarak yıldızlarla ilgili küçük bir büyü yaptı. İşi bittiğinde oturma odasına dönüp sevgilisini beklemeye başladı.

Evde geçirdiği günler canını fazlasıyla sıkarken Phin'in üzerindeki değişim onu daha fazla rahatsız ediyordu. Aslında sevdiği adamın ona bakışı, tatlı sözleri, dokunuşları değişmemişti. Ama üzerindeki karanlık aura her şeyi gölgeliyordu. Onu sakinleştirmek istiyordu, lakin bunu nasıl yapacağını bilmiyordu. Onun dışarıda diğer perilerden sinirini çıkarmasına ses bile çıkaramıyordu. Deli gibi onun yanında olmak istese de karnındaki bebeklere bir şey olmasına izin vermeyeceği için evde kalmaya özen gösteriyordu. Evinde ise kısmen yapacak ev işleri dışında sihirbazı ile ilgilenmesi vardı. Oda bir çocuktan farksızdı. Onunla ilgilenmek bir şekilde kendi bebekleri için bir ön hazırlık oluyordu. Geceleri ise sadece koca bebeği ile ilgileniyordu Gözlerindeki karanlık rahatsız ediciydi, konuşmak ise işe yaramaz... İçinde dinmeyen öfkenin ona zarar vermesinden korkuyordu. Ama bunun için elinden gelen hiç bir şey yoktu. Onunla dışarıda olmayı deli gibi istiyordu, nedenler ise buna engel oluyordu. Yine evde tek başına kaldığında kendini kitaplara verdi. Okuduğu kitaba öylesine dalmıştı ki ne geçen saatlerin ne de sihirbazının sözlerinin farkına vardı. Kısa süre sonra durumu idrak ettiğinde hazırlandı. Ofelya büyük babasını görmek istemişti, elbette aileden birini görmek istemesi en doğal hakkıydı. Sihirbazı ile birlikte evden ayrıldığında araba ile direk büyük babasının evine gitti. O adam bu şehirde konuştuğu ilk sihirbazdı. Başından beri onu, ona iten şeyi merak etse de Ofelya ile tanıştıktan sonra bunu anladı. Bir süre onlarla vakit geçirdiğinde büyük babasının ona aldığı boya kalemleri yüzünden sihirbazı hemen resim işine koyuldu. O ise eve gitmek istiyordu. Sonunda sihirbazı orada bırakıp evin yolunu tuttu. Yolda ağrıyan karnı nedeniyle eli bebeklerin üzerindeydi. Bu ağrıların genelde iki nedeni oluyordu, ya bir şeylere aş eriyordu ya da tek bir kişiye...

Eve geldiğinde kapıdan yavaşça girip çantasını kenara bıraktı. Phin'in aurasını hissettiğinde yüzünde gülücüklerle sevdiği erkeğin bulunduğu yere gitti. Salona adım attığında karşılaştığı manzara bir anlığına durdu. Bugünün özel bir gün olup da onun unutmuş olma ihtimali var mı diye düşündü. Ama aklına hiç bir şey gelmiyordu. Bir an için gözleri masadaki harika yemeklere kaydığında seri adımlarla Phin'e yaklaştı. Dudaklarına tutkulu bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.

"Bugün özel bir gün falan mı? Eğer öyleyse şimdiden unuttum, itiraf etmeliyim. Bu saate evde benimle olduğun içinse çok mutluyum."
"Phin"

