| Beklenmeyen Küçük Misafir... | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Beklenmeyen Küçük Misafir... Salı Mart 05 2013, 22:32 | |
| Phin leon’dan duyduklarını hazmedememiş olsa da şimdiki tek önceliği sevgilisiydi. Sihirbazının tehlikede olduğunu bilmek canını sıkıyor olsa da onun şuan güvende olduğunu bildiğinden içi rahattı. Psikolojik açıdan kötü durumda olabilirdi ve kesinlikle kendisine ihtiyacı olduğunu da biliyordu. Zor zamanlar geçirdiğinin farkındaydı. Onu gördüğü kısacık zaman diliminde korkusunu, hüznünü, suçluluk duygusunu ve endişesini hissetmişti. Kendini güvende hissetmeye ,abi şefkatine aynı zamanda da teselliye ihtiyacı vardı ama bir süre kuzeniyle idare edebilirdi. O ikisi birbirlerine oldukça düşkündü ve en berbat zamanlarda bile birbirlerinin moralini düzeltmenin mutlaka bir yolunu buluyorlardı. Şimdide öyle olmasını umuyordu. En azından birbirlerine destek olacaklarını bildiği için içi rahattı. Leon yanlarındayken de ikisi de güvendeydi. Gerçi leon başlı başına bir tehditti ama ona güvenmekten başka çaresi yoktu. Üstelik elise’i sahiplenircesine belinden tutup ona açıklama yaparken onları korumakta son derece kararlı görünüyordu. Bunları düşünmeyi bir kenara bırakıp sevgilisini yatak odasına götürüp yatağa yavaşça yatırdı. Kendisi de yanına uzanıp onu izlemeye başladı. Onu büyüyle de uyandırabilirdi ama son zamanlarda çok fazla yorulduğunu biliyordu.
Biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Onun bu hali içten içe onu endişelendiriyordu. Bu gün savaşta nasıl o kadar dikkatsiz davranabildiğini bir türlü anlamıyordu. Son zamanlarda sevgilisi çok yorulduğundan şikayet etse de bunu normal bulduğu için üzerinde çok durmamıştı. Bu bayılmaları kendini fazla zorladığı için olabilir miydi? Belki uyanınca onun biraz işlerden uzaklaşarak dinlenmesi için sevgilisiyle konuşmalıydı. Onun için gerçekten korkmaya başlamıştı. Hayatını anlamlı kılan bu güzel peri kızına bir şey olsun istemiyordu. Onu seviyordu. Ona deli gibi aşıktı ve ona bir şey olmasından fazlasıyla korkuyordu. Sevdiği kadının saçlarını okşarken o mükemmel kokusunu derin nefeslerle içine çekti. O hayatına girmeden önce sadece öldürmeyi düşünen ve kızlarla gününü gün eden sıradan bir serseriydi. Rose hayatına girdiğindeyse sorumluluk sahibi bambaşka biri olmuştu. Hala öldürmeyi sık sık düşündüğü bir gerçek olsa da tek düşündüğü bu değildi. Sevgilisini, sihirbazını, çoğunlukla kavga etseler de sihirbazının kuzenini de düşünüyor ve birilerine değer veriyor olmanın tatlı mutluluğunu yaşıyordu. Aşık olmak mükemmel bir duyguydu. O beraber yaşlanmak istediği kişiyi bulduğu için çok şanslıydı. Gerçi onların hayatlarında kimse yaşlanacak kadar uzun yaşayamasa da en azından yaşadığı sürece her sabah güzel peri kızıyla uyanıp her akşam tatlı sevgilisiyle uymak istiyordu. Onların hayatında zor olsa da ileri de rose ile bir aile kurmayı her şeyden çok istiyordu.
