Thomas Blake Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 139 Kayıt tarihi : 02/06/12 Yaş : 35 Lakap : yok
| Konu: Güzel bir hafta sonu Cuma Haz. 15 2012, 22:16 | |
| Güneşin ilk ışıklarının odasına vurmasıyla birlikte gözlerini araladı. Saate baktı oldukça erkendi. Uyku düzeni mahvolmuş durumdaydı iç geçirdi ve yatağından kalkarak banyoya gitti. Aslında şimdi hatırlamıştı da o tam olarak hiçbir zaman uyku düzeni denen şeye sahip olmamıştı. Duşunu aldıktan sonra üzerini değiştirdi. Aşağı inip kendine kahve hazırladı. Ne denebilirdi ki onun kahvaltı alışkanlığı yoktu. Gerçi onun bu alışkanlığı yüzünden onu azarlayacak birileride yoktu. Gözleri aile fotoğrafına takıldı. O kaza sadece ondan ailesini değil aynı zamanda anılarını da almıştı. Kendini ne kadar zorlarsa zorlasın bir türlü geçmişinin tamamını hatırlamıyordu. Silik görüntüler... Birkaç görünmeyen kişinin sesi ve bulanık sülietler işte geçmişinden hatırladığı tek şey bunlardı. Derin bir nefes aldı. Artık geçmişini düşünmeyi bırakmıştı. Aklını meşgul edebilecek birçok şey vardı hayatında. Mirası ve şirketleri yönetmek isteyen amcası, okulu , yönetmesi gereken şirketlerine olan sorumluluğunu her zaman hatırlatan bir sekreteri ve tabi her şeyi onun yerine düşünen birde ukala yardımcısı vardı. Şimdilik onlarla uğraşmak tüm zamanını alıyordu. Ha birde arkadaşları vardı tabi ama o konuya girmek bile istemiyordu. Şekersiz kahvesinden biraz daha içti. Çok geçmeden kapıda yardımcısı belirmişti. Mutfağı dağıttığı için ona sinir olduğu her halinden belliydi. Patronu olmasına rağmen angela hiçbir zaman sözünü esirgemeyen biri olduğu için muhtemelen birazdan bu konuda tartışacaklardı. Çok geçmeden angela bilindik bir şekilde kaşlarını çatarak ''Bay blake sizi bu saatte ayakta görmek çok güzel bir şey mi istemiştiniz. '' diye sordu. Ne kadar kızarsa kızsın ona bağıramayacağının kendisi de farkındaydı.
Thomas omuzlarını silkerek ''Aslında güne erken başlamaya karar verdim ve seni uyandırmamak için kendi kahvemi kendim yapmaya karar verdim'' dedi. Ona açıklama yapmak zorunda değildi tabi ama angela'nın onunla tartışmasını seviyordu. Sanırım bu resmiyet denen şeyden çok hoşlanmadığı içindi. Çalışanlarıyla arkadaş gibi ama her zaman mesafeli. Angela ''Keşke beni uyandırsaydınız'' diyerek ortalığı toparlamaya başladı. Aslında o kadarda dağılmamıştı mutfak kesinlikle thomas'a haksızlık ediyordu. Saatine baktı. Bugün okul yoktu yani tüm gün onundu ve daha saat sabahın 7 siydi. Bazen bu kadar erken kalktığı için kendinden nefret ediyordu. İnsanların çoğunluğu tatil günlerinde öğlene kadar uyurdu ve bu tatil günü için yapılacak en güzel şeydi ama o erkenden uyanıyordu. Bugün sekreteri katherine'le buluşup şirketlerle ilgili konularda konuşmalıydılar ama bu sıkıcı konularla gününü mahvetmek istemiyordu. Angela'ya bakarak sinsice gülümsedi ve ''Ben çıkıyorum angela hava çok güzel çıkıp biraz hava alacağım. Gece