Sevgilisinin gözlerindeki endişeyi çoğu zaman görebiliyordu aslında... Ne kadar fark ettirmemeye çalışsa da rose kör bir peri kızı değildi. Onun aurasındaki farklılıkları hissedebildiğini biliyordu. Sevdiği adamın değişen tavırlarını , gözlerindeki karanlığı, azalan iyi duygularını her ilgili ve aşık kadın anlardı sonuçta ne kadar meşgul olursa olsun... Hiç şüphesiz rose mary de anlamıştı fakat sessiz kalmayı tercih ediyordu. Güzel peri kızı kendini elinden geldiğince doğacak bebeklerine ve onlarla aynı evde yaşayan sihirbazına vermeye çalışıyordu.Arta kalan zamanlarını ya normal bir insanmış gibi ev işi yaparak ya da kitap okuyarak değerlendirdiğini biliyordu. İtiraf etmesi gerekirse savaşmaya alışmış biri için eve kapanma işiyle tatlı sevgilisi iyi başa çıkıyordu. Bunu hiç söylemese de içten içe takdir ediyordu phin ve şimdi de onu mutlu etmek için eve dönmesini bekliyordu. Bu akşamki planı basitti. Ona her şeyiyle harika ve son derece romantik bir gece yaşatacak sonunda da ona yeniden evlenme teklif edicekti. Yeni bir başlangıç... Bunu hak ediyorlardı. Sevgilisinin aurasını hissettiğinde oturduğu koltuktan kalkıp salona geçti. Kendisini bu saatte evde gördüğü için hem şaşırmış hemde sevinmiş olan güzel peri kızına gülümsedi. Dudaklarına kapanan dudaklara tutkuyla karşılık verdi. Öpücük sonlandığında duyduklarına yeni sıcak bir gülüşle karşılık verdi.

Onu belinden tutup kendine çekerek bedenini bedenine yasladı. Bir eli sırtında yavaşça gezerken '' Hayır hayatım bugün özel bir gün falan değil. Sadece uzun zamandan sonra senle başbaşa kalmışken güzel bir gün geçirelim istedim. " dedi. Çapkınca sırıttıktan sonra dudaklarına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. Elinden tutup onu masaya yönlendirdi. Rose'un sandalyesini çekerken '' Eminim acıkmışsındır. Harika yemekler seçtim bizim için. Gerçi hepsi büyüyle yapıldı ama mutfak konusunda iyi olduğumu hiçbir zaman söylemedim zaten " diyerek muzipçe gülümsedi. Sevdiği kadın oturduğunda kendi yerine geçip bir büyüyle içecekleri servis etti. Onunla güzel bir sohbet eşliğinde yedikleri yemekten sonra çalan romantik müzikle yerinden kalkıp sevgilisinin yanına gitti. Elini ona uzatarak '' Bu güzel bayan benimle dans edermi acaba? " diye sordu. Kızın kabul etmesiyle dans etmeye başlamışlardı. Dans bittikten sonra elini onun beline dolayıp şömineye yöneltti. Minderlerden birine oturmasına yardım ettikten sonra kendi de diğerine oturup kadehlerden birine şarap diğerine meyve suyu koydu. Alkolsüz içeceği rose'a verdikten sonra kadehini kaldırıp '' Bize içelim. Gittikçe büyüyen yeni ailemize... Bayan silent olacağın zamanı iple çekiyorum " dedi.

Sihirbazını bıraktıktan hemen sonra evin yolunu tuttu. İçinde garip bir şey vardı, nedenini ise bilmiyordu. Her bir hücresi şu an Phin'i istiyordu. Karnındaki ağrı yüzünden ona feci halde ihtiyacı vardı. Hem kanını istiyor hem de onu arzuluyordu. Derin nefesler alarak arabayı sürmeye devam ederken, onun evde olmayacak düşüncesi ile başa çıkmaya çalışıyordu. Geceleri ortakları ile aynı işi yapıyordu. Ortak olsalar da göreve ayrı ayrı çıkmaları sinir bozucuydu. Tek başına olması canını sıkıyor onun için daha fazla endişelenmesine neden oluyordu. Saklamaya çalıştığı öfkesini hissederken onun yanlış bir şey yapmasından korkuyordu. Eve girerken onun aurasını hissettiğinde hızlı adımlarla yanına ilerledi. Günlerden sonra ilk kez bu saatte evde olması son derece mutluluk vericiydi. İçindeki tutku ile onu öptükten sonra masa ile ilgili konuştu. Phin'in tatlı sesi ile söylediklerini duyduğunda gülümsedi. Hemen ardından gelen öpücüğe karşılık verdikten sonra masaya ilerledi.

"Çok iyi düşünmüşsün sevgilim, seni bu saatte yanımda görmeyi özledim ve ayrıca acıktım da... Yani acıktık..."