Muhtemelen çocuklarına ilk öğretecekleri şey temel ihtiyaçlarını nasıl giderebileceklerinin ve konuşmanın ardından savunma ile saldırı büyüleri olurdu. Yine de evde etrafta koşuşturan tatlı küçük baş belaları görmenin güzel olacağından emindi. Pek normal bir hayatları olmayacağını biliyordu. Zaten ikisinin bu karakteristik özellikleri ile hiçbir zaman normal bir hayatları olmamıştı ki şimdi olsun… İkisinin de değişmeyeceğini bildiğinden normal bir hayatın onlar için imkansız olduğunu da biliyordu. Phin değişip başka bir insan olmayı denemişti ama olmamıştı. Eski ölüm saçan tehlikeli kişiliğine dönmesi uzun sürmemişti. Eskisinden farklı bir hayata sahip olsa da unutulmayacak bir gerçek vardı ki phin hala aynı kişiydi. Sevgilisinin de öyle olduğunu biliyordu. Sevgilisinin yanağına masum bir öpücük kondurup geri çekildi. Bu kadın hayatının merkeziydi ve ne olursa olsun onu kaybetmek istemiyordu. Kendine dikkat etmesi gerekirken o kendini savaştan savaşa atıp bedenin dinlenmesine bile izin vermeyerek kendini tehlikeye atıyordu ve phin buna dur demekte kesinlikle kararlıydı. Savaştan tamamen çekilmesini elbette istemeyecekti ama bir süre dinlenip kendine gelmeliydi. Sonunda sevgilisi gözlerini açtığında rahat bir nefes alıp gülümseyerek onun dudaklarına kapandı. Onu uzun süre tutkulu bir şekilde öptükten sonra geri çekilerek ''Sonunda uyanabildin sevgilim… Beni çok korkuttun ve son günlerde kendini fazlasıyla yorman konusunda kesinlikle ciddi bir şekilde konuşmalıyız'' dedi. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... Perş. Mart 07 2013, 01:16 | |
| Yine aynı ağrı bir anda tüm bedenini ele geçirdi. Gerçekten bunun nedeni neydi? Artık sormaktan yorulmuştu ama hala bir cevap alamamak sinirlerini bozuyordu. Phin'e iyi olduğunu söyleyerek peşine takılmıştı. Şimdi ise tek yaptığı onu başka bir dert açmaktı. Onu endişelendirmek istemiyordu. Bir süre acı ile başa çıkmaya çalıştı. Sonuçta o bir savaşçı sayılırdı. Yani hayatı boyunca o kadar çok peri ile dövüşmüş ve bunların bir çoğunda da yara almıştı. Zaten yaralanmak çoğu zaman kaçınılmaz bir durumdu. Elementlerden kendini koruyabilse bile yakın dövüş darbe almadan kolay kolay gerçekleşmiyordu. İşte bu yüzden bedeninde açılabilecek her türlü yaraya dayanabilecek gücü vardı. Yani öyleydi, şimdiye kadar... Bu ağrı ise onu içten içe öldürüyordu sanki. Karnından başlayarak tüm bedenini saran acı hiç istemese de dudaklarında acı dolu bir sese dönüştü. Kısa süre sonra baş dönmesi kendini gösterdi. Başı dönüyordu. Uyanık kalmak için çok zorladı kendini hatta bunun için mücadele verdi. Ama sonuç olarak kaybetti. Yavaşça kendinden geçerken yere düşeceğini düşündü ama düştüğü yer sevdiği erkeğin güzel kucağı oldu.
Kendini kaybettikten kısa süre sonra... Kendini zifiri karanlığın içinde buldu. Garipti, aslında rahatsız olması gerekiyordu belki ama karanlık onu rahatsız etmiyordu. Gözlerini bir süre kapatıp açtı. Gözlerini açmak ile kapatmak arasında hiç bir fark yoktu, karanlığın içinde. Bir süre sonra garip bir his tüm bedenini ele geçirdi. Ürpertiye benzeyen garip bir duyguydu, ama korkmuyordu. Küçük bir kızken hala ailesi ile birlikte olduğu zamanlarda karanlık onu korkuturdu, ama artık değil. His giderek değişirken garip bir huzur kapladı içini ve aynı anda gözlerinin önünde küçük bir ışık huzmesi belirdi. Ayağa kalkarak ona ulaşmak istedi önce hatta kalkıp koşmaya başladı. Ama sanki her adımda onan uzaklaşıyordu. Sonunda durduğunda ona giderek yaklaştı ve parmakları ile küçücük olan ışık huzmesine dokundu. Dokunuşu ile sadece parmağının ucunu aydınlatan ışık tüm karanlığı aydınlatacak kadar büyüdü. Bir anda etrafındaki her şey değişmeye başladı. Etrafı bir şehre benziyordu oldukça geniş bir şehir. Ama tüm genişliğine rağmen aynı zamanda her şey küçüktü de. Sanki çocuklar için özel olarak yapılmış bir şehirdeydi. Etrafı incelerken bir çok çocukla karşılaştı. Sonunda bir parka geldiğinde banklardan birine oturarak çocukları izledi. Bir yandan da neden burada olduğunu soruyordu kendine. Bir çocuk geldi yanına onun elini tuttuktan sonra konuştu.
"Sen buraya ait değilsin..."