geç gelirim ve muhtemelen dışarda bir şeyler yerim. Yani katherina'yı arayıp bugün halletmem gereken önemli işlerim olduğunu ve onunla buluşamayacağımı söylersin.''dedi. Angela amalı konuşmasına başlamıştı ki thomas ceketini alarak ''boşuna çeneni yorma ben çıktım. ''diyerek kendini evden dışarı attı.Hava oldukça güzeldi. Arabasını gördüğü boş bir yere park ettikten sonra parkta yürümeye başladı. Bugünkü sporunu uzun bir yürüyüşle geçiştirmek güzel bir fikir olmayabilirdi fakat bugün canı tembellik yapmak istiyordu. Bu yüzden yürüyüş harika bir fikirdi. Uzun bir süre parkta yürüdükten sonra sonunda gözüne kestirdiği bir ağacın altına oturdu. Herkes banklarda oturmayı tercih etse de gölgesi olan bir ağacın altında güneşin bunaltıcı sıcaklığından uzakta dinlenmek gibisi yoktu. Hem teknolojiden çok uzak kalmadıkça doğayı seviyordu. | |
|
Pandora Ateş Perisi
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 09/06/12 Nerden : Cehennemin Dibi sanırım. Ateş perisi nerden gelir la bilmiyom Lakap : Hehe. Hele bi dene :3
| Konu: Geri: Güzel bir hafta sonu Paz Haz. 17 2012, 20:26 | |
| Sessizlik hakimdi sahip olduğu bölgede, her şey simsiyahtı önce. Karanlıklar dağılmaya başladı daha sonra gözlerinin önünden. Doğanın şarkısı yavaş yavaş yükselirken kulaklarında o adımlarını atıyordu neresi olduğunu bilmediği sokaklarda. Ruhu bir bilinmemezliğin içindeydi fakat hareket eden bedeninin her şeyden haberi var gibiydi. Olması gerekenler tersine işliyordu, yol göstermesi beklenen ruh bu sefer takip eden oluyordu.
Gözlerinin önündeki karanlık tamamen dağılıp sesler normal bir düzeye geldiğinde sinir krizi geçirmek üzereydi Pandora. Rüyada bile olsa böyle saçma şeylerden hoşlanmıyordu işte, hele hele bu saçma şeyler kendi rüyasındaysa. Tabi daha önceden kimsenin rüyasına girme fırsatı olmamıştı, giriliyor muydu bunu bile bilmiyordu. Bu düşünceler uykuda olan zihnini kurcalarken rüyada gördüğü bedeni bunlardan pek de etkilenmiyormuş gibiydi, hala küstah adımlarını ileriye doğru atmakla meşguldü. Çok sıkıcı bir rüyaydı bu, bir an önce uyanmak istiyordu Pandora, daha yapacağı çok şey vardı. Kendini uyandırmayı denedi, her seferinde başarılı sonuçlar alırdı fakat bu sefer hiç de öyle olmamıştı. Sinir kat sayısı yavaş yavaş artarken genç perinin rüyadaki görüntüler yavaş yavaş anlam kazanmaya başlamıştı. Bir malikanenin kapısının önündeydi önce. Kapının önünde gördüğü ve orada olmaması gerektiğini düşündüğü tabela da 'Blake Malikanesi' yazıyordu, eğer rüyada olmasaydı sıkıntıyla üflerdi Pandora. Daha sonra malikane görüntüleri kaybolmaya başladı, onun yerini şehir görüntüleri alıyordu. Kulağına gelen anlamsız fısıldalar kelimelere dönüşüyor ve ona Esfendiya. Sihirbazını bul. gibi pek de ilgilenmediği şeyler söylüyordu. Tekrar üfleme ihtiyacı hissetti Pandora. Gerçekten çok sıkılmıştı, sonunda yatakta dönmeye başlamasıyla kendini yere atabilmiş ve ancak uyanabilmişti.