Yemeklerin servisinden sonra önce yemeklerin tadını çıkardı. Bu harika yemeklerin hemen ardından sevdiği erkeğin tadına bakmak istiyordu. Ama birden gelen dans teklifi ile sadece başını salladı. Onun kolları arasında dans ederken başını omzuna gömdü. Harika kokusu onu kışkırtıyordu. Dans bitimi minderlere yerleştiğinde ona uzattığı içeceği eline aldı. Duydukları ile gülümseyerek kadeh kaldırdı. Meyve suyundan bir yudum aldık dan sonra bardağı kenara koydu. Sevdiği erkeğin kucağına yerleşip gözlerinin içine baktı.

"Seni gördüğüm ilk andan beri bayan Silent olmaya hazırdım, Phin. Seni seviyorum..."

Onu öpmeye başladığında elleri bedeninde ufak bir keşfe çıktı. Öpücük bir süre derinleştikten sonra alt dudağını dişlerini arasına alarak ısırdı. Akan kanla beraber dudaklarını emdi.

Rose'un parlayan gözleri amacına ulaştığını açıkça gösteriyordu. Onu mutlu etmek istemişti ve başarmıştı da bu sevincin nedeni hazırladığı süpriz mi bu saatte evde olmasımı karar veremedi. Açıkçası sonucu umursamıyordu da sonuçta istediğini almıştı. Önemli olanda buydu. Sevdiği kadının sözlerine gülümsemekle yetindi. Acıktık demişti. Babalık henüz alışmaya çalıştığı bir şeydi. Nasıl bir baba olacağı konusundaysa ciddi endişeleri vardı. İçindeki bu karanlık çoğunlukla onu gelecekleri hakkında düşündürüyordu. Yemek gayet normal ve güzel geçmişti. Romantik müzik tam zamanında devreye girmişti. Her şey tıkır tıkır işliyordu. Onunla geçirdikleri güzel anlara şömine önünde bir yenisi daha eklenirken güneş tüm güzelliğiyle kaybolup yerini ihtişamlı aya bırakmıştı. Zaman hızla akıp giderken sevgilisiyle kadeh kaldırdı. İçkisinden bir yudum aldığında kucağına yerleşen güzel peri kızına bakarak kadehini yere bıraktı. Gözlerini gözlerine dikerek ''Bende seni seviyorum sevgilim " dedi. Öpücüğe tutkuyla karşılık verdi. Dudağındaki sızıyla kaşları hafif çatılsa da çok geçmeden normale dönmüştü.

Kızın ağzını büyük bir zevkle keşfederken elleri bedenini keşfe çıkmıştı. Öpüşleri kısa sürede derinleşerek kızı altına aldığında dudakları boynuna oradan göğüslerine kaydı. Onu bir süre baştan çıkardıktan sonra dudaklarına uzun bir öpücük kondurup üzerinden kalktı. Onun kalkması için elini uzattı ve ''Gece daha yeni başlıyor. " dedi. Güzel peri kızını da kaldırıp birlikte bahçeye çıktıklarında derin bir nefes aldı. Burası da geceye uygun bir şekilde düzenlenmişti. Kızı elinden tutarak salıncağa yönlendirdi. Oturup bir süre sarmaş dolaş gökyüzünü izleyip sohbet ettiler... Phin gülümseyerek ''Yıldızlar büyüleyici değil mi? Biliyor musun bence yeni bir başlangıç yapmalıyız." dedi. Sevgilisi gökyüzünü izlerken bir büyü mırıldandı. Yıldızlardan yapılmış benimle evlenir misin? sorusu belirdiğinde kızın önünde diz çöküp cebinden bir yüzük kutusu çıkardı kutuyu açarak ''Bu yüzden yeniden soruyorum. Benimle evlenir misin rose.. " 'dedi.