Ona cevap vermek istedi ama sanki konuşması yasaklanmış gibi tek bir kelime dahi edemedi. Çocuk yanından uzaklaştıktan sonra birden kulaklarını dolduran bir ses duydu. "Anne". Etrafta bu kadar çocuk olmasına rağmen hiç birinin ebeveynini görmemişti. Yine o sesi duyduğunda bu kez iliklerine kadar hissetti. "Anne". Çok tuhaftı. Bu kelimenin onun için hiç bir şey ifade etmemesi gerekiyordu. Sonuçta onun bir çocuğu yoktu. Ama bu ses onu ele geçiriyordu. Yerinden kalktı hızlıca ve sesin sahibini bulmaya çalıştı. Karşısına bir çok çocuk çıktı ama hiç biri o kelimenin sahibinin onda yarattığı etkiyi hissettirmiyordu. Sonra bir anda tüm çocuklar kayboldu, ardından ise tüm aydınlık, zifiri karanlığa gömüldü. Bedenini hareket ettirirken dudaklarında hissettiği ıslaklık ile gözlerini açtı. Onu öpen erkeğe aynı tutku ile karşılık verirken bir süre öpücüğü sürdürdü. Öpüşmeleri noktalandığında Phin'in sözlerini dinledi. Ama cevap verecekken garip bir duygu tüm bedenini ele geçirdi. Eli farkında bile olmadan karnına gittiğinde bakışları göbeğine kaydı ve rüyanın etkisi ile kendini yataktan dışarı atarak banyoya koştu. Yüzüne bir süre soğuk su çarptıktan sonra aynada kendine baktı. Üzerindeki kıyafeti yukarı kaldırarak göbeğini açıkta bırakıp karnını izledi bir süre ve ardından ufak bir büyü mırıldandı. Hissettiği şey ile gözleri kocaman açıldı. Neredeyse bembeyaz bir suratla banyo dan çıktığında hala yatakta olan Phin'in yanına oturdu. Kesik, kesik konuşuyor ve zar zor cümle kurmayı deniyordu.
"Evet Phin kesinlikle konuşmalıyız... Ben... Hamileyim... Bir bebeğimiz olacak sevgilim." | |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... Cuma Mart 08 2013, 12:59 | |
| Phin sevgilisi gözlerini açtığında rahat bir nefes aldı. Uzun süredir uyuyordu ve onun için endişelenmeye başlamıştı. Her ne kadar yorgun olduğunu bilse de bu kadar uykunun normal olduğu konusunda ciddi şüpheleri vardı. Ne kadar yorgun olursa olsun o normal bir uykuda değildi baygındı. Bilincinin aniden kapanması, bu kadar sürede ayılamaması onu her geçen saniye daha da endişelendirmişti. Savaşta düşmanın eline geçtiği an tekrar tekrar gözlerinin önüne gelirken onunla bu konuda konuşmaktaki kararlılığı da her dakika daha da artıyordu. Sevgilisi kendinde değildi. Son zamanlarda rose fazla dikkatsizdi. Sürekli bir yorgunluk vardı üzerinde ve bugün iki kez bayılmıştı. Hastalanmasından endişeleniyordu. Periler hastalanır mıydı emin değildi. İnsanlara fazlasıyla benziyorlardı. Gerçek formlarının görünümü farklı olsa da sürekli insan formunda yaşıyorlardı. Belki de insan formundayken normal insanlar gibi hasta da olabiliyorlardı. Bu düşünce onu korkutuyordu. Sevgilisinin hastalanması asla istemeyeceği bir şeydi. Peri kızının solgun yüzüne bakarken hastalanma olasılığının yüksek olduğunu görmek canını sıktı. Düşükte olsa sürekli koşuşturmaktan bu halde olma ihtimali de vardı. Phin en iyi ihtimale inanmayı istiyordu. Tüm bunların yorgunluktan meydana geldiğine ve sevgilisinin biraz dinlenirse eskisinden daha iyi olacağına inanmak istiyordu. Diğer türlü onu nasıl iyileştireceğini bilmiyordu. Normal iyileştirme büyülerinin işe yarayacağının bir garantisi yoktu.
Sonuçta onlar periydi ve hastalıkları normal insanlardan kesinlikle farklı olacaktı. Sevdiği kadının söylediklerine cevap vermek yerine kaçar gibi yataktan kalkıp banyoya gitmesiyle şaşkınlıkla güzel peri kızının arkasından baktı. Neler oluyordu? Bu hal ve tavırları onu daha da endişelendirmekten başka bir şeye yaramıyordu. Sevgilisinin sağlığı konusunda şüpheleri her geçen saniye daha da artıyordu. Banyonun kapısına bakarak güzel peri kızını beklemeye başladı. Şuan onun yanında olmayı deli gibi istese de nedense sevdiği kadının biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Belki de bu savaş onu düşündüğünden daha fazla yıpratıyordu ve sadece sihirbazıyla ilgilenmesi konusunda onunla önemli bir konuşma yapmalıydı. Savaştan uzun bir süreliğine uzak durmasının şuan onun için en iyisi olacağına karar vermişti. Rose bembeyaz bir yüzle banyodan çıktığında korkulu gözlerle sevgilisine baktı. Endişeyle ''Sevgilim iyi misin?'' diye sordu. Sevgilisinin hipnotize olmuş gibi sessizce yatağa oturuşunu endişeli gözlerle izledi. Banyoda ne olmuş olabileceğini ne kadar düşünürse düşünsün aklına bir şey gelmiyordu. Bu eve bir sürü büyü yapmıştı. Herhangi bir dış tehdide karşı tüm önlemlerini almıştı. Peki sevgilisinin bu hali neydi? Sihirbazı mı tehlikede acaba diye düşünürken güzel peri kızının söyledikleriyle donup kaldı. Nefes almayı bile unutmuştu.