~~~ "Off! Sihirbazmış falan hiç istemiyorum Sally, umurumda bile değil. Ne hali varsa görsün. Bu zamana kadar bensiz idare etmiş bu zamandan sonra da gayet iyi idare edebilir bence." Elinde ne olduğunu bilmediği renkli bir sıvıyı içerek bahçede geziniyordu arkadaşıyla. O bu konularda daha deneyimliydi kendi sihirbazının yanından yeni gelmişti çünkü ve açıkçası bu sihirbazlarla takılma fikrine bayıldığı için Pandora onu kınıyordu. Sally ağzını açmaya çalıştığında Pandora hemen kapattı, neler söyleyeceğini biliyordu. "Evet, evet. Her perinin yapması gereken şeylerden biri var ve bu da onlardan biri ayrıca çok önemli vs vs. Asıl can alıcı kısım. Bunlardan banane!" Karşısındaki kız iç çekerek gözlerini devirdi. Pandora'nın inadını kırmasının zor olacağını biliyordu, en azından bunu kendisi yapamazdı. Biraz yardım gerekliydi ona, Pandora'nın annesi gibi.
~~~ "Lanet olsun sana Sally" Elinin baş parmağını kaldırmış yolda otostop çekmeye çalışırken kızgınlığı gerçekten hat safhadaydı. Az önce indiği arabadaki adam kendisine yavşamaya başlayınca sinir olmuş ve arabayı durdurtup adamı pataklamış ve o dışarıdayken arabayı patlatmıştı. Adam üç kilometre gerisinde arabasına ağlarken Pandora tekrar otostop için elini kaldırmıştı. Şu sihirbaz bozuntusunu bulduğu anda hıncını ondan çıkaracaktı. Hiçbir suçu yoktu ama bu Pandora'nın pek de umurunda değildi. Zihnindeki düşünceler suratını oldukça sinirli bir hale bürürken genç bir kız durdu önünde, Pandora gideceği yeri söyledi ve bindi arabaya. Sonunla o lanet olası yere rahatlıkla ulaşabilecekti.
Yürüdüğü şehir aynı rüyasındaki gibiydi, bu kadar ayrıntılı görmesi Pandora'ya çok ilginç gelmişti, zira daha önce burada hiç bulunmamıştı. Rüyasında attığı adımları atıp malikane doğru ilerliyordu ki ayakları ister istemez gitmek istediği yoldan kaçıyordu. Gitmek istediği yeri ruhu biliyordu bu sefer ve bedeni ona uymak zorundaydı, bu tarz şeylere alışmıştı kız. En sonunda adımları bir parkta yavaşlamaya başlamıştı. Derin derin nefes alıp ağzından küfür ya da sert başka bir sözcük çıkmasını engellemeye çalışıyordu baştan. En sonunda ağacın altında oturan genç bir çocuğun önünde durmuştu. "Hey sen, bilmem bişey Blake sen misin?"
|
| |
|
Thomas Blake Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 139 Kayıt tarihi : 02/06/12 Yaş : 35 Lakap : yok
| Konu: Geri: Güzel bir hafta sonu Ptsi Haz. 18 2012, 00:48 | |
| Thomas gözlerini kapayıp bir süre etrafı dinledi. Kuşların sesi kulağa melodi gibi geliyordu. Tatlı tatlı esen rüzgâr insanların sıcaktan fazla bunalmamasını sağlıyordu. Temiz havayı içine çekti. Tembellik yapmak bazen en harika şey olabiliyordu. Tüm kent koşuşturmacalarından uzakta, bir yere yetişememe korkusundan uzak olmak güzeldi. Özellikle de uzun süredir tatil yapmadığını göz önünde bulundurunca tüm koşuşturmalardan biraz uzak kalmak harika bir şeydi. En son ailesiyle çıktıkları tatil ve sonrasında olan kötü kazadan sonra tatile bir daha çıkmamıştı ama bu kafasını dinlemeyi sevmediği anlamına gelmiyordu. Gözlerinin önünde silik görüntüler belirmeye başlamıştı yine... Mutlu bir ailenin sesleri geliyordu arkadan her zamanki gibi konuşanların yüzünü göremiyordu. Sonra bir anda çığlıklar yükseldi. Bulanık Sülietler telaş içinde koşuşturmaya başlamıştı. Resimlerden gördüğü ve hatırladığı kadarıyla kendi küçüklüğü belirdi gözlerinin önünde oldukça korkmuş görünüyordu. Oldukça küçük olduğunu düşünürsek korkması doğaldı ama kimden korkmuştu? Niye dehşetle bakıyordu o gözler? Alevler kapladı bir anda her yeri ortadan kayboldu çocuk ve etrafta çığlıklarla koşuşturan sülietler girdi araya biri alevleri söndürdü bu muhtemelen babası ya da annesi olmalıydı. Yüzünü göremiyordu ama ateş elementini kontrol edebilen biriydi. Kesinlikle annesi ya da babasıydı biliyordu. Bir çarpma sesi duyuldu birden çığlık sesleri yükseldi etrafta ve her yer karanlığa gömüldü. Büyük sessizlik ve sonrasında hiçbir şey… Thomas baş ağrısıyla birlikte gözlerini araladı.