Onunla olmaktan son derece mutluydu. Hayatında iki amacı olmuştu, şimdiye dek. Ailesinin intikamını almak ve bir aileye sahip olmak... Phin, hayatına girdikten sonra istediği şeye yavaş yavaş yaklaştığını biliyordu. Sanki bir şekilde onun doğru erkek olduğunun farkındaydı. Bir sürü şey yaşamışlardı ama şimdi onun yanındaydı, karnında ikisinin bebeklerini taşıyordu. Birlikte kadeh kaldırdıktan sonra Bayan Silent olmayı ne kadar çok istediğini vurgulamak istercesine kadehi bırakıp onun kucağına yerleşti. Onu özlemişti. Her gece birlikte olsalar da onunla birlikte yeni güne merhaba dese de onu özlüyordu işte. Dudaklarına kapandıktan sonra dişlerini tenine geçirmesi fazla uzun sürmedi. Onu her şekilde arzuluyordu. Öpüşmeleri derinleşirken, onun bedeninin altında buldu kendini, tam bir teslimiyetle onu öperken Phin'in bir anda toparlanması yüzünün asılmasını sağladı. Onun kaldırması ile doğrulduğunda üzerini düzeltti.

"Anlaşılan bu geceki planların henüz bitmedi, sevgilim..."

Onunla birlikte bahçeye çıktığında salıncağa yöneldi. Salıncakta sarmaş dolaş oturduklarında onun tatlı kokusunu içine çekti. Şu an zaman dursun istiyordu. Hep onun kolları arasında olmak istiyordu. Sohbetleri ilerlerken havanın kararması ile yıldızlar ortaya çıkmaya başlamıştı. Phin'in sözleri ile başını yukarı kaldırdığında yıldızlara baktı. Yıldızların ani hareketi ile gördüğü cümle gözlerinin dolmasını sağladı. Aynı anda Phin'in sözlerini duyduğunda gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Şu an öylesine mutluydu ki mutluluktan ağlıyordu. Yüzüğü sevdiği adamın elinden alıp parmağına taktı.

"Evet aşkım seninle evlenirim buna daha önce de evet demiştim. Seni çok seviyorum..."

Sevdiği adamı yanına çektiğinde yeniden kucağına yerleşti. Artık durmak istemiyordu, onu istiyordu. Dudaklarına tutkuyla kapanırken öpücüğü giderek daha da derinleşti. Elleri bedeninde gezerken bir süre sonra geri çekildi. Sevdiği erkeğin elini karnına götürdüğünde gözlerinin içine baktı.

"Biz seni istiyoruz, babacık... Tenini, tadını, her şeyini..."

Rose'un cümlesine gülümseyip kafasını hayır anlamında salladı. Bu geceye dair planları anca ona yeniden evlenme teklif edeceğinde bitecekti buna da daha vakit vardı. Sevdiği kadının tadı damağında kalmıştı ama gecenin sonunda onunla uzun uzun ilgilenebileceğini kendine hatırlatarak onu bahçeye çıkartıp sıradan geçeceğine inandırmak adına onunla salıncakta bir süre sohbet etti. Güneş gökyüzündeki yerini aya bırakırken birlikte gün batımını izlediler. Yıldızlar görülmeye başlandığında günün süprizini yaptı. Duyduklarıyla gülümseyerek ''Asıl ben seni çok çok çok çok seviyorum hayatım"dedi. Kucağına yerleşip dudaklarına kapanan sevdiği kadına büyük bir tutkuyla karşılık verdi. Elleri kızın bedeninde gezinirken kızın geri çekilip söyledikleriyle yüzünde yarım bir gülümseme oluştu. Babacık... İleride bundan birkaç sene sonra bu kelimenin cık eki olmayan halini duyacaktı ve o zamanlarla ilgili tereddütleri hat safhadaydı fakat bu kelime garip hissettiriyordu. Kızın dudaklarına kapandığında uzunca bir müddet onu öptü. Elleri o süre boyunca boş durmayıp göğüslerini okşamış ve kalçalarında gezinmişti.