Kalbi deli gibi çarpıyordu. Boğazı kurumuştu. Birkaç şey söylemeye çalıştı ama sesi çıkmadı. Aslında şuan ne söyleyeceğini dahi bilmiyordu. Beyni çalışmayı durdurmuştu sanki söyleyecek kelime bulamıyordu. Ne tepki vereceğini bile şaşırmış durumdaydı. Zar zor ''E-Emin misin? Yani ben… ben gerçekten… ba-babamı oluyorum ?'' diye sordu. Sonra sevgilisini kendine çekip sarılarak ''Tanrım baba oluyorum.'' Diyerek sevgilisinin dudaklarına kapandı. Düşündüğü aileyi fazlasıyla erken kuracak olmaları biraz sorun teşkil etse de aşık olduğu kadından bir çocuğu olacağına sevinmişti. Durumlar fazlasıyla karışıktı biliyordu ama bildiği bir şey daha vardı ki bu sihirbaz problemini çözseler de her zaman yeni bir sorun çıkacak ve durumlar her zaman bir öncekinden daha karmaşık olacaktı. Belki de böyle olması daha iyiydi. Kendini geri çekerek ''Seni seviyorum sevgilim… Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin… Bizim bir bebeğimiz olacak'' dedi sevinçle. Sonra aklına gelen şeyle gözlerini sevgilisinin gözlerine dikerek ''Rose hayatım seninle konuşmak istediğim bir konu var'' diyerek derin bir nefes aldı. Birazdan sevgilisinin sıralayacağı tüm itirazlara karşı kendini hazırlamaya çalıştı kısa süre sonra "Savaşta artık ön saflarda yer almanı istemiyorum. Bence artık sadece sihirbazınla ilgilenme vaktin geldi. Hem hamilesinde bu ikiniz içinde daha iyi olacak" dedi. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... C.tesi Mart 09 2013, 01:36 | |
| Uyanıp gözlerini açmış olsa da hala rüyanın etkisindeydi. Sevdiği adamın öpücüğüne tutkuyla karşılık verirken bile hep aklını kurcalamıştı gördüğü rüya. Daha doğrusu gördüklerinden çok duyduğu ses onu etkilemişti. Bir çocuğun anne diye seslenmesi neden onu böylesine garip duygulara sürüklemişti aklı almıyordu. Onun için anne kelimesi şu an oldukça anlamsızdı. Evet ileri de bir zaman da en azından işleri biraz daha yoluna koydukları zaman Phin'den bir çocuk sahibi olmak istiyordu. Hatta bunu daha önce de dile getirmişti. Onunla aile olmaktan söz etmişti hatta belki de hamile olabilme ihtimalinden söz etmişti. Ama o anlık heyecanla dile getirdiği bu durumun bir anda gerçek olma ihtimali arttığında duyguları karma karışık olmuştu. Kendini sevdiği adamın kollarından uzaklaştırıp banyoya nasıl attığını bilmiyordu. Bir süre derin nefesler aldı, yüzüne bol bol su çarptı. Bu gerçek olabilir miydi? Şu an karnında bir bebeğin varlığı... Bunu anlamanın bir yolu vardı. Göbeğini açarak bir süre aynada kendini izledi. Bir yandan da karnını okşuyordu. Şu an insanların kullandığı bir yöntemi yada küçük bir büyüyü kullanabilirdi. Ama o öncelikle insanların yolunu tercih etti. Tezgahın üzerinde birden beliren kutuyu açtı ve gerektiği şekilde kullandıktan sonra beklemeye başladı. Bir kaç dakika sonra gerçeği öğrenecekti. Gördüğü şeyden sonra gözleri büyüdü ve şaşkınlık içinde kendine bakmaya başladı. Derin nefesler alırken bir hata olabilir diye düşündü ve bir büyü mırıldandı karnına dokunarak. Bu büyünün hatalı olmasına imkan yoktu. Sonucun yine aynı olması ile donmuş bir şekilde banyodan çıktı. Phin'e bakarken onun sorduğu ilk soruya cevap bile veremedi. Çünkü emin değildi, iyi olup olmadığından.
Yatağa oturduktan sonra ona olanları söyledi. Hamile olduğunu hala şaşkınlığı yüzünden doğru düzgün bir tepki vermeyi başaramıyordu. Aslında mutluydu içten içe sevdiği erkekten bir çocuğu olacaktı. Özlemini duyduğu aile sonunda gerçek olacaktı. Phin'in ilk tepkisinden sonra donukluğu sonunda geçti ve gülümsemeye başladı.