Yine olmuştu işte yine görmüştü aynı şeyleri. Hem de geçmişini hatırlamaya hiç uğraşmadığı halde bir anda belirivermişti gözlerinin önünde görüntüler. Geçmişini geride bırakmakta kararlıydı yeni bir hayat kurmaya çalışıyordu kendine ama görüntüler bir türlü peşini bırakmıyordu. Hatırlamaya çalışmıştı her şeyi bunu birçok kez denemişti hala bazen deniyordu ama başaramıyordu işte zorlamanın bir anlamı yoktu. Neden görmüştü şimdi bunları? Diye düşünürken bir kızın sesiyle kendine geldi. Karşısındaki kızı dikkatle inceledi. Oldukça güzel bir kızdı ama onu tanıdığını sanmıyordu. Gözlerini gözlerine dikti. Hayır kesinlikle onu tanımıyordu. Kızın cümlesine bakacak olursak onunda thomas’ı tanımadığı açıktı. Peki kimdi bu kız? ondan ne istiyordu? Umursamaz bir tavır takınmaya karar verdi sonunda ve derin bir nefes alarak soğuk bir ses tonuyla ''Size de merhaba küçük hanım. Sohbet anlayışınıza bayıldım doğrusu'' dedi.Söylediğinin tam tersini ima ederek. Onu dövecekmiş gibi soru sorması hoşuna gitmemişti kızın elinde değildi nazik olamıyordu. Gözlerini kızın gözlerine dikerek ''Bu arada aradığınız blake kim bilmiyorum ama adım Thomas Blake tanıştığımıza memnun oldum'' dedi imalı bir ses tonuyla. Şu an kimi aradığından çok kızın kim olduğuyla ilgileniyordu. Derin bir nefes daha alarak ''Şimdi sizin kim olduğunuzu ve kimi aradığınızı öğrenebilir miyim?'' diye sordu.
| |
|
Pandora Ateş Perisi
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 09/06/12 Nerden : Cehennemin Dibi sanırım. Ateş perisi nerden gelir la bilmiyom Lakap : Hehe. Hele bi dene :3
| Konu: Geri: Güzel bir hafta sonu Salı Haz. 19 2012, 17:39 | |
|
Fark ettirmeden derin derin nefesler alıp veriyordu Pandora, zira ilk günden sinir krizi geçirmek istemezdi. Bunun için ileride fazlasıyla zamanı olacaktı zaten. Ne diye lanet olası bir aileye bağlanmışlardı ki? Perilerin başka işi mi yoktu sanki. Çocuğun oturarak kendini beğenmiş bir tavırla konuşması Pandora'yı daha da çok sinirlendirmişti. Fazlasıyla terbiyesiz bir hareketti bu birinin sizinle konuşurken o kişinin oturması. Bacakları sızlamaya başlamıştı hatta, her an tekme atabilirdi oturan çocuğa ayağa kalkması için. Ama büyüklük Pandora'da kalsındı, şimdilik o sıcak tekmelerinden birini yemese de olurdu şu çocuk. "Her kimsen ve her neysen işte. Bu zemre kadar umurumda da değil zaten ve maalesef seni arıyorum, sanırım. Bu arada" ses tonu bir anda artmış ve gözlerini kısıp keskinleştirmişti, işte geliyordu. "Kalk lan ayağa, benimle konuşurken öyle umursamaz bir tavır takınıp geviş getirmene devam edemezsin." Ucuz yırtmıştı, zira konuşmasının içinde bir kaç küfür ve etrafta yanık kokusu olabilirdi.