Bedeninin her bir santiminde gezinirken ona sahip olduğu için gerçekten şanslı olduğunu düşündü. Geri çekildiğinde onu kucaklayıp yatak odalarına taşıdı. Güzel peri kızını yatağa yatırıp üzerindeki yerini aldığında yanağını okşayarak ''Çoğunlukla geçmişi, senle ilk karşılaştığımız anı düşünüp iyi ki o gün sana yardım etmişim diyorum" diyerek öpmeye başladı. Kızı yavaş ve tahrik eden hareketlerle baştan çıkarırken bir yandan da üzerindeki kıyafetlerden kurtulmuştu. Rose tamamıyla çıplak kaldığında dudakları vücudunu istila etmişti. Elleri onun harika teninde gezinirken daha fazla dayanamayacağına karar vererek üzerindekilerden kurtulup yerini aldı. İçine yerleştiğinde dudaklarından boğuk bir inilti döküldü. O muhteşem an gelip rahatladığında kendini yana atıp kızı kollarına aldı. Dudaklarına bir öpücük kondurup geri çekildiğinde baş döndüren kokusunu içine çekerek ''İyiki varsın ve iyi ki seni tanıdım sevgilim." dedi.

Bu gece olanlara inanası gelmiyordu. Phin, oldukça erken bir saatte eve gelmişti ve her şeyden öte ona hazırladığı sürpriz gözlerinin dolmasına neden olacak türdendi. Daha önce evlenme teklifi almıştı ve hemen ertesi günde bir kutlama yapılmıştı. Elbette Scarlett, sayesinde her şey mahvolmuştu. Şimdi ise karnında bebekleri ve yanında sevdiği erkekle hiç olmadığı kadar mutluydu. Onun kucağına yerleştiğinde tatlı dudaklarını esir aldı. Bu dudakları öpmekten asla bıkmayacaktı, bunu biliyordu. Onu gördüğü ilk andan beri içinde bulunan tutku hiç eksilmemişti. Elini karnına koyduğunda onun gözlerinin içine baktı. Ona babacık derken, gülümsüyordu. Aynı zamanda Phin'in heyecanını da hissediyordu. Şöminenin önünde başlattığı o ufak oyun ikisine de yetmemişti. Aslında onlar birbirlerine hiç bir zaman doymayı beceremeyen iki çifti. Her dakika her saniye birbirlerini arzuluyorlardı. Elleri, erkeğin bedeninde gezinirken oda Phin'i okşamaya başladı. Tenine dokunmaya bayılıyordu. Onun kucağında yatak odasına ilerlerken şehvetli bir şekilde gülümsedi. Yatağa uzandığında erkeğin gözlerine bakarak tam bir teslimiyetle üzerine yerleşmesini bekledi. Tutkusu gözlerinden o denli belli oluyordu ki, bu durum Rose'un heyecandan titremesine neden oluyordu. Duydukları ile gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Bende başımı öyle bir yerde belaya soktuğum için mutluyum ve içimdeki duvarlara rağmen sana güvenmeyi seçtiğim için sevgilim..."

Öpüşmeye başladıkları andan itibaren tutku en üst seviyeye varmıştı. Henüz yeni başlamış olsalar bile bedeni çoktan Phin'e hazırdı. Buna rağmen teninde hissettiği öpücüklerle inlerken, elleri erkeğin bedeninde gezmeye başladı. Kısa sürede çıplak kaldıklarında harika bir uyum eşliğinde birlikte oldular. Nefes nefese kalmış hali ile kendini Phin'in kolları arasında bulduğunda başını göğsüne koydu. Duyduklarından sonra kıkırdayarak bir çocuk muzipliğin de Phin'in üzerine çıktı. Hafifçe doğrularak tam erkekliğinin üzerine oturduğunda ona göz kırptı.

"Seninle olduğum için mutluyum sevgilim ama söylediğim gibi ben senin her şeyini istiyorum, henüz doymadım."

Alt dudağına dişlerini geçirip şehvetle gülümsediğinde göğsüne öpücükler kondurarak boynuna doğru ilerlemeye başladı. Boynuna parmağı ile açtığı küçük yarada akan kanı emerken kalçaları hareketlenmeye başlamıştı.

» Yeni Bir Şey
» Yeni Av
» Yeni Zevkler
» Yeni bir lanet
» Yeni Duygular