"Eminim tatlım bizim bir bebeğimiz olacak"
Sorusunu onayladıktan sonra sevdiği erkeğin ikinci tepkisi ile dudaklarına kapanan dudakları öpmeye başladı. Evet Phin baba olacaktı o da anne. Şimdi anlıyordu, rüyasındaki o sesin onu neden bu kadar etkilediğini o da artık bir anneydi. Gerçi hala bir aday sayılırdı. Bebeği dünyaya gelip onu kucağına aldığında gerçek bir anne olacaktı. Şimdiden ona nasıl davranacağını içten içe düşünmeye çalışıyordu. Hayali annesi gibi olmaktı. Tıpkı kendi annesi gibi bebeğine annelik yapmak istiyordu. Öpüşmeleri noktalandığında Phin'in halleri onu gülümsetirken bir elini karnına koydu Rose. Orada yavaş yavaş büyüyen küçük canlıyı hissetmek istiyordu. Phin'i sakinleştirmek istercesine bir elini alarak karnına götürdü ve kendi boşta kalan eliyle de Phin'in yanağını okşadı.
"Sakin ol sevgilim. Bende seni seviyorum ve çok mutluyum. İkimizin bir bebeği olacak"
Phin'in yanağını bırakarak her iki elini de karnına koydu Rose. Sevdiği adamla tekrar göz göze geldiklerinde konuşacakları olduğu belliydi. Kafasını evet anlamında sallayarak onu dinlemeye devam etti. Aslında sözleri normalde onu rahatsız ederdi. Kadınların geri plana atılmasından hoşlanmıyordu ama artık yalnız değildi. Bir anne olarak bebeğini düşünmek zorundaydı. Üstelik Felix'in eline düştüğü an gelmişti gözünün önüne o zaman yanlış bir büyü yapılsaydı ona bebeğinin varlığından haberi bile olmadan onu kaybedebilirdi. Phin'e sokularak onun dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.
"Peki sevgilim sen nasıl istersen. Bugün olanlardan sonra kendime kesinlikle dikkat etmem gerektiği ortada. Sonuçta artık bir önceliğimiz var, bebeğimiz."
| |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... Perş. Mart 14 2013, 00:03 | |
| Phin baba olacağını öğrenince oldukça sevinmişti. Bunun için henüz zamanı değildi biliyordu ama işi zamana bırakırsalar eğer uzun bir süre baba olamayacağının da farkındaydı. Bu nedenle beklenmeyen bu küçük misafiri büyük bir mutlulukla karşılamıştı. Şuan duyduğu mutluluğu hiçbir şekilde tarif edemezdi. Tek hissettiği duygu mutluluk değildi elbette bunun yanında oldukça endişeliydi ve korkuyordu da… Onun aile kavramı yoktu. Normal bir çocukluk geçirmemişti. Kendi babası ise kesinlikle ideal baba değildi. Phin babalıkla ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Doğacak çocuğuna ya iyi bir baba olamazsa endişesi şimdiden tüm benliğini sarmıştı. Tüm hayatı çocukluğundan beri savaş olan aile kavramından habersiz normal bir ailenin nasıl bir şey olduğunu bilmeyen biri iyi bir baba olabilir miydi? Çocuğuna nasıl davranmalıydı? Arkadaşça mı? Otoriter bir babamı? Bunları düşündükçe boğulduğunu hissetti. Hala inanmakta zorlanıyordu gerçekten baba mı olacaktı. Sevgilisinin ağzından bir kez daha baba olacağını duyduğunda gülümsedi. Ona yapmayı planladığı evlilik teklifini anlaşılan zamanından daha önce yapmalıydı. Phin uzun zamandır rose’a evlenme teklif etmeyi düşünüyordu ama bunu nasıl yapacağına karar veremediği için henüz teklif edememişti. Özel olmasını istiyordu.
Rose’un hayatı boyunca hep tatlı bir gülümsemeyle hatırlayıp çocuklarına büyük bir heyecanla anlatacağı oldukça güzel bir evlenme teklif yapmak istiyordu ama ne yazık ki henüz bulamamıştı şimdiye kadar bu saatten sonraysa elini çabuk tutmalıydı. Rose’un karnı belli olmadan evlenmeliydiler ki güzel sevgilisi düğünde istediği gelinliği gönül rahatlığıyla giyebilsin. Hamilelik süreciyle ilgili hiçbir şey bilmiyor olsa da bir ara başına kalan hamile kuzeninden çok çabuk duygu değişikliği yaşayarak olabilecek her türlü şeye ağlayabileceklerini öğrenmişti. İstediği gelinlik üzerine olmadı diye rose’un oturup tüm gün ağlayabilme ihtimalini göze alamazdı. Belki bu konuda elise ve scarlett’tan yardım alabilirdi ya da acaba caitlyn’e mi danışsaydı. Sonuçta o bir büyüyle rose’un hayallerindeki evlenme teklifini görebilirdi değil mi? Öyle de orijinal olmazdı. Of ne yapacaktı? Romantik yemek, içki tabi sadece kendisi için rose için meyve suyu ve müzik eşliğinde evlenme teklifi edebilirdi ama oda çok klasik olurdu. En iyisi kızların fikrini almaktı. Hep beraber düşünürlerse belki birkaç güne harika bir evlenme teklifi şekli bulabilirlerdi. Bu konuyu daha sonra kızlara açmak için bir kenara kaldırıp sevgilisinin karnındaki eline bir süre baktı. Orada sahip olabilecekleri en harika şey vardı ikisinin bebeği.