Kafasını sağa sola salladı hafifçe ve kollarını göğüs hizasında bağladı. Daha sakin olmalıydı, farkındaydı bunun ama pek de olabilecek gibi değildi. Öncelikle çok sevdiği yerden ve çok sevdiği kişilerden ayrılmak zorunda kalmıştı. Annesi o yokken ne yapacaktı? Ablası onu gerektiği gibi koruyamazdı ki. Koruma işleri söz konusu olduğunda hep Pandora ortaya çıkar ve günü kurtarırdı. Ayrıca insan formundan hiç hoşlanmıyordu, gücünü kısıtlıyor gibi hissediyordu. Hele hele bu forumda saatler süren bir yolculuk yapmak onun için ölümden farksızdı. Peki bunlar ne içindi, kim içindi. Pandora karşısında -hala- yerde oturmakta olan, gücünü bir parça bile sezemediği bu sihirbaz bozuntusu için! Kendi iç sesiyle kendisine gaz veriyordu sürekli genç peri şuan ki gibi. Kendi huyunu iyi bildiğinden zihnini susturmayı denedi. "Gücün ne senin? Ya da bir gücün var mı? Hayır, varsa o gücü ne yaptın da senden gelebilecek tek bir damla bir şey hissedemiyorum. Ki emin ol hissedememem benimle değil seninle alakalı."
Hafif hafif esen rüzgar sinirinin bir kısmını alıp gitmeyi düşünüyordu Pandora'dan. Ama hayır, bunun için parkta bir tufan çıkmalıydı ki o bile yeterli olmazdı. Aslında daha da çok sinirlerini bozardı. Evet, hafif hafif ama sürekli esintiler daha iyiydi. Hem kuşların sesi onu rahatlatıyordu. Gözlerini biraz kapattığında -ve fazlasıyla hayal gücünü zorladığında- kendisini evinin bahçesinde hissedebilirdi, belki çok zorlarsa hissedebilirdi işte. Bu düşünceler yine onu sinirlendirmiş az önce arkasını döndüğü çocuğa ateşle bakan gözleriyle tekrar dönmüştü, hepsi onun suçuydu. "Pandora ben" dedi daha sonra ismini söylemesi dudaklarının sağa doğru hafifçe kıvrılmasına sebep olmuştu. "Ve başına bela olmaya geldim. Tıpkı Zeus'un Pandora'sı gibi"
|
| |
|
Thomas Blake Sihirbaz
Mesaj Sayısı : 139 Kayıt tarihi : 02/06/12 Yaş : 35 Lakap : yok
| Konu: Geri: Güzel bir hafta sonu Çarş. Haz. 20 2012, 00:32 | |
| Thomas’ın son sözlerinden sonra ortama sessizlik hakim oldu. Fırtına öncesi sessizlikle eşdeğer bir sessizlikti bu. Nedense içinden bir ses güzel başlayan hafta sonunun kötü biteceğini söylüyordu. Bu hisse kapılmasındaki en büyük etken karşısındaki kızın ses tonundaki tınıydı. Birileriyle kavga etmek istediği ortadaydı fakat neden Thomas? Yani ona ne yapmıştı ki? Onu tanımıyordu bile. Hafta sonunda her normal insan gibi dışarı çıkıp parkta dolaşmıştı ve dinlenmek için ağacın altına oturmuştu. Hepsi buydu. Ona çarpıp ukalalık yapmamıştı ya da durup dururken onunla uğraşmaya kalkışmamıştı. Eğlence için uğraştığı kişilerden olsa onu hatırlardı. Ya da hatırlamaz mıydı? Evet geçmişten biriyse kesinlikle hatırlamazdı ama bu seferde kız onun adını ve onu kesinlikle unutmazdı eğer geçmişinde onu sinir edip onunla uğraştıysa. Mantıklı değildi. Aslında hiçbir şey mantıklı değildi. Hiçbir şey… Bu kız niye bu parka bu kadar insan varken neden thomas’ı seçmişti patlamak için? Dışarıdan bakıldığında çok mu pasif görünüyordu anlayamamıştı. Ya