Sevgilisinin savaşta geri planda kalma kısmını problemsiz kabul ettiğine ise oldukça sevinmişti. Sevgilisinin yüzünü avuçlarının arasına alıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurduktan sonra ''Bu konu da anlaştığımıza sevindim. Sihirbazınla ilgili oluşabilecek sorunlarla da tek ilgilenmeni istemiyorum. Olurda onun tehlikede olduğunu hissedersen önce bana haber veriyorsun ve onu kurtarmaya beraber gidiyoruz anlaştık mı? Sonuçta artık bebeğimizi de düşünmeliyiz. Bugünkü savaşta ikinize de bir şey olabilirdi ve ben bu tehlikeyi göze alamam sevgilim'' diyerek onun tatlı dudaklarına kapandı. Elleri sevgilisinin bedeninde gezinirken onu yavaşça oldukça dikkatli bir şekilde yatağa yatırıp üzerine çıktı. Kendini ondan çok kısa bir süreliğine ayırıp ''Seni seviyorum sevgilim ve bugün senin için çok endişelendim'' diyerek tekrar dudaklarına kapandı. Elleri yavaş ve yumuşak bir şekilde sevgilisinin bedeninde gezinirken o özlediği dudakların tadını çıkarıyordu. Şuan sihirbazına geri dönmesi gerektiğinin farkındaydı ama fazlasıyla yorgundu ve bu gece sadece rose’la ilgilenip onu kollarına alarak uyumak, onunla uyanmak istiyordu. Hem yarın ilk işi kesinlikle o malikaneye yeniden gitmek olacaktı. Şimdi sadece rose ile ilgilenmeliydi. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... Ptsi Mart 18 2013, 15:28 | |
| Elleri karnında içinde yavaşça büyüyen canlıyı hissetmek çok garip hissettirmişti. Aynı zamanda ise çok mutluydu. Mutluluğunu kesinlikle tarif edemezdi. Banyodaki ilk şaşkınlığı ile mutlu bile olmayı başaramamıştı. Çünkü böyle bir şeyi sadece hayal etmişti. Gerçek olmasını dilemişti ama olmasına ihtimal vermiyordu. Phin'inde kendisininde yapacak öyle çok işi vardı ki. Böyle bir şey için zamanları olacağını bile sanmıyordu. Şimdi bile onca şeyin arasında bebeğine nasıl zaman ayırabileceğini düşünmeye başlamıştı. Phin dışarıda uğraşırken onu bebeği ile beklemek zorunda kalacaktı. Ondan uzaklaşmak istemiyor olsa da uzak durması gerekecekti. Sonuçta şu an kendinden bile daha önemli olan bir şeye sahipti. Sevdiği erkek ile onun bebeğine... Ona zarar gelmemesi için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Phin de aynı şeyleri düşünmüş olacak ki onunla konuşup savaştan uzaklaşmasını istemişti. Bu durum aslında sihirbazı ile kendisi içinde iyi olacaktı. Ofelya ile daha fazla zaman geçirerek aralarının daha da iyi olmasını sağlayabilirdi. Üstelik ona Phin ve kendisi ile yaşamasını teklif etmişti. Ofelya ise bunu seve seve kabul etmişti. Bir kaç gün sonra sihirbazı da bu evde onlarla yaşamaya başlayacaktı. Ona da bu mutlu haberi vermek için sabırsızlanıyordu.
Bu düşünceler ondan bir süre uzaklaştığında sevdiği erkeğin ellerini teninde hissetti. Ardından gelen tatlı öpücük ile dudaklarını öpmeye başladı. Birbirlerine karşı duydukları arzu aşkları gibi çok büyüktü. Her an, her dakika birbirlerinin olmak istiyorlardı. Bazen bu onu korkutmuyor değildi. Gün gelecek sanki birbirlerinden sıkılmaya başlayabilirlerdi. Ama sonra onu öperken bu histen asla bıkmayacağını düşünerek onu daha fazla öptü. Öpüşmeleri noktalandığında Phin'in sözleri kalbini ısıtmaya başlamıştı. Ona gülümseyerek konuşmaya başladı.
"Merak etme sevgilim sana haber veririm ve söylemeyi unuttuğum bir şey daha var. Ofelya bizimle kalacak yani hep gözümüzün önünde olacağı için endişe etmene gerek yok. Ayrıca bebeğimizi kaybetmeyi bende asla göze alamam"
Yeniden öpüşmeye başladığında tenine değen hafif dokunuşlar ile kendini yatakta uzanırken buldu. Phin sanki camdan bir eşyaya dokunur gibi ona dokunuyor ve o şekilde öpüyordu. Endişesini kelimelere döktükten sonra onun öpücüklerine yeniden karşılık verdi. Elleri sevdiği erkeğin bedeninde gezinirken saçlarını kavrayarak onu kendinden biraz uzaklaştırıp boynunu öpmeye başladı.
"Bu yavaşlığın nedeni ne Phin merak etme kırılmam ve seni şu an çok istiyorum. Bir nevi aş eriyorum da diyebilirim"
| |
|
| |
Phin Silent Toprak Perisi
Mesaj Sayısı : 230 Kayıt tarihi : 13/06/12 Nerden : İstanbul Lakap : Serseri peri
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... Çarş. Mart 20 2013, 20:36 | |
| Phin bu günden sonra sorumluluklarının daha da artacağının farkındaydı. Kendi sihirbazı, normal kötüler, müstakbel eşi, rose ve kendisinin bebeğiyle ilgilenmek zorundaydı. Artık ekstradan birde sevgilisinin sihirbazı çıkmıştı ki phin şimdiden tüm bunları bir arada nasıl yapabileceğini düşünmeye başlamıştı.Hatırladığı diğer gerçekle derin bir nefes aldı. Birde sihirbazının kuzeni vardı ki aslında onu nasıl unutabildiğine şaşıyordu çünkü elise sürekli başına bela açtığından hep onunla ilgilenmek zorunda da kalıyordu. Gerçi elise’in artık bir perisi olduğunu göz önünde bulundurunca onunla uğraşmasına gerek kalmazdı herhalde. Sihirbazını bulduğunda bir tane kız kardeşe sahip olduğunu düşünmüştü ama yanılmıştı. Elise de küçük baş belası bir kardeşi aratmıyordu. Yine de onunla uğraşmak eğlenceliydi. Sihirbazına ne kadar değer veriyorsa elise’e de aynı değeri veriyordu. Çok göstermiyor ve sürekli atışıyor olsalar da halinden memnundu. Ona küçük diyerek onu çıldırtmayı seviyordu. Elise’in bu takıntısını öğrenmesinde yardımcı olduğu için scarlett’a minnettardı. Tabloya dışarıdan bakınca çok büyük bir aile gibi durduklarını fark etti.
Leon denen gıcık perinin ailelerine dahil olmasından hiç hoşlanmasa da öğrendiği şaşırtıcı gerçeklerle buna katlanmak zorunda olduğu ortadaydı üstelik birde ortak olmuşlardı. Bu büyük aile düşüncesine gülmeden edemedi. Ne aileydi ama… Sevdiği kadınla kendisinin doğacak küçük meleğinin katil aynı zamanda karanlık tarafa eğilimli bir babası, onunla katillikte yarışır psikopat bir dayısı, psikolojisi bozuk öldürme eğilimli bir halası, çocuksu ve kesinlikle bela mıknatısı bir yengesi, henüz kendisinin bile tanımadığı ama müstakbel karısını babasından kıskanan bir teyzesi ve tüm bu kişileri idare etmeye çalışan melek bir annesi vardı. Gerçi annesi de normal değildi. Oda babası ve dayısı gibiydi ama phin’in gözünde o hayatını değiştirip güzelleştiren bir melekti. Kesinlikle normal bir ailede yetişmeyeceği ortadaydı. İnsan ister istemez kaygılanıyordu. Onun sihirbazıyla aynı evde yaşama fikrine sıcak bakmasa da eğer onun sihirbazı gözünün önünde olursa rose da sürekli gözünün önünde olacağı için ses çıkarmadı. Sevgilisi madem böyle bir karar vermişti o zaman buna saygı duyacaktı. Hem bu onunda işine gelirdi. Düşüncelerini bir kenara bırakıp güzel sevgilisinin tatlı dudaklarına bakmaya başladı. Müstakbel eşini özlemişti. Bugün onu yaşadığı kaybetme korkusunu hala üzerinden atabilmiş değildi. Ona olan ihtiyacı her geçen dakika daha da artarken o doyamadığı dudaklarına tekrar kapandı. Sevgilisinin sözleriyle çapkınca gülümseyerek ''Hımm demek beni aş eriyorsun o zaman şanslısın sevgilim çünkü tüm gece seninleyim'' diyerek dudaklarına kapandı.