da onun göremediği bir tabelada bu çocuk belayı seviyor falan mı yazıyordu acaba? Sorunsuz bir hafta sonu geçirmek neden bu kadar zordu? Kızın ilk sözlerinden sonra sinirden çıldırmak üzere olduğunu hissetti. Ses tonuna hakim olmaya çalışarak ''Benim kim olduğun umurunda değil demek güzel çünkü senin kim olduğunda benim umurumda değil.'' Dedikten sonra sakinleşmek için bir süre sessiz kaldı. Bu kız gerçekten onu sinirlendirmeyi başarmıştı. Eğer bela arıyorsa şuan aradığı şeyi kesinlikle bulmuştu. Gözleri deyim yerindeyse alev saçıyordu. Kızın kullandığı kaba üsluba karşı sinirli bir şekilde gülümseyerek '' Üzgünüm ama ben kimseden emir almam. Yani ayağa kalkmıyorum. Ayrıca ne bekliyordun? Saygı mı? Benimle bu şekilde konuştuktan sonra mı? Saygı göstermek karşılıklıdır küçük hanım. Siz benimle düzgün bir şekilde konuşsaydınız bende belki ayağa kalkabilirdim. Her şey karşılıklıdır.'' Dedi. Sakin olmalıydı. Kendini kontrol etmeyi başaramazda bu park alev alabilirdi. Bir anlık bir sinirle güzelim parkı yok etmek istemiyordu tabi dikkat çekmekte.
Sinirli bir şekilde kıza bakarak ''Söylesene gerçekten merak ediyorum neden ben? Yani parkta çatabileceğin o kadar kişi varken neden ben? Sana ne yaptım da hafta sonumu mahvediyorsun?'' diye sordu. Ciddiydi bunu merak ediyordu. Kızın ona gücünün ne olduğunu sormasıyla şaşırmış bir şekilde ''Ne? Ben…'' diyebildi sadece. Kızın son sözlerinden sonra şaşkınlığını gizlemeye çalışarak ''Ne saçmalıyorsun sen? Ne gücü? Aloo normal insanların doğaüstü güçleri yoktur. Onlar bir tek filmlerde olur canım acı ama gerçek. Hah çattık ya'' diyerek gözlerini kaçırdı. Kimdi bu kız nerden biliyordu thomas’ın gücü olduğunu? Avcı olduğunu sanmıyordu peki neydi? Cadı mı? Sihirbazlar birbirlerinin gücünü hissedemezlerdi. Kesinlikle sihirbaz değildi. Geriye tek bir seçenek kalıyordu oda cadı olduğu. Pandora demek adı buydu güzel isim diye düşündü. Ayağa kalkarak ''Demek pandora güzel isimmiş. Bak pandora aradığın kişinin ben olduğundan emin değilim. Ve ayrıca mitolojiyle de uzaktan yakından alakam yoktur yani zeus’un pandorası yada onun yaptıkları hakkında hiçbir fikrim yok Ve üzgünüm ama baş belası konteyjanım dolu. Yani yeterince sorunum var saol. Şimdi benden ne istediğini sorabilir miyim? Eğer aradığın kişi bensem ki buna hiç ihtimal vermiyorum beni aramak için bir sebebin olmalı dimi? Beni neden arıyorsun?'' dedi. Parkın dışından çığlıklar duyulmaya başladı. Gözlerini seslerin geldiği yöne çevirdi bir bina yanıyordu. İtfaiyeler de ordaydı ama anlaşılan pekte başarılı değillerdi. Yanlarından içeride birilerinin olduğu konusunda konuşan birkaç kişi geçti. Thomas gözlerini binaya dikti. Olaya müdahale etmesi sorun olmayacaktı herkes itfaiyenin başarısı kabul edecekti. Konsantre oldu birkaç dakika içinde alevler tamamen sönmüştü. Herkes itfaiyecileri alkışlamaya başlamıştı. Thomas silik bir şekilde gülümsedi. Sonra pandorayı hatırlayarak ''Evet bir açıklama bekliyorum'' dedi ciddiyetle.
| |
|