Elleri sevgilisinin bedeninde ustaca dolaşırken bir yandan da üzerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladı. Sevgilisi sadece iç çamaşırlarıyla kaldığında vücudunun her yerine baştan çıkaran küçük öpücükler bırakarak hafifçe ısırdı. Dudakları yeniden onun dudaklarını bulduğunda bir eli göğüslerinden birini okşarken diğer eli de kalçasını okşuyordu. Elleri iç çamaşırlarından kurtulmaya çalışırken sevgilisinin o doyamadığı dudaklarını emmeye başladı. Rose tamamen çıplak kaldığında öpücükleri önce boynuna ardından göğüslerine kayarken bir eli onun ıslaklığını okşuyordu. Diğer eliyse göğüslerindeydi. Onu bir süre öpüp okşadıktan sonra üzerindekilerden kurtulup kızın bacakları arasındaki yerini aldı. Dudaklarına tekrar kapandığı esnada içine yerleşip gidip gelmeye başladı. Başta çıldırtacak derecede yavaş bir şekilde hareket ederken sonradan kendini kaybetmişti. Onu delice bir arzuyla öperken gidip gelişleri de hızlanmıştı. O dayanılmaz an gelip son bir itişle yıldızlara ulaştığında sevgilisinin üzerine yığıldı. Biraz nefeslendikten sonra kendini yatağa atıp onu kolları arasına aldı. Alnına küçük bir öpücük kondurarak ''Seni çok seviyorum bir tanem.'' Dedi. Sonra düşünceli ve yarı uykulu bir şekilde ''Bence yakında daha büyük bir eve çıkmalıyız malum ileride bir çocuğumuz olacak ve sihirbazında bizimle yaşayacağına göre bunun yanı sıra benim sihirbazımın da arada bizde kalmaya geleceğini düşünürsek kesinlikle bir malikaneye ihtiyacımız var'' dedi. Sevgilisine gülümseyerek dudaklarına masum bir öpücük kondurduktan sonra uykuya daldı. | |
|
| |
Rosemary Ruby Silent Su Perisi
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 01/06/12 Yaş : 32 Lakap : Peri kızı
| Konu: Geri: Beklenmeyen Küçük Misafir... Cuma Mart 22 2013, 18:58 | |
| Phin'e danışmadan pat diye böyle bir karar vermek aslında canını sıkmıştı. Ama sihirbazı onu yalnız bırakmak istemiyordu artık. Buluşmalarından sonra ona bir söz vermişti. Atık her ne olursa olsun onun yanında olmanın vakti gelmişti. Gerçi şu an sorumluluğu daha da artmıştı. Yinede Ofelyanın gözünün önünde olması onun başına gelecek kötü şeylerin bir nevi kısıtlanmasına neden olacaktı. Üstelik onu koruyan tek peri kendisi de olmayacaktı. Phin onu yalnız bırakmamak için onu birlikte korumayı teklif etmişti. Üstelik bu ev mevzusu bile olmadan bu yüzden damdan düşer gibi de olsa sihirbazının onlarda kalması iyi bir şey olacaktı. Hem de aile olmaya biraz daha çabuk başlayabilirlerdi. Ofelya'ya aralarına yeni katılacak küçük misafiri söylemek için sabırsızlanıyordu. Bunları düşünürken Phin'in öpücükleri bir anda tüm dikkatini dağıtarak ona odaklanmasını sağladı. Sevdiği erkeğin hafif dokunuşları ve yavaşlığı sinirini bozduğundan bunu dile getirme gereği duydu üstelik ona birden ortaya çıkan arzusu garip bir şekil almıştı. Her zamankinden daha fazla bir istek tüm benliğini ele geçirirken bu yavaşlık bir işkenceden ibaretti. Phin'in çapkınca gülümsemesinden sonra ona tutkuya bakmaya başladı.
Yeniden öpüşmeye başladıkları anda sevdiği erkeğin tüm hareketleri değişmişti. Öpüşmeleri derinleşirken yavaş yavaş üzerindeki kıyafetler azalmaya başlarken o da Phin'in üzerindekileri çekeleştirerek çıkarmaya başladı. Kendi soyunmaya başlamışken, onu giyinik görmek kesinlikle haksızlıktı. Phin'in öpücükleri ısırıklara dönüşürken inlemeye başladı Rose, baştan çıkarıcı ısırıklar tüm bedenini ele geçirirken onu kendine çekerek boynunu öperek ısırmaya başladı. İçindeki garip değişimleri takip edemiyordu. Sıradan bir tatmin sanki yetmeyecek gibiydi, bedeni başka şeyler istiyordu çok farklı şeyler... İkisi de çıplak kaldıklarında Phin'i altına alarak göbeğinden yukarı doğru öpücükler koymaya başladı. Bir yandan da erkekliğinin üzerinde kalçalarını oynatıyordu. Bunun onu deli ettiğini inlemesin den anlayabiliyordu. Tam dudaklarına ulaşacakken yön değiştirip boynuna yöneldi. Boynuna geldiğinde onu yeniden ısırdı ama bu sefer baştan çıkarıcı küçük bir ısırık değildi. Kan istiyordu. Sertçe ısırırken kan çıkmayacağını anladığında ufak bir büyü ile Phin'in boynunda bir çizik oluşturdu ve onun kanını emmeye başladı. Bir süre emdikten sonra kendini yeniden erkeğin bedenini altında bulmuşken aynı anda onu içinde hissetti. Adını sürekli sayıklayarak altında inliyordu. Rahatlama sonrası kendini oldukça yorgun hissediyordu. Phin'in bir şeyler söylediğini biliyordu. Ama ne olduklarını duymuyordu. Çok geçmeden uykuya daldı. | |
|
| |
| Beklenmeyen Küçük Misafir... | |
|